Bugün, Danıştay’ın 141. kuruluş yıldönümü imiş! Bu vesile ile, Danıştay Başkanlığı’nda bugün bir tören ve başkanın da konuşması varmış.
Uzun süredir merak ettiğim, ancak dillendiremediğim bazı sorular var Danıştay Başkanı sayın Mustafa Birden’e.. “Sorularının kuruluş yıldönümü ile ne ilgisi var ki, bugün sorma cesaretin geldi” diye meraklananlara peşinen söyleyeyim.. Danıştay cinayeti davası ile Ergenekon davasının birleştirilmesine yönelik Cuma günkü karar, yine aynı gün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sanıklardan Muzaffer Tekin’e mahkeme başkanının sorduğu sorular, benim şimdiye kadar dillendiremediğim soruların da, artık cevaplanması gerektiğini baha hissettiriyor!
Önce, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı’nın, Muzaffer Tekin’e sorduğu soruları hatırlatalım..
Bu sorulardan birisi, “Danıştay cinayetinin işlendiği günün ilk saatlerinde sana gelen mesaj kimdendi? Ve sen bu mesajı ilk olarak kime gönderdin?” idi..
Teknik tesbitler yapıldığı için, Muzaffer Tekin doğru cevap vermek zorunda kaldı.. Mesaj, daha sonra Ergenekon davasından tutuklanan ve Susurluk’tan mahkumiyet almış Özel Timci İbrahim Şahin’den geliyor.. Tekin’in Şahin’den aldığı mesajı gönderdiği isim de, Sabancı cinayetinde aslında tetiği çeken isim olarak iddia edilen Hüseyin P.!
Gelin de şaşmayın bu işe!
Hüseyin P. olayını da hatırlatalım size..
Ergenekon klasörlerinde ortaya çıkan bilgilere göre, Sabancı cinayetinde tetiği çeken kişi, aslında bu işler için özel olarak eğitilmiş bir subay.. Ancak, suçu üstlenmesi gereken DHKP/C’li üç kişi de, konu mankeni olarak olay günü binaya sokuldu. Cinayetin işlendiği kata çıkmadan, aşağıda beklediler ve çıktılar.. Böylece suçu işlediklerine dair bir görüntü ortaya konulurken, gerçek fail de gizlenmiş oldu!
Gelelim Danıştay cinayetine..
Danıştay cinayetinde, hepimizin dikkatini çeken bir kamera olayı vardı.. Cinayetten 18 saat önce, Danıştay’ın kapısındaki kameralar bozulmuştu.. Öyle ki, cinayetten 24 saat önce yapılan keşif sırasındaki görüntüler kayıtlarda olması gerekirken, o kayıtlar da silinivermişti!
Bunu o günlerde sık sık gündeme getirdik ve tartıştık. Ancak dillendiremediğimiz bir başka ayrıntı daha vardı..
Cinayete tanık olanlardan, özellikle sekreter hanımın, duruşmada Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan’ı teşhis etme yerine, duruşma dışında tanıklığına başvurulmuştu..
Acaba niye?
Bu ayrıntı, benim dikkatimi çekse de, sonuçta her merak edilen ayrıntıyı dillendirmek mümkün olmuyor!
Bugüne kadar, bu ayrıntıyı gündeme getiremedik. Şimdi getirelim ve soralım: “Acaba Alparslan Arslan, gerçek katil midir?”
Muzaffer Tekin’in, cinayet gününün ilk saatlerinde mesaj çektiği subay ile olayın bir ilgisi var mıdır? Ki bu subaya, Sabancı suikastında da, tetikçilik iddiası varken, tüm bu hususlar bir tesadüften mi ibarettir, yoksa gerçek hayatta bazı karşılıkları var mıdır?
Diyeceksiniz ki, “Senin Danıştay Başkanı’na soruların ne? Bunlar polisin, savcının araştırıp ortaya çıkaracağı bilgiler!”
Öyle ise, sorulara geçelim..
Bir: “Sayın Birden, Danıştay baskınında katili birebir gördünüz mü? Katil gerçekten Alparslan Arslan mı? Yoksa aynı kıyafetteki bir başka kişi olma ihtimali var mı?”
İki: “Sayın Birden, olay öncesinde, Ergenekon sanıklarının ya da ortağı oldukları şirket, vakıf veya üniversitelerin önünüze gelen dosyaları hiç oldu mu? Aynı soru altında, sadece sayın Birden’in kendi dairesi değil, eşi de Danıştay üyesi olduğundan, eşinin dairesini de bu soruya dahil edelim.”
Üç: “Daha özele girelim.. Sizin veya eşinizin dairesinde Yeditepe Üniversitesi ile ilgili davalar görüşüldü mü? Bunlarla ilgili sizden bir talepte bulunan oldu mu? Sizin veya eşinizin olumsuz cevabı oldu mu?”
Dört: “Yeditepe Üniversitesi ile ilgili hayli uzun yıllar süren bir dizi davada, aleyhe karar çıktı mı?”
Beş: “Danıştay cinayeti öncesinde, size gönderilmek istenen kargo için istenen adresiniz konusundaki telefon teknik kayıtları araştırıldı mı? Size bu konuda bir bilgi verildi mi?”
Evet, sayın Mustafa Birden, bugün Danıştay’ın 141. kuruluş yıldönümü vesilesi ile bir konuşma yapacak..
Temenni ederim ki, Danıştay cinayetine açıklık getirecek bu konuda bildiği ne varsa anlatsın.. Danıştay cinayetinin, Ergenekon davası ile birleştirilmesi yetmez.. Bu konudaki bilgi ve belgelerin de herkes tarafından ortaya konulması gerekir!
Kimbilir, Danıştay cinayeti, sadece türban sebebli bir provokasyon amacı ile değil, aynı zamanda, perde arkasında hedeflenen bir başka gerekçeyi de gözetmiş olabilir! Bir başka davada istenilen kararın alınamamasının, örgüt tarafından kararlaştırılan faturası olarak işlenmiş olabilir!
Gerçeklerin ortaya çıkması, kamera kayıtlarından başlayıp, cinayet gecesi Alparslan Arslan’ın sürekli mesajlaştığı, Muzaffer Tekin ile İbrahim Şahin ve Hüseyin P. arasındaki, görüntüdeki “Mor dağlara duman çöküyor” mesajının çözümünden geçiyor! Haydi hayırlısı!


Ali Karahasanoğlu - Vakit