![]() |
#1 |
![]() Kestirmeden söyleyelim, şayet Danıştay’a saldıran tetikçi yakalanmasaydı; Türkiye mutlaka, ama mutlaka darbe ortamına sürüklenirdi! Dolayısıyla Ergenekon soruşturmasında bu saldırı, işin püf noktasıdır. Bu saldırının önünde-arkasında, ötesinde-berisinde; uzağında-yakınında rol almış bütün kişi, kuruluş vs. unsurlar tamamıyla ortaya çıkarılmadıkça, kurulan tezgâhın mahiyeti yeterince anlaşılamaz... Her geçen gün, bu saldırının ne menem “DERİN BİR ORGANİZASYON” olduğu daha iyi anlaşılıyor... Evet bu saldırı, gerçekten kusursuz bir organizasyon.
Ancak, Michael Douglas’ın başrolünü oynadığı, “Kusursuz Cinayet-A Perfect Murder” filminde, İşadamı Steven’in işini bozan beklenmedik gelişmeler gibi; Danıştay saldırısını kurgulayanların hesaplarını da, hiç hesapta olmayan bir polis memurunun tetikçiyi yakalaması bozdu... O kahraman polis, tesadüfen ülkeyi büyük bir kaostan kurtardı!.. Saldırıdan tam dört yıl sonra ortaya çıkan yeni bilgiler, mahut ama mükemmel organizasyonun detayları hakkında çok önemli ipuçları veriyor. Şimdi yapılması gereken en önemli şey, 2006 yılı mayıs ayında yapılmayan tahkikatla; savsaklanan, örtbas edilen, gizlenen, saptırılan, kaybedilen ve silinen bütün bilgi ve belgelerin tek tek gün ışığına çıkarılmasıdır. Bu yapılmadıkça, adına “Ergenekon” denilen yapılanmanın, bütünüyle tespiti ve kavranması mümkün değildir? O halde şu soruların hakiki cevabı alınıncaya kadar her ayrıntının, her noktanın üzerine gidilmelidir! OYAK Güvenlik şirketine ait güvenlik kamerası, niçin olaydan tam bir gün önce operasyona tabi tutuldu? Niçin olay gününün akşam saatlerinde tekrar kayıt yapacak hale getirildi? Silinen kayıtlarda hangi detaylar gizli? Danıştay Binasını gören Sıhhiye’deki Orduevi kamerası nasıl oldu da aynı gün arızalandı? Yahut Genelkurmay tarafından, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen görüntüler niçin açılamadı? Daha önemlisi adı geçen mahkeme, niçin bütün bu kamera olaylarının üzerinde durmadı? Sanık A. Aslan’ı teşhis eden bayan şahitten, Emniyette kimler susmasını istedi? Saldırı sonrasında Danıştay Başkanvekili Tansel Çölaşan, niçin saldırganın söylemediği (Allah’ın askerleriyiz...) sloganını ortaya attı? Bugün, Çölaşan ve o dönemde Başkan olan Sumru Çörtöğlu niçin sorulara cevap vermiyor? Dahası o saldırıda yaralanan şimdiki Başkan Mustafa Birden, niçin daha kararlı şekilde bu saldırının üzerine gitmiyor? Danıştay Savcısı neden, Emniyetin görüntülerle ilgili istek yazısına tam beş gün sonra cevap yazdı? Saldırgan Alparslan Aslan, acaba neden kırk gün ‘susma hakkını’ kullandıktan sonra konuşmaya karar verdi? Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi neden alelacele davayı karara bağladı? Neden... neden... neden?.. Bu nedenlerin cevabı alınmadan, şans eseri ucundan yakalanan büyük ve kusursuz kaos planı tam olarak deşifre edilemez. İşte hendek, işte deve. Görelim bakalım Noktalar İsmail Kapan Türkiye Gazetesi
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|