AK Gençliğin Buluşma Noktası
Hikayeler Hoşumuza giden hikayeleri burada paylaşıyoruz.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 03-27-2008, 10:33   #1
Kullanıcı Adı
çağlar
Standart çok güzel bir hikaye 2
Salih çay bahçesinin kapısından yola çıkmıştı.Hava henüz kararmış havanın kararmasıyla birlikte hafif hafif meltem rüzgarı esmeye başlamıştı Salih bir yandan yürüyor nasıl ederimde arkadaşlarıma bir şeyler yapılması gerektiği düşüncesini yerleştirebilirim diye düşünüyordu.Lapseki de dükkanlar teker teker kapanıyor esnaf evine gitme hazırlığı yapıyordu Salih bu şekilde düşüncelerle yürüdüğü esnada tam sokaklarına girmişti ki karşı sokak ta bir gurup gencin bir gencin üstünü aradığını ve çocuğu tartakladıklarını gördü.Bu duruma müdahale etmese içi rahat etmezdi hızlı adımlarla gurubun yanına gitti hayırdır gençler ne oluyor siz jandarma mısınız polis mi ne hakla arkadaşın üstünü arıyorsunuz diye çıkıştı gençlere aralarından biri Salih’in üstüne gelerek hayırdır birader sen ne karışıyorsun diye Salih’e çıkıştığı anda yan komşuları Hatice’nin kardeşi İrfan dur dedi.Salih ağabeyimiz o çocuk durakladı .
-İrfan ne yapıyorsunuz oğlum burada
-Önemli bir şey yok ağabey sana hayırlı geceler.
-Bak İrfan beni geçiştiriyorsun beni yahu! Anlamıyorsunuz be bu ülkenin üzerinde bazı hesapları olan güçler bu ülkenin gençlerinin birbirini yok etmesi zeminini oluşturarak kendileri istediklerini yapmak tadırlar ne den birleşip bu ülkenin geleceği için bir şeyler yapıp geleceğe yatırım yapmıyorsunuz.
-Salih Abi söylediğin şeyler iyi güzelde karşı taraf bizi buna zorluyor diye cevap verdi.
-bak İrfanım bu şekilde ancak yaptığınız işleri haklı çıkartarak kendiniz kandırırsınız.
Salih konuşmasına devam edecekti ki İrfan tamam ağabey çocuğu bırakacağız sen eve gidebilirsin sana Allah rahatlık versin dedi.Salih onlara dikkatli dikkatli baktıktan sonra geri döndü kendi sokaklarına girdi.Hava iyice kararmış lambanın yanmadığı sokaklarına sanki gecenin bütün karanlığı çökmüştü.Salih eski oymalı,işlemeli kapılarının önüne geldi cebinden anahtarını çıkardı ve kapıyı açtı kapı evin sofasına açılıyordu Salih ayakkabılarını çıkarıp ayakkabılığa koydu baktı ki annesi üst katta Salih annesine anneciğim ben geldim hayırlı akşamlar diye seslendi.Zehra hanım akşam namazını eda ettiğinden oğluna cevap veremedi.annesi namazı selamladıktan sonra dua esnasındayken Salih annesinin yanına çıkmış annesini o şekilde görünce gidip dizinin dibine oturmuştu.Annesi dua ediyor ellerini oğlunun yüzüne gözüne sürüyordu ne dediği duyulmasa da Allah dan oğlu için hayırlı şeyler istediği aşikardı .Annesi duasını bitirip ellerini yüzüne sürdükten sonra Salih Allah kabul etsin anneciğim dedi ve bak senin için eve erken geldim .Zehra Hanım aslanım koçum diye Salih’e sarıldı görüşmedikleri günlerin hasretini çıkarırcasına Zehra hanım :oğlum ben sofrayı yapayım acıkmışsındır dedi.Zehra hanım bir yandan sofrayı yapıyor. Bir yandan da Salih’e neler yaptın kimleri gördün diye soruyordu. Salih de kimleri göreyim ana arkadaşlarımı gördüm onlarla konuşup hasret giderdim dedi. Salih gözlerini odada gezdiriyordu gözüne ilk sedirin örtüsünün değişmiş olduğu çarptı odada başka bir değişiklik yoktu evleri tipik bir Anadolu eviydi sade ve temiz bu arada Zehra Hanım oğluna seslendi Salih’im yıkamadıysan yıka da sofraya gel sofra hazır Salih elini yıkamıştı hemen sofraya oturdu akşam yemeğini annesi de yememişti beraber yiyeceklerdi Salih anam senle yemek yemeyi özlemişim dedi bunun üstüne Zehra Hanım bunun üzerine Zehra Hanım Ana yüreği şefkatiyle oğlum oralarda rahat yiyip içe biliyor musun benim burada boğazımdan geçmiyor acaba diyorum Salih’im oralarda yiyebiliyor mu? Anacığım hiç merak etme yurt da yemeklerimiz güzel her gün bir çeşit et yemeği kesin oluyor yemeklerden memnunuz. Aman oğlum yiyin için de hasta olmayın gurbet ellerde hasta olmak, zordur bakan olmaz dedi.Salih karnını doyurup sofradan kalktı Zehra Hanım doydun mu oğlum diye sordu Salih doydum anacığım eline sağlık dedi. Elini yıkayıp odasına çekildi birkaç dakika odasın da gözlerini gezdirdi odası hayatının bütün dönemlerine şahitlik etmişti.Salih odasını çok sever hele dersinin olmadığı zamanlar odasına kapanıp kitap okumaya bayılırdı eline yine Ş.Süreyya Aydemirin Tek adam kitabının ikinci cildini aldı.Salih kitabı çok beğenmişti.Akıcı bir üslubu vardı Atatürk’ü çok geniş bir perspektiften milli mücadele merkezli anlatmaktaydı.Kitabı bir yandan okuyor bir yandan da o dönem şartlarını gözünde canlandırıyordu. hep içinden milli mücadele döneminde bir asker olmayı ne kadarda isterdim diye geçirmekteydi bir yandan da o dönemle bu dönemi karşılaştırıyor ve belki bu gün bir istila söz konusu değil ama bu seferde ülkenin fikri bir inkılap’a gereksinim duyduğunu gözlemliyordu ve bu konuda elinden gelen çabayı sarf etmeyi kafasına koymuştu elli sayfa kadar okuduğunda uykusunun geldiğini hissetmekteydi. kaldığı yere kağıt parçası koyup kitabı kapattı ve rafa kaldırdı.
Yarın yorucu bir gün olacaktı ve erken kalkacaktı o yüzden yatağını açtı saatini kurdu ve yatağa uzandı kısa bir zaman sonra uykuya dalmıştı. gece uykuya dalmasıyla sabah saatin sesine uyanması bir oldu içinden bebek gibi uyudum dedi. Köyde çoğu zaman böyle olurdu ama İstanbul da geceleri kesin bir kere uyanırdı yatağından kalktı camı aştı yatağını topladı üstünü giyinip lavobaya gitti. Elini yüzünü yıkayıp iyice ayıldıktan sonra kahvaltı için aşağıya indi burnuna mis gibi peynirli yumurta kokusu geliyordu annesi ona nefis Ezine köy peyniri ile köy yumurtasından peynirli yumurta yapmıştı Salih anasının yanağına bir öpücük kondurup günaydın anacığım dedi. Annesi sana da yavrum dedi nasıl iyi uyudun mu diye sordu anası Salih de hem de nasıl bebekler gibi deliksiz yatmamla kalkmam bir oldu dedi.
Salih’in burnuna gelen kokular iyice iştahını arttırmıştı .Hele çayın kokusu yahu!dedi içinden bu çay neden böyle kokmuyor İstanbul da annesi ile birlikte oturdular sofraya annesi çayları dolduruyordu Salih sofranın güzelliği karşısında önce bir göz açlığını doyururcasına bakıyordu sofraya sofrada hem çilek hem ayva reçeli zeytin ,domates,salatalık ve biberden oluşan bahçe mahsulleri;köy peyniri tere yağ yok yoktu Salih iştahla kahvaltıya başladı hepsinden tatmak için azar azar yiyordu karnını iyice doyurdu ve sofradan kalktı lavobaya gidip elini yıkayıp saçını taradı ve annesine dışarı çıkarken annesine anacığım arkadaşlarla şehitliğe gideceğim öyle yemeğine gelemem sen bana orda yemek için nevale hazırla dedi annesi nevale hazırladıktan sonra alıp çıktı etraf da sabahın mahmurluğu vardı bir taraf da işlerine gidenler bir taraf da Salı pazarında tezgah açacakların malları tezgaha yüklemesi…
Salih her gördüğüne iyi sabahlar deyip yürüyordu yolda rahmetli ayakkabıcı Bekir Amcanın oğlu Aliye rastladı.Ali Salih’e hoş geldin kardeşim dedi,sarıldılar Salih de Aliye başın sağ olsun duydum çok üzüldüm Allah rahmet eylesin dedi.Sağ olasın kardeşim diye cevap verdi ne var ne yok çalışıyor musun diye sordu Ali ye Salih çalışıyorum Salih merkezde bir matbaa var orda çalışıyorum dedi.Salih memnun musun diye sordu .
-Ali memnunum çok şükür sonuçta meslek geleceği de var bakarsın ilerde Lapseki’ye bir matbaa açarım “dedi” .Yolları ayrılana kadar konuştular yolların ayrılacağı yere geldiler Salih Kardeşim görüşelim dedi hadi sana hayırlı işler kolay gelsin dedi ayrıldılar Salih yolun karşısına iskelenin önüne geçti bir tek Çilingir Recep gelmiş ti selam verip yanaştı Salih Recep’e gel şu banka oturalım gelirlerse görürüz dedi banka oturdular recep sanki önceden planlamış da müsait bir an beklermişçesine oturur oturmaz Salih sen çok haklısın her zaman yapılacak şeyler vardır ayrıca hep şunu düşünmüşümdür.ne olacak böyle bireysel sadece kendine çalıştığın hayatın sonun da tamam üniversiteyi iyi bir dereceyle bitir sonra yüksek maaşlı bir iş evlen çoluk çocuk sahibi ol emeklilik ölümü bekleme sonra bu şekil de standartları önceden belirlenmiş bir hayat aslında çok sıkıcı daha önceden seyretmiş olduğun bir filmi seyretmek gibi …Ama ne bileyim hayat bir amacı olduğunda arkanda bir eser bırakacak olduğunda daha manalı olsa gerek şairinde dediği gibi kendi gök kubbemiz altın da hoş bir seda bırakmak.Salih hiçbir şey söylemeden onun laflarını dikkatle dinledi çok doğru tespitler yapmışsın bu şekilde içinde bir muhasebe yapman çok anlamlı fakat bu düşündüklerin hayata geçirildiğinde doğruluğunu kabul ettiğin bir hayat şekli oluşturup o şekilde yaşadığında asıl zevki almaya başlar artık gözün bir şey görmez dedi Recep İşte bu noktada pozitif enerji alabileceğin çevrende senin gibi düşünen birilerinin olması çok önemli dedi Salih Çevredeki İnsanların hepsi bu şekilde düşünmeye bilir Çünkü İnsanlara Çeşitli yolarla sunulan hayat kalıbı düşünmeme,üretmeme mevcudu değiştirmek yerine mevcut olanın iyi bir parçası ola yönelik olduğundan çevrende söylemiş olduğun insanları bulma ihtimalin zayıftır o yüzden burada da sana iş düşmekte bu şekilde olsalar bile söylediklerini anlayıp içinde bunun muhasebesini yapabilecek insanlara bu şekilde telkinlerde bulunursan beraber hareket edeceğin zümreyi oluşturabilirsin yani lafın kısacası ürün alabileceğin tarlaya tohum ekmelisin yoksa tohumların ziyan olur dedi.Recep haklılığını sadece anladığını değil kabul ettiğini de ifade eden bir şekilde başını salladı o esnada Selim, Ahmet ve Mustafa’nın karşıdan geldiklerini gördüler üçü de aynı sokak da oturduğundan yolda karşılaşmış olsalar gerek yanlarına gelip selam verdiler ve el sıkıştıktan sonra Selim bırakın şimdi hasret gidermeyi şu vapura binelim dedi siz gelin ben bilet alıp geliyorum hepsi birden hızlı adımlarla vapurun yanına yaklaştılar Selim biletleri almış yanlarına koşar adım geldi .Hepsine biletlerini dağıttı biletleri teker teker görevliye verip vapura bindiler vapurun en arka tarafına en müsait yere geçtiler hepsi geminin balkonuna yaslanıp hiç konuşmadan denizi seyrediyorlardı sessizliği Salih bozdu orda bir araba kiralarız beş kişiyiz biraz sıkışırız ama olsun öne iki zayıf arkadaş biner Selim ile Ahmet üç kişide arkaya oturur öylece gezeriz .Zaten hiç birimiz buraya ilk defa gelmiş olmadığından belirli yerlere uğrar döneriz malumunuz burası tabiri yerindeyse milli haç ruhun rahatlamak ve motivasyonu yenilemek adına mümkün oldukça gelmek gerek deniz hafif dalgalı ama dalgalar sanki rüzgarın değil de denizin coşkunluğunun yansımasının sonucuydu nasıl insan coşkulu olurda sevinci yüzüne yansırsa sanki denizde bir şeye şevinmişçesine görebilen gözlere ben bugün çok mutluyum diyordu deniz vapuru mutluluğun ifadesi olarak iskeleye yanaşmasına yardım etmişçesine gemi erken varmıştı iskeleye Salih ve arkadaşları getirdikleri nevale torbalarını ellerine alarak geminin çıkışına yanaştılar kızaklar gemiye sürülmesiyle diğer insanlarla gemiden indiler tur düzenleyen taksilerin yanına gitmeleri için biraz yürümeleri gerekti ellerindeki eşyalarının da etkisiyle yavaş yavaş ,dinlene dinlene yürüyerek vardılar arabalar sıraya dizilmişler müşterilerini beklemekteydiler Salih selamun aleykum ağalar dedi hangi arabada sıra acaba kahya bağırdı kazım müşteri geldi arabana diye adam arabacının takıldığı asmalı kahveden ağzında sigarayla çıktı kafasında deriden bir şapka hafif göbekli orta yaşlı bir adamdı Salih adama ağabey kaça götüreceksin diye sordu valla sizi gezdirir yine buraya bırakırım ama otuz liranızı alırım dedi Salih çok dedin hem de sadece biz gideceğiz dönmeyeceğiz akşam kendimiz minibüslerle döneriz dedi sende aşağı giderken dolmuş yaparsın araban boş gelmez dedi tamam o zaman yirmi liranı alırım ama daha aşağısı olmaz dedi şoför Salih arkadaşlarına baktı gözleriyle anlaştılar ve adama tamam ağabey gidebiliriz dedi. Ağabey sana zahmet bagajı açta şu elimizdekileri koyalım dediler adam bagajı açtı elindekileri bagaja yerleştirdikten sonra arabaya bindiler Selim ve Ahmet öne Salih Mustafa ve Recep arkaya oturdular şoför arabayı çalıştırır çalıştırmaz sordu öğrencisiniz galiba diye Selim gurup adına evet diye cevap verdi anladım zaten bende o yüzden fazla para istemedim normalde yirmi beş den aşağı olmazdı benim oğlan da öğrenci İstanbul da spor akademisin de kendisi iyi güreşçiydi liseden hocası onu üniversite yönlendirdi. Milli sporculara kolaylık sağlıyorlarmış giriş de zaten sınav özel yetenek sınavı bizde çok sevindik üniversite okuyacak diye ama keşke hiç gitmeseydi Ahmet hayırdır amca diye sordu sorma evlat doğru düzgün bizi aramaz oldu aradığı zamanlarda para istemek için olmaya başladı ben şüphelendim malum ortam tuhaf siyasi kavgalar filan acaba dedim bizim oğlan da o işlere filan mı girdi.İstanbul da okula yakın sayılabilecek bir semtte bir akrabamız oturuyor rica ettim bizim oğlandan şüpheleniyorum git bak bakalım bizim oğlan nelerle uğraşıyor neyse aradan birkaç gün sonra o arkadaşım bana telefon etti senin oğlan burada siyasetle filan uğraşıyor hatta ben o nu sormaya gittim arkadaşlarına sordum bana okula gelmediğini geçen okula polislerin geldiğini çıkışta senin oğlanın da olduğu birkaç kişiyi alıp merkeze götürmüşler ben soruşturdum götürdükleri karakola gittim ben soruşturdum neyse karakoldaki polislerden biri tanıdık çıktı ;birde öyle büyük bir şey yapmamışlar alıp çıkardım dedi.
Bende bunun üstüne deliye döndüm atladım gittim İstanbul’a bizim oğlanı buldum dedim oğlum sen ne yapıyorsun biz sana burada eşkıyalık yapasın diye para yolluyoruz dedim biraz azarladım benim söylediklerime karşılık terbiyesizce bir cevap vermedi fakat sanki beni dinlemiyor büyülenmiş gibiydi neyse nasihat biraz nasihat ettim kızdım filan geldim ama pek beni anladığını düşünmüyorum dedi. Ama ne yapayım döndüm geldim fakat her an başına bir şey geleceği korkusuyla yaşıyorum sormayın çok kötü bir durum ,yok mu buna dur diyebilecek birileri her gün çocuklarımız mahvolsunlar mı birileri bir şeyler yapmalı diyerek sanki Salih ve arkadaşlarından yardım diliyor gibiydi hepsi adamın haline üzülmüş telkin etmek namına ağabey üzülme gençlik olur yakın zaman da aklı başına gelir başları önlerine eğik şekilde herkes susmuştu Salih sessizliği ve umutsuzluğu dağıtırcasına ağabey merak etme memleketin bu haline gerçekten üzülüp kurtulması için kafa yoranlarda var dedi .Şoför de inşallah vardır bu tükenen bizim gençliğimiz diye karşılık verdi araba Ertuğrul tabyalarının önüne gelince biraz duralım ağabey dedi Salih indiler tabyaları gezerken recep ecdat ileri görüşlüymüş zamanında bu tabyalar yapılmasaydı beklide savaşı kaybedebilirdik dedi Mustafa evet dedi yoksa nasıl yoğun bombardımana dayanacaklardı.Hepsi bir süre tabyaların üzerinden denizi düşünceli düşünceli seyrettiler.

 

çağlar isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi