![]() |
#201 |
![]() HUTBE:
Hitâbe, nutuk, konuşma, vâz. Cumâ namazlarından evvel, bayram namazlarından sonra hatîbin (imâmın) minber denilen yüksekçe yerde cemâate karşı okuduğu Allahü teâlâya hamd, Resûlullah'a salât ve selâm ve mü'minlere nasihat ve duâdan ibâret bir ibâdet. İbâdet, emirleri yapmak demektir. Kur'ân-ı kerîmi ve hutbeyi okumak ibâdettir. (Seyyid Abdülhakîm Efendi) Cumâ ve bayramda hutbeyi kısa okumak sünnettir. (Tahtâvî) Hutbede dört büyük halîfenin (hazret-i Ebû Bekr, Ömer, Osman, Ali (radıyallahü anhüm) adını yüksek sesle söylemek Ehl-i sünnet olmanın alâmetidir (işâretidir). (Ahmed Fârûkî) Hutbe okunurken yer değiştirmek, yanındakilere sıkıntı vermek haramdır. (İbn-i Âbidîn) Hazret-i Ömer'in bir hutbesi şöyledir: Ey insanlar! Kur'ân-ı kerîmi öğreniniz. O'nunla amel ediniz (emir ve yasaklarına uyunuz). (İbn-i Abdi Rabbih) Ömer bin Abdülazîz'in ilk hutbesi: Ey insanlar!İçinizi (kalbinizi) düzeltiniz ki, dışınız da (işleriniz de) düzelsin. Âhiretinizi iyi yapın ki, dünyânız da iyi olsun. (İbn-i Abdi Rabbih) Kudüs'ün fethinde büyük âlim İbn-i Zekî'nin hutbesi şöyledir: Ey cemâat!Allahü teâlânın dînine yardım ediniz. Bu yoldaki hizmeti fırsat biliniz. Şunu iyi biliniz ki, işler netîcelerine göre kıymet kazanır. Allahü teâlâ, emirlerine ve yasaklarına uyma husûsunda bize ve size yardım eylesin. Allahü teâlâ size yardım ederse sizi kim yenebilir. Eğer size yardım etmez, yalnız bırakırsa, size yardıma kimin gücü yetebilir? (İbn-i Receb) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#202 |
![]() HUY:
Mîzâc, tabiat, ahlâk. İbâdetleri az olan bir kul, iyi huyu ile kıyâmette yüksek derecelere kavuşur. Bir kulun ibâdetleri çok olsa da, kötü huyu, onu Cehennem'in dibine götürür; bâzen küfre götürür. (Hadîs-i şerîf-Berîka) İy huyları tamamlamak, yerleştirmek için gönderildim. (Hadîs-i şerîf-Berîka) Sıcak su buzu erittiği gibi, iyi huy da hatâları eritir. Sirke balı bozduğu gibi, kötü huy, hayrâtı ve hasenâtı (iyilikleri) yok eder. (Hadîs-i şerîf-Berîka) Ey oğlum! Kötü huydan, gönül dağınıklığından sakın, sabırsız olma. Yoksa arkadaş bulamazsın. İşini severek yap, sıkıntılara katlan. Bütün insanlara karşı iyi huylu ol. Çünkü insanlara karşı iyi huylu olan ve onlara güler yüz göstereni herkes sever. (Lokman Hakîm) Muhammed aleyhisselâm, gâyet güzel huylu, güzel yüzlü, kibâr tavırlı ve çok dürüst bir zât idi. Dâimâ hiddet ve şiddetten kaçmış, hiçbir zaman zulüm yapmamıştır. Müslümanların dâimâ iyi huylu, güler yüzlü olmasını istemiş, Cennet'e iyi huy ve sabır ile gidileceğini bildirmiştir. (Muhammed Rebhâmî) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#203 |
![]() HUYELÂ:
Harbde düşmana karşı tekebbür etmek (büyüklenmek, üstün görünmek), kibirlenmek. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#204 |
![]() HUZÛR:
1. Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyin kalbde bulunmaması. Peygamber efendimizin bildirdiği âyet-i kerîmeleri ve duâları, belli vakitlerinde okumalıdır. Bunlar ve nâfile namazlar, ihlâs ile, kalb huzûru ile okunmazsa, sahîh olmazlar, faydaları dokunmazlar. (Abdullah-ı Dehlevî) 2. Nezd, yan. Bir mü'minin kabrini ziyâret eyleyen, Hak teâlâ huzûrunda nâfile bir hacdan ziyâde (fazla) sevâba nâil olur (kavuşur). (Hadîs-i şerîf-Ey Oğul İlmihâli) Büyüklerin huzûru, sohbeti ile şereflenmeyen zavallıların hâli harâbdır. (İmâm-ı Rabbânî) Yüzüm yok huzûra çıkam yâ Rabî! Neler etti bana bu nefs-i denî. (M. Sıddîk Gümüş) 3. Rahat, gönül ferahlığı seâdet. Şeytanın hîlelerinden dördüncüsü, şimdi dünyâyı kazanmak için çalış da, râhata kavuş, o zaman rahat rahat, huzûr içinde ibâdet edersin diyerek ibâdete mâni olur. Buna cevâb olarak, ecel benim elimde değildir. Herkesin ömrünü Allahü teâlâ ezelde taktir etmiştir.Belki yakında ölürüm. İbâdet vazîfelerini vaktinde yapmalıyım, demelidir. (Hâdimî) Allah korkusu ve Allah sevgisi insanları seâdet ve huzûra kavuşturan iki kanat gibidir. (Mustafa Sabri Efendi) Huzûr-ı İlâhî: Allahü teâlânın nezdi. Huzûr-ı ilâhîde bulunan meleklere Mukarrebîn denir. (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#205 |
![]() HÜCRE-İ SEÂDET:
Medîne-i münevverede Mescid-i Nebevî içinde Peygamber efendimizin mübârek kabirlerinin bulunduğu oda. Peygamber efendimizin sağlığında burası, hanımlarından hazret-i Âişe vâlidemizin odasıydı. Peygamberimiz burada vefât etti. "Peygamberler vefât ettikleri yere defnolunurlar" hadîs-i şerîfi gereğince, buraya defnedildi. İslâm târihindeki ilk türbe olan Hücre-i Seâdet'in üzeri yeşil bir kubbeyle örtülüdür. Hücre-i seâdet, Peygamber efendimizin Medîne'deki mescidinin kıble duvarının doğu köşesine yakın olup, mihrâbda kıbleye dönen kimsenin sol tarafına düşer. Minber ise, sağ taraftadır. Hücre-i Seâdet ile minber arasına Ravda-i mütahhera (Cennet bahçesi) denir. (Eyyûb Sabri Paşa) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#206 |
![]() HÜKM (Hüküm):
Bir dâvâ, bir mes'ele, bir kişi hakkında verilen karar, emir. Allahü teâlânın mü'minler hakkındaki hükmüne hayret ettim. Ona genişlik taktîr eder ve kulu buna râzı olursa, kulun hakkında hayırlı olur. Şâyet darlık ile hükmeder de yine kulu buna râzı olursa, bu da hakkında hayırlıdır. (Hadîs-i şerîf-Sahîh-i Müslim) Hükm-i Küllî: Allahü teâlâya âit hüküm, emir. Allahü teâlâ bir kul için bir şeye hüküm verdi mi, artık hükm-i küllîyi hiç kimse önleyemez. (Hadîs-i şerîf-Râmûz-ul-Ehâdîs) Hükm-i Müleffak: Helâl ve haram, emir ve yasak, ibâdet ve tâatte, belli bir mezhebin hükümlerine uymayıp, birkaç mezhebin hükümlerini karıştırarak kolayına geleni seçtiği hüküm. (Bkz. Telfîk) Dört mezheb âlimleri, hükm-i müleffak bâtıldır geçersizdir, buyurdular. (İbn-i Âbidîn) Hükmî Temizlik: Kadının âdet bitiminden îtibâren on beş gün içinde kan gördüğü halde temiz kabûl edilmesi. Bu on beş gün içinde kan görülen bu kan fâsid kan yâni istihâza kanıdır. (Bkz. Tam Temizlik) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#207 |
![]() HÜMEYRÂ:
Peygamber efendimizin, hazret-i Âişe vâlidemize verdiği lakab. Dîninizin üçte birini Hümeyrâ'dan öğreniniz. (Hadîs-i şerîf-Medâric-ün-Nübüvve) Âişe Sıddîka'nın radıyallahü anhâ fazîletleri, üstünlükleri sayılamıyacak kadar çoktur. Eshâb-ı kirâmın (Peygamberimizin sohbetinde bulunan müslümanların) fıkıh âlimlerindendi. Çok fasîh ve belîğ (güzel) konuşurdu. Eshâb-ı kirâma fetvâ verirdi. Âlimlerin çoğuna göre, fıkıh bilgilerinin dörtte birini hazret-i Âişe haber vermiştir. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, hazret-i Âişe'ye Hümeyrâ derdi. (Abdülhak-ı Dehlevî) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#208 |
![]() HÜMEZE SÛRESİ:
Kur'ân-ı kerîmin yüz dördüncü sûresi. Hümeze sûresi, Mekke'de nâzil oldu (indi). Dokuz âyet-i kerîmedir. Birinci âyet-i kerîmede geçen hümeze kelimesinden dolayı sûreye bu isim verilmiştir. Sûrede; mü'minlerin birbirlerini gıybet etmemeleri (arkalarından çekiştirmemeleri), başkalarına iyi davranmayanların Cehennem'e atılacağı bildirilmektedir. (İbn-i Abbâs, Taberî) Allahü teâlâ Hümeze sûresinde meâlen buyuruyor ki: Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi ve başkalarını ayıplamayı ve servet biriktirip onu saymayı âdet edinenlere yazıklar olsun. (Âyet: 1, 2) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#209 |
![]() HÜNSÂ:
Erkek ve kadın olduğu belli olmayan, hem erkeklik hem kadınlık uzvu bulunan kimse. Cemâatle namazda, erkekler, imâmın ardında saf olurlar. Erkeklerin ardında erkek çocuklar, onların ardında ise, hünsâlar saf olur. Hünsâların ardında da kadınlar saf olur. (Molla Hüsrev) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#210 |
![]() HÜSN-İ HÂTİME:
Son nefeste, rûhunu îmân ile teslim etme, îmân ile âhirete gitme. Bir insanın hüsn-i hâtime ile mi yâhut sû-i hâtime (îmânsız gitme) ile mi öleceği, son nefeste belli olur. Bütün ömrü boyunca, kâfir olarak yaşayıp sonunda îmâna kavuşan olduğu gibi, ömrü îmânla geçip, Allahü teâlâ korusun sonunda îmânsız giden de olur. Kıyâmette son nefesteki hâle bakılır... (Ahmed Fârûkî) Her müslümanın, ölümü düşünüp, hüsn-i hâtime sebeplerini elde etmek için çalışması ve sû-i hâtime ile bu dünyâdan ayrılmaktan çok sakınması lâzımdır. (Senâullah-i Dehlevî Rabbimiz! Sonumuzu sevdiklerinin sonu gibi eyle. Hüsn-i hâtime ile sona erdir. (Muhyiddîn-i ibni Arabî) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 6 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 6 Misafir) | |
|
|