10-31-2012, 10:07 | #1 |
Cumhuriyet; eden bulur!
Adnan Karakaş
Bir Cumhuriyet Bayramı yazısı yazmak zorunda kalsaydım, cumhuriyetin benim için ne anlam ifade ettiğini anlatmak isterdim. Daha doğrusu benim için gerçekte bir anlam ifade etmediğini, illaki bir anlam yüklemek gerekirse o anlamın bir günlük tatilin anlamıyla paralel olduğunu kayda geçirirdim. Tabi ki, sebepleriyle beraber… Örneğin, diyebilirdim ki; ilkokuldan liseye, üniversiteden yüksek lisansa kadar süren ‘ULU’lama telkini ters tepti; sistem seven kadar, nefret eden kişilikler de üretti. Diyebilirdim ki, devlet erkânı kutlasın; mahalli erkân kutlasın; isteyenler de katılsın, yani zorunlu olmasın. Eğer yazmak zorunda kalmasaydım, yazmayı asla tercih etmezdim. Niye tercih edeyim ki? Bu topraklarda aynı havayı teneffüs ettiğimiz insanlarla ters düşmek için mi? Sevinçler ve üzüntülerle de pekiştirdiğimiz birlik ve beraberliklerdeki zorunlu riyakârlıklara ters düşmek için mi…? Cumhuriyet Bayramı’nı, çoğunluğun bayram gibi görmediği biliniyor. Veya bir günlük tatil kadar bir bayram. Herkes farkında ve herkes -mış gibi havasında. İnandırıcı olmak isteyen ve -mış gibi yapanların gazabını durup dururken ne diye üstüme çekeyim ki! Dolayısıyla gazaba uğramamak için -mış gibi yapanları huzursuz edecek kelimeleri bir araya getirmekten özenle kaçınırdım. Ama en çok Cumhuriyet Bayramı’nı gerçek bir bayram gibi gören, yaşayan seçkinlerin gazabından kaçınmak için yazmazdım. Kendilerini seçkin ve daha bilgili, daha görgülü gören. Kendilerini birinci sınıf vatandaş olarak gören, başkalarını ikinci sınıfa indirgeyen… Böyle bir kategorileşme hakkını kendinde görecek kadar seçkin insanların öfkesini ne diye üstüme çekecektim? Hem tebaanın hem de seçkinlerin gazabından kaçınır, yazmazdım. Ve seçkinleri destekleyen medya organlarından çekinir vazgeçerdim cumhuriyet hakkındaki düşüncelerimi anlatmaktan. Medyanın ‘şeytanlaştırma’ maharetini bildiğim için yazmazdım asla! Fakat ilk’lerle dolu, benzersiz bir bayram geçirdik! Bu yüzden istemeye istemeye yazıyorum. Bayram gününde meydan çatışmasına dönüşen olaylar yüzünden... Sorularımız şöyledir: Bir bayram neden meydan çatışmasına dönüşür? İstihbarat bilgisi kutlamaların yasaklanması için yeter neden midir? İstihbarat, kutlamada diretmeyi gerektirecek kadar yabana atılır derecede önemsiz bir gelişme midir? İsteyen istediği şekilde kutlamalıydı. İstihbarat mı var? Devlet gereken önlemi alsın. Bayramlarını kutlamaya giden kalabalıkların güvenliğini sağlasın. Tazyikli su, biber gazı kullanmak! Ne kutlamayı zorunlu sayan, ne de kutlamayı sınırlayan devlet! İsteyen kutlasın. İstemeyen kutlamasın. Dileyen bayram saysın, dileyen saymasın. Dileyen bayramı başörtülü kutlasın… Yıllar yılı Anadolu’nun en ücra köşesinde insanlar bile bilmediği, tanımadığı bir bayramı kutlamak zorunda bırakıldı. Diğer yandan bayramı kutlamak isteyen kimi insanlar çeşitli nedenlerle tören alanından uzaklaştırıldı. Ve bunlar son derece normal sayıldı. 2007’den bu yana teamüllere aykırı olmasına rağmen resepsiyonlar eşsiz gerçekleştiyse sebebi neydi? Cumhurbaşkanı sağduyuluydu. Çünkü eşli resepsiyon düzenleseydi gerginlik olurdu. Gerginliğe kim meydan veriyordu? CHP. Bürokrat Kemalistler. Kendilerini sivil toplum olarak adlandıran bazı sol gruplar… Önceki gün bayram kutluyoruz diye meydanlara dökülen ve müdahaleye uğrayan kalabalıklar. Ah o cumhuriyet mitingleri! Şimdi bu yılki kutlamalarda yaşanan ilk’leri tekrar hatırlayalım: Ankara’daki kutlamalara polisin müdahalesi ve eşli resepsiyon. Hakikaten eden buluyormuş…
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|