![]() |
#1 |
![]() ![]() Çocukluğumun pastoral manzaralarında en soylu motifti çoban. Özgür kırların, başı dumanlı dağların kralı idi. Uçsuz bucaksız coğrafyaların arkadaşı. Sınır tanımayan başına buyruk bulutların çocuğu. Çiçeklerin efendisi. Menevişli tepelerin binlerce yıllık peygamber takipçisi. Ne zaman uzaklarda sırtında fermenesi, başında kepeneği, elinde kavalı ile koyunlarına melodiler çaldığını görsem; işte şehrin kirine, isine, rekabetine bulaşmamış bir ermiş diye gıpta ile baktım onlara. Kentin anamal hırsına karışmamış, mülk sıtmasına yakalanmamış. Çadırında kolundan başka yastığı olmayan bir insan ulusu olarak gördüm onları. Sanki dünyanın şan ve şaşaasına sırtını dönüp, eli ile bütün nimetleri geri çevirip; “istemem dünyayı, bana seni gerek seni” diyen bir Yunus somutlaştı onların şahsında her zaman. Sanki şehir diktatörlerinin kurallarına da başkaldırmış bir direnişçi idi onlar. Bırakın çocukluğu, şimdi hala uzaklarda bir çoban görsem; tozlu Anadolu yollarında bir müddet duralar, bu soylu insanı saygı ile selamlar öyle geçerim. Manken sözcüğü ise lügatimde hep olumsuz imgeler çağrıştırdı. Bir cerayet durumu. Sanki hiç uğraşmadan, hiç çalışmadan; hayata kısa yoldan hükmetme açıkgözlülüğü olarak gördüm. Okuyup, çaba verip, bir şeyler üretmek için mücadele vermeden dünyalığın üzerine atlamak olarak anladım. Hatta hayatın dikenli yollarına bile karşı çıkmaya cesareti olmayan zavallı zayıf şahsiyetlerin, her şey mubah tarzına kolaylıkla evet diyebilenlerin, çıkarcı mesleği olarak durdu zihin sözlüğümde. Sonra hep sorunlu ailelerin çocuklarının bu mesleği seçtiklerini okudum gazetelerde. Anne baba ayrılıp da; sevgisiz, baba desteği eksik kızların bu kurtuluş simidini seçimini gördüm. Bu uyanık kızların, başka kızlardan daha uzun olan boylarını paraya çevirme şanslarını deneme olarak algıladım. Dahası kimilerinin bu hengâmede aile kutsiyetini bile elinin tersi ile ittiklerini… Sarhoş balıkçı babalarından meyhanede akşama kadar birilerinin yüzüne bakıp bir içki parası verirler mi diye merhamet dilenen bakışlarından nefret ettiklerini… Yoksul ve sorunlu kızların meslekte diğer arkadaşlarından daha hırslı olduklarını… Hele babalarının sarhoşluğu, balıkçı tezgâhlarının kokusunun utanç verdiği bu kızların çok daha ihtiraslı olduğunu… Kendilerine yardım eder, önlerindeki dikenli yolları bir bakışları ile açar diye umdukları, yaşlı para ağalarının sınırsız cinsel hizmetlerini bile görecek kadar onursuz olabildiklerini… İyi eğitim almadıkları için nerede neyi söyleyeceklerini bilmeyen bu çocukların. Kolaylıkla söz dinleyip, evrilip, yönlendirildiklerini bilmeyen yokmuş gibi… Bu meslekten toy bir kızcağızın önüne bir kâğıt uzatıyorlar, üzerinde yazılı cümleyi okumasını istiyorlar. Zira kart kafalar o kadar ustaca maşa alıp ellerini yakmadan, konu mankeni kullanmakta mahirlerdir ki. Zavallı manken de bunları düşünecek zekâ nerede. Alır ve kâğıdı okur: “Dağdaki çobanla benim oyum neden bir olsun.” Benim o en soylu insan sınıfım olan çobanı; lügatçemde en zekâ özürlü meslek erbabı; düşük göstermeye kalkmasın mı? Çoban ve manken ha. Her şeyi elinin tersi ile itmiş dağların kralı ile Dünyalık için her şey mubah diyen biri hiç eşit olabilir mi? Mine Alpay GÜN - MİLLÎ GAZETE ***
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() çok güzel bir yazı :-*
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|