03-01-2011, 22:47 | #11 |
Batı Kaygılı (!)
Bizim dünyamızda, yani Ortadoğu"da, daha geniş anlamda İslam Dünyasında 20. yüzyıl başlarında bir düzen kurulmuş.
Ülkelerde bu düzenlerin (rejimlerin) halktan korunması ve halka rağmen ayakta tutulması görevi batı yanlısı ordulara verilmiş. Batının yapılandırdığı bu sistemlerin yürütülmesi işi ise batıcı, laikçi, sivil bürokratlara ve aydınlara emanet edilmiş. Yıllarca halk yok sayılmış, kaale alınmamış. Halkın kültürü, değerleri, geçmişi tu-kaka edilmiş. Batıya ait olan, batılı ne varsa reklam edilmiş, topluma dikte edilmiş. Batının değer yargılarına itibar etmeyenlere “gerici”, “yobaz”, “fundamantalist” denmiş. Türkiye dahil, hemen bütün İslam ülkelerinde ve Ortadoğu coğrafyasında kritik kurumlar, önemli mevkiler, stratejik noktalar batı kafalı, laikçi, inançları ve değerleri tahkir eden kimselerle doldurulmuş. Devlet başkanları, Krallar, başbakanlar, bakanlar hep batı kompleksi taşıyan, batılılar karşısında ezik, geçmişinden, toplumundan, kültüründen utanan kimselerden seçilmiş. Halk baskılanmış, itilip kakılmış. Bu ülkelerde güya seçimler yapılmış; ama halka zulmeden diktatörler tuhaf bir şekilde %90"ların altına düşmeyen oy oranlarıyla yeniden seçilmişler ve 30-40 yıl iktidarlarını devam ettirmişler. Yaşlandıklarında ezdikleri halk tuhaf şekilde hep bunların oğullarını kızlarını seçmiş!... Tunus"ta yaşananlar başta ABD, Fransa, İngiltere gibi eski sömürgeci, Neo-emperyal güçleri tedirgin etti. Demokrasinin yılmaz savuncuları(!), insan haklarının bekçileri(!) oldukları için açıktan halk hareketlerine tavır alamadılar. Ama el altından halka karşı (kendi kontrollerindeki) otoriter yönetimleri desteklediler. Dünya kamuoyuna bu türden halk hareketlerinin ülkeleri de-satabilize edebileceği, kaos ve kargaşa çıkarabileceği veya bu ülkelerin radikal İslami akımlara kapılabileceği yönünde haberler-yorumlar pompaladılar. Demokratik talepleri, meşru eylemleri bile “radikal dinci tehdit!” gösterme gayretine girdiler. Tunus"taki halk ayaklanması bir sonuca varmış değil. Demokratik bir yönetime, halka dayalı bir rejime kavuşup kavuşamayacağı meçhul. Belki de 1990"lı yıllarda Cezayir"de yaşandığı gibi, batı destekli derin karanlık yapılar burada da devreye girecekler ve batı destekli diktatörlere başkaldıran halk bir güzel ezilecek, terbiye edilecek. Batının diktiği kuklalara baş kaldırmanın ne anlama geldiğini bir güzel öğrenecekler. Batı ve kuklası yönetimler “cihadist”, “radikal dinci” guruplarla savaştığını söyleyecek ve ayaklanan halkı yine “demokratik bir şekilde!” sindirecekler, presleyecekler. Batı, kukla yönetimlerle bu coğrafyaları sömürmeye devam etmek isteyecek!.. Batı medyası ve bizim gibi ülkelerdeki sömürge artığı aydınlar “her devrim iyi değildir!” vs gibi söylemler geliştirmeye başladılar bile... Ama işler çok da batının istediği gibi gitmeyebilir!…. Tunus"ta başlayan eylemler, halkın rahatsızlığı yine batı desteğinde halkı ezen Mısır"a da sıçradı. Olaylar Libya"ya, Cezayir"e, Fas"a, Ürdün"e, Suudi Arabistan"a yayılabilir. Globalleşen dünyada Araplar, halklar göz göre göre ezilmek, güdülmek istemiyorlar. Tunus"ta başlayan ve diğer Arap diktatörlüklerine yayılma potansiyeli taşıyan hareket kanla-şiddetle bastırılsa bile, gereken rüzgarı yakalayabilirse, halklar batı yanlısı otoriter yönetimleri birer birer devirebilirler. Arap dünyasında batıya rağmen demokratik devrimler silsilesi başlayabilir!.. Batıcı aydınlar ve batılılar Arap sokaklarında başlayan eylemlerden oldukça kaygılı görünüyorlar!... Olaylara farklı anlamlar yüklemeye çalışıyorlar. “Durun bakalım nereye gidecek?” diyerek olayları maniple etme derdindeler. Bence bu eylemler devam etmeli, bütün Arap sokaklarına yayılmalı!... Araplar her halükarda batı kuklası diktatörlerce idare edilmekten daha iyi noktalara gelirler!.... Mahmut KARAKÖSELİ |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
bugün, bölüm, bölümler, etkileyen, hayat, hayatınızı, okuduklarınızda |
Konuyu Toplam 4 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 4 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|