![]() |
#1 |
![]() SORU-CEVAP'IN KONUĞU CHP'NİN YÜKSELEN İSMİ GÜLSÜN BİLGEHAN:
CHP eskisi gibi bir aile olmalı 'Örgütün yeniden çocuklarıyla, eşleriyle kaynaşması gerekiyor. Çocukluğumdaki gibi pikniklere gitmek gerekiyor. Ayakkabılarımızı çıkarıp evlere girecek, insanlarımızla aynı kâseden çorba içeceğiz. Kim evine ekmek götüremiyor, bakacağız. Aile böyle olunur' Soru Cevap? - Devrim Sevimay ![]() 3N1K KİM: Gülsün Bilgehan 1957, Ankara doğumlu. Babası duayen gazeteci Metin Toker, annesi İsmet İnönü'nün kızı Özden Toker. Paris Siyasal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu. Genç yaşlarda başladığı gazetecilik deneyimini yazdığı kitaplarla sürdürdü. "Mevhibe" adlı kitabı İstanbul Birleşik Kadın Örgütleri'nin "Yılın Kadın Yazarı" ve Abdi İpekçi ödüllerini kazandı. Fransızca ve İngilizce biliyor. Halen Bilkent Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Bilgehan, 3 Kasım'da Meclis'e girdi. Oybirliğiyle Avrupa Konseyi Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı seçildi. Ancak 22 Temmuz'da Meclis dışında kaldığı için görev süresi 1 Ocak'ta sona eriyor. Bilgehan, Eski AP'li Bakan Cihat Bilgehan'ın oğlu Mustafa Bilgehan'la evli olup, üç çocuk annesi. NEDEN: Şubatta aday olur ya da olmaz... Ama şu bir gerçek ki CHP artık kendi "Demir Lady"sini buldu. "Lady'liği aşikârdı da, demir gibiliği nereden derseniz", sosyal demokratlığından... Gülsün Bilgehan demir gibi bir sosyal demokrat. NE ZAMAN: 11 Ekim, Perşembe günü. NEREDE: Bilgehanların Çankaya'daki evinde. ![]() 22 Temmuz'dan beri ne yapıyorsunuz? 23 Temmuz sabahından itibaren hiç olmadığı kadar telefona cevap veriyorum (Garip, ama tam bunu söylerken telefonu çalıyor). Hele de ilk iki hafta boyunca her beş dakikada bir çaldı. Artık çocuklar "Bizimle de konuş" diye şikâyet ediyorlardı. Kimdi arayanlar? Telefonumu bilen ya da bulan CHP'liler... Ve o kadar öfkelilerdi ki, genellikle olaylara soğukkanlı yaklaşan bir kadın olmama karşın beni dahi etkilediler. Tam olarak neye öfkeliler? İki şeye... Birincisi, "Sizi niye 5. sıraya koydular? Sizi niye seçtirmediler?" diye öfkeliydiler. Sokakta görenler arasında tepkisini dile getiren, hatta hiçbir şey söylemeden gelip bana sarılanlar vardı. Ya da arkadaşlarımla bir yerlerde otururken gelip "Özür dileriz, biz sizi seçtiremedik Gülsün Hanım" diyenler... Bunları söylerken insanların gözleri doluyordu... Çünkü bana yapılan muamele yüzünden kendilerinin haksızlığa uğradığını düşünüyorlardı. Yani tam bir aile tepkisi gibi... Öfkenin nedeni sistem Bu bir. İkinci öfke sebebi ne? "Bütün artılarımıza, verdiğimiz bütün desteğe ve önümüzdeki tehlikelere rağmen niçin biz seçilemiyoruz?", "Bütün şartlar oluşmuşken neden başarılı olamadık?"... İkinci kızgınlık sebebi de buydu... Seçmen CHP'nin daha hazırlıklı, daha donanımlı, daha çalışkan, daha bilimsel verilere dayanan bir parti olmasını istiyor. Oysaki biz Tarhan Erdem'in araştırmasını bile dışladık. Dışlayacağımıza, AKP'nin gücünü daha iyi değerlendirip ona göre daha güçlü bir kampanya yapmalıydık. O zaman bu kolektif bir başarısızlıksa fatura niçin sadece Baykal'a çıkarılıyor? Bunun sebebi CHP'deki sistem... Eğer parti içinde bir demokrasi olsaydı, eğer parti içinde daha çok ortak akla başvurulsaydı ve eğer milletvekili listeleri tabandan doğru belirlenseydi o zaman bu sorumluluk çok daha fazla kişiye dağıtabilirdi. O zaman insanlar da sadece bir kişiye karşı öfke duymazdı. Zaten o kişi için de böyle bir durum daha rahatlatıcı olurdu. Ama tüm yetkiler tek bir kişide toplanınca tabii sorumlu da tek bir kişi oluyor. Hele de yüzde 21'den sonra insanların hayal kırıklıklarını hiçe sayarak, kendinizde hiçbir kusur bulmazsanız bu seçmeni daha da çok kızdırıyor. Yeniden umut vermeliyiz Ama kızsa bile oyunu yine CHP'ye veriyor?.. Bakın, bazı akademisyenlerin yaptığı çok ciddi bir araştırma var: O araştırmaya göre bize 22 Temmuz'da oy verenlerin yüzde 70'i istemeden oy verdiğini söylüyor. Bu konuda benim düşüncem nedir, hemen söyleyeyim: Partide bundan sonra hangi görevi alırsam alayım artık CHP'ye oy verenlerin bir kere isteyerek, gönülden, kendilerini o işin bir parçası hissederek oy vermelerini istiyorum. İktidar olmayabiliriz bile... Ama yeniden o sıcaklığı yakalamamız gerekiyor. Yani bizim her şeyden önce yeniden büyük bir aile olmamız gerekiyor. "CHP'den artık bir şey olmaz" diyenlere yeniden umut ve güven vermek gerekiyor. Bunu nasıl yapmayı düşünüyorsunuz? Birincisi evde oturmayacağım. Bana destek veren çevrelerle birlikte... ![]() Delege eşlerine gideceğim Hemen soralım: Size kimler destek veriyor? Siyaset çevresinden, medyaya, iş dünyasından sivil toplum örgütlerine kadar destek veren pek çok kesim var. Ama en önemlisi sokaktaki insan destekliyor. Benim için kendiliğinden proje hazırlayan gençler bile var. İşte ben o çevrelerle birlikte tek tek CHP delegelerini ziyaret edeceğim. Özellikle de delegelerin eşlerini ve ailelerini... Beni bire bir tanımaları gerekiyor, bana güvenmeleri gerekiyor ki yeniden bir aile olabilelim. Birkaç keredir "aile" lafını vurguluyorsunuz. Nedir aile olmanın sihirli formülü? Bu o kadar basit bir şey ki aslında ve bizim tek eksiğimiz. Bir kere örgütün yeniden çocuklarıyla, eşleriyle kaynaşması gerekiyor. Benim çocukluğumda olduğu gibi pikniklere gitmek gerekiyor. Bunlar hiç yabana atılacak şeyler değil. Önce biz aile olmalıyız. Sonra da ayakkabılarımızı çıkarıp evlere gireceğiz, insanlarımızla aynı kaseden çorba içeceğiz. "Kim evine ekmek götüremiyor ve ben onun için ne yapabilirim?" buna bakacağız. Aile böyle olunur. Birbirine güvenmeyen insanlardan aile olmaz, o yüzden bizim birbirimizi yeniden tanımaya ve güvenmeye ihtiyacımız var. Gruplaşmada yokum Tabii böyle büyük bir projeye başlayabilmeniz için de önce 225 delegenin sizi aday göstermesine... Gösterirler mi sizce? Tıpkı Genel Başkanımızın söylediği gibi ona delege karar verecek. Ben sadece bu kararı vermelerine yardımcı olmak için kendimi onlara anlatmaya çalışacağım, o kadar. Sonuçta o delegelerimiz de sokağa çıkıyor ve seçmenin CHP'deki arayışını görüyor. Ama bu arada çeşitli gruplarla görüşüyorsunuz, değil mi? Evet, 22 Temmuz'dan sonra parti çevresinde çeşitli gruplar oluştu ama belki benim farkım şu: Ben o grupların hepsine zaten başından beri aynı uzaklıktayım ve kim çağırırsa toplantısına katılıyorum. Hiçbir gruplaşmanın içinde değilim. Çünkü ben zaten tek başıma bir hareketle ortaya çıkmak istemiyorum. Ben tabandan gelecek bir hareketin bana vereceği görevi yerine getirmek istiyorum. Deniz Bey, mevcut parti genel başkanlarının en iyisi Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesine karşıydınız, fakat o sizi Strasbourg'da gördüğünde "Seçilemediğinize çok üzüldüm" dedi. Bunu duyduğunuz anda ilk ne düşündünüz? Ne düşündüm biliyor musunuz: CHP'nin niye tam hak ettiği başarıya ulaşamadığını... Biz doğru bir siyaseti yanlış şekilde sunuyoruz. Gül'ün başardığı bu. Gül'le benim fikirlerim zıt. Ama Gül benimle insan ilişkisi kurabiliyor. İşte halkımız da böyle bir şeyi arıyor. Sıcaklık ve iletişim çok önemli... Ben bunu PM'de Baykal'a da söyledim. "Sayın Genel Başkanım lütfen korkulan değil, sevilen lider olun" dedim. Bunu söyledim yani... Kızmadı mı? Tam tersi, belki de en samimi olduğumuz an o anlardı. Aramızda ilk kez sıcak bir iletişim kurulmuştu. Ben o sıcaklığı Genel Başkanımın gözlerinde gördüm. Ee peki sonra ne oldu? Ne yazık ki iki saat yemek arası verildi ve döndüğünde bambaşka biriydi. O kadar üzüldüm ki, keşke bu konuşmayı daha önce yapsaydık. Keşke Genel Başkanım kendisine daha fazla yaklaşma izni verseydi. Niye hiç denemediniz? Çok denedim. Bana randevu vermedi değil, ancak ben aradaki o buzu hiç kıramadım. O iki saat anlaştığımızı gerçekten hissettim ama artık çok geçti. Baykal için demin "Genel Başkanım" dediniz?.. Tabii canım, Deniz Baykal benim Genel Başkanım. Ayrıca bence mevcut parti genel başkanların arasında en iyisi. Çok üstün değerleri var. Ancak ne yazık ki bütün o üstün değerleri partinin yararına kullanılamıyor. Niye? Bu durumun sosyo-psikolojik nedenleri var sanırım, fakat CHP 12 yıldır koalisyonlarda bile iktidar olamadıysa artık sosyo-psikolojik nedenler üzerine tartışma lüksümüz dahi yok. İnönü genlerim ortaya çıktı 22 Temmuz'dan sonra sanki başka bir Gülsün Bilgehan çıktı karşımıza? Çok haklısınız. (Gülerek devam ediyor...) Galiba genlerimdeki Mevhibe İnönü değil de İsmet İnönü karakteri daha ön plana çıkmaya başladı. Ben aslında hâlâ Mevhibe İnönü genlerini taşıyorum, ama İsmet İnönü tarafımı da ilk kez keşfetmiş olduk. 'Ağabey' formülü olmaz Sarıgül'ün kurultay girişimini nasıl karşılamıştınız? Sarıgül'ü yakından tanımıyorum ama çok başarılı bir belediye başkanı olduğunu düşünüyorum. Kurultaydaki siyasi tavrı ve yöntemlerini ise yadırgamıştım. Liderlik koltuğu için konuşulan "Ağabey" formülü sizce tutarlı mı? Ben böyle bir formülün gündemde olduğunu sanmıyorum. Deneyimli parti büyüklerinin fikirlerinden yararlanmak elbette gerekir, ancak biz artık geçmişe değil, geleceğe bakmalıyız. Haluk Koç'un adaylığıyla ilgili fikriniz? Haluk Koç benim sevdiğim bir arkadaşım. Ancak aramızdaki fark, ben sonuçta tek bir aday belirlenmesini ve bunun kararının da örgüte bırakılmasını istiyorum. Yani aynı yöntemi benimsemiyoruz. Kahraman aranmamalı CHP seçmeni çok zor bir seçmen. Bir CHP'liden oy almak gerçekten çok zordur. Kolay kolay kimseyi beğenmez ve çok ince eleyip sık dokur. Bunda da haklı, çünkü çıta çok yüksek: Mustafa Kemal ve İnönü! Oysaki CHP seçmeninin de artık bir kahraman beklememesi gerekiyor. Bu konuda artık daha sosyal demokrat olmamız lazım. O "en"leri barındıran tüm beklentilerimizi tek bir kişide aramak yerine bu beklentileri içeren bir kadro istemek en doğrusu. Dünyada da bu böyle. Artık lider değil, kadroya bakmak gerekiyor. Sosyal demokrat bir liderin de "Ben" değil, "Biz" demesi gerekiyor. Çünkü biz sosyal demokratlar bir liderin arkasındayken değil, yan yana olunca güçlüyüz. Erdal Dayım 'Yaparsın' dedi "Beş yıldır niçin eleştirmediniz Baykal'ı?" diyen çıkarsa? Diyorum ya, benim 23 Temmuz'a kadar daha çok Mevhibe Hanım tarafım ağır basmıştı. Ayrıca Genel Başkanımla birlikte, aynı hareket içersinde yüzde 8.5'ten, yüzde 19.5'e çıktık. Bu bir başarıdır ve başarı üzerine eleştirmek çok zordur. "Ama Gülsün Bilgehan seçilse eleştirmezdi" derlerse? Zaten Gülsün Bilgehan Ankara 2. Bölge 5. sıradan seçilebilseydi CHP yüzde 21'den daha çok oy almış olurdu ve bizim de bunları konuşmamıza gerek kalmazdı. "Aynı aileden üçüncü genel başkan fazla" eleştirisi alırsanız? Bu eleştiriyi zaten ben kendi kendime yapıyorum, ama bunun hem siyasette hem de diğer işkollarında dünyada pek çok örneği var. 22 Temmuz'dan sonra Erdal İnönü'ye danıştınız mı? Tabii, Erdal Dayım da "Bildiğin yoldan git. Sen yapabilirsin" dedi. 'Altı ok' çağla bağdaşır Dedeniz İnönü'nün onayladığı 1961 Anayasası'nda "altı ok" yok. Elbette bu "Demek ki altı ok çöpe atılabilir" anlamına gelmez ama sizce bir sosyal demokrat bu konuda ne düşünmeli? Altı ok bizim şerefli geçmişimize ait. Ama sırf onun üzerine de gelecek kurulmuyor. Üstelik bizim altı o kumuzu şu anki çağdaş sosyal demokrat ilkelerle bağdaştırmak hiç zor değil. Geleceği kurarken özünde yine o ilkelere bağlı, ama güncelleştirilmiş politikalar üretmemiz gerekiyor. Şimdi tabii bazı akıllara hemen şu gelecek: Gülsün Hanım liberal olmuş?.. Ben Cumhuriyetçi, eşitlikçi bir sosyal demokratım. Ama bir liberal asla değilim. Benim bakış açımın liberallikle, sarı muhalefetle, güllerle falan alakası yok. Ben o kadar sağlam bir noktada duruyorum ki kimse bana bir şey söylemez, söyleseler de üzerimden akıp gider. Peki 301 konusunda ne düşünüyorsunuz? 301 ya kalkmalı ya da en azından başka türlü yazılmalı. İktidar partisinin getirdiği ve Türkiye'nin başına bela ettiği bir madde... Elbette ifade özgürlüğünün de bazı sınırları olur, ama bunun ölçüsü evrensel olmalı. kaynak:milliyet
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|