04-01-2009, 14:19 | #1 |
Danıştay saldırısı ve Ergenekon ilişkisinde son nokta
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay'a saldırı ve ''Ergenekon'' davalarının birleştirilmesi konusundaki görüşünü, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin bu husustaki bildiriminden sonra açıklayacak.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ''Ergenekon'' davasının bugünkü duruşmasında, taleplerin dinlenilmesinin ardından Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, dosyaya gelen yazıları okudu. Şengün, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinden, Danıştay'a saldırı davası ile ''Ergenekon'' davasının birleştirilmesini zorunlu bulan Yargıtay'ın bozma ilamı konusunda kendilerinden karar verip, görüş bildirmelerinin istendiğini belirtti. Başkan Şengün, buna ilişkin görüşlerini, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi bu konudaki görüşünü açıkladıktan sonra bildireceklerini kaydetti. Jandarma Genel Komutanlığından gelen yazıda, Ümraniye'deki el bombalarına ilişkin ihbarın Trabzon'dan faks yoluyla emniyete bildirildiğinin yer aldığını ifade eden Şengün, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığından gelen ''Susurluk Raporu''na ilişkin yazıda da 64 sayfalık bölümün, ''yasak'' ve ''devlet sırrı'' olduğu gerekçesiyle mahkemeye gönderilmediğinin, özel olarak istenmesi halinde gönderilebileceğinin vurgulandığını söyledi. Mahkeme Heyeti, talepleri değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi. (AA)
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
04-22-2010, 10:12 | #2 |
İşte suçüstü yakalanma budur!
Danıştay saldırısının yapıldığı günü hatırlayın lütfen. Gözü dönmüş genç bir avukat (Alparslan Arslan) Danıştay binasına giriyor ve toplantı halindeki heyete kurşun yağdırıyor. Türkiye şoka giriyor bir anda. Ardından büyük bir öfke patlaması. O zamanlar ülkenin zirve makamında oturan A. Necdet Sezer bile -daha hadise netleşmemesine rağmen- sağduyusunu kaybediyor. Eski Cumhurbaşkanı, "Bu, aslında laik Cumhuriyet'e yapılan bir saldırıdır. Cumhuriyet tarihine bir kara leke olarak yazılacaktır. Bu saldırıya neden olanlar, davranışlarını yeniden gözden geçirmelidirler." diyor. CHP lideri, "Siyasete kan bulaştı!" demekten çekinmiyor. Dönemin Danıştay Başkan Vekili Tansel Çölaşan, "Allahuekber dedi, ateş etti!" diyerek (ilginçtir bu bilgi yalan çıktı) yangına körükle gidiyor. Ve bir kısım medya! "Türkiye'nin 11 Eylül'ü" deyip yola çıkanı mı ararsın, "Kaşıya Kaşıya" diyerek hain saldırıyı Danıştay'ın aldığı başörtüsü kararına bağlayanı mı ararsın, daha sanık hakkında somut bir gerçek elde edilmediği ve bağlantıları ortaya çıkarılmadığı halde, "28 yaşında, dindar, ülkücü" diyerek kimlik göndermelerinde bulunanı mı ararsın... Bazılarına göre o hain saldırıyı yapan(lar) daha ilk saniyeden belliydi: İrticacılar ve onlara cesaret veren hükümet. Cenaze törenine katılan Cemil Çiçek'i cami avlusunda kovaladılar. Tamam da kimdi bu Alparslan Arslan, eylemi nasıl yapmıştı, kimler kışkırtmıştı, kimler desteklemişti, nasıl olmuş da Danıştay'a silahlı bir şekilde girip elini kolunu sallayarak cinayet mahalline ulaşabilmişti? Bunlar hiç sorulmadı. Kamera kayıtları kanlı eylemdeki esrarı çözecekti. Ancak "Kamera bozuktu." dediler. Ve dün çok önemli bir gelişme yaşandı. Yüzyılın en büyük skandalı! TÜBİTAK, Danıştay saldırısıyla ilgili bilimsel raporunu 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi. TÜBİTAK özetle diyor ki: "Kameralar bozuk değildi. Cinayetten bir gün önce Arslan, keşif yaparken görüntülendi ancak birileri bu görüntüleri izledi, görüntülerin dosya isimlerini değiştirdi ve bu görüntüleri bilinçli olarak sildi." Anlaşılıyor ki, cinayet günü de Danıştay'ın kameraları yine bilinçli olarak çalıştırılmamış... İnsanın kanını donduran bir gelişme bu! Danıştay binasının güvenliği OYAK'a ait olduğuna göre hesap verecek kişi ve kurumlar belli demektir. Kim, hangi hakla, hangi endişeyle güvenlik kamerasındaki görüntüleri silmeye cesaret edebildi? Bilindiği gibi Danıştay davası, Ankara'da görülmüş ve bir sonuca bağlanmıştı. Ergenekon davasına bakan yetkililer elde ettikleri bilgi ve belgeler ışığında dosyayı İstanbul'a istedi. Eğer bu dosya Ergenekon soruşturmasının kapsamına alınmasaydı kamuoyu asla bazı gerçekleri öğrenemeyecekti. Düşünebiliyor musunuz önce seyredilmiş, sonra başka dosyalarla karıştırılmış, daha sonra da silinmiş güvenlik görüntülerini hiç bilemeyecekti! Çünkü Danıştay saldırısı adeta örtbas edilmişti. Ülkeyi kaosa sürüklemek, darbe şartlarını oluşturmak ve psikolojik harp taktikleriyle masum kitleleri sindirmek isteyenler Danıştay saldırısını vesile ederek korkunç bir proje ortaya koydu. O kadar ki, cinayetin yaşandığı ilk saniyelerden itibaren kara bir propaganda başlatıldı. Apar topar sokaklara dökülenler, lanet okuyanlar, faturayı muhafazakâr kitlelere kesenler... Bugün ortaya çıkan gerçekler karşısında büyük bir üzüntü duyuyorlar mı acaba? Hele kendini toplumun önüne atarak insanları hedef gösterenler o gün yaptıkları yanlıştan pişman oldular mı? Keşke herkes o gün konuştuklarını, yazdıklarını hatırlasa. Ve sorsa kendi kendine: "Cumhuriyet tarihimizin en korkunç cinayeti işlenirken neden x-ray cihazları çalışmadı? Neden güvenlik kameraları silindi? Neden?" Türkiye, büyük badireler atlattı. Ayışığı, Yakamoz, Balyoz gibi darbe planları. AKP'yi ve Gülen'i Bitirme Eylem Planı, Kafes Eylem Planı, Erzincan'da düzenlenen kirli mizansen... Cuntacılar pes etmedi; belki de hiç etmeyecek. Darbe sevdasıyla yanıp tutuşanlar kaos çıkarmak için ha bire planlar hazırlayacak. Unutmamak lazım; artık bu millet kalleş planlara, sinsi komplolara boyun eğmeyecek ve sosyal barışı tehdit eden bir sürece dahil olmayacak... Hem darbeci başarılı olsa ne olacak ki? Bakın dün Arjantin, 25 yıl sonra darbecisini 81 yaşındayken yargıya teslim etti. Zulüm, darbe yapanın yanına kâr kalmıyor, adalet bir gölge gibi onu takip ediyor ve bir gün sanık sandalyesine mutlaka oturtuyor... |
|
04-22-2010, 13:17 | #3 |
Yüksek yargıda cinayetin işlendiği gün kamera kayıtlarının silinmesi ne demektir? Nasıl izah edilir? Daha doğru olan soru ise bunu kim izah edebilir? Hani Danıştay saldırısı Türkiye'nin 11 Eylül'ü idi. Yıllardır meğer nasıl bir ülkede ve nasıl bir simülasyon içinde yaşıyormuşuz. Dünyanın hangi ülkesinde gerçekler böylesine sündüre sündüre değiştirilebilir? Kim böylesine bir yalancılığa cesaret edebilir? Keşke bütün bu yaşadıklarımızı bir aklı başında insan bize izah etse, edebilse! Kemah'ta şehit düşen dokuz askeri, 7 erin şehit olduğu mayının TSK'nın çıkmış olmasını, Reşadiye katliamını... Yok, bütün bu şaibeli olayları burada tekrar yazmaya niyetim yok. Bunu yazmaya kalksam bu satırlar, bu sayfalar yetmez tabii ki. Onları bir tarafa bırakmadan, zihnimizin bir köşesinde sürekli tutarak; en azından bu son kayıt silme olayının bir izahının yapılması gerekir.
Mehmet kamış |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|