AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 06-04-2008, 15:15   #11
Kullanıcı Adı
tayyipleyiz
Standart Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"
Dışişleri Bakanı Babacan’a bu kadar tepki neden?

Dini özgürlüklerle ilgili sorunlar var!


Türkiye’de din ve vicdan özgürlüğü ile ilgili sorunlar var mı? Yok diyebilir misiniz?

Eğer yok diyorsanız, başörtüsü ya da türban sorunu ne olacak?

Bundan dolayı yıllardır üniversiteye giremeyen kız öğrencilerin bu sorunun bir parçası olmadığını öne sürebilir misiniz?
Din eğitimi konusunun bu ülkede bunca yıldır yerli yerine oturduğunu söyleyebilir misiniz?
Bu bakımdan, kendi çocuklarının daha dindar yetişmesini isteyen ailelerin din eğitimiyle ilgili olarak çok uzun yıllardır devletle bazı dertleri olduğunu unutabilir misiniz?


Kuran kursları olsun, İmam Hatipler olsun, din eğitimiyle doğrudan ilgili bu alanlarda ne zamandan beri yaşanan tartışmaları yok sayabilir misiniz?

Ve bu tartışmalar, din ve vicdan özgürlüğüyle ilgili değil midir?
Cemaat ve tarikatlar açısından sorunsuz bir Türkiye’de yaşadığımızı iddia edebilir misiniz?
Cemaat ve tarikatlar bin yıldır bu toprakların bir gerçeği iken onları yok saymak, yer altına itmek, bu ülkede din özgürlüğü, vicdan özgürlüğü alanlarında sorun yaratmıyor mu?


Cemaat ve tarikatları yok saymakla, tekke ve zaviyeleri kapatmış olmakla, özellikle sosyolojik bakımdan hiçbir şeyin yok olup gitmediği, devletle yaşanan sürtüşmelerin din ve vicdan özgürlüğü alanında sorunlara yol açtığı bilinmiyor mu?
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri geçerli olan laiklik anlayışı ya da tepeden, devlet tarafından kontrol altında tutulmaya çalışılan din kurumu bu ülkede birçok soruna kaynaklık etmiyor mu?


Etmediğini iddia edebilir misiniz?
Edebiliyorsanız, başörtüsü ya da türban sorunu ne oluyor?
Edebiliyorsanız, yüzde 47 oy almış bir iktidar partisinin özellikle türbandan hareketle kapatılması nasıl gündeme gelebiliyor?
Dini özgürlüklere ilgili herhangi bir sorun yoksa, başını inancının bir gereği olarak örtenlere üniversite kapıları nasıl kapatılabiliyor ve bu yasak Türkiye’yi derinden nasıl sarsabiliyor?


Ve son bir nokta:

“Eşi türbanlı olan Cumhurbaşkanı olamaz!” diye yargısıyla, askeriyle kazan kaldırılan, 367 gibi hukuk skandalları, 27 Nisan Muhtırası gibi demokrasi ayıpları yaşanan bir ülkede daha hâlâ “Din özgürlüğüyle ilgili sorun yoktur!” desen de kolay kolay inandırıcı olabileceğini sanmıyorum.


Din eğitimi hâlâ yerli yerine oturtulamadığı için vardır. Devlet din kurumuna fazla karıştığı için vardır. Laiklik anlayışı tepeden inme olduğu için vardır.
Ya da din-devlet ilişkilerinin yapısı fazla otoriter olduğu için vardır. Din-devlet ilişkilerinin otoriter yapısı daha fazla demokrasi ile tanıştırılamadığı için vardır.

Bu arada bütün bu sorunlar neden vardır sorusunun bir yanıtı daha vardır akılda tutulması gereken:

Bütün bu sorunlar bastırıldığı için, bütün bu sorunlar ve çözüm yolları serbestçe tartıştırılmadığı için, tabular ve yasaklarla özgür tartışma ortamı bir ‘kışla düzeni’nde cendereye alındığı için, toplumun kreması sayılanlar fena halde cahil bırakıldığı için, dini özgürlüklerle ilgili sorunlar Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri başımızdan eksik olmamıştır.
İşte bu nedenlerle, Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın Avrupa Parlamentosu’nda bir soruyu yanıtlarken, “Türkiye’de Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor” demesine bu denli tepki göstermek yanlıştır, ölçüyü kaçırmaktır.



Hasan Cemal
tayyipleyiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-04-2008, 16:07   #12
Kullanıcı Adı
Gönülden
Standart Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"
Alıntı:
yalçın Nickli Üyeden Alıntı
Kapatma davası için kaleme aldığım yazıyı nostaljik deposundan alıp ortaya sergileme acizliğimi maruz görün lütfen

Söz konusu sancıların ,bir değişime talip olmanın ülkeye layik görünen dar alandaki izafiyet sorununun bir tezahürü olduğunu düşünüyorum ,bireylerin insan hakları ve özgürlük normlarının uluslararası normlara taşınması için gerekli olan yapılaşmanın başını cekmesi AK partinin odak noktasına taşınması için yeterli bir sebep haline gelmiştir, bu normlara ulaşma azmi statik veriler ile bezenmiş cevrelerin vehimleri ile durdurulması bir kaygının getirisidir hiç olmadığı durumlarda bile demokrasi farklılıkların anlaşmasını ya da güçsüzün güçlüye tabi olmasını ima eden bir yasanın yapılmasını ima eder mağdur olanlar bu yasaya karşı çıkabilirler, değişmesi için uğraşabilirler ama hiç olmazsa ülkenin yasalarla yönetildiğine dair bir önkoşulun var olduğunu bilirler ve dava edinirler,AK partiyi kapatma davası nüfuzunu kaybeden bir zümrenin siyasi güce tutunma gayretinin bir yansıması birey tercihi olan bir başörtüsü konusunda dahi hukuku anlamsızlaştıran ölçüde siyasi tavır alan yargı, şimdi de hukuku bizzat bir siyasi alet olarak kullanma girişiminde ,aslında demokrasinin beslediği bir hukun insana hizmet dışına cıkıp ideolojik vehimler ile demokrasiyi budaması anlamına geleçek bir gelişmeye doğru gidiyoruz, aslında en kaba demokrasi bile, çoğunluğun tercihinin göz ardı edilmesine izin veremez, toplumsal değişimin ve dönüşümün ve burdan ordaya cıkan neşet eden taleplerin siyasette karşılık bulmasına imkan tanır ve siyasetin sınırlanmasına yönelik herhangi bir tasarrufu ancak evrensel normlara dayanarak yapar bu müdahalenin uygunluğu bu şekilde güç kazanır

Demokrat olmanın temelinde dışımızdaki gerçekliği aynen var olduğu anlama tesbiti yatması gerekir, insan zihni herhangi bir konuda hepimiz aynı kanaate sahip olsak bile, söz konusu kanaatin doğru olduğunu iddia edemeyiz. Çünkü yanlışlarda hemfikir olmanın doğrularda hemfikir olmaktan hiçbir farklı yanı yoktur bu durumda herkesin hemfikir olduğu durumlarda bile olası aykırı fikirlere alan açmak, onların tartışılmasını teşvik etmek gerekir Ayrıca bizden sonraki nesillerin neyi doğru bulacaklarını ise hiçbir şekilde bilemeyiz kısacası herkesin sandığa giderek oy vermekle yetindiği, tartışmanın bir zorunluluk olarak görülmediği ve çok oy alanın tercihlerinin kendiliğinden doğrusayıldığı rejimler demokrat zihniyet açısından demokrasi değildir, ulaşılmak istenen ve arzu edinen demokrasi kültürüne ulaşmaya ramak kala bu kaosa sürüklenmenin Bu kadar ideolojik vehimlere sahip olan yargı sürecinin geleçek nesli bu günden hipotek altına almasının bir anlamı olmalı , bu anlamlar karmaşasına takılıp geleceğimizi karatmaya hiç bir kurum ve kuruluşun hakkı olduğunu düşünmüyorum buraya kadar belki hep zihinsel dönüşümleri işlemiş olabilirm bunum arka planında kök salmaya başlamış demokrasi kültürüne verileçek bir darbenin ülke ekonomisine ve sivil insiyatiflere verecek darbeyi hesap etme acizliğine dahi düşmeyeceğim , eminimki bu kadar büyük hasarlara vesile olacak bir karara Anasaya üyelerimiz alet olmayacaktır , hukuk ve ideolojinin savaşı kırılma anları ile bize bırakacak güzellikleri umud etmekten başka bir şansımız yok

YALCIN
Umarım umut ettiğiniz gibi olur .... yaşanacak krizlerle ve kaoslarla haşırlanan bir Türkiyeye seyirci olmayız..Demokrasiyi dar bir kalıba oturtarak, halkın ikinci planda olmasına sebebiyet veren, bir hukuk anlayışının demokrasideki yeri tartışılır..
Yalçın bey yazarlık yönünüzede teyit ettik...
Kaleminize yüreğinize sağlık....+1
Gönülden isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-06-2008, 01:45   #13
Kullanıcı Adı
CeVHeR
Standart Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"
Hani, hep; “Burası Türkiye... Bu ülkede olmaz, olmaz!” deriz ve “her an her şeyin olabileceğine” inanırız ya, bu inancı haklı çıkaracak gelişmeler hiç eksik olmaz bu ülkede!..
Meselâ; “demokratik ülke” deriz, sokaklarında “tanklar” yürür!..
Meselâ, “Matematiğin 4 işlemi”nde, 9 rakamı küçük bir sayıdır, 411 ise büyük!..
Ama, burası Türkiye... Burada “matematiğin kuralları” değil, “yargının kuralları” geçerlidir!.. Yargı, eğer “9 büyüktür 411’den” diyorsa, geçerli olan budur!..
Çünkü Türkiye’de; “yargı ne diyorsa, o!”dur!..
Çünkü Türkiye’de; “Millet”in 21 Milyonu bilmez, o iradenin temsilcisi “Milletin Meclisi” bilmez, ama “Anayasa Mahkemesi’nin sadece 9 üyesi” bilir!..
Kısa ve net ifadesiyle; “9’un, 21 Milyondan büyük olduğunun ispatlandığı” tek ülkedir Türkiye!..
Bu ülkede matematik de sökmez, demokrasi de!..
Çünkü bu ülkede, “kurallar” değil, “krallar” egemendir!


Hasan KARAKAYA
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-07-2008, 00:16   #14
Kullanıcı Adı
LüGaT
Standart Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"
Mustafa Kemal'i anlamanın kuralları

İpek Çalışlar’ın ‘Latife’ başlıklı biyografik romanında Topal Osman’ın adamları geldiğinde Mustafa Kemal’in kadın elbisesi giyerek kaçtığı söyleniyor. Tabii bu bilgi bizzat Latife Hanım’ın hatıratından çıkmakta... Ama devletimiz bunu da kabul edemiyor, çünkü Mustafa Kemal böyle bir şey yapmış olamaz. Yani gerçekte ne yaptığından hareketle Mustafa Kemal’i anlamaya çalışmıyoruz, hayalimizdeki Mustafa Kemal’den hareketle gerçekliğin ne olduğunu kurguluyor, bir de bunun aksini söyleyeni cezalandırmak istiyoruz.

Etyan MAhçupyan
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-07-2008, 00:18   #15
Kullanıcı Adı
Berika
Standart Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"
Alıntı:
nusret Nickli Üyeden Alıntı
Hani, hep; “Burası Türkiye... Bu ülkede olmaz, olmaz!” deriz ve “her an her şeyin olabileceğine” inanırız ya, bu inancı haklı çıkaracak gelişmeler hiç eksik olmaz bu ülkede!..
Meselâ; “demokratik ülke” deriz, sokaklarında “tanklar” yürür!..
Meselâ, “Matematiğin 4 işlemi”nde, 9 rakamı küçük bir sayıdır, 411 ise büyük!..
Ama, burası Türkiye... Burada “matematiğin kuralları” değil, “yargının kuralları” geçerlidir!.. Yargı, eğer “9 büyüktür 411’den” diyorsa, geçerli olan budur!..
Çünkü Türkiye’de; “yargı ne diyorsa, o!”dur!..
Çünkü Türkiye’de; “Millet”in 21 Milyonu bilmez, o iradenin temsilcisi “Milletin Meclisi” bilmez, ama “Anayasa Mahkemesi’nin sadece 9 üyesi” bilir!..
Kısa ve net ifadesiyle; “9’un, 21 Milyondan büyük olduğunun ispatlandığı” tek ülkedir Türkiye!..
Bu ülkede matematik de sökmez, demokrasi de!..
Çünkü bu ülkede, “kurallar” değil, “krallar” egemendir!


Hasan KARAKAYA
,


ağlamak istiyorum :'(
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-08-2008, 00:43   #16
Kullanıcı Adı
tayyipleyiz
Standart Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"

Egemenlik krizi




Denetlenemeyen, gücünü kendinden alan, yetki alanını kendi belirleyen yargıçlar krallığı bağımsızlığını ilan etti. Bugün laiklik kisvesi altında bütün bir milletin egemenliğine kelepçe vuran bu krallık, yarın başka bir gerekçe ile herkesin egemenliğine kelepçe vurabilir.



Bu karar, Anayasa Mahkemesi'nin; şehri korumak için icat edilmiş robot gibi denetlenemez, kontrol edilemez, kendi yetki sınırlarını kendi belirler bir hale gelmesinin resmidir. Anayasa'nın değiştirilemez maddesi sadece laiklik değil ki. Hukuk devleti olmasını nereye koyuyorsunuz? Kafalarda oluşturulan laiklik anlayışı uğruna diğer bütün yasalar (içinde değiştirilmezlerin de olduğu) askıya alınabilir mi? Türkiye jakoben laiktir diye bir madde bırakıp diğer bütün yasaları ortadan kaldıralım o halde. Bütün her şey bu jakoben laikliğin varlığını devam ettirebilmesi uğruna değiştirilebilir, sündürülebilir, yorumlanabilir, askıya alınabilir diyelim.

Bu nasıl bir projeydi, yüksek yargının bu denli siyasallaşması ne zaman başladı hatırlıyor musunuz? Bu süreç Süleyman Demirel'in cumhurbaşkanlığında başladı, ama asıl 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer döneminde zirve yaptı. Böylesine ideolojik saplantıları olan üyeler atayan Ahmet Necdet Sezer'in bize nasıl yutturulduğunu hatırlıyor musunuz? Seçilmesi konusunda kamuoyunun ikna edilmesi sürecinde Sezer demokrasi, insan hakları, yetki paylaşımı, hukukun üstünlüğü gibi sözleri hiç ağzından düşürmüyordu. Ahmet Necdet Sezer her geçen gün Türkiye'nin üstünde kara bir gölge gibi durmaya devam ediyor.


Mehmet KAMIŞ / 07 Haziran 2008, Cumartesi
tayyipleyiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-08-2008, 20:28   #17
Kullanıcı Adı
Berika
Standart Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"
Alıntı:
ozturks Nickli Üyeden Alıntı
[b] Kara bir gün...
"Hep birlikte vatandaşlıktan çıkmak için İçişleri Bakanlığı'na dilekçe verelim. Birleşmiş Milletler'in Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme'sinin tanıdığı haklardan yararlanmak üzere BM'nin Ankara Temsilciliği'ne müracaat edelim."

Çaresizliğin, umutsuzluğun, haksızlık karşısında duyulan isyanın bir tezahürü olan bu mektup, iki gündür işittiğim acılı feryatlardan sadece bir tanesi...



Evet, günün birinde bütün bu olup bitenlerin absürdlüğü anlaşılacak. Gelecek kuşaklar, üniversitelerdeki başörtü yasağını, kadınlara oy hakkı vermemek kadar inanılmaz bir gerilik olarak görecekler. "Biliyor musunuz; eskiden Türkiye'de üniversitelerde baş örtmek laikliğe aykırı sayılıyormuş" deyip şaşacaklar.

Ama şu anda bu gerçek, ne bütün yetişkin hayatı darbelerle ve darbeci zihniyetle kararmış benim gibileri avutabiliyor, ne de üniversiteye gitme umutları silip süpürülen on binlerce genç kızı...

Çünkü herkesin bir tane hayatı var...
Gülay Göktürk[b]
:'( +
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-10-2008, 15:34   #18
Kullanıcı Adı
tayyipleyiz
Standart Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"
Bu Meclis artık 'Kurucu Meclis' olmalıdır







Şimdi Meclis, yetki alanına uzanan bu 'tecavüze' dur demek zorunda. Bunun yolu Meclis'in artık bir 'Kurucu Meclis' gibi çalışmasıdır. Yeni anayasa taslağı biraz daha liberalleştirilerek hemen Meclis'e inmeli, hatta Meclis yaz dönemini çalışmaya devam ederek yeni anayasayı çıkarmalıdır. Artık Ak Parti için hükümet olmanın bir anlamı kalmamıştır. Meclis çoğunluğu yeni bir anayasa için 'Kurucu Meclis' gibi çalışmazsa milli iradenin üzerindeki bürokratik ipoteği kaldıramaz. Evet, bu bir 'rejim krizi'dir, 'vesayet rejimi'nin krizi. Çıkışın yolu da bellidir; tam demokrasi. 'Bürokratik cumhuriyet'ten 'demokratik cumhuriyet'e geçişin şartı yeni bir anayasadır. Demokratik ve özgürlükçü bir ruhla devletin kurumlarının yeniden kurulması... AK Parti bu yöndeki toplumsal talebe karşılık vermez, 'tam demokrasi' yolunda dönüşümün siyasal aktörü olma vasfını taşıyamazsa toplumsal ve ekonomik dinamikler kendine yeni bir siyasal temsilci bulur. Dönüşümün öncülüğünü üstlenenler hem ülkenin geleceğini hem de kendilerini kurtarabilirler.


İhsan DAĞI / ZAMAN
tayyipleyiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-11-2008, 15:55   #19
Kullanıcı Adı
Gönülden
Standart Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"


Anayasa Mahkemesi kararıyla yargı milletin seçtiği vekilleri yok mu saydı ? Bırakın saysın.

Ülkenin en tepesindeki hukuk adamları bir siyasi partinin peşine mi takıldı ? Bırakın takılsınlar.

Yüksek Mahkeme yetki sınırlarını mı aştı ? Bırakın aşsın.

Tarafsız olmadı mı, hukuka uymadı mı, Meclise müdahale mi etti ? Bırakın hepsini yapsın.

Kendi kendinize sorun. Anayasa Mahkemesinden farklı bir karar mı bekliyordunuz ?

O halde karar sürpriz değil. Ama çok önemli.

Niçin mi ?

Çünkü millet bir kez daha yanılmadığını gördü.
Çünkü millet 367’den sonra yüksek mahkeme hakkında bir kez daha suizan etmediğini gördü.
Çünkü millet kime güvenip kime güvenemeyeceğini bir kez daha iyice anlamış oldu.
Çünkü millet sağlama yaptı. Ve millet bir kez daha haklı çıktı.

Karar sürpriz değil.
İnanılmaz değil.
Şok edici değil.
Hayretler içinde bırakıcı hiç değil.

O halde bırakalım şimdi Anayasa Mahkemesinin ne yaptığını.

Millet ne yapacak onu konuşalım. Biz ne yapacağız ona karar verelim.

Huzurluyum. Vicdanım rahat. Aklımda ‘acaba’ yok. Artık günah benden gitti.

Şimdi millet, ‘inadına demokrasi’ diyecek,
Şimdi millet, ‘inadına milli irade’ diyecek,
Şimdi millet, ‘inadına kayıtsız şartsız egemenlik’ diyecek.
Şimdi millet, ‘inadına birlik’ diyecek, ‘beraberlik’ diyecek.
Şimdi millet, ‘inadına tek Türkiye’ diyecek.

Kuralları kim koyarsa koysun maçı oyuncular oynar.

Şimdi biz, hepimiz, bir millet olarak sahaya çıkalım.

Ama bir şartla.

Oyun bozuculuk yapanı takıma almayalım.

İtiraz edeni takıma almayalım.

Mızıkçılık yapanı takıma almayalım.

Ağlayanın verelim topunu gitsin.

Sahaya süreceğimiz takımı biz belirleyelim.

Seçerken sağlam seçelim.

Şimdi var mısınız bu oyunu adam gibi oynamayacak olanı kadro dışı bırakmaya.

Var mısınız oyunu erkekçe oynamayacak olanı tribüne mahkum etmeye.

Var mısınız oyun bozanı sahaya sokmamaya.

Bu bizim elimizde.

Sandık geldiğinde güçlü bir takım kuralım.

Kaç kişi gerekiyorsa; 350 mi, 400 mü, 450 mi ?

Yeter ki mızıtanların olmadığı bir takım olsun.

Anlaşıldı ki o zaman ülke huzura erecek.

Anlaşıldı ki o zaman işler yoluna girecek.

Anlaşıldı ki maçı başka yerde oynayanları takıma almazsak bu iş olacak.

Anlaşıldı ki (C)anı (H)ep (P)enaltı isteyenler kadro dışı bırakılırsa bu maç kazanılacak.

Var mısınız bunu yapmaya, inadına yapmaya, bu ülke için yapmaya ?




ABDULLAH ABDÜLKADİROĞLU/SAMANYOLUHABER
Gönülden isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-18-2008, 18:05   #20
Kullanıcı Adı
LüGaT
Standart Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"
İşte sana bir anne, ye aslanım Fatih Altaylı onu!

Humeyni dedirt, Atatürk derdirt, İngilizler dedirt... Sen konuşturmayı becerirsin. Böyle “Andıçlama” zamanlarında sana büyük ihtiyaç var.

Bu kızlar Avusturya'da, ya da Çin'de maçinde ne arıyorlar?

Türkiye'de özgürlük var da, hava olsun diye mi gittiler odalara?

Avrupalı bir parlamenter, bir CHP'liden, ya da Avrupalı bir üniversite yöneticisi, bizim profesörlerimizden daha özgürlük yanlısı çıktıysa, suç, eğitim için o özgürlük alanlarına açılanlarda mı, yoksa Türkiye üniversitelerini bir cehennem ortamına çevirenlerde mi?

Siz kimden “ODTÜ rektörü de özgürlüklerden yana” diye bir açıklama bekleyebilirsiniz ki... Bay rektörün elinde başörtülü kızların ihraç fermanı sallanıp duruyor.

O rektör diyor ki:

-Bizim başörtülü kızlarımız üniversite kapısına gelir, ya başlarını açarlar ya da peruk takarlar!

Bunu söylerken hiç rahatsızlık duymuyor.

Bir tv kanalına görüş bildirirken sordum:

-Sayın Ural Akbulut, derse girdiği amfide, karşısında başlarında peruk bulunan 100 öğrenci görse ne hisseder? Sistem adına, bu katı başörtüsü karşıtlığı adına içinde bir utanç damarı kabarmaz mı?

Kaç gündür, tv kanalları, AYM'nin kararı vesilesiyle, üniversite kapasında başörtülü kız öğrencilerin görüntülerini veriyor. Kimi yüzünü kameralardan kaçırarak başörtüsünü çıkarıyor, kimi peruk takıyor...

Her gün bu böyle!

Ben diyorum ki, insanlık damarı ölmemiş olanlar, utanır bu görüntülerden, biraz daha insanlıkları diri ise içleri yanar...


Ahmet Taşgetiren
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
bugün, bölüm, bölümler, etkileyen, hayat, hayatınızı, okuduklarınızda


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.




boşanma avukatı webmaster blog çarşamba pasta

çarşamba koltuk yıkama çarşamba webtasarım