Dikkat... Kaş yapalım derken göz çıkarmayalım! - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

**birisi01** · 07-25-2010, 13:52

Sevgili okuyucular;
Bugün siyasetten uzak, bambaşka bir konu üzerinde durmak istiyorum.
Bilindiği gibi Sultan II. Mahmud Han Türbesi, İstanbul Sultanahmet’te Divanyolu üzerindedir. Bu türbede tam üç tane padişah medfundur. İsimleri sırasıyla şöyledir:
Sultan II. Mahmud Han (1785-1839).
Sultan Abdülaziz Han (1830-1876). Sultan II. Mahmud Han’ın oğludur.
Sultan II. Abdülhamid Han (1842-1918). Sultan I. Abdülmecid Han’ın oğlu, Sultan II. Mahmud Han’ın torunu, Sultan Abdülaziz Han’ın yeğenidir.
Bugünkü yazımıza konu olan II. Mahmud Han Türbesinin haziresinde, Osmanlı Hanedanı mensubu birçok kişinin daha mezarı bulunuyor. Son olarak 17 Temmuz 2010 günü, Abdülhamid Han’ın hayattaki son erkek torunu (Ayşe Hamide Sultan’ın oğlu) olan Sultanzade Osman Nami Efendi (Doğum tarihi 1918) buraya defnedildi. 23 Eylül 2009 tarihinde vefat eden Abdülhamid Han’ın hayattaki en yaşlı torunu Osman Ertuğrul Efendi de, buraya defnedilmişti. (Abdülhamid Han’ın halen hayatta olan tek torunu, 1925 doğumlu Safvet Neslişah Sultandır...)
Bu ansiklopedik bilgiden sonra sadede gelelim: İki gün önce yolum o tarafa düştü. II. Mahmud Han’ın türbesi önünde fatiha okumak için durduğumda, beni hayrete düşüren bir durumla karşılaştım. Türbenin Güneydoğu tarafında, kaldırım zemini üzerinde, buzlu camdan yapılmış bir tanıtım levhası vardı. Türbe hakkında kısa bilgi veriyordu ve detaylı malumat için yönlendirme yapıyordu... Yerde ve gelen geçenin ayağına çarpan bu gereksiz tanıtım levhasında, ‘Mahmud’ ismi yazılı.
Herkesçe malum olduğu üzere, Peygamber Efendimiz’in (aleyhisselam) en efdal dört isminden biri de ‘Mahmud’dur. (Diğer üçü Muhammed, Mustafa ve Ahmed’dir.) ‘Hamîd’ ise, Cenab-ı Hakk’ın doksan dokuz ismindendir (Esma -i Hüsnâ).
Peygamber efendimizin mübarek isimlerinden birinin ayaklar altında kalması, dinimizin edep, adap ve erkanına asla uygun değildir. Yine herkesçe bilindiği üzere, dinimizde mübarek isim ve kavramlara hürmet göstermek esastır. Osmanlı Devleti’nin banisi olan Osman Gazi, Mushaf-ı şerifin bulunduğu odada yatmayı edebe mugayir bulduğu için, sabaha kadar uyumamıştır... O ve onun torunları, altı yüz küsur sene boyunca, hep “İ’lây-ı kelimetullah” -Allah’ın ismini ve dinini yüceltmek- için mücadele etmiştir.
Evliyanın büyüklerinden olan Bişr-i Hafî (kuddise sirruh), gençliğinde ayyaş bir yaşantıya sahip iken, “Allah” lafzının yazılı olduğu bir kâğıt parçasını; “Lafza-i Celâl”e hürmeten, yerden kaldırıp diliyle çamurunu temizlediği ve onu evinin baş köşesinde, yüksek bir yere yerleştirdiği içindir ki, hayatının seyri değişmiş, neticede asırlardır ismi hep hürmetle anılan bir büyük zat olma nimetine kavuşmuştur...
Evet, bunlar bu mevzuda sadece iki örnek. Meraklı olanlar, teferruatını muteber din kitaplarında bulabilir.
İmdi buradan bütün ilgili ve yetkililere, yani Vakıflar İdaresinden Valiliğe, Belediyeden Kültür ve Turizm Bakanlığına kadar; herkese ve her makama arzımız şudur ki, mübarek ve muhterem isimlerin ayak altında olması, asla doğru değildir. Lütfen bu konuda gereken dikkat ve hassasiyeti gösterelim. Kaş yapalım derken göz çıkarmayalım!.. İlle de tanıtım levhası konulacaksa, ayaklar altında dürtüklenecek biçimde değil, göz hizasında bir yere konulmalı. Zaten iç kısımda türbe ile ilgili tanıtım levhası da mevcut...
Ne olur, bu sakil yanlışlığı ortadan kaldıralım. Bu konunun takipçisi olacağım!

Noktalar
İsmail Kapan
Türkiye Gazetesi

07-25-2010, 13:52	#1
Kullanıcı Adı birisi01	Dikkat... Kaş yapalım derken göz çıkarmayalım! Sevgili okuyucular; Bugün siyasetten uzak, bambaşka bir konu üzerinde durmak istiyorum. Bilindiği gibi Sultan II. Mahmud Han Türbesi, İstanbul Sultanahmet’te Divanyolu üzerindedir. Bu türbede tam üç tane padişah medfundur. İsimleri sırasıyla şöyledir: Sultan II. Mahmud Han (1785-1839). Sultan Abdülaziz Han (1830-1876). Sultan II. Mahmud Han’ın oğludur. Sultan II. Abdülhamid Han (1842-1918). Sultan I. Abdülmecid Han’ın oğlu, Sultan II. Mahmud Han’ın torunu, Sultan Abdülaziz Han’ın yeğenidir. Bugünkü yazımıza konu olan II. Mahmud Han Türbesinin haziresinde, Osmanlı Hanedanı mensubu birçok kişinin daha mezarı bulunuyor. Son olarak 17 Temmuz 2010 günü, Abdülhamid Han’ın hayattaki son erkek torunu (Ayşe Hamide Sultan’ın oğlu) olan Sultanzade Osman Nami Efendi (Doğum tarihi 1918) buraya defnedildi. 23 Eylül 2009 tarihinde vefat eden Abdülhamid Han’ın hayattaki en yaşlı torunu Osman Ertuğrul Efendi de, buraya defnedilmişti. (Abdülhamid Han’ın halen hayatta olan tek torunu, 1925 doğumlu Safvet Neslişah Sultandır...) Bu ansiklopedik bilgiden sonra sadede gelelim: İki gün önce yolum o tarafa düştü. II. Mahmud Han’ın türbesi önünde fatiha okumak için durduğumda, beni hayrete düşüren bir durumla karşılaştım. Türbenin Güneydoğu tarafında, kaldırım zemini üzerinde, buzlu camdan yapılmış bir tanıtım levhası vardı. Türbe hakkında kısa bilgi veriyordu ve detaylı malumat için yönlendirme yapıyordu... Yerde ve gelen geçenin ayağına çarpan bu gereksiz tanıtım levhasında, ‘Mahmud’ ismi yazılı. Herkesçe malum olduğu üzere, Peygamber Efendimiz’in (aleyhisselam) en efdal dört isminden biri de ‘Mahmud’dur. (Diğer üçü Muhammed, Mustafa ve Ahmed’dir.) ‘Hamîd’ ise, Cenab-ı Hakk’ın doksan dokuz ismindendir (Esma -i Hüsnâ). Peygamber efendimizin mübarek isimlerinden birinin ayaklar altında kalması, dinimizin edep, adap ve erkanına asla uygun değildir. Yine herkesçe bilindiği üzere, dinimizde mübarek isim ve kavramlara hürmet göstermek esastır. Osmanlı Devleti’nin banisi olan Osman Gazi, Mushaf-ı şerifin bulunduğu odada yatmayı edebe mugayir bulduğu için, sabaha kadar uyumamıştır... O ve onun torunları, altı yüz küsur sene boyunca, hep “İ’lây-ı kelimetullah” -Allah’ın ismini ve dinini yüceltmek- için mücadele etmiştir. Evliyanın büyüklerinden olan Bişr-i Hafî (kuddise sirruh), gençliğinde ayyaş bir yaşantıya sahip iken, “Allah” lafzının yazılı olduğu bir kâğıt parçasını; “Lafza-i Celâl”e hürmeten, yerden kaldırıp diliyle çamurunu temizlediği ve onu evinin baş köşesinde, yüksek bir yere yerleştirdiği içindir ki, hayatının seyri değişmiş, neticede asırlardır ismi hep hürmetle anılan bir büyük zat olma nimetine kavuşmuştur... Evet, bunlar bu mevzuda sadece iki örnek. Meraklı olanlar, teferruatını muteber din kitaplarında bulabilir. İmdi buradan bütün ilgili ve yetkililere, yani Vakıflar İdaresinden Valiliğe, Belediyeden Kültür ve Turizm Bakanlığına kadar; herkese ve her makama arzımız şudur ki, mübarek ve muhterem isimlerin ayak altında olması, asla doğru değildir. Lütfen bu konuda gereken dikkat ve hassasiyeti gösterelim. Kaş yapalım derken göz çıkarmayalım!.. İlle de tanıtım levhası konulacaksa, ayaklar altında dürtüklenecek biçimde değil, göz hizasında bir yere konulmalı. Zaten iç kısımda türbe ile ilgili tanıtım levhası da mevcut... Ne olur, bu sakil yanlışlığı ortadan kaldıralım. Bu konunun takipçisi olacağım! Noktalar İsmail Kapan Türkiye Gazetesi

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)