AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 03-21-2011, 22:15   #411
Kullanıcı Adı
HaArP
Standart
CIA’nin evvelki adı Stratejik Hizmetler Bürosu idi (OSS).
Ama şimdiki adı daha bir şık ya da --nasıl derler--“kiş” duruyor.
Google haritası elinde.
Disneyland coğrafyalarını çoğaltmak istiyor.
Yeni nesil çocuklara iyilik yapmak için çırpınıyor.
Banka hesaplarındaki bir liralık değişimden haberdar.
IBAN, sanki “I ban” ironisi ile çıkıyor karşınıza!
İstediği zaman, internette sosyal paylaşım sitelerinde yazılanlar elinde.
Hatta gmail vb. e-posta şirketlerinin verdiği bütün hesapları tarayabiliyor.
Silseniz bile, internet ortamında yazılan her şey aslında kayıtlı kalıyor.
Internet zaten kontrolünde olabiliyor.
Beynelmilel joystickler de elinde.
İkinci Dünya Savaşında kurulan örgütün amacı “düşman hatlarında” ajanlık yapmaktı.
1947 yılına gelindiğinde, OSS CIA oldu. “Sabotaj, anti-sabotaj, imha ve boşaltma önlemleri ve “yer altındaki” direniş güçlerine, gerillalara, “özgürlük hareketlerine” ve mahalli komünist karşıtı unsurların desteklenmesi” amaçları arasındaydı. Hayattan özgürleştirmek de özgürlükler arasında yer aldı.
CIA’nin temel amaçları arasında yabancı hükümetler, şirketler ve kişiler hakkında bilgi toplamak ve politika yapıcıları bilgilendirmek var. Bunun uzantısı olarak da gizli operasyonlar düzenlemek ve paramiliter oluşumlara her türlü destek vermekle kalmıyor. Para ve militer oluşum teminlerinde uzman bir örgüt. Aynı zamanda “Özel Faaliyetler Birimi” ile dış politikada adeta belirleyici bir konuma oturmakta. Bu nedenle George Bush ve Samuel Huntington dâhil siyasi ve akademik olarak birçok esas CIA bağlantılı oldu. Soros aynı çıkarların ekonomik alandaki uzantısı olarak CIA ile yolu kesişenlerden oldu.
CIA’nin işleri özellikle 2004 yılında belirgin şekilde evirildi, değişti. Bu tarihten önce ABD hükümetinin tek istihbarat örgütü CIA idi. Değişiklik İstihbarat Reform ve Terör Önleme kanunuyla geldi. Böylelikle sadece ülke dışında değil ülke içinde de operasyon yetkisi kazandı.
Daha da ilginç olanı onca ümitlerle ve daha zerre kadar bir şey yapmadan kendine Nobel Barış Ödülü bahşedilen Başkan Obama döneminde CIA’in bütçesi 80 milyara dolara ulaştı. Bu miktar sadece kayıtlı olan bütçeyi ifade ediyor. Bir de örtülü ödenek kısmı var ki onun da az olmadığı biliniyor… “Kara” operasyonlar için aktarılan kara para kayıtlara girmiyor.
Yani, 80-100 milyar dolarlık yıllık bütçesi, 20 bin civarında çalışanı olan bir örgüt CIA. Aslında ABD’nin ikinci ordusu gibi. Ordunun “anayasal” olarak yapamadıklarını CIA kendi yasalarını oluşturarak yapıyor. ABD silahlı kuvvetlerinin yıllık bütçesi kabaca 500 milyar dolar. CIA’nin bütçesi İngiltere ordusunun bütçesinden daha fazla. İngiliz silahlık kuvvetlerinin 69 milyar, Çin’in 58 milyar, Fransa’nın 54 milyar, Japonya’nın “nefsi müdafaa” güçlerinin yıllık bütçesi 44 milyar dolar.
Tabii bu paranın aktığı yerler var CIA başarıları için: basın, hükümetler, asker ve sivil taraftar.
Başarılı operasyonların ufak maliyetleri oluyor.
Başarıların bir kısmına gelince...
1952’de Mısır’da darbe oldu. “Özgür Subaylar Hareketi” yapmıştı. Nedeni bilinmiyor. J Mısır Kralına Özgür Subaylar kızmıştı. İsrail’le olan savaşta ülke çıkarlarına aykırı davranmıştı Kral. Darbe oldu. Nasılsa darbe sonrasında İsrail’in işleri daha bir kolaylaştı bölgede.
1953 yılında İran lideri Musaddık’ın darbeyle iktidardan düşürülmesi geldi akabinde. Musaddık sömürülen ülke kaynaklarını kamulaştırmak istemişti…
1958’de Cezayir’de bir başka filmin senaryosu çıktı. CIA Cezayirli öğrencileri Cezayir’in Fransa’ya karşı “istiklal” savaşında destekledi. Hatta o dönemde Charles De Gaulle’ün CIA tarafından suikasta kurban edileceği haberleri çıktı. Arada müttefiklerin de “didişmeleri” olabiliyor tabii… Ama iyi niyetli olmak lazım. ABD o dönemde Fransa-Cezayir rabıtasının Cezayir’i komünist Rusya’nın pençesine düşmesinden endişe ediyordu.
1960 yılında Türkiye’de Menderes hükümetini düşüren güç yine CIA idi. Menderes halkı arkasına aldığını sanmıştı. Ha bir de Sovyetlere yaklaşmıştı biraz… Darbecilerin ilk açıklamaları arasında “demokratik süreç” ve beynelmilel anlaşmaları tanıdıkları ifadeleri vardı. Tanıdılar, sıdk ile tanıdılar hem de. (1980 askeri darbesinde de tanımışlardı. Darbe kardeşliklerinin göz yaşartan sahneleri böyle yaşandı.)
Tevafuklar devam etti…
Mısır’da darbe olmuştu çok geçmeden benzer yıllarda.
Libya’da 1963 yılında monarşi devrildi birden. Yine “genç subaylar” vardı devrede. Devrim Komuta Konseyi petrol fiyatlarını artırma çabasında oldu, artırdı da. Arap milliyetçiliği de vardı işin içinde. İsrail karşıtlığı da. ABD-Libya ticareti 1968 yılında Libya lehine 800 milyon dolar artıda oldu.
1970’lerde Araplara ilham olan bir ülke oldu Libya. Nasılsa petrolün ellerinde bir silah olduğunu anlamıştı Arap dünyası… Kaddafi ile George Bush arasında zihniyet farklı yoktu aslında. İkisi de askerdiler ve güneş gözlükleri vardı yani…
Ama Kaddafi’den kesesi, CIA’den gelir sesi türden şeyler var…
CIA 1981 yılında Kaddafi’yi ortadan kaldırmak için operasyon yaptı. Sonra iddialar saçıldı ortaya: Kaddafi Avrupa ve Afrika’da teröristlere yardım ediyordu! (Sahnenin devamı Bush döneminde 2005 yılında geldi Libya’ya. Ama Kaddafi hayatta kaldı.)
Fas’ta olanlar ayrı bir konu tabii. Fas muhalefet lideri Mehdi Ben Barka kaçırılması ve kırklara karışması bir türlü anlaşılmadı. İnsan Hakları İzleme Derneği CIA’den defalarca gizli belgeleri açıklamasını istedi. Ama olmadı işte…1965 yılında Ben Barka Paris’te gündüz gözüne kaçırılmış ve cesedi bile bulunamamıştı. Ahmet Buhari yıllar sonra ışığın New York’taki Özgürlük Anıtının meşalesinden geldiğini açıkladı.
Enteresandır 9/11 olaylarında CIA yetersiz de kalmıştı!
Sonrasında seyyar bir El-Kaide petrolün çıktığı her yerde fışkırır olmuştu. Irak’ta, Afganistan’da, Pakistan’da derken, Yemen hedefe konuldu. Sonrası bildik masallar…
Obama'nın açıklamasının ardından ABD medyasında Yemen haberlerine geniş yer verilmeye başlandı. Gazetelere konuşan kimi "adını vermek istemeyen" kaynaklar, Yemen'deki El Kaide örgütünün ABD topraklarında bir saldırı yapabilecek çapta olduğunu iddia etmeye başladılar. “Yemen kökenli bomba tehlikesinin ardından” ABD yönetimi bu ülkeye CIA ajanlarını göndererek "teröre karşı mücadele başlatıldığını" açıkladı.
“Terör” en güzel diploması sermayesiydi. Ha bir de kitle imha silahları olurdu arada… Vurmak için gerekçe terör olmazsa, bu sefer “demokrasi” devreye girerdi.
ABD ve İngiltere'nin ilgi alanına giren Yemen'in kuzey bölgesindeki Şii Husiler Yemen hükümeti ile savaşıyordu. Bu savaş nedeniyle Yemen'deki ABD destekli hükümet oldukça zayıflamış durumdaydı. Suudi Arabistan ise Kuzey bölgesindeki bu isyanı kendi ulusal güvenliği için tehlike olarak tanımlıyordu. Bu nedenle Yemen ordusu ve Suudi Arabistan'a bağlı güçler geçtiğimiz yıl içinde Kuzey Yemen'de operasyonlar yapmıştı. Bu operasyonlar Kızıldeniz'e konuşlanmış ABD savaş gemilerinden atılan füzelerle de destekleniyordu.
Araştırmacı Rick Rozoff ise Yemen'de gizli bir ABD operasyonu olduğunu belirtiyordu. Rozoff'a göre, bu operasyon ABD kadar NATO tarafından da genişletiliyor ve Yemen'in ileride Afganistan ya da Irak gibi işgale uğramaması için hiçbir neden yoktu. Rozoff gibi gazetecilerin dikkat çektiği husus, Kızıldeniz ve Basra Körfezi'nde NATO etkinliğinin artıyor olmasıydı.
Çevre ülkelerden Somali'de NATO koordinasyonunda "korsan avı" başlatılırken, ABD Cibuti’de bir üsse yerleşiyordu. Fransa ise Basra Körfezi'nde bir üs inşası başlatıyordu. Rozoff'a göre amaç, Orta Asya'dan Avrupa'ya uzanan rotanın en önemli güzergâhını ABD'nin kontrolü altına alınmasıydı. Çin sadece seyretmiyordu tabi ki.
İşte böyle…
CIA dünya çapında bu kadar yoğun bir NGO. Amacı yurtta sulta cihanda sulta.
Başını kaşıyacak vakti olmayan bir örgütün bugün Fas, Cezayir, Tunus, Yemen, Mısır, Libya gibi ülkelerde operasyon yapıyor derseniz kimseyi inandıramazsınız.
Çünkü...
CIA tüm hasta, hamile ve kafayı çeken personeli haricinde tam kadro Disneyland'dalar.
Disneyland'a tam kadro sığmadıkları için coğrafyada değişiklik yaptılar sadece.
Disneyland'ın da enerji kaynaklarına yakın olması kesintileri önlemek için.
Çocuklar aniden karanlıkta kalmasınlar.
Aksi halde demokrasi sinemasında ürkek alışırlar.
“Good Night and Good Luck!” filmi gösterimde…
HaArP isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-25-2011, 02:07   #412
Kullanıcı Adı
HaArP
Standart
Çöl Aslanı Ömer Muhtar, Libyalılara öncülük ederek işgalci İtalyanlara karşı on yıl kadar destansı bir direnişin tarihini yazdı. Asla teslim olmayacaklarını haykırdı durdu. İşgalcilere, “bizden sonraki nesillerle de savaşacaksınız”, dedi. Sahte bir mahkeme kurularak hakkında idam hükmü okunduğu zaman, “beni öldürdüğünüzü düşünebilirsiniz, ama ben cellatlarımdan daha uzun yaşayacağım”, diyerek de meydan okudu İtalyanların şahsında tüm sömürgecilere.
HaArP isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-25-2011, 17:27   #413
Kullanıcı Adı
HaArP
Standart
Gül en çok Koru ve Davutoğlu’ndan etkileniyormuş
Amerikan diplomatlarının kaleme aldığı rapor/telgraf şöyle devam ediyor…
“Bu bağlamda, Gül en fazla iki kişiden etkileniyordu. 1) Kuzey Cephesi için Türk desteği olmadıkça, ABD’nin savaşa gitme gücünden yoksun kalacağını ısrarla savunup duran İslami gazeteci Fehmi Koru ve 2) ABD’yi bir Türk-İslam barış girişimi sürdürerek engellemenin ABD için de en iyisi olacağına Gül’ü ikna eden Başbakanlık Dış Politika Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu.”
HaArP isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-26-2011, 22:40   #414
Kullanıcı Adı
HaArP
Standart
İLLUMİNATİ NEDİR ?
Dünyayı her konuda büyük bir gizlilik içersinde yöneten bir grup Tanrı kompleksli insanın oluşturdukları koalisyonun ortak adıdır.
"Ve Allah'ın, Rabbin sana teslim edeceği bütün kavimleri bitireceksin, gözün onlara acımayacak." ( Tevrat, Tesniye Bölümü 7/ 16 )
" İşte benden ve miras olarak sana milletleri, mülkün olarak yeryüzünün uçlarını da vereceğim. Onları demir çomakla kıracaksın; bir çömlekçi kabı gibi onları parçalayacaksın." ( Tevrat, mezmurlar bölümü 2 / 8-9 )
Ve gözümüzün içine baka baka " Bakın ben aydınlanmayım !" yalanıyla yüzümüze sırıtan bu kurukafalar hayatımızın rengini kana bulayan gerçek mübessimlerdir.
İLLUMİNATİ'NİN GÜÇ KAYNAKLARI NELERDİR?
Kabala gibi meditasyon, simya gibi çok eski zamanlardan bu yana kullanılagelen bir büyü ilmi sayesinde döndürüyor çarkları şeytan ve onun bu zavallı dostları. İllimünati'nin gücü Kabala'dan geliyor.
Aslında bu onların dini.
Şeytan'a tapıyorlar, ayinler düzenliyorlar, masum kişiler kurban ediliyor ve kan içiyorlar.
"Et yeyin ve kan için yiğitlerin etini yiyeceksiniz ve dünya beylerinin kanını içeceksiniz. Sarhoş oluncaya dek kan içeceksiniz." ( Tevrat, Hezekiel Bölümü 39 / 18-20 )
İLLUMİNATİ'NİN YAPISI VE İŞLEYİŞİ
Annuit Coeptis.
Bir piramit dizaynı içersinde yapılanmışlar. Işık noktası adını verdikleri tepe noktasında mason ilahı Lüzifer'in gözü bulunuyor. Ve hemen arkasında en üst yönetim meclisinde İLLUMİNATİ yer alıyor.
Texe Marks bu işleyişi çemberlerle açıklamış.
Pramitte de görüldüğü gibi üç kategori söz konusu.
1. kategoride; hiç görünmeyenler ( gizli olanlar )
2. kategoride; ucu görünen ancak büyük kısmı gizli olanlar
3. kategoride ise halkın içine giren ve yukarının emirlerini uygulayan saçaklar yer alıyor.
NASIL ÇALIŞIYORLAR?
İç çemberin on görünmez gizli adamının insiyatifine bağlı kaderlerimiz.(Rabbimizi tenzih ederiz) Yılda iki kez bir araya geliyorlar ve toplantılarında nerede hangi savaş çıkarılacak, nasıl çıkarılacak, nerede ekonomik kriz patlak verecek, nerede salgın hastalıklar vücut bulacak en ince ayrıntısına kadar bunları planlıyorlar. Bilimsel keşifler ve devrimler de bunlara dahil.
" Onları kasaplık koyunlar gibi ayır ve öldürme günü için onları hazırla." ( Tevrat, Yeremya Bölümü 12 /3 )
" Ve onun içine veba ve sokaklarına kan göndereceğim ve çepeçevre onun üzerine gelen kılıçla içindeki yaralılar düşecekler ve bilecekler ki ben Rabbim." ( Tevrat, Hezekiel Bölümü,28 / 23 )
On Aslan Kral !!!
On kral, On güçlü adam, illuminati. Dünya'nın ipleri onların
ellerinde...
Büyük fikirlerin öne atıldığı neredeyse Dünya'ya kader biçtikleri
toplantıları büyük gizlilik içersinde gerçekleştirilirken gündem
pramitin diğer halkalarına tam olarak yansıtılmıyor.
Emir komuta zincirlerinin başında duran isim ise sanıldığı gibi A.B.D
değil, geldi mi gelecek mi gibi sorularla insanlık tarihi boyunca hep bir
merak konusu olmuş olan ve şu an Tibet'te yaşayan DECCAL ve onun en büyük
hizmetkarı da dünyaca ünlü meditasyon hocası Maharishi Mahesh
Yogi.
Şeytanın en büyük yanıltmacası olan meditasyon tuzağı şu an yeryüzünde bu
karanlık yüzler tarafından kurulmuş durumda.
ON ASLAN KRAL'IN ÖZELLİKLERİ
Kanlarındaki doğa ve kalite imanlarının en köklü dayanağı olmuş.
Biz tanrıyız diyor adamlar.
Bilgeliğin devleriyiz.
Yüksek bilincin yegane sahipleriyiz...
Buna iman ediyorlar; çünkü tanrı diye tapındıkları Lüzifer onlara böyle söylüyor.
Siz Tanrılarsınız!
Yüksek bilincin sahiplerisiniz...
Bilgeliğin devlerisiniz.
" Ben dedim, ilahlarsınız ve hepiniz yüce olanın oğullarısınız. Kalk ey Allah yeryüzüne hükmet. Zira milletlerin hepsine sen varis olacaksın." ( mezmurlar bölümü 82 / 6-8 )
Şeytanın bu pohpohlamalarıyla gerçekten tanrı olduklarına ikna olmuş olan bu zavallı illimünatlar hedefledikleri kötülükleri gerçekleştirmek konusunda gözlerini bile kırpmıyorlar.
NE AMAÇLA KURULMUŞTUR? HEDEFİ NEDİR?
Söz konusu komployu yürüten elit tabakanın hedefi;
Başkenti Kudüs olacak olan bir dünya devleti kurmak.
Yeryüzündeki tüm özgürlükleri ortadan kaldırmak.
Sonuç olarak ta dünyanın yegane hakimi olmak.
İşte o günlere ulaşmak için de ellerinde avuçlarında ne varsa (ki küçümsenmeyecek boyutlarda varlıklı insanlar bu insanlar.) bu uğurda harcıyorlar.
Öyle görünüyor ki; bekledikleri gün gelip çattığında hizmet ettikleri efendinin dünyanın tahtına geçip oturacağından zerre kadar şüphe etmiyorlar.
"Ve aranızda yürüyeceğim ve sizin Allah'ınız olacağım ve siz benim kavmim olacaksınız." ( Tevrat,Levlililer Bölümü,26/12 )
"Çünkü sana kulluk etmeyen millet harap olacak. Ve seni sıkıştıranların oğulları sana eğilerek gelecekler ve seni hor görenlerin hepsi senin ayaklarının tabanlarında yere kapanacaklar ve sana Rabbin şehri Kudüs'ün SİON'u diyecekler. Ve milletlerin sütünü emeceksin." ( İşaya Bölümü,60/10-16 )
İlluminati
İlluminati dünyanın en zengin 10 ailesinin, küresel hakimiyeti ele geçirmek için yönettikleri bir dünya komplosudur.
HEDEFİ NELER
Hedefleri nasıl ortaya çıkmıştır?
Şeytan, insanların başına ördüğü bu çorabın neticesinde dünya hakimiyetini o insanların vasıtasıyla ele geçirmek istiyor. Bu korkunç küresel imparatorluk, ekonomik yönden ülkeleri çökerterek birer sömürge yaparken bir yandan da tüm dünyadaki insanlara mutluluk ve barış adı altında şeytani zehrini saçmaya devam ediyor.
Hatta bu işin başındaki isim de Maharishi'dir; şeytanın adamı. Onun adı geçiyorsa bilin ki o işte, bir zulmani koku var. Maharishi ve onun kurduğu gruplar "meditasyon" diye bir furyayla insanları akın akın iblise çağırıyorlar. Ama tam iblise yakışacağı gibi bunu çok sinsice yapıyorlar; "Rahatlama" maskesi altında..
"Transandantal meditasyon, yoga" terimlerini gördüğünüz heryerden uzak durmanız konusunda ben sizi uyarayım. Çünkü zamanla şeytanın tesiri altına gireceğiniz, "huzur ve mutluluk" vaadiyle başlanan ama sonu insanları intaharlara kadar sürükleyecek bunalımların yuvasıdır bu tarz yerler.
Bu konu üzerine yazılanları etraflıca araştırdığınızda daha önce meditasyon yapıp Maharishinin bu eğitimi sebebiyle psikolojik zarara uğramış insanların tazminat davalarına siz de rastlarsınız. İşin maddi kaybı bir yana, insanların beynini ele geçiren manen çöküntüye uğratan sinsice bir tuzak bu!!
Bu küresel imparatorluk dünyaya hakim olmak üzere büyük gayretlerin içerisinde. 8 tane uydudan dünyaya yayın yapıyorlar ve insanları bu yalanlara inandırıyorlar. İnsanları şeytanî bir hakimiyet altına almak için el birliğiyle gözümüzün önünde çalışıyorlar. Ve ne kadar sistemli çalıştıklarını gördükçe benim tüylerim ürperiyor!
Dünyanın en zengin insanları bu çetenin içinde. Ve korkunç bir faaliyet, bütün dünyayı hakimiyeti altına almak üzere hareket halinde. Küresel imparatorluğun ilk kralı da Raja Nader Raam'ın (Nadir Raam). Bu isime de dikkat edin. Maharishi ve grubu emirleri altına aldıkları liderlerle dünyayı şeytanî imparatorluğun kölesi haline getirmek niyetinde. Ve bunu da dünyada sulh ve sükûn yoluyla, bir maske altında yapıyorlar, sinsice...
Bütün insanlığı mahvetmek üzere, Şeytanî imparatorluklarını kurmak için korkunç bir tuzak hazırlamışlar. İnsanlar sırf cehaletlerinden ve mutluluğa olan açlıklarından önlerine çikolatalı pasta içinde sunulan bu zehri, "meditasyon, yoga ; rahatlama, aydınlanma"dır diye kapışıyorlar, kendi mahvoluşlarını hazırladıklarını bilmeden.
Eğer bütün bunları başarabilirlerse, şeytanî imparatorluk dünyaya hakim olabilirse, insanlar acıyı o zaman yaşarlar. Ama buna dur diyecek gerçekleri gören birileri elbette olacaktır. İnanıyorum ki onların gerçek yüzünü ortaya çıkaracak, bu zulmani tuzakları, Allah'ın nuruyla bozacak Allah dostlarının "biz buradayız" demesi yakındır.
Ben sizi bu zulmani meditasyon tuzağına ve bu Gizli Dünya Devletinin Para Tuzakları: IMF ve Dünya bankasının sömürge arayışlarıyla daha nice ülkelere vuracakları ekonomik darbelere, para oyunlarına karşı uyarayım.
Gelin, araştıralım ve bu gerçeklerle bilinçlenen, birlik olan bir toplum olup hem kendi ülkemizin, hem de dünya ülkelerinin gerçek aydınlıklara ulaşması için IMF'nin ve IMF gibi İlimunatinin benzer tuzaklarına düşmeyelim..
HaArP isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-30-2011, 21:29   #415
Kullanıcı Adı
HaArP
Standart
1 numaralı hedef o kıskacı kırmak


Hem doğuya, hem batıya 4 mesajımız var.




TRT Haber AÇI Programında Gazeteci Faruk Bilgin, Prof. Dr. Beril Dedoğlu, Prof Dr. Sedat Laçiner, Prof Dr. Gökhan Çetinsaya ve Prof Dr. Vedat Bilgin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tarihi Irak ziyaretini değerlendirdi. Prof. Dr. Sedat Laçiner'in konu hakkındaki tespitleri şöyle:
‘Kandili yok ederseniz iki Kandillik radikal üretirsiniz”
“PKK, Kandil dağında ciddi anlamda izole edilmiş durumda. Eminim ki bugün Türk uçakları Kandil’i yerle bir edecek olsa bile Türkiye’de politika üreticilerinin ortak bir iradesi var artık ve ‘’irade’’ ‘hayır yerle bir etmeyelim’ der. Barzani de Türkiye ne düşünüyorsa aynısını düşünüyor ama bunları deklare edemiyor. Neden Kandil’ i yok etmenin hiçbir yararı yok? Kandil’i yok ederseniz iki Kandillik radikal üretirsiniz. Türkiye bunları bildiği için artık PKK da BDP de zor durumda. O yüzden oturma eylemi yapıyorlar, polise tokat atıyorlar. Polisin de onlara tokat atması bekleniyor fakat polis tokat atmıyor. TC’nin polisi milletvekilini tokatlıyor dedirtmiyor. Tokat yiyor taş yiyor ama ‘hayır bu sefer hata yapmayacağım’ diyor. Aynı şekilde Kuzey Irak’ta da hata yapmıyor. Çok büyük ekonomik ilişkiler var ama bunun ötesinde başka bir durum var ortada. Barzani, Talabani dediğimiz kişiler, Iraklı Kürtler, Şeyh Sait isyanı gibi isyanlar olmasaydı ve imkan olsaydı, bu gün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıydılar. Kuzey Irak’taki Kürtler, Mustafa Kemal hareketine en çok destek veren Osmanlı tebaalarından bir tanesidir. Türkiye’nin parçası olmak için fiili çalışmış yer yer silahlı mücadele bile vermişlerdir. İngilizler bu yüzden bunların yaşadıkları köyleri kasabaları bombalamışlardır.”
Irak ziyaretinde Türkiye’nin neyi amaçladığını ve Suriye – Irak dengelerini yorumlayan Prof. Dr. Dedeoğlu şunları söyledi:
“Başbakan Erdoğan, Irak’daki üç bölgeyi de gezerken yapıcı bir rol oynuyor ‘’Şiiliğin, Sünniliğin, Türkmenliğin hiçbir önemi yok; insan olmanın önemi var ve siyasetimizi bunun üzerine kurduk’’ diyor. Irak konusunda şeffaf bir siyaset uyguladığını hem Iraklılara hem de dünyaya söylüyor; çünkü daha önce Türkiye’nin Irak politikası oldukça karanlıktı, bir sürü el vardı ve yapılanlar dönüp Türkiye’yi de buldu. Bu ziyaretin en önemli tarafı Türkiye siyasetinin şeffaf yüzünün dünyaya ilanıdır. Başbakan Kürdistan bölgesinde ‘’Biz artık burayla olan ilişkimizi PKK terörü üzerinden adlandırmak istemiyoruz’’ demeye çalışıyor. Teröre üzerinden kurulan bir ilişki ne Kürdistan bölgesinin gelişmesine ne de Türkiye’deki Kürt sorunun çözümüne izin veriyor. Eskiden, terör yüzünden Türkiye kaybederken birileri kazanıyordu, bugün Kürdistan bölgesi de kaybediyor.”
“Türkiye Ortadoğu’da İsrail-İran Kıskacını Kırmaya Çalışıyor”

“Irak’daki her gelişmenin Suriye’yi; Suriye’deki her gelişmenin de Irak’ı etkileyeceği bir gerçek. Suriye’de olabilecek değişiklikler Irak’ın Şii bölgesinde ve Sünni bölgesinde değişime yol açar. Suriye’de olanlar ise İran ve İsrail kıskacındaki her toplumu provoke eder. Ve bu kıskaçta hem Irak var hem de Suriye var. Dolayısıyla Türkiye Ortadoğu’da İsrail-İran kıskacını kırmaya çalışıyor. Bu İran’ın geri çekilmesine, İsrail’inde ‘’ehlileşmesine’’ yol açıyor.

“Şiiler 1. Dünya savaşında Osmanlı’nın yanında yer aldı.”
Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Şiilerle tarihsel bağlarımız olduğunu ve Başbakan’ın Şii bölgesini ziyaretinin İran’a da bir mesaj olduğunu ileri sürdü.
“2. Abdülhamit’in Pan-İslamist politikalarına o dönemde Necef ve Kerbela’daki müctehidler de destek verdiler. Trablusgarp savaşında, 1. Dünya Savaşı’nda Şiilerin Osmanlı ordusunda savaşmaları için cihat fetvası yayınladılar. İngilizler Irak’ı işgal etmeye başladıkları zaman bütün Ayetullahlar ve Şii aşiretleri Osmanlı ordusuyla birlikte İngiltere’ye karşı savaştılar. Dolayısıyla bugünkü konjonktürün yanı sıra tarihten gelen bir miras var. Bu yüzden Başbakan’ın Irak ziyaretinde hem dünyaya hem de İran’a bir mesaj var.
HaArP isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-04-2011, 22:41   #416
Kullanıcı Adı
Özgür Çağrı
Standart
‎"Meçhul ve isimsiz biri olarak, dünyada eziyet çekenlerin yanına gidip eziyet ve işkencede onlara ortak olmak istiyorum. Aynı şekilde Afrika devrimcileri saflarında savaşıp şehadet mertebesine ulaşmak da arzularım arasında"

"Gece yarıları yerin ve göğün esrarengiz suskunluklarında, münacat edip yıldızlarla konuşmak ve yavaş yavaş samanyoluna doğru yükselmek istiyorum. Alemde sonsuzlaşmak, varlık aleminin sı*nırlarından geçmek istiyorum."

"Dert ve gamla dolu kalbim Özgür olmak istiyor. Pejmürde ru*hum artık uçmak ve şu kara gurbet beldesinden göçüp gitmek için ridasını, yolculuk vadisine çekmek istiyor. Gönül, varlık yükünden kurtulup, yokluk aleminde sadece Allah'ıyla vahdete ulaşmak derdinde"...

Şehid Dr. Mustafa Çamran
  Alıntı ile Cevapla
Alt 04-05-2011, 01:14   #417
Kullanıcı Adı
HaArP
Standart
‘Kum devrimleri’nin Arap/Ortadoğu politik coğrafyasında yarattığı 'korku'yu anlamak için Suudi Arabistan’a bakmak yeterli…
Ödleri öyle patladı ki, ABD ile didişmeyi dahi göze aldılar…
Bugün size devrimlerin ülkeye sirayet etmemesi için Suudiler’in neler yaptığını, gizli girişim ve operasyonları anlatacağım…
Suud Krallığı için öncelikli bölgeler Yemen ve Bahreyn...
Riyad'ın bu ülkelerdeki muhalefetin arkasında İran’ın durduğuna ilişkin inancı tam…
Anımsanacağı gibi son olaylara kadar Krallığın en büyük derdi, Kral Abdullah’tan sonra tahta kimin geçeceğiydi.. Kral yaşlı ve hasta olduğundan, veliahtlar arasından kimin öne çıkacağı tartışması yaşanıyordu.
Fakat bir başka sorun, sıralı veliahtların da hayli yaşlı olmalarıydı.
Bugün ise genç-yaşlı ayrımı kalmadı.. Ülkede prensler devrimlerin krallık sınırını geçmemesi için el birliği yapmış görünüyor.
Ülkenin Suriye politikalarını Kral Abdullah’ın oğlu Abdulaziz bin Abdullah takip ediyor.. 20 gün kadar evvel Şam’a gitti. Gizli bir seyahat demesek de, 'göze batmamaya çalıştı' diyebiliriz.
Kulağıma gelenleri aktarayım: Burada Beşar Esad’la bir görüşme yapıyor Abdülaziz.. Ondan Tahran’la görüşmesini, İran’ı Körfez’e karışmaması konusunda uyarmasını istiyor…
Bunun üzerine 24 Mart’ta Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim Tahran’a hareket ediyor, mesajı iletiyor. (Suriye’nin kendi dertleri diz boyuyken, Riyad-Tahran arasında mesaj taşıması.. Demek her ikili temasa her 'arabulucu' olmuyor.)
Yemen ve Bahreyn’de kalkışmalar patlak verdiğinde, Tahran’daki Suudi Arabistan Büyükelçiliği ve Meşhed’deki konsolosluğa yönelik-kimi iddialara göre Şii milisler tarafından organize edilen-saldırılar yaşanmıştı…
Ancak İran yönetimi Bahreyn ve Yemen olaylarına destek verdiğini gösteren herhangi bir işaret vermekten hep kaçındı. Riyad ise Tahran desteğinden adı gibi emin.
Özellikle, İran Devrim Muhafızları Pasdaranlar’ın eylemleri desteklediği hatta silahlandırdığı konusunda şüphesi yok. (Garip bir şekilde, Batılı istihbarat servisleri-bu konuda hayli meraklı olmalarına rağmen-İran’ın desteği konusuna iman etmiyorlar!)
Krallığın güvenliği ile ilgili bir mesele olduğunda Prens Bandar’dan söz etmeden geçmek imkansız!
Ulusal Güvenlik Konseyi’nin Başkanı olan Prens Bandan bin Sultan Batı dünyasında, özellikle de ABD’de hayli güçlü ve ilginç bağlara sahip... (Şu kadarını söyleyeyim; Bandar dünyada ABD’nin Saddam Hüseyin’e saldıracağını öğrenin ilk kişiydi. Beyaz Saray’da bizzat Başkan onun kulağına operasyonu dakikasına kadar fısıldadı.)
Bandar’ın bugün Bahreyn'le ilgileniyor.. Buradaki Şii hareketini kontrol etmeye çalışıyor. Suudi Arabistan yönetimi Bahreyn'e 1000 asker sevk ettiği gece, yine kişisel tanışıklığı bulunan ABD Savunma Bakanı Robert Gates’i arayarak durumu anlatan yine o olmuş!
Bu konuşmanın ardından, aslında Bahreyn’e böylesi bir müdehaleden hazzetmeyen Washington’un sessizleştiği söyleniyor. (Washington-Riyad ilişkisi iyi bir dönemden geçmiyor: Kral’ın Bakan Gates ve Dışişleri Bakanı Clinton’un görüşme talebini reddettiği söyleniyor. Elinizde hangi koz bulunursa bulunsun, ABD’nin bu seviyedeki resmi görüşme taleplerini reddetmek her ülke için stres kaynağı olur!)
Krallık açısından bölgesel denklemleri etkileyeceğine inanılan bir başka ülke Mısır.. Prens Bandar bu ülkeye de bir ziyaret yaptı.. Kahire daha kendine gelememiş olsa da, Bahreyn’e asker göndermenin gerekçelerini anlattı…
Ardından, bu önemli, Bandar Çin’e gitti. Mart ayının 19’unda Beijing’de bulunan Prens, hem-dikkat-Çin lideri Hu Jintao ile hem de-bir dikkat daha-Xi Jinping ile görüştü. (Xi Jinping Çin’in yeni patronu olabilir!) Onlara da müdehalenin gerekçelerini izah etti.
Çin tabii Arabistan için önemli.. İran konusunda pozisyonu düşünüldüğünde, Riyad’a anlayış gösterecek bir Bejing politikasının yararı açık.
Yemen’e gelince.. Krallığın Yemen politikasını İçişleri Bakanı Nayef bin Abdülaziz yönlendiriyor. (Neden İçişleri Bakanı? Belki, Ulusal İstihbarat Servisi’nin başında bulunan bir başka Prens, Makrin bin Abdulaziz tarafından desteklendiği için olabilir!. Savunma Bakanı Sultan bin Abdülaziz buna ne der, hep ayrı tartışma konuları ve işte bu yüzden Suudi hanedanının ilişkileri karışık.)
Konumuza dönersek, Yemen lideri Ali Abdullah Salih 22 Mart’ta Dışişleri Bakanı’nı (Ebu Bekir el-Kabri) Suudiler’e yolladı.. Göstericilerle arasında arabulucuk yapmasını istedi. (Zaten Krallık 30 yıldan fazladır yönetimi destekliyor.)
Riyad da, ülkedeki aşiretlerle sahip olduğu bağları kullanarak muhaliflerle ilişki kurdu. Yemen liderinin üvey kardeşi olan, Başkent Sanaa’nın da komutanı General Ali Muhsin el-Ahmer’in de (kısa bir süre önce Salih’i terk etmişti!) bu yaklaşımı desteklediği söyleniyor.. ABD’nin bu yeni duruma nasıl analiz edeceğini göreceğiz...
İşte Suudi Krallığı’nın kapısını kadar gelen devrim mikrobunun önlemek adına kullandığı dezenfeksiyon yöntemleri böyle…
HaArP isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-06-2011, 16:12   #418
Kullanıcı Adı
HaArP
Standart
Tennure pergel, Piramit açılarını ölçebilir mi?



'Model ülke' planı ne kadar daha işleyebilir?..
‘Model’in etki alanını biliyoruz.. Dışişleri Bakanı Davutoğlu yüzölçümünü gayet matematiksel oranlarla anlatmıştı…
"Türkiye’ye pergeli koyup, bin kilometrelik bir daire çizerseniz 20, 3 bin kilometrelik daire çizerseniz 70’den fazla ülke girer"…

Ancak pergeller daire çizerken ne kadar kullanışlıysa, piramit açılarında zorlanabilirler...
Bir "model" ülke, örnek gösterildiği ülkeler o modele ulaşınca ne olur?
Tez şudur ki; pergel daralmaya başlar…
Bunun somut örneğini önce Mısır’da göreceğiz.. Kahire’nin "modelleşme" hızı yükseldikçe, etki alanı artacak, o da daire çizmeye başlayacak!
Kimi teorisyenlere göre, kesişen bu çemberlerden de bir Ortadoğu dengesi üretilebilir.. Örneğin, "Türkiye-Mısır-İran" üçgeni gibi!
Tabii daha önce "hangi İran" sorusunun yanıtlanması gerekiyor.
Tersi de mümkün.. Modeller arttıkça modele ihtiyaç kalmayacak.
Türkiye’nin etki alanı komşulara daralacak.
Para yeni modellere kayacak..
Hepsi tez...
Peki bunlar ne zaman olacak?..
Türkiye'nin iç politik dengelerine etkisi nasıl olacak?
HaArP isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-19-2011, 13:35   #419
Kullanıcı Adı
HaArP
Standart
Arnold Toynbee nin; “Seküler Batı uygarlığının, kendi uydurduğu yalanlar içinde bile tutarlılık sağlayamadığını, çürümüş ve sapkın bir uygarlık olduğunu; bilim, kültür ve düşüncede yaptığı atılımlara rağmen, aslında insan soyunu ve gezegenimizin geleceğini bile yok edebilecek bir kaba kuvvet mekanizmasına dayandığını” “100 yıl içinde İslam ın, dünyanın geleceğini belirleyebilecek yegane aktör konumuna yükseleceği” basireti ile netice “ Sizler, gerçek hüviyetinize döndüğünüz an Avrupa nın refahı ve medeniyeti yıkılır (Prof.Dr.Neumark.) neş et ediyor vesselam.
HaArP isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-19-2011, 20:08   #420
Kullanıcı Adı
Kur'ânTalebesi
Standart
Belki küfür karanlığından kurtulmuştur, ama insanımız tembelliğin karanlığı içinde yüzmektedir. İnsanımız iman zayıflığnın işareti olan sorumsuzluğun ve vurdumduymazlığın karanlğında yüzmektedir. İnsanımız dedikodunun, kötümserliğin, beğenmemenin karanlığında yüzmektedir.
| Yaşar Kaplan – Kalem ve Kelepçe
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
bugün, bölüm, bölümler, etkileyen, hayat, hayatınızı, okuduklarınızda


Konuyu Toplam 5 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 5 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi