AK Gençliğin Buluşma Noktası


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 07-24-2010, 13:00   #1
Kullanıcı Adı
Ahmet Yasin
Standart Dengbej Gazin



Gazin: Dengbêjlik Kürtler'in aynasıdır

Van, 1 Mart (AKnews) - Türkiye’nin Van ilinde yaşayan dengbêj Gazin, “Dengbejlerin söylediklerini toplarsanız Kürtler'in gerçek tarihleri, dilleri, kültürleri ve sosyal yaşamları ortaya çıkar. Bu açıdan dengbêjlik Kürtler'in aynasıdır” dedi.

Henüz 14 yaşında iken görücü usulü ile evlendirilen, ailesi tarafından "günah" ve "yasak" denilerek "klam" söylemekten men edilen Bitlisli dengbej Gazin, önüne çıkan ciddi engellere rağmen, şimdiye kadar 9 albüm çıkardı.

Bazı festivallere ve Kürdistan Bölgesi'nde düzenlenen etkinliklere de katılan ve 16 yıldır albümleri piyasada satılan Gazin, AKnews’in, yaşam öyküsüne ve dengbejliğe ilişkin sorularını cevaplandırdı.

Erken yaşta gelen bir evlilik ve peşinizi hiç bırakmayan baskılar, üstelik okumanız yazmanız da yok, ama buna rağmen 9 albüm yapacak kadar hevesle sarıldığınız bir dengbêjlik var ortada, nasıl başladı bu serüven?



Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı İnsüs köyünde dünyaya gelmişim. Annem sonradan benim çocukken çok ağladığımı söylerdi. Espriyle karışık, “kızım senin dengbej olacağını o sırada anlamıştım” derdi. Tabi ağlamak hariç, yani diyebilirim ki dengbêj olarak dünyaya gelmişim. Nenem, annem, babam da dengbêjdi. Onların söylediklerini ezberler ben de söylerdim. Eskiden dengbêjler köy köy dolaşırlardı. Malazgirt’ten Tatvan’a, oradan Siirt’e bu şekilde il il dolaşırlardı. Hatırlıyorum Hacı Abdulkerim vardı, Ali Çelik vardı, köyümüze gelirlerdi. Üç gün üç gece oturup klam söylerlerdi. Köyün büyüğü kim ise divanhaneler vardı, bütün köylüler oraya toplanıp dengbejleri dinlerlerdi. Babam da onlarla birlikte söylerdi. Dengbejliği bu şekilde fark ettim. Dengbêjlere buğday verilirdi. Para da veriyorlardı ama daha çok buğday veriyorlardı. Atlarla geliyorlardı. Yanlarında iki tane de boş at getiriyorlardı ki, köylülerin verdikleri bahşişleri yüklesinler. Onlar da geçimlerini o şekilde sağlıyorlardı. Şakiro da aynı şekilde gelirdi, hatırlıyorum. Dengbejliği o sırada öğrendim.

Sonra nasıl devam ettiniz?

Daha sonra da Erivan radyosunda saat 16.00 sıralarında Kürtçe klamlar söylenirdi, biz tüm köylüler, köydeki tek radyonun başına toplanırdık. Karapêtê Xaço, Aram Tigran, Meryem Xan, Eyşe Şan, Kawis Ağa, İsa Berwari gibi dengbejlerin sesiyle büyüdüm. Amcamın eşi de dengbejdi, nenem, annem, ben içerde söylerdik. Erkeklerin yanında söyleyemezdik. Daha çok yaylada iken, dağlara pancar toplamaya çıkarken söylerdik. Dağlara giderken korkusuzca sesimizi yükseltiyorduk, ama evde iken kısık sesle söylüyorduk. En fazla dağlar bize cesaret verdi. Şimdi dağlar kadının özgürlüğü için önemli bir mekândır. Biz evde kesinlikle sesimizi yükseltemezdik, yasaktı. Daha küçüktüm, bir keresinde tandır evinde kendi kendime bir klam söylüyordum, babam beni dövmeye geldi, ‘nasıl sesim çıkar’ diye, annem engel oldu.

Köydeki yasağa, dağlarda meydan okuyordunuz…

Evet, aynen öyle; bahar olduğunda dağlara çıkardık, son sesimizle bağırmaya başlardık. Dengbejlikte berivanlığın da önemli bir rolü var. Yaylaya çıktığımızda berivanlar yola koyulur koyun sağmaya giderdik. Yolda hem yünümüzü eğirir, hem de klam söylerdik. Erkek yok çünkü o sırada, istediğimiz gibi söylerdik. Koyunları sağdıktan sonra akşamki sağma sırasını, bêriyi beklerdik. Erkek yok, bir şey yok, o zamana kadar halay çekip klam söylerdik. Belki de dağlar olmasa, bugünkü birçok ünlü kadın dengbêjimiz olmayabilirdi. Demek ki, dağlar dilimizi ve kültürümüzü yaşatmamıza da vesile olmuş.

Köyde sesinizi hiç mi yükseltmediniz?

Az çok düğünlerde yükseltiyorduk. Simanperi isimli bir arkadaşım vardı, şimdi İstanbul’da yaşıyor. Onun sesi benim sesimden de güzel. Biz sesi güzel olan üç kişi vardık. Köyde düğünler olduğunda üçümüzü çağırıyorlardı. Farklı köylerden bizim köye gelin almaya geldiklerinde biz bir tarafa, onlar bir tarafa çekilir karşılıklı atışırdık. Bir de düğünler o zamanlar çok başkaydı, şimdi bir gün, iki gün sürüyor, o zamanlar nişan yapıldıktan sonra bazen bir yıl boyunca her gece düğün evlerinde halay çekilirdi, ta ki düğün yapılana kadar. Bir de dengbejler gelinin bulunduğu odanın kapısına gidip klam söylemeyene kadar gelinin dışarı çıkarılmasına izin verilmezdi. Kürtler'in örf adet ve geleneklerinde çok güzel şeyler vardır. Ancak birçok şeye sahip çıkmadık

Bitlis yöresinde dengbêjlerin konu edindiği ve sizi dengbêjlik yolunda etkileyen bildiğin öykü var mı?



Aslınsa dengbêjlik, hayatımızı olumlu ya da olumsuz yönde etkileyen olayların yansımasıdır. İlginç bir olayın duyguya, duygunun da söze dönüşmesidir. Nenem sürekli bir klam söylerdi. Bir gün bunun öyküsünü sordum. Çok güzel Yezidi bir kız varmış, Bitlis Deresi’nde (Gelyê Bilîsê) yaşayan Musa isimli genç buna aşık olmuş. Her ikisi de Kürt oldukları halde dinleri farklı olduğu için kız razı olmamış. Musa da kızı öldürmüş. Bu olayı kızın ailesinden birisi klam yapmış ve sonra da dilden dile dolaşmış. Halen de söyleniyor. Ve bu klamın şimdi de bende büyük bir etkisi var. Her ikisi Kürt olduğu halde nasıl olurda evlenmezler, ya da nasıl birbirlerine kıyabilirler? Bir de Xalê Cemil klamı vardı. Hizan yöresinde geçen bir olaydır. Yaşlı bir adam ile genç bir kızın arasında geçenleri anlatıyor. Adam yaşlı olduğu için kız evlenmeye utanıyor. Ama sonunda evleniyorlar. Kadınlar üzerine söylenen klamlar beni çok etkiliyor. Sürekli kadına zorbalık edilmiş.

Erken evlilik ve devam eden ‘yasaklar’ sizi nasıl etkiledi?

Evlenmeden önce sadece dağda ve düğünlerde söyleyebiliyordum. 14 yaşında evlendim ve Van’a yerleştim. Şehirde “nasıl Türkçe bilmez” şeklinde alay etmesinler diye Kürtçe konuşmaya utanıyordum. Çünkü komşularım Türkçe konuşuyordu. Ama yavaş yavaş alıştım. Şivan’ın kasetleri çıkmaya başladı. O sırada “Mele Mıstefa Barzani’nin savaşı var” diyorlardı. Tabi neyin savaşı olduğunu bilmiyorduk, kim kiminle niçin savaşıyor, bilmiyorduk. Büyüklerimizden bir hikâye dinler gibi dinliyorduk. Ama Şivan’ın kasetleri çıktıktan sonra biraz daha işi kurcalamaya başladık, anladık ki, Kürtler orada bağımsızlık savaşı veriyor. Siyasallaşma sürecim zaten Şivan’ın kasetleriyle başlamıştır. Artık durumun ne olduğunu öğrenmeye başladım.

Aradan yıllar geçti tabi, dönem ve koşullar değişti, o günün çıplak sözüne sonradan saz karıştı, bu durum yapmaya çalıştığınız dengbêjliği nasıl etkiledi?

Sözlü sanatın yeni tarzını sevmiyorum. Dengbêjlikle ortaya çıkan eski klamlar, çok daha doğal, orijinal ve derslerle doludur. Yol göstericidirler, perspektiflerle doludurlar.
Şimdiki şarkılara, türkülere bakıyorum, eskilerine bakıyorum; mesela eskide söylenebilen bir sözü şimdiki söyleme uyarlayamıyorsun. Çok ters düşüyor. Ses, ağız, yorum tamamen değişiyor. Bazıları şimdi çıkıp dengbêjlerin söylediği parçaları yeni müzik aletleri eşliğinde başka türlü söylemeye çalışıyor. İlle de Türkçe, Arapça ve Farsça tarza çekmeye çalışıyorlar. Ben şahsen buna taraftar değilim. Çünkü bu, bize ait olan orijinal bir değeri kendi elimizle asimile etmektir. Türkçe, Arapça ve Farsça hayatımıza çok fazla müdahale etmiş. Özenti olayı var. Neden budur sanırım.

Dengbêjlik kenara mı itiliyor?



Şimdi kimse dengbêji takmıyor ki. Eskiden bir dengbêj bir yere gittiğinde bütün o çevre duyardı. "Falan dengbej geldi" denirdi, ama şimdi kimse ‘şu ve ya bu dengbej geldi’ demiyor. Mesela beni dinlemiyorlar. Kızımın telefonunda Türkçe pop müzik var, ama benim sesim yok. Televizyonlar gençlerimizin hevesini kırmış. Hani dinde "deccal" diye bir şey var ya, bunlar da dilimiz ve kültürümüz üzerinde deccal rolü oynuyor. Köylere, şehirlere yayılan televizyonlar müziğimize büyük bir darbe vurmuş. Şimdi klam söylediğimde kızım bana hayır onu değil de bunu söyle diyebiliyor. Kızım bu bizim dilimiz. Yok, benim söylediğim hareketsizmiş de, diğeri hareketliymiş. Dengbejlik bir de bu şekilde yok olmaya doğru gidiyor. Bir de bizde yeni çıkan siyasi parçalar da dengbejliği geri plana itmiş durumda. Hâlbuki siyasi parça da dengbêjden alınmış, ama yeni bir müzikle başka bir ses ve ahenk kazandırmış. Ben buna karşı değilim ama istiyorum ki, gençlerimiz dengbejleri de dinlesin, kültüründen, dilinden bıkmasın, dil ve kültür onlara sıkıntı vermesin.

Deneyimlerinizden yola çıkarak, Kürtler'in yaşamında dengbêjliğe nasıl bir rol biçiyorsunuz?

Dengbêjlik başlı başına bir sanat ve dile ayrı bir katkı sunuyor. Diyebilirim ki, dilin orijinalitesini içinde barındıran dengbejlikten başkası değildir. Ve dili yaşatan.. Dengbejlerin söylediklerini toplarsanız Kürtler'in gerçek tarihleri, dilleri, kültürleri ve sosyal yaşamları ortaya çıkar. Çünkü dengbejler, Kürtler'in en küçük olayından, en büyüğüne, aşktan ihanete, zaferden başarısızlığa kadar tüm olayları nedenleriyle etraflıca ele almıştır. Çekinmeden ve süslemeden, olanları çok doğal ve olduğu gibi aktarmışlar. Bu açıdan, çok saygı ve sevgi duyduğum dengbêjlik, Kürtler'in aynasıdır diyebilirim. Kürtler kendilerini en iyi o aynadan görebilirler.

Tabiri caizse gençler şimdi bir başka takılıyor, yabancı müzik onlar için çok daha çekici, buna ne dersiniz, neler önerirsiniz?

Yeni nesil gençlerimiz, dengbêjlikten ve o söylem tarzından utanıyor. Yani kendi kültüründen utanıyor. "Nedir bu lo lo" diyorlar. Arabeske, popa yöneliyor. Kendin gibi söyle, neden dilinden, kültüründen utanıyorsun ki? Tatvan, Gever, Amed’deki söyleyiş tarzı nedir? Kürdistan’ın dört parçasının ortak yorumunu yapın. İç içe alıp kendi kültürünüzü daha da geliştirin. Ama bunu yapmıyor, başkasının müziğine aşık oluyor. Kendi müziğinizi geliştirebilirsiniz, Arap ya da Türk müziğini katmak şart değil. Dört parçaya da sesleniyorum, Kürt kültürünü bozmayın. Kürtler'in dört parçada zaten ayrı ayrı renkleri var, başka renklere ihtiyacımız yok. Bu renkleri birleştirin, ortaya muazzam bir görüntü çıksın ve herkes sizi konuşsun, kıskansın.

Gidişat çok mu kötü?

Çocuklarımız 7 yaşına kadar bize ait, 7 yaşından sonra başka dillerin, kültürlerin tahakkümü altına giriyor, artık bizden kopuyor ve yabancı kültürü kendisine rehber ediyor. Bunu müzik insanımızın, siyasetçimizin, kurumlarımızın görmesi gerekir. Bir tekmeyi de onlar çocuklarımıza ve kültürümüze vurmasın. Geçen birkaç yıl içinde bu yönde çok kötü bir tecrübe yaşadık, adeta kendi elimizle dilimiz üzerinde asimilasyon sağladık. Ama son zamanlarda sanki bir geriye dönüş var, yavaş yavaş eski kültürümüzü arıyoruz gibime geliyor. Galiba bir tehlikenin farkına varıldı. Çünkü kimlik talebin varsa, ortada halen devam eden bir dilin ve kültürünün de olması lazım.

Dengbêjlik için durumu düzeltmek adına, ne tür pratik adımlar atılabilir?



"Federal Kürdistan"daki üniversitelerde dengbejlik bölümü olmalıdır bence. Akademik bir konu haline getirilmelidir dengbêjlik. Şu anda orada öyle bir imkân var ama bu Kürdistan’ın diğer parçalarında da yapılmalıdır. Şimdi "Federal Kürdistan" bizden daha iyi durumdadır, orda da Kürtçe'ye Arapça bulaşmıştır ama Türkiye’de Türkçe'nin dilimize bulaştığı kadar değil. Şimdi Tatvan’a git, Türkçe ile karışık bir Kürtçe duyacaksın. Diğer tüm illerde durum aynıdır. Köyler biraz daha iyi durumdadır, zaten oralarda Türkçe konuşmak ayıp sayılıyor.

Şimdi biz siyaset yaptığımızı, öncülük yaptığımızı, bilinçli olduğumuzu iddia edenler tüm toplantılarımızı Türkçe diliyle yapıyoruz. Belki dinleyicilerin büyük bir kısmı ne anlatıldığını tam da çözemiyor, Kürtçe olsa daha iyi anlayacak, ama biz yine de Türkçe sunum yapıyoruz. Kendimizi Türkçe tanıtıyoruz. Şu tarihte şurada doğdum. Niye Kürtçe anlatmıyorsun, işte iyi bilmiyorum. Bunların tümü de bahane, sadece bir özenti ve kolaya kaçmak.

Adeta dengbêjlerin atışmasına dönüşen eski düğünler de şimdi yok..

Maalesef. Düğünlerde şimdi biri saz çalar, biri söyler, büyük bir kalabalık da halay çeker. Ama eskiden öyle değildi. Saz, şu bu yoktu. Halay çekenlerden bir grup söyler, diğer grup da çevirirdi ve en güzel kim söyler diye bir yarış olurdu. Akşam düğün dağıldığında evlerine çekilenler düğünde Kürtçe söylemenin etkisiyle evlerinde de Kürtçe konuşurlardı. Düğünde Kürtçe halay parçası söylemek, adeta Kürtçe konuşmaya teşvik ederdi. Şimdi bu imkânı kendi ayaklarımızla tepiyoruz, adına da halay diyoruz, aslında dilimizi ve kültürümüzü resmen ayak altında eziyoruz haberimiz yok. Gelini süslerken "Kınayı Getir Aney" şarkısını çekiyoruz. Bu bizim geleneklerimizde yoktur, bize dayatılmış bir gelenek.

Peki, belki size garip gelecek ama kafamı hep kurcalıyor, giyimin dil üzerinde etkisi var mı?

Kesinlikle vardır. Bir imgedir giyim. Neredeyse ulusal kimliğini ele veriyor kişinin. Bazı kızlarımız var, çarşıda karşılaşınca giyimlerine, saç-başlarına bakıyorum ve Türkçe konuşmaya başlıyorum. Çünkü giyimleri öyle. Bir de bakıyorum karşımdaki Kürtçe konuşmaya başlamış. Birçok kişi bu giyim yüzünden kendi dili yerine başka dille lafa giriyor. Zaten şimdi adet olmuş, hangi dille lafa girersen saatlerce o dil konuşuluyor, hiç kendi dilime bir geri dönüş yapayım diye düşünmüyor. Hastaneye gidiyorsun, süslü-püslü giyinmiş biri geliyor, "bu Kürt değil" diyorsun, bir geliyor, üstünde tırgalı, şalvarı, şapkası, "bu Kürttür" diyorsun ve ona göre diyalog kuruyorsun. Kiras-fistan, şel-u şepik giyen birisiyle kolay kolay Türkçe ya da Arapça konuşulacağını sanmıyorum. O nedenle dengbejlik kadar giyim şeklinin de Kürtler'in dil dünyasında önemli bir yeri var. Geldiğimiz noktaya baktığımızda kendimizi kendi elimizle infaza tabi tutmuşuz. Şimdi "dilimizi istiyoruz" diyoruz. Biz dengbeje sahip çıkmasak, giysimize sahip çıkmasak, kendimizi ayrı görmesek, başkasında olmayan değerlerimize sahip çıkmasak bu isteğimizin hiçbir ciddiyeti olmaz.

Çalgıların da benzer şekilde, dil ve kimlik üzerinde rolü olabilir mi?

Mesela kaval çalgısı Kürt geleneğini çağrıştırır. Ama flüt öyle değil, o açıdan müzik aletlerine bile ayrı değer biçmek lazım. Köyümüzde Sılhedinê din, (deli Selahattin) isminde biri vardı. Kaval çalardı, o çaldığında ben ağlardım ve şimdi de o kavalın sesi kulaklarımda. Bizi ayakta tutan bu değerlerimizdir. Çalgıdır, giyimdir, sözle idare edilen halaylardır, divandır. Şimdi modernlik adı altında batıya özeniyoruz. Oysa kendi çalgılarımızdan çok güzel bir grup oluşturabiliriz. Zaten herkes kendi ulusal çalgısını öne çıkarıyor, biz de öyle yapabiliriz.

Siz de bir kültür merkezinde çalışma yürütüyorsunuz, gerçekten kültür merkezleri dişe dokunur çalışma yürütüyorlar mı?

Güya Kürtler adına kurulmuşlar, kültür merkezlerinde gitar çalınıyor. Caz müziği yapılıyor. Pop müzik dinleniyor. Siyasi parçalar çalınmaya çalışılıyor, ama Kürt kültürün devamlılığı için gerekli olan orijinal müzik ve söz sanatı ise o kadar önemsenmiyor. O açıdan işlevlerini yerine getirdiğine inanmıyorum, göstermelik duruyorlar. Mesela Sevkan gibi, Xelil Xemgin gibi bir başka sanatçıya benzemeye çalışıyorlar, oysa kendileri de başka bir şey üretebilir. Elbette ki Sevkan ve Xemgîn çok değerli sanatçılarımız, ama onlar ayrı sen ayrı. Sen de başka bir ses yarat, başka bir katkı yap.

Kaç albümünüz var?

16 yıldır albüm çıkarıyorum. 9 albümüm var. Aydın Müzik, Azat Müzik. Şu anda klamlarım var ama albüm yapmam için para lazım, eskide firma sana para veriyordu, şimdi sen ön ödeme yapmak zorundasın. Destek olmasa albüm yapamazsın. Basit bir klip 6-7 bin liraya mal olur. İlk albümüm çıktığında ağladım. Ayşe Şan’ın benim üzerinde çok etkisi vardı. Albümüm çıktığında, "ben de Ayşe Şan’ın arkadaşı oldum" dedim. Şimdi "Kuzey Kürdistan"da Fatê vardı, Gulistan, Canê, Şehribana Kurdi vardı, ama kadın dengbej olarak Ayşe Şan ve Meryem Xan’dan sonra ilk benim albümüm çıktı. Evli birinin dengbejlik yapması da çok zor, ama ben bunu başardım. "Ayıptır, günahtır" diyorlardı, bir toplulukta klam söylediğinde sana ayrı gözle bakıyorlardı. Dinin de çok olumsuz etkisi var. Ses niye günah olsun, ama öyle fetva verilince bu durum senin önünü tıkatıyordu.

Albümleriniz yüzünden hiç gözaltına alındınız mı?

1998 yılında iki kere gözaltına alındım, ama siyasi nedenlerle. Zaten o sırada kim kimi ihbar ederse gözaltına alınıyordu. 16 gün gözaltında kaldım. Eğer dengbejlik olmasaydı, psikolojik olarak teslim olacaktım. Ama gözaltında bile klam söyledim, hatta oranın şartlarına bakarak bir de klam yaptım. "Zindana Reş u Tari" (Kara zindan). Yeni bir albüm yaparsam orada söyleyeceğim. Serbest bırakıldığımda tamamen dengbejliğe sığındım, benim için adeta bir rehabilitasyon görevi gördü. Ayşe Şan’ın, Meryem Xan’ın ve kendi albümlerimi dinliyordum. Bu şekilde uyumaya çalışıyordum. 4–5 yıl bu şekilde psikolojik tedavimi yaptım. O zamana kadar hiç dışarı çıkmadım. Kendimi iyi his ettikten sonra dışarı çıktım. Çünkü çok işkence yaptılar, iki kez “öldü” diye beni evimin kapısına bıraktılar.

Etkinliklere gidiyor musunuz şimdi?

Festivallerde grup istiyorlar, grup kitleyi daha çok coşturuyormuş, evet bu doğru ama kültürün tanıtımı açısından dengbêj de yer alabilir. Çünkü halay havasını da söyleyebilir dengbêj. O nedenle tek kişi festivallere çağrılmıyor. Şu anda 10–15 klamım var. Ama bana grup olmasa olmaz diyorlar. Bu kadar yıldır buradayım beni çıkarmıyorlar, Newroz’da, 8 Mart’ta, mitinglerde ille de saz olacak diyorlar. O zaman kültür merkezinin bir saz grubu olsun, benim için de çalsınlar. "Hayır, olmaz" diyorlar. Fatê ve Şemdin’in bizi programlara davet etmesini bekliyorum. "Federal Kürdistan"da program yapıyorlar. Dengbêj olarak misafirleri olmak isterim. Kadın kadına destek vermese, kimse destek vermez. Ayşe Şan İzmir’de vefat etti, kimse sahip çıkmadı. Dilimize, kültürümüze hizmet edenlere bu kadar yabancı durmamamız lazım. Ama Amed’de geçen yıl Ayşe Şan adına bir etkinlik oldu, ben de gitmiştim, bu beni sevindirmişti. Belki de kültürümüz adına yaptığımız en doğru işti.

PORTRE / GAZİN

1961 yılında Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı İnsus köyünde dünyaya geldi. Van Mezopotamya Kültür Merkezi’nde (MKM) dengbêj olarak çalışma yürütüyor. Evli ve 5 çocuk annesi olan Gazin’in, şu ana kadar yayınlanan 9 albümü bulunuyor.

 

Ahmet Yasin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi