![]() |
#1 |
![]() Dindarlık sadece giyimle olmaz ![]() 'Giyimin İslami olmasının, dindarlık anlamı taşıdığını düşünmüyorum. Hiç, din ve islamla bağdaşmayan şeyler de var.' diyen Emrullah Hatipoğlu 'Bu yozlaşmadır.' diye konuştu. KÜBRA & BÜŞRA İLE İKİDE BİR Emrullah Hatipoğlu, binlerce turistin ve bir çok uluslararası devlet büğünün ilk uğrak yerlerinden olan Sultanahmet Camii'nin 32 yıldır imamlığını yapıyor. O buradaki herkese nasip olmayan konumunu 'Allahın lutfu' olarak tanımlıyor. Camiye girişimizde bizi büyük bir kalabalık karşılıyor. O kalabalığı yararak Emrullah Bey'in odasına doğru yürüyoruz. Emrullah Hatipoğlu sarıksız ve cübbesiz haliyle karşımızda. Hep sarıklı ve cübbeli görüntüsüne alıştığımız için sivil haline bir müddet alışamadık. Bizi buyur ettikten sonra 'Sarık ve cübbemi giyeyim mi?' diye sordu. Bizde 'nasıl rahat ediyorsanız?' dedik. Sarığını ve cübbesini de giyince imam kimliği ağır bastı ve az önce konuştuğumuz kişi gitti yerine 'imam' Emrullah Hatipoğlu geldi. Nedendir bilinmez ama hepimizin kafasında belli bir imam profili var. Sakallı, başını önüne eğerek konuşan, arada bir sesi alçalıp yükselen bir imam modeli. Emrullah bey bu tarifin tümüne uyan bir imam. Onu diğerlerinden farklı kılan; bilgisi, turistlerde tanık olduğu değişim, nerede olduğunu, sorumluluklarını iyi bilen biri oluşu, Obama, Clinton, Papa, Bush gibi isimleri ağırlamış olması. İmamlığını yaptığınız cami bir mahalle camisi değil. Sultanahmet göz önünde olan bir camii. 32 yıl Sultanahmet Camii'nin imamı olmak için hangi özelliklere sahip olmak gerekiyor? Allah'ın lûtfu. Çünkü herkes aynı okulları okuyor ve hafız olabiliyor. Bu sadece tek bir kişiye özgü değil başkaları da yapabilir. Benden daha birikimli imamlar olabilir. O zaman neden siz? Belli başlı kurallar var. Bunun için bir takım eğitimlerden geçmeniz gerekiyor. Ama herşeyden önce bu benim için Allah'ın bir lûtfu, buna şükrediyorum. Yoksa Diyanet teşkilatımızda gönlünden Sultanahmet Camii'nin imamlığını geçiren çok insan vardır. Başimam olmanın ayrıcalıkları var mı? İnşaallah, Allah katında ayrıcalıklı bir yeri vardır. Ama maaş cetvelimdeki yerini soruyorsanız; herhangi bir camii imamından bir farkı yok. Zaten buna takılıp kalamazsınız. Çünkü parayla değerlendirilemeyecek büyük avantaja sahipsiniz. Hz. Peygamberin mihrabında bir bakıma vekili konumundasınız. Sultanahmet Camii'nin diğerlerine nazaran ayrıcalıkları var mı peki? Müslümanlar tarafından en çok ziyaretçisi olan yer Mekke'deki Kabe'dir. Sonra Medine'deki Mescid-i Nebevi gelir. Bu çerçevede baktığımız zaman hemen arkasından gelecek camilerden biri Sultanahmet Camii'dir. Aslında İslam'da tek bir ibadethane yüceltilmez… Efendimiz, yeryüzü bana mescid kılındı diyor. Orada sadece cami değil bütün maabetleri kastediyor. Bütün yeryüzü mescid hükmündedir. Yani?… Ama camilerinde toplumun merkezi olma özelliği var. Camiler sadece ibadethane değil, aynı zamanda eğitim kurumudur. Hayat merkezidir. Caminin hemen yanında medreseler vardır. Yeryüzü ibadetgah ama camiler de toplumun merkezleri. Sosyal yapının tek vücuda dönüşmesi. 32 yıldır vaaz veriyorsunuz. Bunlar her yıl değişiyor mu? Değişiklikler her zaman oluyor. Hergün bir tuğla üzerine koyuyorsunuz. Peygamberimiz; 'iki günü eşit olan ziyandadır' diyor. Buna bakarak değişiyorsunuz. Bulunduğunuz yerin sorumluluğunun idraki içinde hareket etmelisiniz. İsteseniz de istemeseniz de sarık ve cübbe ile bir dini sembolize ediyorsunuz. Toplumun imam algısı vardır. Söylediği önemsenir, saygı duyulur. O algının baskısını hissediyor musunuz? Özel bir gayret sarf etmiyorum. Ama kimi ve neyi temsil ettiğiniz çok önemli. Herşeyden önce Müslümansınız. Onun üzerinize yüklediği bir sorumluluk var. Bu sorumluluğun getirdiği bir disiplinle yaşamanız lazım. Peygamber Efendimiz veda hutbesinde; 'size iki şey bırakıyorum biri Kur'an diğeri Sünnet'. Onlara sarıldığınızda ebediyete kadar haktan sapmazsınız' diyor. Resullah makamında olacaksınız da davranışlarınızı kitaba göre kontrol etmeyeceksiniz, bu mümkün değil. Zor… Zor ama zor olduğu kadar da şerefli. Beklentiler içindeki halkın size saygısı, verdiği değer parayla satın alınacak birşey değil. Herkesin bakışları üzerinizde o zaman rastgele hareket edemezsiniz. Uyarı geliyor mu? Gelmesine gerek yok. Siz kendinizi uyarıyorsunuz. Çünkü haddini bilen de bilmeyen de konuşuyor zaten. Herkes sizi tasvip etmek zorunda değil. Benim görüşlerimden rahatsızlık duyanlar olacaktır. 'İmam ama nasıl davranıyor' diye size çıkışanlar oluyor mu? Sizi görenlere karşı 'bu o muydu' gibi şüphelere vesile olacak davranışlarda bulunduysanız size çok daha farklı bakarlar. Bu insan Resullullah'ı temsil makamındadır, yaptığı şeylere bak' diyen de olabilir. Bu imaj meselesi. Hangisi daha zor cami imamı olmak mı, yoksa Sultanahmet Camii imamı olmak mı? Mahallede sizi yakın çevrenizden tanıyan insanlar daha çoktur. Ama Sultanahmet'te sizi sadece burada tanırlar. Bazen mahalle daha zor olabilir. Çünkü aile yapınız ve çocuklarınızın yaşayışı var. Çocuklarınız dine ters bir yaşayış içindeyse faturayı imama keserler. Ama Sultanahmet'te beni sokakta görse tanımayacak çok insan vardır. Buradaki insanlar benim özel durumumu bilmezler. İmamlarla biraraya geldiğinizde ortak sorunlardan bahsediyor musunuz? Biz mevcut hal ne olursa olsun mihrabı seçtik. Sorun var mı?… İşin ekonomik boyutu var. 'Bu maaşla bu iş olur mu' diye yaklaşanlar var. Ama işin esasına baktığınızda eğer o mihrab Resulullah'ın ise peygamberlerin ortak bir özelliği var. Allah'ın kendileri vasıtasıyla insanlara duyurmak istediği mesajını değer karşılığı duyurmama, bedel karşılığı tebliğ yapmama gibi özellikleri var. İşin özü bu olunca, ekonomik sıkıntılarınız olsa da bunu ana bir mesele olarak söylemeniz ne kadar doğru olur? Siz hangisini tercih ediyorsunuz? Biz hangi durumda olursak olalım bu görevi yapmak zorundayız. Mihrabı hiç bir şeye değişmemek lazım. Din görevlileri tarafından kurulmuş sendikalar niye var? İhtiyaçtan kaynaklandı. Eksikler karşısında iyileştirmeler olması için.. Hz. Peygamber; 'alın teri kurumadan işçilerinizin hakkını verin diyor' Bu anlayışta olunursa sendikaya gerek var mı? Bir de tabii imtihan var. Allah; 'sizi hayırla da şerle de deneriz' diyor. Bu da farklı bir yaklaşım. Bir imamın bir günü nasıl geçer? Hayatımızı beş vakit namazın üzerinden yaşıyoruz. Yaz, kış, güz ve ilk baharda günlerin uzaması kısalması sözkonusu. Geceler kısaldığında sabah namazı daha erken okunuyor. Bu mevsimde orucu yaklaşık 17 saat tutuyoruz. Kışın gündüzleri kısa, geceleri uzundur. Bir imamın görevi de buna göredir. Kısa gecelerde çok erken camiye gelecek, camiyi açacak ve imsakla birlikte ezan okuyacak. Buradan başlayarak, teravih namazı bitene kadar görevi bitmiyor. Çok uzun bir zaman. Evet. Ne zaman dinleniyorsunuz? Vakit araları oluyor. O zaman biraz istirahat eder. Ayrıca okur çünkü imam kendini yetiştirmelidir. Bizim camimiz saat sekiz buçuk gibi açılıyor. Sadece bir ara temizlik yapılması için kapanıyor. Bunun dışında Sultanahmet Camii'ne özel ziyaretçiler geliyor. Mesela; devlet misafirleri geliyor onları biz karşılıyoruz. Devlet misafirleri ağırlarken ön hazırlık yapıyor musunuz? Artık alıştık. Bizim ön hazırlığımız namazdan önceki abdesttir. Heyecanlanıyor musunuz peki? Hayır. Rutin oluyor artık. Obama, Clinton, Bush ve Papa geldi. En çok hangisinden etkilendiniz? Bizde etkilenme gibi bir durum olmaz. Hangisi daha bilinçli veya saygılıydı? Hepsi saygı duyuyor. Buraya gelen insanlar nereye geldiğini biliyor. Günler öncesinden bunun hazırlığını yapıyorlar. Ne zaman gelecek, nereden camiye giriş yapacak ? bütün bunların ön hazırlıklarını yapıyorlar. Etkilenip tekrar ziyarete gelenler oluyor mu? Başkan Bush döneminde olmuştu. Bir gün onu bir gruba camiyi anlatırken gördüm. Yaklaştım 'Hoşgeldiniz' dedim ve camimizi anlattığı için teşekkür ettim. Dedi ki; 'Ben arkadaşlarıma İstanbul'a gelip de Sultanahmet'i görmemenin büyük eksiklik olacağını söyledim, onlar da geldiler şimdi camiyi anlatıyorum' dedi. Kimi mimari yapısına ve dış görünüşüne hayran olabiliyor. Bu Sultanahmet Camii'nin ruhundan mı kaynaklarıyor? Sultanahmet Camii'nin üzerinde Allah'ın lûtufları çok. Onlardan biri de dünyanın en çok ziyaretçisi bulunan bir camii olması. Sultanahmet Camii'nin kendine ait bir aurası var mı? Yani buraya Hıristiyan gelip, Müslüman çıkan oluyor mu? Öyle değil ama mesela; İstanbul'a biri geldi ve oteldeki ilk gecesinde güzel bir sesle uyandı. O sesin geldiği yere gitmesini içinden birşey ona emretti. Gitti ve camiye girdi baktı bir kısmı oturuyor bir kısmı yatıp kalkıyor. O topluluğun yaptığı hareketleri yaparak o da Müslüman oldu. Bütün bunlar ezanın anlamını bile bilmeyen Amerikalı bir ailenin başına geldi. Düşünün bu yalnızca ezanın etkisi… Siz birebir turistlerle görüşüyor musunuz? Endişe edilen ve dillerde dolaşan şeyleri soruyorlar. Ne onlar? İslam aleyhinde 11 Eylül'ü ve batıdaki terörü tabi. Doğrudan değil belki ama onun etkisiyle sorular gelebiliyor. Mesela; 'Teröre karşı islamın yaklaşımı nedir?' diyebiliyor. Sakallı gördükleri birisine 'Usame Bin Ladin' olarak bakabiliyorlar. Dahası potansiyel bir terörist gibi algılayabiliyorlar. Bir de buraya gelen insanlar, anlatılanların ne kadarı doğru diye gelip bize soruyorlar. Sultanahmet Camii aynı zamanda turistik bir mekan. Bir ibadethanenin böyle bir misyon taşıması maneviyatı aşındırıyor mu? Sultanahmet Camii'ne gelen mutlaka manevi birşeyler alarak gidiyor. Buraya gelip de boş dönen olduğunu zannetmiyorum. Cami duvarındaki süslemeleri gördüğü zaman adeta büyüleniyor. İspanya, İtalya, Almanya'dan gelen öyle ziyaretçiler var ki… Mesela; cami duvarına yaslanmış bir Alman hanım öylesine ağlıyor ki gözleri kızarmıştı. O kadını camiye getiren rehber; 'o bir Alman ve ateist buradan öyle bir etkilendi ki bana; 'bir hafta sonra beni tekrar o camiye götür' dedi. Peki maneviyat açlığı neden kaynaklanıyor? Batı insanların dış ihtiyaçlarını gidererek insana karşı görevini yaptığını sandı. Ama asıl iç dünyasını keşfedemedi. O fıtrattan gelen bir ihtiyaçtır. O hanım bunu hissetti. Bize düşen, rehbersen bu hissettiği şeyin Allah'ın dini olduğunu ona birşekilde duyurmak. Hükümetler memleketi dindarlaştıramaz Sultanahmet gibi interaktif bir caminin nasıl bir cemaat profili var? Geçmişte bir ayağı mezarda diye tabir edilen yaşlılar camilere gelirdi. Devletin desteklediği İmam Hatip Okulları, Kur'an Kursları ve İlahiyat Fakülteleri sayesinde cemaatlerde de gelişmeler oldu. Cemaat buna bağlı olarak artık daha genç. Yaşlılar azınlıkta kaldı. Onların yerini çocukları, torunları aldı. Siz bir çok hükümet gördünüz. Şu anki hükümet ile beraber camaatinize baktığınızda muhafazakarlaşma görüyor musunuz? Bu din hiç kimsenin tekelinde değil. Filan gelir dindarlık daha artar veya azalır gibi bir durum yok. Dindarlık fıtrattan gelen birşey. Bu bastırılabilir belki ama kaybolmaz. Bazı engeller çıkabilir. Taş çıkar yönünü değiştirir ama yine devam eder. Siz beton örsenizde, o betonu deler yine geçer. Çünkü din itiraz edilmez bir insan ihtiyacıdır. Azalıp çoğalma olmuyor yani… Asıl anormal olan bunları inkar etmektir. İnsan olacak, Allah onu kendisini tanısın ve kulluk etsin diye yaratmış olacak ve din diye birşey olmayacak. Bu mümkün değil. Hatta engel çıkarmanız onu daha da güçlendirir. Hükümetin başında görev yapan kişi yüzünden memleket dindarlaşmaz. Örtünme arttı diyorlar… Ben giyimin İslami olmasının, dindarlık anlamı taşıdığını düşünmüyorum. Çünkü hiç din ve islamla bağdaşmayan şeyler de var. Bu dindarlaşma değil, korkunç bir yozlaşmadır. Beşvakit namazı kılanların sayısı artıyor mu yoksa azalıyor mu, buna bakmanız gerekir. Ramazan ayı geldi. Oruç tutanlar olacak ama aynı oruç tutanlar beş vakit namaz kılacaklar mı? Biz belli maddelere bakarak değerlendirme yapamayız. Siz dindarlığı nasıl algılıyorsunuz? Değerlerdir. Allah'ın kitabıyla gelen Hz. peygamberle temsil edilen değerler. Hayatın bütünü içinde ne kadar uyuyoruz? Yoksa namaz kılabilir kişi, ama davranışları namaza uygun olmayabilir. Mesela; aynı insan zekat veriyor mu? Hz. peygamber diyor ki; 'yalanı ve yalana dayalı işi kişi terk etmedikçe Allah onun oruç ibadetine değer vermez.' Müslümanın bir ahlak yapısı vardır. Bir adam sözlerinde ve davranışlarında İslam'ın ondan istediği şeyleri yapmıyorsa sadece bir iki maddeyi yerine getiriyorsa buna dindarlaşma artıyor diye mi bakacağız? Halkın beklentisine göre imam olunmaz Resim yapan, sinemayla ilgilenen yeni nesil modern imamlar var… Peygamberimizi örnek aldığımıza göre, Hz. Peygamber bu çağda olsaydı nasıl davranırdı? diye sormak lazım. Eğer onun davranışı 'şöyle olurdu' diyebileceğimiz bir sözümüz varsa ve bir sınır belirleyeceksek ona göre konuşalım. Beklentilere göre bir imam imajı var. Halkın görmek istediği imamlar var diyorsunuz… İnsanların beklentileri var. Muhitine göre bile değişir. O bölgede oturanlara göre imamın nasıl olmasını istiyorlar? Onlara soracaksınız. Ben birilerine göre imam olursam esastan zaman içinde uzaklaşabilirim. Ben Hz. Peygambere kıyas edilerek, onu ne kadar temsil edebiliyorum. Önemli olan bu. Peki mûsıki? Din de mûsıkinin yeri ne kadarsa bunu herkesin yapma hakkı vardır. Eğer imamsa ve Kur'an ı güzel bir sesle okumasını sağlayacaksa o mûsıki eğitimi alabilir. Ama Kur'an-ı Kerim'i mûsıkinin bazı kurallarına göre okursa ve Kur'an'daki tecvit kurallarını çiğnerse o niyet aslından çıkar. Kur'an ve sünnetin dışına çıkmadan yapılması gerekir. Hz. Peygamber bütün insanlığın özellikle imamların örnek alacağı biriydi. O ne yapardı? sonusunu sorup yapmak gerekiyor. Beyoğlu Müftüsü İhsan Özkes CHP'den adaylığını koydu. İmamlar neden soldan siyasete giriyorlar sizce? Onlar şahısların kendi tercihleri. Temel değerlerimizi başta söyledik. Bizim bütün davranışlarımız Kur'an-ı Kerim'e ve onun ruhuna uygun olmak zorunda. Alimler Peygamberlerin varisidirler. O varis olma liyakatını kazanmış olanların çizgisinden yürüyor mu yürümüyor mu, esas olan odur. Yenişafak pazar
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|