04-06-2011, 17:20 | #1 |
CHP'nin Washington ziyareti: 'Algı'yı değiştirme çabası / Ali Akel
CHP Genel Başkan Yardımcısı Osman Korutürk'ün Washington'da partisine ilişkin söylediklerinin fazlası vardı, eksiği yoktu. Bir vesileyle CHP'nin adı geçtiğinde, bir şeyler söylemeniz gerektiğinde, söyleyecek fazla bir sözünüz olmazdı.
Washington'da CHP algısı -en azından benim bulunduğum üç yılı aşkın bir süredir- şöyle: "Gelişmeyen, ilerlemeyen, statükocu, ulusalcı, Batı, NATO ve AB karşıtı, etkisiz muhalefet partisi." Dışişleri Bakanlığı'ndan Amerikan Kongresi'ne, Beyaz Saray'dan düşünce kuruluşlarına bir dizi yoğun temasta bulunan Genel Başkan Yardımcıları Osman Korutürk, Umut Oran, Gülsün Bilgehan, Faik Öztırak ile Genel Başkan Danışmanı ve Parti Meclisi Üyesi Faruk Loğoğlu'ndan oluşan CHP heyeti, bu algının "yanlış" olduğunu, 9 aydan beri CHP'nin yeni Türkiye vizyonunun var olduğunu anlatmaya çalıştı. CHP milletvekilleri ABD başkentine Türk Parlamentosu heyetleriyle zaman zaman geldiyseler de parti heyeti olarak uzun bir aradan sonra ilk kez resmi bir ziyaret gerçekleştiriyorlardı. Deniz Baykal'ın olaylı bir şekilde koltuğunu kaybetmesinden sonra Kemal Kılıçdaroğlu yönetimine geçen CHP'nin Washington'daki ilk nabız yoklaması da diyebiliriz bu ziyaret için. YENİ CHP'NİN WASHINGTON'A MESAJLARI Her toplantı sonrası Türk basın mensuplarıyla bir araya gelerek temasları hakkında bilgi vermeleri, verdikleri ve aldıkları mesajları yansıtmaya çalışmaları hem kendileri hem de Türk basın mensupları için doğrusu oldukça iyi oldu. Washington Enstitüsü'ndeki toplantıda "9 aydan beri kendimizi yeni CHP olarak isimlendiriyoruz" diyen Korutürk, bu ziyaretin sebebini, yeni CHP'nin yeni Türkiye vizyonunu anlatmak ve partilerine ilişkin "yanlış" algılamaları değiştirmek şeklinde açıkladı. Özel görüşmelerinde kendilerini nasıl anlattıkları, ne tür mesajlar verdikleri ve aldıkları elbette kendilerine ait. Ancak, görüşmelerinin içeriğine ilişkin doğrusu cömert davranan CHP heyeti, dışarıda ve biz basın mensuplarına ne anlattıysalar, görüşme muhataplarına da aşağı yukarı aynı şeyleri anlattıklarını ifade ettiler. Genelde heyet adına açıklamalarda bulunan Korutürk'ün yeni CHP'yi anlatmakta pek zorluk çektiği söylenemez. Mevcut algılamanın aksine ilerleyen, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğini destekleyen, uluslar arası sorunların çözüm adresi olarak NATO ve BM gibi uluslar arası kurumları adres gösteren, dünyaya açık, sosyal demokrat bir parti. Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına geçmesinden sonra partide değişen bir şey olur mu sorusu Türkiye'de olduğu kadar Washington'da da sorulan bir soruydu. Bu sebeple, geniş bir yelpazede görüşmeler yapma imkanı yakaladı CHP heyeti. Heyet, Washington'a esas olarak 'size anlatıldığımız gibi değil, anlattığımız gibiyiz" mesajı vermeye çalıştı. "Şimdiye kadar neredeydiler?" şeklinde bir soru sizin de aklınızda geçi-yorsa, o sorunun cevabı, "Eski yönetimden farkımız bu. 'Efendim, neden gidip kendimizi anlatacakmışız!' CHP kimseden icazet almaz. Öyle bir şey değil, kendimizi kendimizin anlatması gerekiyordu, yapılan da budur." Korutürk ve arkadaşları, CHP'nin yeni Türkiye'ye ilişkin vizyonunu ortaya koyarken AK Parti hükümetine sataşmadan, şikayet etmeden eleştirilerini dile getirdiler. Konuşulan konular, mekan Washington olunca ağırlıklı olarak elbette dış politika olur. Faik Öztırak ekonomi, Gülsün Bilgehan kadın sorunları gibi konularda partinin görüşlerini dile getirdilerse de, Amerikalılar daha çok Washington-Ankara, Ortadoğu, İran, İsrail gibi konulara kulak kesildi. "Washington'la ilişkiler konusunda AK Parti'ye göre ne öneriyorsunuz?" kabilinden gelecek sorulara, belli ki Korutürk hazırlıklıydı. Sunumlarının başında da bu konu geliyordu zaten. Korutürk'ün bu konuda söyledikleri özetle şuydu: "(Yeni) CHP'ye göre, Türkiye-ABD ilişkileri sorunlu ve CHP iktidarının önceliklerinden birisi iki ülke ilişkilerinin onarılması olacak. Eşitlik, karşılıklı saygı, çıkarların karşılıklı olarak hukuki temeller üzerinde korunmasını öngören yeni ve modern bir ilişki." YENİ CHP: İRAN VE İSRAİL Bunu biraz açacak olursak; AK Parti'nin aktif dış politikasından aslında yeni CHP'liler de memnun. Ama sorunlu gördükleri alanlar var. Birincisi, "AK Parti, 2002 yılından bu yana Türk toplumunun farklı kesimlerinin düşüncelerini dışlayan kendine has bir dış politika" yürütüyor. İkincisi, söz konusu politikalar "sıklıkla Avrupa-Atlantik camiasına ters düşüyor." Sonuç, "AK Parti'nin dış politikaları gerçekçi değil, bunun için de sonuç getirmiyor." Yeni CHP'nin getirdiği alternatif: "Sonuç elde etme amaçlı dış politika." Peki, nasıl diye soracak olursanız, işte orası biraz meçhul. Mesela, İran konusunda, nükleer programı üzerinde şüpheler bulunduğu ve bu şüpheleri gidermenin İranlı yetkililere düştüğünü söylüyordu Osman Korutürk. Hükümetin, İran konusundaki pozisyonundan çok farklı bir yerde olmadıklarını söyleyen Korutürk'e göre, yanlış olan, hükümetin İran'ı savunuyor şeklinde bir görüntü sergilemesiydi. Burada iki konunun altının çizilmesi gereki-yor. Hükümet ve AK Parti yetkililerinin Washington'da İran'ın nükleer programı konusunda söyledikleriyle CHP'nin söylediklerini karşılaştırın, CHP geride kalır. İkincisi, Washington'da AK Parti'yi İran'ın avukatıymış gibi sunanlara baktığınızda İsrail lobisi duvarları arasına hapsolmuş çevreler olduğunu görürsünüz. ABD Başkanı Barack Obama'nın, hem Brezilya eski Devlet Başkanı Lula da Silva hem de Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan'a gönderdiği mektuplar sonrasında imzalanan Tahran Anlaşması'nı hatırlayın. İran konusuna farklı bakan Beyaz Saray ile Dışişleri Bakanlığı'nın arasında kalan ve malum çevrelerin eleştirileri ve baskıları karşısında daha fazla dayanamayan Lula da Silva, çareyi Obama'nın gönderdiği mektubu basına sızdırmakta bulmuştu. Mavi Marmara faciasından sonra kopan Türkiye-İsrail ilişkilerinin geleceği, sorunun hangi temeller üzerinden çözüleceği konusunda da CHP'lilerin gördüğüm kadarıyla kafalarında net bir politika yok. Ortadoğu'da ve Kuzey Afrika'da son iki-üç aydır yaşananlar da göz önüne alındığında Türkiye-İsrail ilişkileri -özellikle İsrail adına- daha bir önem arz etmeye başladı. Ama sorunun çözümüne ilişkin sorular, "İsrail için güvenilir bir arabulucu değiliz" cevabına sıkışırsa, CHP'nin buradan gideceği çok fazla bir yol olmaz. Konunun nereye vardığını bilmediklerini söyleyen Korutürk, "İktidara geldiğimizde dosyayı alıp bakacağız, ona göre çözüm arayacağız" demesi anlaşılır da, "Peki, muhalefet olarak çözüm öneriniz nedir?" sorusuna, "İktidara geldiğimizde bakarız" diye cevap vermesi anlaşılmaz. Daha doğrusu şu anlaşılır: Seçimlere şunun şurasında ne kaldı ki? Nasıl olsa iktidara da gelemeyecekler. Washington'da konuşup neden başlarına bela alsınlar ki!... BENİM ŞAŞIRDIĞIM, HEYETİN ŞAŞIRMADIĞI SORU Korutürk'ün anlattığına göre, CHP heyetini Washington'da en çok şaşırtan şey "kendilerine olan yoğun ilgi"ydi. Bir de klasik Ermeni, Yunan, Ortadoğu, Kıbrıs... gibi konuların yerine daha çok Türkiye'de son zamanlarda medya ve genel olarak özgürlükler üzerindeki sınırlamalar, tartışmalarla ilgili konularda soruların gelmesi olmuştu. Ergenekon ve ardı arkası kesilmeyen darbe planları ve bunlara yönelik operasyonlar, son iki yıldır en az klasik sorunlar kadar tartışılan yeni konular. Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın gözaltına alınması, hele de henüz yayınlanmamış bir kitabın kayıtlarının toplanması, kopyalarının silinmesi gibi "ucube" bir görüntünün yaşandığı bir dönemde gerçekleşen ziyaret doğal olarak bu soruların yükselmesine sebep oldu. Heyeti değil ama beni en çok şaşırtan soru ise, hem Dışişleri Bakanlığı'nda hem de Beyaz Saray'da resmi sıfatı olan kişilerle yapılan görüşmelerde ABD'li yetkililerin, "Seçimlerde üzerinize baskı olur mu?" şeklinde bir soruyu gündeme getirmiş olmaları. İçimden yükselen "Allah Allah! Bu da nereden çıktı şimdi?"şeklindeki soruyu, konuyu dile getiren Korutürk'e sorduğumda aldığım cevap beni daha da çok şaşırttı. Anlaşılan o ki, böyle bir soru karşısında pek de şaşırmamış CHP heyeti! Görüşmeleri yapan BDP'liler olsa, bunu dile getiren BDP'den bir parti yetkilisi olsa, hadi biraz anlaşılır. Nasıl bir baskıdan söz edildiğinin ya da kastedildiğinin ayrıntılarına girmeden, "Biz sandık başlarında her türlü tedbirimizi alacağız" diye cevap verdi Osman Korutürk bu soruya. Seçimler öncesi CHP üzerinde bir baskı hissediyor mu ya da seçimlerin güvenliği konusunda ne tür bir kaygıları var bilemem tabii. Ama benim içim rahat ve CHP adına endişe taşımıyorum doğrusu. Ne de olsa adı Kemal olan bir liderleri var. Böyle bir şey olsa bile çaresini bulur!
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|