02-21-2010, 13:18 | #1 |
Çocuklar Üzerindeki Baskının Sonuçları
“Ademoğlu büyür onunla beraber iki duygu da beraberinde büyür: Mala olan hırs, yaşama karşı olan hırs”. (1) Esiri olduğumuz hırsımızın hedefine ulaşmak için, yoğun bir tempo içinde koşarken, beraberinde getirdiği zararları görmeksizin, yorulmaksızın sürdürmeye ve çocuklarımızı da bu hastalığa dahil etmeye çalışıyoruz. Yoğun baskı artık hayatımızın bir parçası olmuştur. Mesleki baskılar, toplumun baskısı, okul baskısı, veli baskısı hayatımızı belirliyor. Artık gençler ve çocuklarda bu yoğun baskıdan ve stresten payına düşeni almaktadır. Günden güne küçük yaştaki çocuklarında bu gerçeğe dahil olduklarını ve toplumun beklentilerini yerine getirememenin ezikliğini yaşadıklarını gözlemliyoruz. Yetişkin insanların bile baskının verdiği zorluklar karşısında ezildiğine şahit olurken, çocukların bu yükü kaldırmaları bir hayli zordur. Veliler çocuklarından daha iyi bir başarı elde etmeleri için, yoğun bir çaba içindeler. “Ayşe hanımın oğlu harıl harıl ders çalışıyor, Fatma hanımın kızı hep pekiyi getiriyor” diyerek anneler çocuklara nefes aldırmadan saatlerce ders çalıştırıyorlar. Okul ödevleri yetmiyormuş gibi velilerde tekrar evde çalışmalar yapıyor oda yetmedi çocukları dershaneye yolluyorlar. Görmek istemediğimiz bu hırslı çalışmada, çocuklarımızı başkasının çocuğuyla karşılaştırarak kendisinin sürekli yetersiz olduğunu ima ederken, çocuğumuzu ne kadar rencide ettiğimizin farkında mıyız? Oysa çocuğu sürekli diğer çocuklarla kıyaslamak onun üzerinde önemli bozukluklara yol açar. Onu diğer çocuklara göre aşağılama ve sürekli olarak yargılama, aşağılık kompleksine sebebiyet verebilir. Bunun tam aksi olarak çocuğu diğerlerinden üstün görmekte ve bunu sık sık dile getirmekte çocukta kendini beğenme, sürekli övülmeyi isteme gibi duygular belirir. Yada yükseltilen başarı çıtasını çocuğumuz ulaşamadığı an, kırıcı olan ithamlarda bulunduğumuzda çocuğumuzun iç dünyasına ne kadar hasar açıldığından haberdar mıyız ? Çocuğumuzun sürekli aptal ve çirkinliğini yüzüne vurulduğunda, başkasının yanında küçük düşürülen çocuklarda, kendisinin aşağı ve işe yaramaz biri olduğu hissi uyanır. Kendi başına bir iş yapamaz, başarısızlıktan korkar, o yüzden sürekli güçlü olanların yanında olmayı tercih eder. Buda çocuğu köle ruhlu, şahsiyetsiz, aldatılmaya istismara müsait olduğundan, ahlaksızlığa ve zararlı alışkanlıklara kolayca intibak eder. Dışardan gelen bu “baskı” insanların temel gelişimine müdahale eden ve kişilik gelişimini olumsuz etkileyen bir faktördür. Ruhsal dengeyi sarsıyor, iç ve dış beklentileri ve istekleri uzlaştırmada kişi başarısız oluyor. Sonuç kişisel çatışma. Bu dışardan gelen baskı ve bilinç altı çatışma eğer uzun vadeli ve yoğun olur ise kişide ruhsal bozukluklara yol açabilir. Baskı yoğunlaştığı vakit çocuklarda agresyon, depresyon yada içe kapanıklık beliriyor. Madde bağımlılığı, bozuk ilişkiler, güvensizlik, dikkat eksikliği, beslenme bozukluğu yoğun baskının sonuçlardır. Çocuklar ve gençler toplumun baskılarına açık bir şekilde başkaldırmıyorlar. Sessiz bir şekilde boyun eğerek acı çekiyorlar. Oysaki söz hakkı verilmeyen veya kendini savunma fırsatı verilmeyen çocuklar ilerde korkak, şüpheci, sabit fikirli olurlar. Büyüdükleri zamanda katı, müsamahasız olur ve peşin hükümlerle hareket ederek, sert ve kırıcı olurlar. Çocuğunuzu okulun ve toplumun baskısı karşısında yalnız bırakmayın. Çocuğunuzun ruhsal dengesini okulda daha başarılı olsun diye bozmayın. Baskının yanında getirdiği bir diğer unsurda tehdittir. Baskıya boyun eğmeyen sonuçlarına katlanmak zorundadır, -kötü not almak -sınıfta kalmak- öğretmen tarafından eleştirilmek- aile tarafından şiddet görmek gibi… Çocuk baskı altında nasıl öğrenir, çocuk bu durumda dikkatini sadece üzerindeki baskıya verir. Korkan ve tehdit altında olan insan, fikir geliştiremez ve verimli olamaz. Artı korkutularak veya tehdit edilerek büyütülen çocuklar evhamlı ve korkak olurlar. Çocuklara öğrenmeyi sevdirmeli ve istikrarlı olmayı sağlamalıdır. Öncelikler çocuğumuzun zaaflarını bilmeliyiz, çocuğumuzun fiziksel bir sorunu var mı, işitme görme gibi veya çocuğumuzda dikkat bozukluğunun (ADHS-Syndrom) çoğu kez beraberinde gözüken Legasteni, LRS (Okuma yazma zayıflığı) ve Diskalkuli (Matematik zorluğu) sorunu varsa uzmanlardan yardım alması gerekir. Dikkat bozukluğu çoğunlukla erkek çocuklarında gözükür. Bunun yanı sıra sosyal sorunu var mı, bu okul, çevre ve ailede bir sorun olabilir. Bu sıralanmış sorunlardan herhangi birisiyle çocuğumuz karşı karşıyaysa mutlaka önce bu sorunlar giderilmeli veya göz önünde bulundurmalıdır. Öğrenme baskısı gereksiz olduğu kadar da çocukların öğrenme hevesini baltalar. Her çocuğun kendine has öğrenme ritmi vardır. Kimi çocuk pasif öğrenici olurken, yani öğrendiklerini hafızada biriktiren ve güven ortamı sağlandığı an, gerek öğrenme ortamına, gerek öğretmene kendini açar. Aktif öğrenici öğretileni o an tekrarlayan ve hemen işleme koyandır, bu küçük yaştaki çocuklarda çok kolay izlenebilir. Örneğin küçük çocuklarla şarkı söylenirken aktif çocuk ilk kez duyduğu şarkıya eşlik etmeye veya el kol hareketleriyle öğretmeni taklit ederken, pasif çocuk sadece izler. Onun içindir ki veliler bu konuda acele etmeye meyil etmeyin. İlim öğrenmede acele etmeme konusunda yine yüce dinimiz söyle der ‘acele’ , insanları yanıltmaya kendisine amaç edinen şeytandan, ağırbaşlı düşünerek hareket etmek ise Allah´tan olduğunu belirtilmiştir: “Teeni (düşünceli ve yavaş hareket etme) Allah´tan acele ise şeytandandır.” (2) Yine Doç. Dr. Hayati Aydın Kur’an’da İnsan Psikolojisi kitabında bu konuya şöyle değinir : ..”Kur’an’da, Hz. Peygamber (sav.) in vahyi tamamlanmazdan önce ‘Kur’an’ı (okumakta) acele etme ve Rabb’im, benim ilmimi artır de’ (20/Ta-Ha 114) denir. Bu ayette, ilimde acele davranış tasvip edilmemekle beraber, psikolojik bazda ilmin de acele ile elde edilemeyeceğini, tahsilin tedricilik (yavaş yavaş, derece derece ilerleme) ilkesine dayanmasının gereği üzerine vurgu yapılmaktadır. Çünkü buradaki nehyin vuku bulduğu mahal ilimdir. Bu da tamamen tahsil hayatı için bir metod tayinini ifade etmektedir. Nitekim ilimde acele davranmak, konulara intibakın normal seyrini sekteye uğrattığı gibi, söylenenleri açık bir zihinle dinlemeyi de engellemektedir.” (3) İnsan öğrenirken bütün hisleriyle öğrenir. Bilgi beyine sadece öylesine gelişi güzel bırakılmaz. Elde edilmiş bilgiler bir zaman sonra tekrar hatırlamak istenildiğinde, hangi koşullarda bu bilgiye sahip olunduğu da akla gelir, örneğin o konuyu işlerken dersin atmosferi – zoraki, isteksiz ise – bu duygularda konuyla beraber belirir. Bu nahoş duygulardan kaçınmak için bu konulara mesafeli olunur. Verilen baskı ve zorunluluk ileriki dönemlerde çocuğun bu konuyla temas etme hevesini azaltır ve kırar. Öğrenmenin koşulları çok önemlidir. Onun için öğrenciler öğrenileni belki bir sınavda geri verebilirler ama okul dışında öğrendiklerini değerlendiremezler. İnsan ne öğrenirse öğrensin, en verimli öğrenme öğrendiğinin değerli ve gerekli olduğu kanaatine varılan öğrenmedir. Amaç öğrenmenin başarılı ve uzun vadeli hafızada kalmasıdır, buda motivasyon demektir. Öğrenmeyi hızlandıran unsur, öğrenen kimsenin kararlı bir şekilde öğrenme isteği olmasıdır, eğer bu istek varsa okulda ayrılan zamandan daha kısa bir sürede öğrenir. Asıl önemli olan çocuğa sürekli ezber endeksli bir eğitim vermek değil, çocuğumuzu, yeni öğrendiklerini organize edebilmesini ve en iyi şekilde bu durumu değerlendirebilmesini sağlamaktır. Kaynak 1. Buhari, Ebu Abdillah Muhammed ibn Ismail ibn Ibrahim ibn Mugire, el-Camiü´s- Sahih, 2. Bsk., Cagri Yayinlari, Istanbul, 1992 2. Tirmizi Ebu Isa Muhammed ibn Isa ibn Sevre, el-Camiü´s-Sahih 2. Bsk., Cagri Yayinlari, Istanbul 1992. 3. Yrd. Doc.Dr. Hayati Aydın, Kur´an´da İnsan Psikolojisi, Timaş Yayınları ,Istanbul 1999 Mutlu Yalçın Vuslat dergisi
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
10-01-2012, 23:11 | #2 |
gerçekten dikkate alınması gereken bir sorun. Teşekkürler bilgilendirdiğiniz için herkesi
|
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
çocuk baskı |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|