![]() |
#1 |
![]() Çocuklar genellikle canlı, hareketli ve hayat doludurlar. Gün boyu oynar, koşar, zıplarlar. Yorulmak nedir bilmezler. Dışarıda oynadıkları yetmiyormuş gibi, evde de çok kere annelerini kızdıran koşmalı, atlamalı oyunlar oynarlar. Öyle ki, annelerin çoğunun zamanı çocuklara “Dur, otur, koşma, gürültü yapma, karıştırma…” demekle geçer.
Ancak kimi çocuklar vardır ki, bu olağan hareketliliğin çok ötesinde dikkati çekecek derecede aşın hareketlidir. Bu belirti, yürümeye başlamalarıyla birlikte göze çarpar ve giderek artar. Özellikle okul döneminde ve toplum içinde başkalarını rahatsız edici seviyelere varır. Uyarıları dinlemeden, durmak yorulmak bilmeden birbiri ardına hareket ederler. Oturması beklenen yerlerde oturmazlar. Sınıf öğretmenleri sık sık ayağa kalkmalarından, sağa sola sataşmalarından ve laf yetiştirmelerinden yakınabilir. İlkokulun her sınıfında böyle bir-iki çocuk bulunur ve arkadaşları içinde kolayca farkedilirler. Bu çocuklar ödevlerini geçiştiriverirler. Savruk ve düzensizdirler. Yazıları bozuk ve yanlışlarla doludur. Misafirlikte yaramazlık yaparlar. Olmadık yerlerde koşturur, koltukların üzerinden atlar, dolaplara tırmanırlar. Boyundan büyük işlere kalkışır, dur durak bilmezler. Çabuk uyarılırlar. Çok hareketli oldukları için tehlikeyi hemen kavrayamayabilirler. Mesela balkondan aşağıya tehlikeli biçimde sarkabilir veya merdivenleri 3-4 basamak atlayarak inebilirler. Engellenmeye dayanamazlar. Küçük sebeplerle ağlamalar, tutturmalar, aşırı neşe belirtileri gösterebilirler. Konuşmalara aradan dalar; başkalarının sözlerini keserler. Sıralarını beklemede güçlük çekerler. Sabırsızdırlar. Boş vakitlerini sakin bir biçimde geçiremezler. Oyunları sıklıkla çok gürültülüdür. Genellikle çok fazla konuşurlar. Dikkat süreleri kısadır. Ebeveynlerinin zoruyla uzun bir süre derslerinin başında otursalar bile kalem, silgi ve kalemtıraşla oynarlar. Kendilerine bir şey anlatıldığında dinliyor gibi görünseler bile başka şeylerle ilgilenirler. Sık sık okul araç ve gereçlerini kaybedebilirler. Günlük işlerinde unutkandırlar. Mesela bakkala ekmek almaya gittiklerinde başka şeylerle ilgilenir, dalıp giderler ve vaktinden daha geç zamanda geri dönerler. Başladıkları işi çoğunlukla tamamlayamaz, yarıda bırakırlar. Maymun iştahlıdırlar. Yukarıdaki satırlar biraz dikkatle okunduğunda, çoğumuzun aklına bir çocuğun ismi gelebilir. “Sanki bu bizim ……‘yı anlatıyor” veya “şu çocuk aynen böyle” diyebiliriz. Bu belirtiler, toplumda sık rastlanan “Dikkat Eksikliği, Aşırı Hareketlilik Bozukluğu” dediğimiz bir rahatsızlığın belirtileridir. Hemen şunu belirtmek gerekir ki, bu teşhisi koymak için yukarıda sayılan belirtilerin hepsinin bir çocukta mutlaka bulunması gerekmez. Ancak teşhisin mutlaka bir hekim tarafından konulması gereklidir. Üç önemli risk Birinci risk, okuldaki başarısızlıktır. Dikkat eksikliği sebebiyle, ilkokuldan başlayarak derslerinde başarısız olurlar ve eğitimlerinin temelleri zayıf atılmış olur. Bunlardan bazıları okumayı geç söker. Yazıları genellikle bozuk, defterleri düzensiz ve dağınıktır. İkinci sınıfta çarpım tablosunu tam olarak ezberleyemeyebilirler. Bu çocukları bekleyen ikinci risk, arkadaşlarıyla sağlıklı bir iletişim kuramamalarıdır. Beraberlikleri genellikle kısa sürelidir. Arkadaşlarına tükürür, sopayla dürter, saçını çeker vb. rahatsız edecek davranışlarda bulunabilirler. Arkadaşları tarafından itilip kakılabilirler veya arkadaşları onlardan köşe bucak kaçarlar. Gerek okuldaki başarısızlıkları, gerekse arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde yaşadıkları problemler, kendilerine olan güvenlerinin ve saygılarının azalmasına sebep olur. Bir başka risk de ebeveynlerin bu çocuklan yetiştirirken karşılaştıkları güçlüklerdir. Aşırı hareketli ve dikkati dağınık bir çocuğun eğitim ve öğretimi güçtür. Aile faktörü Bütün bunlarla beraber çeşitli aile problemleri de söz konusuysa, bu çocuklarda, ileride davranış bozukluğunun gelişme ihtimali daha da artmaktadır. Mesela babanın işi sebebiyle sık sık evinden ayrı kalmak zorunda olması ve annenin böyle zor bir çocuğun eğitiminde yalnız kalması bunlardan biridir. Aile içi geçimsizlikler, ciddi evlilik anlaşmazlıkları, anne babadan çocuğa farklı mesajların gitmesi, ebeveynlerin çocuklarının arasında ayrım yapmaları, babanın hissi uzaklığı, baba ve annede ruhi bir bozukluğun bulunması, düşük sosyo-ekonomik seviye ve üvey ebeveyn yanında yaşama gibi faktörlerin varlığı bu çocuklarda davranış bozukluğu ihtimalini artırmaktadır. Başka bir deyişle, bu çocukların ailelerinde yukarıda sayılan risk faktörleri de bulunuyorsa, bunların iyice söz dinlemez, haylaz, asi, anneye babaya karşı gelen, sık sık kavga dövüş çıkaran, yalan söyleyen, para aşıran, eve geç vakitlerde gelen, evden- okuldan kaçan, toplumun kaidelerini tanımayan bir genç olma, yani davranış bozukluğunun gelişme riski artmaktadır. Dikkat eksikliği ve aşırı hareketlilik bozukluğunun sebepleriyle ilgili birçok şey söylenmişse de, çok belirgin bir faktör bulunamamıştır. Ancak bu bozukluk, doğuştan, yaradılıştan gelen ve çok çeşitli dış faktörlerin tesirinde oluşmuş alışkanlıklar ve karakter özellikleriyle ortaya çıkmaktadır. Bu çocuklar oldukça atak, canlı ve coşkuludurlar. Bu sebeple kolayca tehlikeli davranışlara girebilirler. Ancak bu özellikler iyi değerlendirildiğinde kimi durumlarda çok da yararlı olabilirler. Kim bilir geçmişte kalelerin burçlarına tırmanıp bayrakları oralarda dalgalandıran akıncılar, Kıbrıs savaşında tankları dağların zirvelerine çıkaran Mehmetçikler veya hiç çekinmeden Batı ülkelerinde ve Orta Asya’da önemli ticari yatırımlarda, eğitim ve öğretime yönelik girişimlerde bulunup başarılı olan müteşebbislerimiz belki de çocukluklarında aşırı hareketliydiler. Toplumda gördüğümüz başarılı birçok insan çocukluğunda aşırı hareketli olarak bilinmektedir. Demek ki, dikkat eksikliği ve aşırı hareketlilik bozukluğu olan bir çocuğun ileri yaşlardaki durumu farklı olabilmektedir ve bunu önceden kestirmek zordur. Neticeyi genellikle aile, yakın çevre, okul ve toplumla ilgili faktörler belirlemektedir. Bu çocuk ve gençleri genellikle üç farklı gelecek beklemektedir: 1. Aşırı hareketli çocukların bir kısmı yetişkinliklerinde birçok alanda normal davranış göstermektedir. 2. Bazılarında sosyal, hissi ve reaksiyoner problemler devam etmekte; ancak bunlar ciddi ruhi problemler haline dönüşmemektedir. 3. Özellikle aile problemleri de olan ve kendileriyle yakından ilgilenilmeyenlerin bazılarında kişilik bozukluğu gibi problemler ortaya çıkmakta, bunlar suç işleyebilir hale gelmektedir. Ne yapmalı? Çocuklarında dikkat eksikliği ve aşırı hareketlilik bozukluğu olduğunu düşünen aileler, bu belirtileri duyunca hemen tel aşa kapılmamalıdırlar. Böyle bir çocuğu olan ailelerin yapabilecekleri nedir? Ailenin, çocuğun durumunu anlayıp uygun davranması veya konuyu bilen birinden danışmanlık alması da kimi zaman yeterli olabilmektedir. Çocuğun ihtiyaçlarına yatkın, sevecen, biyolojik yaşına değil gelişim yaşına uygun kaideler koyup, disiplin uygulayan ve tutarlı bir aile çevresi, bu çocuklar için en yararlı ortamdır. Aşırı hoşgörü ve aşın disiplin ise uygun olmayan tutumlardır. Anne ve babaların tutumlarının bir olması, çocuklarına olan davranışlarında ayrı düşmemeleri, çocuklarım aşırı yaramaz diye itip kakmamaları, suç işlediğinde hemen dayak yolunu tercih etmemelerinin yanı sıra istenilen davranışları yaptığında da ödüllendirmelerle çocuklarını yönlendirmeye çalışmaları önemlidir. Anne babaların “Çocuğumun eğitimi için ne yapabilirim?”, “Nasıl topluma yararlı bir çocuk yetiştirebilirim?” sorularının cevaplarını devamlı aramaları ve çocuk yetiştirmeyle ilgili terbiye kitapları ve peygamberimizin çocuklarla olan münasebetlerini konu eden eserleri okumaları ve gerektiğinde danışmanlık almaları gereklidir. Dikkati dağınık bir çocuğa, bir saat sürekli ders çalıştırmanın gereği ve yararı yoktur. Böyle bir Çocuğun ders çalışma programı kısa aralıklarla planlanmalıdır. Mesela 15-20 dakika ders, 10 dakika teneffüs şeklinde bir sistem uygulamak, bir saat dersin başında zorla tutmaktan daha yararlıdır. Ancak teneffüslerin uzamamasına da dikkat edilmelidir. Annesinin sözünü dinlemeyen bir çocuğa şiddetli dayak atmaktansa, merakla beklediği 20 dakikalık bir çizgi filmin ilk 3 dakikasını seyrettirmemek ve bunun sebeplerini anlayabileceği bir dille açıklamak ve çocuğun yanlışlarını görmesini sağlamak daha eğiticidir. Cezalar uzun ve bıktırıcı olmamalıdır. Anne babalar da tutarlı olmalı, kararlılıklarım göstermeli ve sözlerini yanar döner gibi değiştirmemelidirler. Çocuklarına “bir daha şöyle yaparsan ben de böyle yaparım” diyen bir anne, yapamayacağı bir şeyi söylememeli, daha önce uygulayacağını söylediği cezadan merhamet duygusuyla vazgeçmemeli, ufak ceza ve ödüllendirmelerle çocuğun davranışlarını yönlendirmelidir. Cezanın, öfke hissinin tatmini için değil, terbiye vermek gayesiyle uygulanması gerektiği unutulmamalıdır. Aileler ve toplum, dikkat eksikliği ve aşırı hareketlilik bozukluğu gösteren bu çocukları ihmal etmemelidirler. Fıtratları gereği kötüye meyletme ihtimalleri bulunan, terbiye ve eğitimleri güç olan bu çocuk ve gençlerle, sabırla ve bilinçli olarak ilgilenilmeli ve gerekirse mutlaka profesyonel danışmanlık verilmelidir. Kimi zaman, anne babaların çocuklarına olan yanlış tutumlarını değiştirmelerinin, yapıcı bir tutum ve anlayış içine girmelerinin ve onları anlamaya çalışmalarının problemi oldukça azaltabileceği ve bu çocukların emsallerinden daha başarılı hale gelebileceği de dikkate alınması gereken bir başka husustur. İnsanı, yaratılış gayesini ve bu dünyadaki varlık sebebini bilen, insana bu anlayış doğrultusunda muamele eden, onu bütün problemleriyle kabul ederek yapıcı bir anlayışla kucaklayan örnek bir toplum olma dileğiyle… Dr. Hulusi Burak
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|