05-31-2020, 23:47 | #2 |
Duyarlılığınız ve çabanız için çok teşekkür ederim kardeşim, Allah razı olsun. Bu hususla ilgili olarak ben de endişeliyim ve burada AK Parti Forum'da Yusuf Kaplan'ın "Geliyorum diyen tehlike: Darbe!" ve "Darbe söylentilerini gözardı etmeyelim; önlem almaya bakalım!" başlıklı iki makalesini paylaştım ve o makaleleri paylaştığım konu başlığı altında endişelerimi ve çözüm önerilerimi dile getirdim.
Türkiye'nin ciddi bir askerî darbe tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu değerlendiriyorum. Yazınızı okudum, katkı bâbında görüşlerimi söylemek istiyorum. Sizin, vesayetçiler diye tanımladığınız kesimi ben kabaca Kemalistler olarak tanımlıyorum. Ordumuzdaki vesayetçilerin asıl kalabalık gövdesini oluşturan kesim bunlardır, aşırı Türkçüler diye tanımladığınız ırkçı kesimin sayısı Kemalistler'e göre daha azdır ve bu ırkçıların sayısı toplumumuzda da genele oranla epey az sayıdadır. Meseleye öncelikle 15 Temmuz 2016 askerî darbesi konusundan başlamak istiyorum. 15 Temmuz darbesini Kemalist subaylarla ve FETÖ'cü subaylar iş birliğiyle birlikte gerçekleştirdiler. AK Parti'nin büyük hatası şu oldu ki, AK Parti o melûn askerî darbenin suçlusu olarak sadece FETÖ'cü subayları sorumlu tuttu ve onların üzerine gitti, darbenin bir diğer ortağı olan Kemalist subayları konu etmedi. Bu büyük bir hataydı! 15 Temmuz 2016 günü itibariyle kahraman ordumuzdaki generallerin en az yarısı kadar bir bölümü vatan haini olarak darbe girişiminde bulundu ki, bu, ordumuzun bozulduğu ve yeniden kurulması gerektiği anlamına gelmekteydi. 15 Temmuz 2016 askerî darbesinden sonra ordumuzda yapılması gereken müdahale Sultan 2. Mahmud'un 1826 yılında Yeniçeri Ocağı'nı ortadan kaldırdığı gibi ordumuzun mevcut bozuk yapısını tamamen ortadan kaldırarak ordumuzda yeni bir düzen kurmak olmalıydı. Ordumuzdaki Kemalist subayların tümünün tasfiye edilerek ordumuzun Kemalistler'den arındırılması gerekiyordu ama maalesef bu yapılmadı. Eğer siz (AK Parti), onları tasfiye etmezseniz o vatan hainleri (darbeci Kemalist subaylar) gelir sizi tasfiye eder! Endişem odur ki ordumuz içindeki Kemalist subaylar ağırlıklı vatan haini bir darbeci subaylar topluluğu (cunta) askerî bir darbe yapacak ve AK Parti'yi tasfiye edecek. Eğer yazınızda ordumuzdaki subayların oranları hakkında verdiğiniz bilgiler doğruysa işimiz zor demektir. Sizin, yerli ve millî subaylarımız diyerek, benim ise Müslüman, dindar, vatansever milliyetçi ve demokrat subaylar olarak tanımladığım subaylarımızın sayısı ordumuzun üçte biri civarındaysa ülke ve millet olarak zor bir durumda olduğumuzu söyleyebiliriz. Ve ordumuzda hâlâ tüm subaylarımızın üçte biri oranında FETÖ'cü subay varsa bu da o hainlerin ordumuzun içine ne kadar derinden sızdıklarını gösteren acı bir tablodur. Burada bir parantez açıp Batıcı yani gâvurcu, Batılılaşma yani gâvurlaşma yanlısı Kemalistler ve dolayısıyla Kemalist subaylar hakkında bir tespitte bulunmak istiyorum. Bahsettiğim bu zihniyetteki kişileri Self hating Negroes (Kendilerinden nefret eden Zenciler) sendromundan mülhem Self hating Türk'ümsüler yani Kendilerinden nefret eden Türk'ümsüler olarak tanımlıyorum. Bunlar, erkek olanları Ahmet-Mehmet-Hasan-Hüseyin, kadın olanları Ayşe-Fatma-Emine-Zeynep gibi Türk isimleri taşımalarına ve bizler gibi Türkçe konuşmalarına rağmen gerçekte birer Türk değiller Türk'ümsüler ve Türk olmaktan da nefret ediyorlar. Kendilerinden nefret eden Türk'ümsülerin manifestosu Teoman isimli şarkıcının gençlik çağlarında yazdığı şu yazıdır: "Türkiye'den, İstanbul'dan, Topkapı Garı'ndan, Türk Sanat Müziği'nden, türkülerden, tıklım tıklım otobüslere binerken başkalarının önüne geçmek için çabalamaktan, folklordan, futboldan, kuyruğa girmeyi bilmeyen insanlardan, çamurdan, mahallelerinden geçtiğimde sataşan çocuklardan, ter kokusundan, din ve turizm dersinden, sokak kapıları önündeki ayakkabılardan, maşrapadan, köylülerden, minibüs muavinlerinden, tığ işlerinden, gül suyu kokusundan, başörtüsünden, alaturka tuvaletten, seccadeden, elektrik ve su kesintilerinden, bağlama ve zurna sesinden, yemek yemekten, blok flütten, halay çekenlerden, göbek atanlardan, yemek kokan apartmanlardan, kalabalıktan, babasızlıktan, fakirlikten, sıskalığımdan, sevgilim olmamasından, utangaçlığımdan ve Türk olmaktan nefret ediyorum. Midemi bulandırıyor. Lottoyu kazanmalı ve burada kalmalıyım. İsviçreli olmalıyım! Burada Elvis gibi biri de olabilirim..." İşte Teoman'ın yukarıdaki yazısı Kendilerinden nefret eden Türk'ümsüler olarak tanımladığım ülkemizdeki gâvurlaşma yanlısı kesimin genel hissiyatıdır. Onların çoğu içlerindeki bu duyguları belki en yakınlarına bile itiraf edemiyorlar, belki kendilerinden bile saklıyorlar ama genel hissiyatları işte bu minvaldedir: Türk olmaktan nefret etmek! İslam ülkesi Türkiye'ye ve Müslüman Türk milletine 100 senedir yaptıkları bütün o sayısız kötülükleri Kendilerinden nefret eden Türk'ümsüler oldukları için yaptılar! Onlar bu toprağın insanları değiller, onlar içimizdeki yabancılar! İslam ülkesi Türkiye'de gâvur hayatı yaşamak istiyorlar, bununla kalmayıp kendi yaşamak istedikleri gâvur hayatını Müslüman milletimize zorla dayatmak istiyorlar ve son 100 yıldır ellerinden geldiğince bunun mücadelesini verdiler. Onlarca yıl boyunca Müslüman Türk kadınının başörtüsüne bu yüzden saldırdılar, onlarca yıl boyunca bu yüzden başörtüsü yasakları getirdiler, onlarca yıl boyunca imam hatip okullarına karşı bu yüzden mücadele verdiler, imam hatip okullarının orta bölümlerini bu yüzden kapattılar! Çünkü Kendilerinden nefret eden Türk'ümsülerin bu gâvurcuların isimleri Türk ismi ve ana lisanları da Türkçe olmasına rağmen bunlar gerçekte Türk değiller Türk'ümsüler ve Türk olmaktan nefret ediyorlar ve bu yüzden de biz Türkler'e düşmanlar. Ülkemizde cumhuriyet döneminde gerçekleştirilmiş olan 5 askerî darbeyi (27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve 15 Temmuz 2016 askerî darbeleri) yapmış olan vatan haini darbeci subayları Türkiye'nin ve Türk millletinin tarihteki en büyük düşmanları arasında görüyorum. O vatan hainlerinin nazarımdaki yeri budur! Keşke bu hissiyatımı Müslüman halkımızın tamamı da aynen bu şekilde paylaşsa. Konuyu toparlarken önümüzdeki dönemle ilgili olarak da bir şeyler söyleyeyim. Önümüzdeki dönemde olabilecekler hakkında şunları tahmin ediyorum: Kendilerinden nefret eden Türk'ümsüler (Kemalist subaylar ağırlıklı olmak üzere darbede yer alacak olan vatan haini darbeci subaylar) 6. askerî darbeyi yapacaklar ve o darbeyi başarıya ulaştıracaklar. O darbe tıpkı 27 Mayıs 1960 askerî darbesine benzeyecek, emir-komuta zinciri içindeki bir askerî darbe olmayacak cunta askerî darbesi olacak. Demokrat Parti'ye yaptıklarının bir benzerini Adalet ve Kalkınma Partisi'ne yapacaklar. Nasıl ki 27 Mayıs 1960 askerî darbesinin vatan haini darbeci subaylarının 1950-1960 yılları arasındaki 10 yıllık dönemi yok saymaya çalıştıkları gibi, 6. askerî darbeyi yapmış olan vatan haini darbeci subaylar da 2000-2020 yılları arasındaki 20 yıllık dönemi yok saymaya çalışacaklar. AK Parti'nin onlara yapmadığı ya da yapamadığı şeyi yaparak ordumuzda tasfiyeye girişecekler ve Müslüman, dindar, vatansever milliyetçi ve demokrat subayları ellerinden geldiği ölçüde ordumuzdan tasfiye edecekler. Ordumuzun çok büyük ağırlıklı yapısını kendileri gibi Kendilerinden nefret eden Türk'ümsü subaylardan oluşturarak ordu iktidarını ellerine geçirecekler. En azından kısa ve orta vadede demokrasiye dönüş yapmamak üzere Türkiye'nin iktidarını ellerine geçirecekler. Eğer seçim yaptırırlarsa bile Mısır'da olduğu gibi demokrasiyle alâkası olmayan göstermelik seçimler yaptıracaklar. Seçimleri kim kazanırsa kazansın iktidarda gerçekte postal (asker postalı) olacak. Milletimizin kazanımlarının pek çoğunu heba edecekler, ülkemizde bir zulüm diktatörlüğü kuracaklar. Yapılması muhtemel olan cumhuriyet dönemindeki 6. askerî darbeyle ilgili olarak tahminlerim yukarıda yazdığım minvaldedir. Dilerim ki bu tahminlerimin hepsi yanlış çıkar ve yanılırım. Biraz da o muhtemel askerî darbenin sonrasındaki genel hissiyat ve olabilecekler hakkında tahminlerde bulunayım. 6. askerî darbeden sonra, mevcut rejim şartlarında ve mevcut ordu yapılanmasıyla Türkiye'ye bir gün demokrasinin gelebileceği, Türkiye'nin mevcut rejiminin bir gün demokrasi olabileceği şeklinde görüş sahibi olan bu husustaki en iyimser kişiler bile, Türkiye'nin mevcut rejimiyle ve mevcut ordu yapısıyla demokrasiye asla geçemeyeceğini, demokrasiye asla ulaşamayacağını kesin olarak anlayacaklar ve Türkiye'nin mevcut zalim rejiminin 'meşruiyeti' tamamen ortadan kalkacak. Halkımız mevcut zalim rejimin ıslah edilemeyeceğinden ve bu zalim rejimin yıkılmasından başka bir yol olmadığından kesin olarak emin olacak ve nihayetinde Türkiye'nin hâlihazırdaki mevcut zalim rejimi yıkılacak! Çok acılar yaşayabiliriz, yaşanabilir, bu hususta endişeliyim; fakat, Allah'a yemin olsun ki İslam adına zerre endişe duymuyorum. Çünkü İslam'ın ve Müslümanlar'ın baharı, küfrün ve küffarın ise kışı geliyor. Ve o kâfirler ne yaparlarsa yapsınlar bu yöndeki gidişatı durduramayacaklar inşaallah. Ne kadar darbe vururlarsa vursunlar İslam ve Müslümanlar güçlenecek ve Allah, nurunu tamamlayacak. O ne güzel vekildir. Konu Cihannur tarafından (06-01-2020 Saat 00:45 ) değiştirilmiştir.. |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
askerî darbe tehlikesi, darbe geliyor, uyarı |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|