04-26-2011, 16:58 | #1 |
CHP tanıtım filmleri ve 'Büyük Felaket' / Kürşat Bumin
CHP'nin "tanıtım filmleri"ne ilişkin yapılması gereken ilk değerlendirmenin şöyle olması gerektiğini sanıyorum:
CHP, her şeyden önce, 12 Haziran'da hükümet kurması mümkün bir parti gibi konuşmaktadır. 12 Haziran seçiminde önceki seçime oranla oylarını artırmayı düşünen ve bu süreç içinde gelecekte iktidar olmayı tasarlayan bir parti gibi değil de, 13 Haziran günü hükümeti kurma görevi kendisine verilmesi muhtemel bir parti gibi. Bu "yol haritası"nın gerçekçi olmadığını muhakkak ki CHP yöneticileri biliyordur. Ama buna rağmen yanlış yolda ısrar ediliyor. Yanlış anlaşılmasın, "aile sigortası" gibi kampanyanın merkezine yerleştirilen vaatlerin dile getirilmesini kastetmiyorum. Bu vaat-proje başta iktidarda bulunan parti olmak üzere bütün partiler için anlamlı bir tartışma zemini oluşturabilir. Ama bunun yanında mesela "her doğan çocuğa yarım altın" türünden vaatler işin ciddiyetiyle hiç mi hiç bağdaşmıyor. Benzer vaatler tabii ki eskiden de seçim yarışına girmiş partiler tarafından dile getiriliyordu. Ancak hatırlayacak olursanız (bunların en ünlüsü Demirel'in "emeklilik yaşı"na ilişkin başlattığı "açık eksiltme" kampanyasıydı) bu vaatleri yapanların "seçim kazanmak" ihtimali bugünkü CHP'nin durumu ile kıyaslanmayacak derece yüksekti. Buradan CHP'nin her şeyden önce, iktidara gelmek için fazla "sabırsız" bir parti olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Dolayısıyla "tanıtım filmleri"nde karşılaştığımız gerçekçi olmayan kampanya büyük ölçüde bu "sabırsızlığın" bir ürünü. Oysa –şimdi de geldik "akıl vermeye"!- "Yeni CHP"nin bunun tersine "sabırlı" bir politika ve buna uygun bir kampanya yapması gerekirdi. Hiç değilse seçmenlere CHP'nin hükümet kurma sırasının önümüzdeki 12 Haziran'da değil de bir sonraki 12 Haziran'da geleceğini hissettiren bir politika ve kampanya... "Tanıtım filmleri"ne ilişkin ikinci gözlemim de şu: Televizyon kanallarında dönen filmde Kılıçdaroğlu halka şöyle sesleniyor: "Ben sağcı solcu diye ayırmam / Ben doğulu-batılı, kuzeyli-güneyli diye ayırmam / Ben zengin-fakir, kadın-erkek, çiftçi-memur diye ayırmam, kökenine bakmam..." Bana göre bu da doğru bir seçim değil... Değil, çünkü sonuç olarak "politik yelpaze"de yerini defalarca ilan etmiş bir parti konuşuyor. Bu parti iddia edildiği gibi "solcu" ise, "Ben sağcı-solcu diye ayırmam" diyebilir mi? Devleti ilgilendiren bir uygulamada bu ayrım tabii ki yapılmayacaktır. Benzer şekilde bu ayrımın meslek mensupları tarafından yapılmaması gerektiği de aşikârdır. Ancak biz bir siyasal partiden söz ediyoruz. Toplumun "Birliği"ni olduğu kadar onun barındırdığı –ve sonu gelmeyecek olan- "Anlaşmazlıkları"nı da hesaba katmak zorunda olan siyasetin bir aktöründen söz ediyoruz. CHP'nin genel başkanının ağzından, doğulu-batılı, kuzeyli-güneyli, zengin-fakir, kadın-erkek ve köken farkına aldırmadığının ilanı da yanlıştır bence. Haksız mıyım? Siyaset bu farkları da göz önüne almayacak ise ne ile iştigal edecek? Söylediğim gibi "siyaset"in de tabii ki "Birlik" gibi bir amacı olacak; ama bu "Birlik" toplumda var olan çeşitli "anlaşmazlıklar"ın ve onlar etrafında gelişen farklı çıkarların-taleplerin silinmesi şeklinde anlaşılmayacak herhalde. Bir hükümetten Kılıçdaroğlu'nun açıkladığı "tarafsızlığa" sahip olmasını ve bunu harfiyen uygulamasını talep etmekten daha tabii –eğer "tabii haklara" inanıyorsak- bir şey olamaz. Ama bu talep, tabii olarak bölünmüş olan –ve daima böyle kalacak olan- topluma ilişkin farklı "ufuklar" vaat eden ve arayan siyasal partiler tarafından dile getirildiğinde son derece problemlidir. Hatta bir bakıma "siyaset"in inkârıdır. Demek ki CHP gibi "yenileşen" ve "sabırsız" bir biçimde hükümet kurmayı aklına takan bir partinin bu tarzı benimsemesi yerine, bugünden başlayarak 12 Haziran ve sonrası için, tanıtım filminde sıralanan –ve sıralanmayan- "farklılıklar"ın gönlünü alacak politikalar geliştirmeye başlaması çok daha doğru bir seçim olacaktı. Düşünebiliyor musunuz? Toplumda "köken" bahsi etrafında neler yaşanıyor, ama CHP hâlâ "kökenine bakmam" evrenselciliği peşinde! "Yeni CHP"nin 12 Haziran'a hazırlanması çerçevesinde kısa bir hatırlatma daha yapmak isterim. Biliyorsunuz, eski büyükelçilerden Faruk Loğoğlu da CHP'nin milletvekili adaylarından birisi. Kendisini önceki akşam "Büyük Felaket"in tartışıldığı bir televizyon programında dinledim. Açıklamaları insana "Bu kadar olur doğrusu!" dedirten türdendi. Loğoğlu, meslektaşı Temel İskit'in Ermenilerin varlığının bu ülkede nasıl silindiğini, Ermenilerin toplumda nasıl ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüklerini sıralayan çok yerinde tespitlerine cevaben -karşı tez olarak- (hem de "eşinden edindiği bilgiler"e atıfta bulunarak!) bu insanların "kuyumculuk" sanatına yatkınlıkları itibariyle toplumda nasıl önemli bir yere sahip olduklarını anlatıyordu... Bu değerlendirme karşısında "O zaman Onur Öymen'in ne günahı vardı?" dediğimi de hatırlatayım...
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|