AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 01-22-2010, 14:40   #191
Kullanıcı Adı
LeyaL
Standart
Bir taraftan cehennem bütün şiddetiyle bizi kendine çekerken, diğer taraftan cennet daha büyük bir güçle bizi kendine çekmektedir.

Bugün kabirleri mermerler ve çiçeklerle süslüyorlar.
Kabrin içini de cennet bahçesi yapmak istiyorsak, bu, ibadetlerle mümkündür.
Nasıl ki dikenin tohumu diken verir, gülün tohumu gül verir; insan cenazesi bir tohum gibi...
Mezara girince diken gibi de yeşerebilir, gül gibi de yeşerebilir.
Musalla taşındaki her cenaze, kürsüye çıkmış en büyük hatiptir.

HEKİMOĞLU İSMAİL
LeyaL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-22-2010, 16:48   #192
Kullanıcı Adı
Terennüm
Standart
herhangi bir makama ve mevkiye elin yetişmediği zaman ayağının altına başka bir vasıta bul.sakın kuranı kerimi vasıta yapma..üstad saidi nursi.
Terennüm isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-28-2010, 15:54   #193
Kullanıcı Adı
NûN
Standart
Heyhât!.. Bugünkü ve yakın tarihin şeriat mümessillerine baktığımız zaman bu ahlak ve terbiyeden eser göremiyoruz!

Şeriat vecdi, aşkı, ahlakı ve terbiyesinden... Birçok insanlar, günümüzün ve yakın günün, yani bu seyrin insanları, bir çilingirin kırk-elli tane anahtarla cebinde gezmesi gibi, bildiği basit şeylerin gururu ve yanlış tefsiriyle gezer durur.
Keser, biçer ve en öne geçer, sofrada en çok yemeği yer, ölünün başında nutuk çekr, kendinden hikmet savurur...

Nasıl yetiştirilecek şeriat adamı?.. Bütün gaye bu.., Yani içi Allah korkusuyle dolu, şeriate kainat nizamının anahtarı diye bakan... Ahlak ve terbiyede üstün... Yine heyhat!.. Maalesef batılı kendi papazına batıl tarafından bu terbiyeyi veriyor.

Papaz, esasında bir yanlışı güzellik klişeleriyle cazibeli kalarken, biz, hakikati kabalaştırma yolunda asırlarca mesafe aldık. Niçin bu terbiye yok?.. Teşekküllerimiz var!.. İşte önümde o teşekküllerden birçokları var... öğretmen, İmam-ı Hatip, Enstitü mensupları, vesaire...
Niçin İslam muaşereti, İslam edebi, İslam zevki üzerinde telkinler yok?.. Öğretmen, verdiği dersin sadece dış kanavasından ibaret kalıyor. Böyle şey olur mu?
NûN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-28-2010, 16:06   #194
Kullanıcı Adı
NûN
Standart
Bir aralık Güzel Sanatlar Akademisi'nde hocalığım oldu. Kültür dersi hocalığı... Girdim sınıfa... Sınıfın gayet enteresan, hepsi kibarzâde Galatasaray mezunu malum tipleri...Karşılıklı oturduk. Talebede usûldür, hocasını imtihan eder. Hoca da talebesini... İki taraf evvelâ bir göz düellosu yapar. Konferanslarda da aynı şeydir. Evet; sınıf konuşmamı bekliyor, sesime kadar merakta...

Şöyle bir yoklama yaptım; döndüm dedim ki:

- Çocuklar garibinize gidecek ama sorayım; İslamın kaç mezhebi vardır? Bunu bana söyleyecek var mı?
- Tıss...
- Hayret! dedim; yahu, fenalaşıyorum, hepiniz Müslüman çocuğusunuz; hepsi mezhep ismi istiyorum o kadar...

Bir müddet sonra -şimdi gülenler ağlasın- bir delikanlı kalktı:

- Efendim müsaade ederseniz ber söyleyeyim!
Dedi.
- Niçin söylemedin?
Diye mukabele ettim.
- Sebebi var efendim!
- Söyle!
Söyledi... Tek tek...
Sordum:
- İsmin ne?
- Dimitro...

Buyurun!.. Hayasından da önce müslümanların cevabını bekliyor. Bakın inceliğe...
- Tûh suratınıza, dedim; utanmazlar!..

Necip Fazıl / Batı tefekkürü ve İslam tasavvufu / sayfa 187-188
NûN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-28-2010, 19:09   #195
Kullanıcı Adı
LeyaL
Standart
Aşk eksikliğimiz, arafda kalma sebebimiz..

Genelde insan, özelde daha çok kadın için bir hayâ ilkesi olan örtünün şekil ve muhtevası ayet ve hadisler ile sabit olduğu halde
bugün örtüden çıkma, sıyrılma törenlerinin başrol oyuncusu haline getirildik. Bunun farkında mıyız, bilemiyoruz
fakat asıl hüviyetinden uzakda bir avuntuyla oyalandığımıza şahitlik etmek güç değil.

):

Semerkand /Aile ( sayı 33 )
LeyaL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-28-2010, 22:45   #196
Kullanıcı Adı
NûN
Standart
Robert Kolej'de de edebiyat hocası idim. Onların bir takım sınıfları var. Yüksek sınıfmış... Gayet mağrur talebe... Sınıfa girince ne göreyim? Talebeden herbirinin ayağı omuzunda desem caiz... Birden irkildim:

- İndirin ayaklarınızı!.. Size bu terbiyeyi kim verdi?..

İsteksiz isteksiz indirdiler.

- Türk çocuklarısınız, Türk terbiyesi istiyorum sizden!..

Kalakaldılar. Ders böyle açıldı.

İkinci ders:
- Niçin Amerikalılar bu mektebi bu kadar yer varken, hisarın yanında yapmıştır? Bir vazife veriyorum size... Zekânızı anlamak için...
Dedim.
Gelen vazifeler entipüften şeylerdi. Talebelerden hiçbirinde, Batı kültür emperyalizmasının gizli niyetlerini ayırd etmeye kabiliyet yoktu.

Sınıfa dedim ki:
- Amerikalı bu binayı Fatih Sultan Mehmed'in büyük fethine nazire olarak kendi ruh fethini gerçekleştirmek için bir remz olarak bina etmiştir. Gaye, Türk'ü milli kökünden koparmaktır!

Bu manaya biraz yaklaşan bir talebe dikkatimi çekti. Hatta bir gün bir baba, o talebenin babası beni yolda durdurdu. Elimi öpmeye kalktı. Çocuğuna verdiğim terbiyeden dolayı... Ama ben ne yapayım ki, yaptığım iyi veya doğru, her tarafından su alan bir gemidğ potinlerimle denize su boşaltmaya çabalar gibiydim. Potin potin dökmekle su bitirilemez gemiden...

İslâm terbiyesi, İslâm terbiyesi!..

Necip Fazıl / Batı tefekkürü ve İslam tasavvufu / 188 - 189
NûN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-31-2010, 18:01   #197
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
Açıkça görülüyor: Gazi Mustafa Kemal Paşa, sivil otoritenin dayatması karşısında, Anayasa'da istediği değişiklikleri yapmasına imkân bulamamış, onu, kendi deyişiyle 'o zaman için beis görmediği tavizleri' vermek zorunda bırakmıştır. Bu, 1924 Anayasası'nın, şeksiz ve şüphesiz, sivil bir anayasa olduğunu gösterir.
Bir defa daha söyleyeyim: Gerek 1921 Anayasası gerekse 1924 Anayasası, askerî vesayetin hâkimiyetini mümkün, hatta meşru kılacak koşullara rağmen, sivil anayasalardır. Birinci ve İkinci Büyük Millet Meclisleri, 1925 yılına, Takrir-i Sükûn Kanunu çıkarılıncaya kadar sivil ve elbette demokratik meclislerdir. Ve 1920 ile 1925 yılları arası Türkiyesi'nde ne askerî vesayet ne de sivil faşizmden söz edilebilmesi mümkün değildir.
Türkiye'de 1960 darbesinden sonra hazırlanan 1961 Anayasası olsun, 1980 darbesinden sonra hazırlanan 1982 Anayasası olsun, askerî vesayet altında hazırlanmış anayasalardır.
İlginç değil mi? Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın tartışma götürmez iktidarı sırasında ve elbette milletvekili seçimleri müntehib-i sânî'ler (ikinci seçmenler) vasıtasıyla, bir başka deyişle doğrudan millet iradesiyle yapılmıyor olmasına rağmen Birinci ve İkinci TBMM'lerin askerî vesayet altında olmamaları ve bu Meclislerce hazırlanan anayasaların, askerî vesayetle bir ilişkisi bulunmaması? Buna karşılık, Türkiye'nin çok daha demokratik bir hayat tarzını sürdürdüğü 1960 ve sonrasında yürürlüğe konulan anayasaların, 1961 ve 1982 Anayasalarının, askerî vesayet altında hazırlanmış olması? Kısaca şu: Sivil anayasa, Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın karakteridir. İki sivil anayasanın (1921, 1924) Gazi Mustafa Kemal Paşa döneminde, iki anayasanın da (1961, 1982), cuntaların askerî vesayeti döneminde yürürlüğe konulmuş olmasından çıkarılacak dersler olmalıdır...
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-31-2010, 18:25   #198
Kullanıcı Adı
merve
Standart
Dostumla konuşurken ona ilişkilerimden, ailemden oradan buradan bahsettiğimde kendimi bir rekabetin içine düşmüş gibi hissetmediğimi, benimle aşık atmadığını ve benimle kendisini kıyaslamadığını farkettim. Beni dinliyor ve söylediklerimi önemsiyor.
merve isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-31-2010, 19:06   #199
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
Bugün siyaset olmadan yaşayabilir miydik, sorusunun cevabını maalesef olumlu şekilde veremiyorum. Öylesine karmaşık bir sosyal sistem var ki, bu sosyal sistem için idare politikaları ve siyaset gerekiyor. Okul açmaktan, öğretmen maaşı vermekten, yol yapmaktan telekomünikasyon altyapısı düzenlemeye kadar yüzlerce değişik konuda karar almak gerekiyor. Ancak yine de sıradan insan ve vatandaş, siyasi kararlar üstündeki etkisi neredeyse hiç yokken kendi yaşamsal amaçlarıyla uğraşmak yerine siyaset meselelerine konuşmaya zamanını harcıyor. Kendi hesabıma siyaset konuşmak yerine, kitap okuyorum, işim her ne ise onu en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Çünkü bunlar benim kontrol edebildiğim unsurlar. Etkimin olduğu konulara odaklandığımda sonuç alabildiğim için mutlu oluyorum
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-01-2010, 18:58   #200
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
Böyle bakıldığında 27 Mayıs'tan bugüne uzanan darbelerle şu an yaşamakta olduğumuz sürecin niteliksel olarak farklı olduğunu söylemek durumundayız. Geçmiş darbelerde dizginler ordunun elindeydi. Zamanlamasını kendileri saptadılar, olayları yönlendirdiler ve koşulların olgunlaşmasını beklediler. Öyle ki darbe noktasına gelindiğinde risk de asgariye inmiş, kurumun yıpranma ihtimali kalmamış, hatta Silahlı Kuvvetler'in bir kurtarıcı olarak görülmesi, demokrasinin temel direği olarak sunulması mümkün olmuştu. Öte yandan darbe yapmamanın da riski son derece azdı. Kimse yaşananlardan dolayı askeri sorumlu tutmadığı gibi, ordu yıpranmayan tek kurum olarak ayakta durmaktaydı. Diğer bir deyişle Türkiye'de darbeler her zaman eyleme geçmenin de, geçmemenin de kurumsal riskinin minimumda olduğu noktada yapıldı. Bu müdahale geleneğine rağmen, ama belki de tam bu nedenle, orduya duyulan 'güven' sürdü. Eğer bir benzetme gerekirse, ordu, balığın oltasına gelmesini sabırla bekleyen balıkçı gibiydi...
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
bugün, bölüm, bölümler, etkileyen, hayat, hayatınızı, okuduklarınızda


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi