11-10-2007, 22:05 | #1 |
Dinimizi gerçekten ne kadar biliyoruz ?
Selamlar değerli kardeşlerim;
Acaba biz dinimizi ne kadar biliyoruuz? daha doğrusu bildiğimizi sandığımız kuralların ne kadarı doğru? günün birinde bir kişi çıksa ve bize aslında dinimizi yanlış bildiğimizi veya pekçok yanını eksik uyguladığımızı söylese bu günkü yaşantımızın yanlışları olduğunu anlatsa ve bizde bunun duğruluğunu o gün fark etsek..... Tamam şimdi böyle bir şey bilmiyor olabiliriz ama dinimizi doğru yaşadığımızıda kesin olarak biliyormuyuz? ya böyle biri çıkmadan ölsek gitsek ve o zaman yanlışımızı fark etsek de çok geç olmuş olsa? veya birileri bize aslında söylemişte bizim her zaman ki gibi, bir şey olmaz canım tarzı ciddiyetsiz veya yeterince önem vermeyen tavırlarımız yüzünden dikkate almadığımızdan ötürü hayatımızı boşa heba edip kendimizi mahfetmiş olsak? Veya... hep dinimizi başka hacı hoca veya ilim adamı dediğimiz kişilere soruyoruz ya günün birinde bunların bizleri ve hatta kendilerini de kandırmış olduklarını öğrensek te çok geç olsa? eee ne yapacağız o zaman şimdi kalkıpta dinimizi kendi başımıza Allah C.C. hazretlerinden mi sor malıyız? neden olmasın en ufak bir materyali, eşyayı parayı Allah C.C. hazretlerinden dua ile istiyoruzda, Allah C.C. hazretlerinin bizden bu dünyada ne istediğini neden kendisine sormu yoruz? Neden " YA RABBİ SEN BİZDEN NASIL YAŞAMAMIZI İSTİYORSAN BUNU BİZE GÖSTER VE YAŞAMAYI NASİP ET" diye neden dua etmiyoruz ki? bunda ne kötülük var yoksa bunu yapmadan gidersek, öbür taraftada hayatta iken yapmış olmamız gerektiğini anlarsak ne olacak? sizler ne düşünüyorsunuz sevgili kardeşlerim? bu konuda yalnız mıyım yoksa?
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
11-18-2007, 00:23 | #2 |
Dinimizi gerçekten ne kadar biliyoruz ?
çok haklısınız...yazınız bende etkili oldu..Allah razı olsun..
|
|
12-09-2007, 22:49 | #3 |
Dinimizi gerçekten ne kadar biliyoruz ?
ALLAH’A İNANMAK YETERLİ Mİ?
23/MU'MİNUN 24 FE KÂLEL MELEULLEZÎNE KEFERÛ MIN KAVMIHÎ MÂ HÂZÂ ILLÂ BEŞERUN MıSLUKUM YURÎDU EN YETEFADDALE ALEYKUM, VE LEV ŞÂALLÂHU LE ENZELE MELÂIKEH(MELÂIKETEN), MÂ SEMI’NÂ BI HÂZÂ FÎ ÂBÂINEL EVVELÎN(EVVELÎNE). ONUN KAVMINDEN KÂFIR OLANLARıN ILERI GELENLERI: “BU, SIZIN GIBI BEŞERDEN (INSANDAN) BAŞKA BIR ŞEY DEĞIL. SIZE ÜSTÜN GELMEK (HÜKMETMEK) ISTIYOR. VE EĞER ALLAH DILESEYDI MUTLAKA MELEKLER INDIRIRDI. ATALARıMıZDAN BUNUN HAKKıNDA BIRŞEY IŞITMEDIK.” DEDILER. Müminun 24 e göre Allah’a inanmak kişiyi kafir olmaktan kurtarmıyor. 67/MULK 8 TEKÂDU TEMEYYEZU MINEL GAYZ(GAYZI), KULLEMÂ ULKıYE FÎHÂ FEVCUN SEELEHUM HAZENETUHÂ E LEM YE’TIKUM NEZÎR(NEZÎRUN). (CEHENNEM) NEREDE ISE ÖFKESINDEN ÇATLAYACAK GIBI OLUR. HERBIR GRUP ORAYA (CEHENNEME) ATıLDıĞıNDA, CEHENNEM BEKÇILERI (VAZIFELILERI) ONLARA: “SIZE NEZIR (IKAZ EDICI, UYARıCı) GELMEDI MI?” DIYE SORARLAR. 67/MULK 9 KÂLÛ BELÂ KAD CÂENÂ NEZÎRUN FE KEZZEBNÂ VE KULNÂ MÂ NEZZELALLÂHU MIN ŞEY'IN ENTUM ILLÂ FÎ DALÂLIN KEBÎR(KEBÎRIN). (CEHENNEME ATıLANLAR) DERLER KI: "EVET, ANDOLSUN KI BIZE NEZIR GELDI. AMA BIZ, ONU YALANLADıK VE ALLAH, HIÇBIR ŞEY INDIRMEMIŞTIR, DEDIK VE SIZ, BÜYÜK BIR SAPıKLıK IÇINDESINIZ, DEDIK.” 67/MULK 10 VE KÂLÛ LEV KUNNÂ NESMEU EV NA'KıLU MÂ KUNNÂ FÎ ASHÂBIS SAÎR(SAÎRI). VE DERLER KI: "EĞER BIZ IŞITMIŞ VE AKLETMIŞ (IDRAK ETMIŞ) OLSAYDıK BURADA, ATEŞ EHLININ IÇINDE MI OLURDUK?" Mülk 8-9 -10 a göre cehenneme gidenlerde Allah’a inanıyorlar, ancak bu inanç onları cehennemden kurtarmıyor. O halde insanların Allah’a inanmanın yanında bir başka inancında sahipleri olmaları gerekiyor ki, cehenneme gitmesinler. O da ölmeden once Allah’a ulaşma talebidir. 2/BAKARA 137 FE IN ÂMENÛ BI MISLI MÂ ÂMENTUM BIHÎ FE KADIHTEDEV VE IN TEVELLEV FE INNEMÂ HUM FÎ ŞIKÂK(ŞIKÂKıN) FE SE YEKFÎKEHUMULLÂH(HUMULLÂHU), VE HUVES SEMÎUL ALÎM(ALÎMU). EĞER ONLAR DA, SIZIN O'NA (ALLAH'A) ÎMÂN ETTIĞINIZ GIBI ÎMÂN ETSELERDI (YANİ RUHLARINI ÖLMEDEN ÖNCE ALLAH’A ULAŞTIRMAYI DİLESELERDİ) MUHAKKAK KI HIDAYETE ERERLERDI. VE EĞER (YÜZ ÇEVIRIRLERSE) DÖNERLERSE, MUTLAKA BIR AYRıLıK IÇINDEDIRLER (MUHALEFETIN IÇINE DÜŞERLER). ALLAH, (ONLARA KARŞı) SANA KÂFI (YETERLI) DIR. O, (HERŞEYI IŞITEN VE BILEN) SEMÎ'UL ALÎM'DIR. 2/BAKARA 156 ELLEZÎNE IZÂ ESÂBETHUM MUSÎBETUN, KÂLÛ INNÂ LILLÂHI VE INNÂ ILEYHI RÂCIÛN(RÂCIÛNE). ONLAR KI; KENDILERINE BIR MUSIBET ISABET ETTIĞI ZAMAN: "BIZ MUHAKKAK KI; ALLAH IÇINIZ (O'NUN IÇIN YARATıLDıK) VE MUHAKKAK O’NA DÖNECEĞIZ (ULAŞACAĞıZ)." DEDILER. 2/BAKARA 157 ULÂIKE ALEYHIM SALAVÂTUN MIN RABBIHIM VE RAHMETUN VE ULÂIKE HUMUL MUHTEDÛN(MUHTEDÛNE). ONLAR, (DÜNYA HAYATıNDA ALLAH’A DÖNECEKLERINI BILENLER VAR YA), RAB’LERINDEN SALÂVÂT VE RAHMET ONLARıN ÜZERINEDIR. İŞTE ONLAR, HIDAYETE ERMIŞ OLANLARDıR. İşte, Bakara 156-157 ye göre kimler Allah’a inanıyor ve ölmeden once Allah’a ulaşmayı diliyorsa hidayete erip kurtulacak olanlar onlardır. |
|
12-09-2007, 22:50 | #4 |
Dinimizi gerçekten ne kadar biliyoruz ?
Kalben Allah'a Ulaşmayı dilemek farzdır.....
Allahu Teala Kuran-ı Kerim’de, Allah’a ölmeden önce ulaşmayı 12 defa üzerimize farz kılmıştır. 1-) 6/EN'AM-152: Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne). Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah’ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti. 2-) 5/MAİDE-7: Vezkurû ni’metellâhi aleykum ve mîsâkahullezî vâsekakum bihî iz kultum semi’nâ ve ata’nâ vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe alîmun bizâtis sudûr(sudûri). Allah’ın, sizin üzerinizdeki ni’metini ve “işittik ve itaat ettik” dediğiniz zaman, onunla sizi bağladığı misakinizi hatırlayın. Allah’a karşı takva sahibi olun. Çünkü; O, göğüslerde (sinelerde) olanı bilir. 3-) 39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye'tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne). Rabbinize (Allah’a) yönelin (ruhunuzu Allah’a ulaştırmayı dileyin) ve O’na (Allah’a) teslim olun. Üzerinize azap (kabir azabı) gelmeden önce (ölümden önce). Yoksa sonra yardım olunmazsınız. 4-) 30/RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O’na (Allah’a) yönel (Allah’a ulaşmayı dile) ve böylece O’na (Allah’a karşı) takva sahibi ol ve namaz kıl ve müşriklerden olma. 5-) 89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten). Allah’tan razı ol ve Allah’ın rızasını kazan. (Ey ruh!) Allah’a (Rabbine) geri dönerek ulaş. 6-) 51/ZARİYAT-50: Fe firrû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun). Öyleyse Allah'a kaç (Allah'a ulaş, Allah'a sığın). Muhakkak ki ben, sizin için (ondan), apaçık bir uyarıcıyım. 7-) 31/LOKMAN-15: Ve in câhedâke alâ en tuşrike bî mâ leyse leke bihî ilmun fe lâ tutı’humâ ve sâhibhumâ fîd dunyâ magrûfen vettebi’ sebîle men enâbe ileyy (ileyye), summe ileyye merciukum fe unebbiukum bi mâ kuntum ta’melûn (ta’melûne). Bilgin olmayan bir şey hakkında, şirk koşman için seninle mücâdele ederlerse, ikisine de itaat etme! Ve dünyada onlara güzellikle sahip ol. Bana yönelenlerin (ruhunu Bana ulaştırmak üzere yola çıkaranların) yoluna tâbî ol. Sonra dönüşünüz Bana’dır. O zaman yaptığınız şeyleri size haber vereceğim. 8-) 42/ŞURA-47: İstecîbû li rabbikum min kabli en ye’tiye yevmun lâ meredde lehu minallâh(minallâhi), mâ lekum min melcein yevme izin ve mâ lekum min nekîr(nekîrin). Rabbinize icabet edin (Allah’a ulaşmayı dileyin), Allah tarafından geri döndürülmeyecek olan günün gelmesinden önce. İzin günü, sizin için bir sığınak yoktur. Ve sizin için bir inkâr yoktur (yaptıklarınızı inkâr edemezsiniz). 9-) 10/YUNUS-25: Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm(mustekîmin). Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zatına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm’e ulaştırır. 10-) 13/RAD-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi). Ve onlar Allah’ın (ölümden evvel), Allah’a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O’na (Allah’a) ulaştırırlar. Ve Rab’lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar. 11-) 73/MUZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen). Rabbinin (Allah’ın) ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek O’na (Allah’a) dön (ulaş, vasıl ol). 12-) 4/NİSA-58: İnnallâhe ye’murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli), innallâhe niımmâ yeızukum bih(bihî), innallâhe kâne semîan basîrâ(basîran). Muhakkak ki Allah, emanetleri (ruhu,vechi,nefsi ve serbest iradeyi) sahibine teslim etmenizi emreder. İnsanlar arasında hakemlik ettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki; Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki; Allah, işiten ve görendir. |
|
12-09-2007, 22:55 | #5 |
Dinimizi gerçekten ne kadar biliyoruz ?
ALLAH’A (HAYATTA İKEN) ULAŞILIR MI ?
23/MU'MİNUN-60: Vellezîne yu’tûne mâ âtev ve kulûbuhum veciletun ennehum ilâ rabbihim râciûn(râciûne). Ve onlar vereceklerini verirler. Onlar, Rab’lerine geri dönenler (ulaşanlar) olduğundan onların kalpleri titrer. 84/İNŞİKAK-6: Yâ eyyuhel insânu inneke kâdihun ilâ rabbike kedhan fe mulâkîh(mulâkîhı). Ey insan! Muhakkak ki; sen, Rabbine varmak için (nefsinle) cehd ile cihad edersin. Ve o zaman Allah’a ulaşırsın (mülâki olursun). 30/RUM-8: E ve lem yetefekkerû fî enfusihim, mâ halakallâhus semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ illâ bil hakkı ve ecelin musemmâ(musemmen) ve inne kesîran minen nâsi bi likâi rabbihim le kâfirûn(kâfirûne). Nefslerinde tefekkür etmiyorlar mı ki; Allah, gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri neden yarattı? Ancak hak ile belli (belirlenmiş) bir vade ile ve muhakkak ki; insanlardan çoğu, Allah’a mülâki olmayı (dünya hayatında, Allah’a ulaşmayı) inkâr ederler . 11/HUD-15: Men kâne yurîdul hayâted dunyâ ve zînetehâ nuveffi ileyhim a'mâlehum fîhâ ve hum fîhâ lâ yubhasûn(yubhasûne). Kim dünya hayatını ve onun ziynetini (süsünü) istedi ise ( Allah’a ulaşmak istemediyse, Allah’ı tercih etmediyse) onların amellerinin karşılığını orada, onlara öderiz (veririz). Ve onlara, orada (karşılıkları) eksiltilmez. 11/HUD-16: Ulâikellezîne leyse lehum fil âhıreti illen nâr(nâru) ve habita mâ sanaû fîhâ ve bâtılun mâ kânû ya'melûn(ya'melûne). İşte onlar, onlar için ahirette ateşten başka bir şey yoktur. Ve orada (dünyada) yaptıkları şeyler, heba oldu (boşa gitti). Ve yapmış oldukları şeyler bâtıldır (geçersizdir). 10/YUNUS-11: Ve lev yuaccilullâhu lin nâsiş şerresti’câlehum bil hayri le kudiye ileyhim eceluhum, fe nezerullezîne lâ yercûne likâenâ fî tugyânihim ya’mehûn(ya’mehûne). Ve eğer Allah onların hayrı acele istemeleri gibi insanlara şerr için acele etseydi, elbette onların ecelleri yerine getirilirdi (kaza edilirdi). Fakat (hayatta iken) Bize ulaşmayı dilemeyen kimseleri, isyanları içinde şaşkın bırakırız. 46/AHKÂF-29: Ve iz sarefnâ ileyke neferen minel cinni yestemiûnel kur’ân(kur’âne), fe lemmâ hadarûhu kâlû ensıtû, fe lemmâ kudıye vellev ilâ kavmihim munzirîn(munzirîne). Hani cinlerden birkaçını, Kur'ân dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Böylece onun huzuruna geldikleri zaman, dediler ki: "Kulak verin." sonra bitirilince kendi kavimlerine uyarıcılar olarak döndüler. 46/AHKÂF-30: Kâlû yâ kavmenâ innâ semî’nâ kitâben unzile min ba’di mûsâ musaddikan li mâ beyne yedeyhi yehdî ilel hakkı ve ilâ tarîkın mustekîm(mustekîmin). (Onlar şöyle) dediler: “Ey kavmimiz! Muhakkak ki; biz, Musa (A.S)’dan sonra indirilen, onların elindekini tasdik eden, Hakk’a( Allah’a) ulaştıran ve Tarîki Mustakîm’e hidayet eden bir kitap dinledik.” 7/A'RAF-159) Ve min kavmi mûsâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn (ya’dilûne). Ve Musa (A.S)’ın kavminden bir ümmet vardır. Hakk’a (Allah’a) hidayet ederler (Allah’a ulaştırırlar). Ve onunla (hak ile) adaletle hükmederler 7/A'RAF-181) Ve mimmen halâknâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn (ya’dilûne). Ve yarattıklarımızdan bir ümmet vardır ki Hakk’a (Allah’a hidayet ederler) ulaştırırlar ve onunla adaleti (sağlarlar). 10/YUNUS-35) Kul hel min şurekâikum men yehdî ilel hakk, kulillâhu yehdî lil hakk (hakkı), e fe men yehdî ilel hakkı ehakku en yuttebea em men lâ yehiddî illâ en yuhdâ, fe mâ lekum, keyfe tahkumûn (tahkumûne). De ki: "Sizin ortaklarınızdan Hakk'a hidayet edecek (Allah’a ulaştıracak) kimse var mı?" De ki: "Allah, Hakk'a hidayet eder (ulaştırır). Öyleyse Hakk'a hidayet eden (ulaştıran) mı tâbî olunmaya daha lâyıktır (daha çok hak sahibidir) yoksa hidayete erdirilmedikçe, kendisi hidayete eremeyen kimse mi?" Artık size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? 40/MU'MİN-38) Ve kâlellezî âmene yâ kavmit tebiûni ehdikum sebîler reşâd(reşâdi). O emin olan kişi (mürşid) dedi ki: "Ey kavmim! Bana tâbî olun ki, sizi irşad yoluna ulaştırayım." 2/BAKARA-272) Leyse aleyke hudâhum ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâu ve mâ tunfikû min hayrin fe li enfusikum ve mâ tunfikûne illebtigâe vechillâh(vechillâhi), ve mâ tunfikû min hayrin yuveffe ileykum ve entum lâ tuzlemûn(tuzlemûne). Onların hidayete ermesi senin üzerine (vazife, borç) değildir. Lâkin Allah, dilediği kimseyi hidayete erdirir. Hayırdan her ne infâk ederseniz sizin kendi nefsiniz içindir. Siz, (ey mü’minler) başka bir şey için değil ancak Allah’ın vechini (Zat’ını) dileyerek (Allah’ın Zat'ına ulaşmayı dileyerek) verirsiniz) (infâk edersiniz)! Ve böylece hayra dair her ne infâk ederseniz bu size tastamam verilir ve size zulmedilmez (haksızlık yapılmaz). 79/NAZİAT-19) Ve ehdiyeke ilâ rabbike fe tahşâ. (Musa (A.S) firavuna dedi ki) : "İster misin seni, (nefsini tezkiye edip) Rabbine ulaştırayım (hidayete erdireyim) ve böylece huşû sahibi olasın? 18/KEHF-55: Ve mâ menean nâse en yu’minû iz câehumul hudâ ve yestagfirû rabbehum illâ en te’tiyehum sunnetul evvelîne ev ye’tiyehumul azâbu kubulâ(kubulen). Ve insanları, onlara hidayet geldiği (hidayete davet edildikleri) zaman Rab’lerinin mağfiretini dilemekten ve mü’min olmaktan men eden (alıkoyan) şey, sadece evvelkilerin sünnetinin, onların başına gelmemesi veya azapla karşı karşıya kalmamalarıdır. 2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne). O (huşû sahipleri) ki; onlar, Rab’lerine muhakkak mülâki olacaklarına (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştıracaklarına) ve (sonunda ölümle) mutlaka O’na döneceklerine kesin olarak inanırlar. 10/YUNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne). Muhakkak ki; onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır. 10/YUNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne). Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrana düştüler (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimse(ler) olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar). 2/BAKARA-223: Nisâukum harsun lekum, fe’tû harsekum ennâ şi’tum ve kaddimû li enfusikum vettekûllâhe va’lemû ennekum mulâkûh(mulâkûhu), ve beşşiril mu’minîn(mu’minîne). Kadınlarınız sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza gerçekten dilediğiniz (şekilde) yaklaşın. Kendi nefsleriniz için (ileriye dönük) hazırlık yapın. Ve Allah’a karşı takva sahibi olun ve mutlaka O’na mülâki olacağınızı (ulaşacağınızı) da bilin. Mü’minleri müjdele. Yukarıdaki ayetler çerçevesinde dünya hayatında yaşarken Allah’a ulaşılacağı açıktır. |
|
12-09-2007, 22:57 | #6 |
Dinimizi gerçekten ne kadar biliyoruz ?
ALLAH’A ULAŞMAYI DİLEMEYENLER NEDEN CENNETE GİREMEZLER ?
2/BAKARA-223: Nisâukum harsun lekum, fe’tû harsekum ennâ şi’tum ve kaddimû li enfusikum vettekûllâhe va’lemû ennekum mulâkûh(mulâkûhu), ve beşşiril mu’minîn(mu’minîne). Kadınlarınız sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza gerçekten dilediğiniz (şekilde) yaklaşın. Kendi nefsleriniz için (ileriye dönük) hazırlık yapın. Ve Allah’a karşı takva sahibi olun ve (takva sahibi olduğunuz, yani Allah’a ulaşmayı dilediğiniz takdirde) mutlaka O’na mülâki olacağınızı (ulaşacağınızı) bilin. Mü’minleri müjdele. 1- Bu ayete göre Allah’a ulaşmayı dilemeyenler mümin değillerdir. 30/RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O’na (Allah’a) yönel (Allah’a ulaşmayı dile) ve böylece O’na (Allah’a karşı) takva sahibi ol ve namaz kıl ve müşriklerden olma. 2-3- Bu ayete göre Allah’a ulaşmayı dilemeyenler şirktedirler ve takva sahibi değildirler.Çünkü Allah takva sahiplerini cennete alacağını ifade buyuruyor( Ali İmran 198, Ali İmran 133, Kaf 32). 10/YUNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne). Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrana düştüler (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimse(ler) olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar). 4- Bu ayete göre Allah’a ulaşmayı dilemeyenler hüsrandadır. 2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tagûtu yuhricûnehum minen nûri ilaz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne). Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur. Onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfir olanlar ise tagutun (insan ve cin şeytanların) dostlarıdır. Onlar (tagut tarafından onların nefslerinin kalpleri), nurdan zulmete çıkarılır (döndürülür). İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalıcılardır. 5- Allah’a ulaşmayı dilemedikleri için Allah’ın dostu değil tagutun dostudurlar. 39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya'budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ,fe beşşir ıbâd(ıbâdi). Onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinab ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar) çünkü Allah'a yöneldiler (Allah'a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele! 6- Allah’a ulaşmayı dilemedikleri için Allah’ın kulu değil şeytanın kuludurlar. 7/A'RAF-178: Men yehdillâhu fehuvel muhtedî ve men yudlil fe ulâike humul hâsirûn(hâsirûne). Allah kimi hidayete erdirirse (kendisine ulaştırırsa), artık o hidayete ermiştir. Ve kim dalâlette bırakılırsa, işte onlar, onlar artık hüsrana uğrayanlardır (nefslerini hüsrana düşürenlerdir). 7- Bu ayete göre Allah’a ulaşmayı dilemedikleri için dalalettedirler. 30/RUM-8: E ve lem yetefekkerû fî enfusihim, mâ halakallâhus semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ illâ bil hakkı ve ecelin musemmâ(musemmen) ve inne kesîran minen nâsi bi likâi rabbihim le kâfirûn(kâfirûne). Nefslerinde tefekkür etmiyorlar mı ki; Allah, gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri neden yarattı? Ancak hak ile belli (belirlenmiş) bir vade ile ve muhakkak ki; insanlardan çoğu, Allah’a mülâki olmayı (dünya hayatında, Allah’a ulaşmayı) inkâr ederler . 8- Bu ayete göre Allah’a ulaşmayı dilemeyen küfürdedir. 10/YUNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne). Muhakkak ki; onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır. 10/YUNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne). İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir). 9-10- Bu iki ayete göre Allah’a ulaşmayı dilemeyenler ayetlerden gafildirler ve gidecekler yer ateştir. Sonuç: Yukarıdaki ayetler ışığında Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin gideceği yer ateştir ve cennete girmeleri söz konusu değildir. |
|
12-09-2007, 22:57 | #7 |
Dinimizi gerçekten ne kadar biliyoruz ?
KURAN ALLAH’A (HAKKA) ULAŞTIRIR AMA BU İŞLEM İÇİN ALLAH’IN GÖREVLİ KILDIĞI İNSANLAR VARDIR:
6/EN'AM-155: Ve hâzâ kitâbun enzelnâhu mubârekun fettebiûhu vettekû leallekum turhamûn(turhamûne). Ve indirdiğimiz bu kitap mübarektir. Öyleyse O’na tâbî olun. Ve takva sahibi olun. Böylece siz rahmet olunursunuz (rahmete ulaşırsınız). 46/AHKÂF-29: Ve iz sarefnâ ileyke neferen minel cinni yestemiûnel kur’ân(kur’âne), fe lemmâ hadarûhu kâlû ensıtû, fe lemmâ kudıye vellev ilâ kavmihim munzirîn(munzirîne). Hani cinlerden birkaçını, Kur'ân dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Böylece onun huzuruna geldikleri zaman, dediler ki: "Kulak verin." sonra bitirilince kendi kavimlerine uyarıcılar olarak döndüler. 46/AHKÂF-30: Kâlû yâ kavmenâ innâ semî’nâ kitâben unzile min ba’di mûsâ musaddikan li mâ beyne yedeyhi yehdî ilel hakkı ve ilâ tarîkın mustekîm(mustekîmin). (Onlar şöyle) dediler: “Ey kavmimiz! Muhakkak ki; biz, Musa (A.S)’dan sonra indirilen, onların elindekini tasdik eden, Hakk’a( Allah’a) ulaştıran ve Tarîki Mustakîm’e hidayet eden bir kitap dinledik.” 79/NAZİAT-19) Ve ehdiyeke ilâ rabbike fe tahşâ. (Musa (A.S) firavuna dedi ki) : "İster misin seni, (nefsini tezkiye edip) Rabbine ulaştırayım (hidayete erdireyim) ve böylece huşû sahibi olasın? 7/A'RAF-159) Ve min kavmi mûsâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn (ya’dilûne). Ve Musa (A.S)’ın kavminden bir ümmet vardır. Hakk’a (Allah’a) hidayet ederler (Allah’a ulaştırırlar). Ve onunla (hak ile) adaletle hükmederler 7/A'RAF-181) Ve mimmen halâknâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn (ya’dilûne). Ve yarattıklarımızdan bir ümmet vardır ki Hakk’a (Allah’a hidayet ederler) ulaştırırlar ve onunla adaleti (sağlarlar). 10/YUNUS-35) Kul hel min şurekâikum men yehdî ilel hakk, kulillâhu yehdî lil hakk (hakkı), e fe men yehdî ilel hakkı ehakku en yuttebea em men lâ yehiddî illâ en yuhdâ, fe mâ lekum, keyfe tahkumûn (tahkumûne). De ki: "Sizin ortaklarınızdan Hakk'a hidayet edecek (Allah’a ulaştıracak) kimse var mı?" De ki: "Allah, Hakk'a hidayet eder (ulaştırır). Öyleyse Hakk'a hidayet eden (ulaştıran) mı tâbî olunmaya daha lâyıktır (daha çok hak sahibidir) yoksa hidayete erdirilmedikçe, kendisi hidayete eremeyen kimse mi?" Artık size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? 40/MU'MİN-38) Ve kâlellezî âmene yâ kavmit tebiûni ehdikum sebîler reşâd(reşâdi). O emin olan kişi (mürşid) dedi ki: "Ey kavmim! Bana tâbî olun ki, sizi irşad yoluna ulaştırayım." 32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne). Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için. 55/RAHMAN-33: Yâ ma'şerel cinni vel insi inisteta'tum en tenfuzû min aktâris semâvâti vel ardı fenfuz(fenfuzû), lâ tenfuzûne illâ bi sultân(sultânin). Ey insan ve cin topluluğu! İçinizden hanginiz, şu göklerin çapını aşabilir (de Allah'a ulaşabilir?) Hiçbiriniz yapamazsınız; ancak bir sultanla (devrin imamı ile). |
|
12-09-2007, 22:58 | #8 |
Dinimizi gerçekten ne kadar biliyoruz ?
ALLAH’A VERDİĞİMİZ YEMİNLER:
7/A'RAF 172 VE IZ EHAZE RABBUKE MIN BENÎ ÂDEME MIN ZUHÛRIHIM ZURRIYYETEHUM VE EŞHEDEHUM ALÂ ENFUSIHIM, E LESTU BIRABBIKUM, KÂLÛ BELÂ, ŞEHIDNÂ, EN TEKÛLÛ YEVMEL KıYÂMETI INNÂ KUNNÂ AN HÂZÂ GÂFILÎN(GÂFILÎNE). VE KıYÂMET GÜNÜ, GERÇEKTEN BIZ BUNDAN GÂFILDIK (GÂFILLERIZ) DERSINIZ DIYE (DEMEMENIZ IÇIN), SENIN RABBIN, ÂDEMOĞULLARıNıN SıRTLARıNDAN ONLARıN ZÜRRIYETLERINI ALDıĞı ZAMAN ONLARı, NEFSLERI ÜZERINE ŞAHIT TUTTU. (ALLAHÛ TEALÂ ŞÖYLE BUYURDU): “BEN, SIZIN RABBINIZ DEĞIL MIYIM?” DEDILER KI: “EVET, (SEN, BIZIM RABBIMIZSIN), BIZ ŞAHIT OLDUK Ezelde bizi üç vucud olarak(ruh,nefs ve fizik vucud olarak) huzurunda toplayan yüce Allah, Maide 7 de bizleri misaklerle (yeminlerle) bağladığını ifade buyuruyor. 5/MAİDE 7 VEZKURÛ NI’METELLÂHI ALEYKUM VE MÎSÂKAHULLEZÎ VÂSEKAKUM BIHÎ IZ KULTUM SEMI’NÂ VE ATA’NÂ VETTEKÛLLÂH(VETTEKÛLLÂHE), INNALLÂHE ALÎMUN BIZÂTIS SUDÛR(SUDÛRI). ALLAH’ıN, SIZIN ÜZERINIZDEKI NI’METINI VE “IŞITTIK VE ITAAT ETTIK” DEDIĞINIZ ZAMAN, ONUNLA SIZI BAĞLADıĞı MISAKINIZI (ALLAH'A KÜLLIYEN TESLIM OLMA MISAKINIZI HATıRLAYıN) HATıRLAYıN. ALLAH’A KARŞı TAKVA SAHIBI OLUN. ÇÜNKÜ; O, GÖĞÜSLERDE (SINELERDE) OLANı BILIR. Sonra Allahu Teala her devirde hidayetçisini hidayetle gönderip bu yeminleri tebliğ ettirirmek suretiyle insanlara hatırlatıyor. 20/TAHA 123 KÂLEHBITÂ MINHÂ CEMÎAN BA’DUKUM LI BA’DıN ADUVV(ADUVVUN), FE IMMÂ YE’TIYENNEKUM MINNÎ HUDEN FE MENITTEBEA HUDÂYE FE LÂ YADıLLU VE LÂ YEŞKÂ. (ALLAHÛ TEALÂ ŞÖYLE) DEDI: "İKINIZ ORADAN (AŞAĞı) ININ! HEPINIZ (ŞEYTAN VE SIZ), BIRBIRINIZE DÜŞMAN OLARAK. BUNDAN SONRA BENDEN SIZE MUTLAKA HIDAYET GELECEK. O ZAMAN KIM HIDAYETÇIME TÂBÎ OLURSA ARTıK O, DALÂLETTE KALMAZ VE ŞÂKÎ OLMAZ." Her devirde Hidayetle hidayetçi (nebi resul veya veli resul) yeminleri bize hatırlatıyor. Allah’a kul olmak, Allah’a ulaşmayı dilemekle başlar (Zümer 17). 1- İşte fizik vucud teslimi için ilgili verdiğimiz ahd: 36/YASİN 60 E LEM A’HAD ILEYKUM YÂ BENÎ ÂDEME EN LÂ TA’BUDÛŞ ŞEYTÂN(ŞEYTÂNE), INNEHU LEKUM ADUVVUN MUBÎN(MUBINUN). EY ÂDEMOĞULLARı! BEN, SIZLERDEN ŞEYTANA KUL OLMAYACAĞıNıZA DAIR AHD ALMADıM Mı? MUHAKKAK KI; O (ŞEYTAN), SIZE APAÇıK BIR DÜŞMANDıR. 36/YASİN 61 VE ENI’BUDÛNÎ, HÂZÂ SıRÂTUN MUSTEKÎM(MUSTEKÎMUN). VE BEN, SIZDEN BANA KUL OLMANıZA (DAIR AHD ALMADıM Mı?) BU DA SıRATı MUSTAKÎM (ÜZERINDE BULUNMAK)TıR. 2- Nefsimiz Allah’ın zikri ile tezkiye ve tasfiye olarak Allah’a teslim olur. Nefsimizi tezkiye ve tasfiye edeceğimize dair verdiğimiz yemin: 74/MUDESSİR 38 KULLU NEFSIN BIMÂ KESEBET REHÎNEH(REHÎNETUN). BÜTÜN NEFSLER, IKTISAP ETTIKLERI DERECELER ITIBARIYLE REHINEDIRLER. 74/MUDESSİR 39 İLLÂ ASHÂBEL YEMÎN(YEMÎNI). YEMIN SAHIPLERI (YEMINLERINI YERINE GETIREN NEFSLER) HARIÇ. 74/MUDESSİR 40 FÎ CENNÂT(CENNÂTIN), YETESÂELÛN(YETESÂELÛNE). ONLAR CENNETTE OLACAKLAR. BIRBIRLERINE SORARLAR 91/ŞEMS 9 KAD EFLEHA MEN ZEKKÂHÂ. ANDOLSUN KI; NEFSINI TEZKIYE EDEN, FELÂHA ERER (CENNETE GIRER). Ruh emaneti Ahzab 72 de göklere,arza ,dağlara teklif edildi, ancak onlar kabul etmediler.Cahil ve zalim(19 nefs afetinden ikisi) olan insan kabul etti buyurulmaktadır 3 ve 4 -Ruhumuzun ve serbest irademizin Allah’a teslimi ile ilgili misakimiz: 13/RAD 20 ELLEZÎNE YÛFÛNE BI AHDILLÂHI VE LÂ YENKUDÛNEL MISÂK(MISÂKA). ONLAR, ALLAH’ıN AHDINI (RUHLARıNı, VECHLERINI, NEFSLERINI VE IRADELERINI ALLAH’A TESLIM EDEREK) IFA EDERLER (YERINE GETIRIRLER). VE MISAKLERINI (ALLAH’A, BU 4 EMANETI TESLIM ETME KONUSUNDAKI, KESIN SÖZLERINI) BOZMAZLAR. 13/RAD 21 VELLEZÎNE YASıLÛNE MÂ EMERALLÂHU BIHÎ EN YÛSALE VE YAHŞEVNE RABBEHUM VE YEHÂFÛNE SÛEL HISÂB (HISÂBI). VE ONLAR ALLAH’ıN (ÖLÜMDEN EVVEL), ALLAH’A ULAŞTıRıLMASıNı EMRETTIĞI ŞEYI (RUHLARıNı), O’NA (ALLAH’A) ULAŞTıRıRLAR. VE RAB’LERINE KARŞı HUŞÛ DUYARLAR VE KÖTÜ HESAPTAN (CEHENNEME GIRMEKTEN) KORKARLAR. 13/RAD 22 VELLEZÎNE SABERÛBTIGÂE VECHI RABBIHIM VE EKÂMÛS SALÂTE VE ENFEKÛ MIMMÂ REZAKNÂHUM SIRREN VE ALÂNIYETEN VE YEDREÛNE BIL HASENETIS SEYYIETE ULÂIKE LEHUM UKBED DÂR(DÂRI). ONLAR, SABıRLA RAB’LERININ VECHINI (ZAT’ıNı, ZAT’A ULAŞMAYı, EN İLERİ SAFHADA ALLAH’ıN ZAT'ıNı GÖRMEYI) ISTEYENLER VE NAMAZı IKAME EDENLER, ONLARı RıZıKLANDıRDıĞıMıZ ŞEYLERDEN GIZLI VE AÇıKÇA INFÂK EDENLER. VE SEYYIATI, HASENAT ILE (IYILIKLE) SAVAN KIMSELERDIR. İŞTE ONLAR IÇIN, BU DÜNYANıN (GÜZEL BIR) AKıBETI (SONUCU) VARDıR. Ve Allahu Teala, Enam 152 de Elest Bezminde Allah ile yaptığımız yukarıdaki ahdlerin dünya hayatında yerine getirilmesini emrediyor. 6/EN'AM 152 VE LÂ TAKREBÛ MÂLEL YETÎMI ILLÂ BILLETÎ HIYE AHSENU HATTÂ YEBLUGA EŞUDDEH(EŞUDDEHU), VE EVFÛL KEYLE VEL MÎZÂNE BIL KıST(KıSTı), LÂ NUKELLIFU NEFSEN ILLÂ VUS’AHÂ VE IZÂ KULTUM FA’DILÛ VE LEV KÂNE ZÂ KURBÂ, VE BI AHDILLÂHI EVFÛ, ZÂLIKUM VASSÂKUM BIHÎ LEALLEKUM TEZEKKERÛN(TEZEKKERÛNE). YETIMIN MALıNA, O EN KUVVETLI ÇAĞıNA GELINCEYE KADAR, EN GÜZEL ŞEKLIYLE OLMADıKÇA YAKLAŞMAYıN. ÖLÇÜ VE TARTıYı ADALETLE YERINE GETIRIN. KIMSEYI GÜCÜNÜN DıŞıNDA (BIR ŞEY ILE) SORUMLU TUTMAYıZ. SÖYLEDIĞINIZ ZAMAN, YAKıNıNıZ OLSA BILE, ARTıK ADALETLE SÖYLEYIN. ALLAH’ıN AHDINI YERINE GETIRIN (RUHUNUZU, VECHINIZI, NEFSINIZI VE IRADENIZI ALLAH'A TESLIM EDIN). BÖYLECE TEZEKKÜR EDERSINIZ DIYE, (ALLAH) IŞTE BÖYLE, SIZE ONUNLA VASIYET (EMIR) ETTI. Nisa 58 de de yine bize vermiş olduğu Ruh,vech,nefs ve serbest irade emanetlerini kendisine (dünya hayatında yaşarken) teslim etmemizi emir buyruyor. 4/NİSA 58 İNNALLÂHE YE’MURUKUM EN TUEDDÛL EMÂNÂTI ILÂ EHLIHÂ VE IZÂ HAKEMTUM BEYNEN NÂSI EN TAHKUMÛ BIL ADL(ADLI), INNALLÂHE NIıMMÂ YEıZUKUM BIH(BIHÎ), INNALLÂHE KÂNE SEMÎAN BASÎRÂ(BASÎRAN). ALLAH, EMANETLERI SAHIBINE TESLIM ETMENIZI EMREDER. İNSANLAR ARASıNDA HAKEMLIK ETTIĞINIZ ZAMAN ADALETLE HÜKMETMENIZI EMREDER. MUHAKKAK KI; ALLAH, BUNUNLA SIZE NE GÜZEL ÖĞÜT VERIYOR. VE MUHAKKAK KI; ALLAH, IŞITEN VE GÖRENDIR. Sonuç: Allahu Teala Taha 123 de ve Bakara 38 de hidayetle gelen hidayetçiye(nebi resul veya veli resul) tabi olanların dalalette kalmayacağını ve cehenneme gitmeyeceği,onlara korku olmadığını ,onların mahzunda olmayacağını ifade buyuruyor. Ayrıca Yunus 47 ve Nahl 36 da bütün (kavimlere,ümmetlere) milletlere resuller gönderdiğini, İbrahim 4 de her kavme kendi lisanlarıyla resuller gönderdiğini ifade buyuruyor. Rad 7 de bütün kavimlerin hidayetçileri vardır buyuruyor. O halde bu resullerde her devirde bu yeminleri insanlara hatırlatıyorlar. İşte kim onlara tabi olursa Allah’a verilen yeminleri yerine getirmek üzere yola çıkmış olmakla kalmıyorlar, cehennemden de kendilerini kurtarmış oluyorlar. |
|
12-09-2007, 22:58 | #9 |
Dinimizi gerçekten ne kadar biliyoruz ?
KURAN’DAKİ HİDAYET NEDİR ?
Enam 87: ve min abaihim ve zürriyetihim ve ihvanihim vectebeynahüm ve hedeynahüm ila sıratı mustakim. Onların atalarından ve zürriyetlerinden ve kardeşlerinden biz seçeriz ve onları sıratı mustakime ulaştırırız. Enam 88: Zalike hüdallahi yehdiy bihi men yeşaü min ibadih ve lev esrekü lehabita anhüm ma kanu ya’melun. İşte bu Allah’ın hidayetidir k, Allah kullarından dilediğini bununla (sıratı mustakimle) hidayete erdirir.Eğer onlarda şirke düşselerdi yaptıkları ameller boşa giderdi. Şu halde Allah , seçtiklerinin içinden (Şura 13 ve Rad 27 ye göre) kim Allah’a yönelirse Allah onları sıratı mustakim üzerinden kendisine ulaştırıyor .Sıratı mustakim, nisa 175 de Allah’a ulaştıran yol olarak açıklanıyor. Şimdi Enam 88 de Allah ,işte bu Allah’ın hidayetidir ki kullarından dilediğini (yani hangi kul O’na ulaşmayı dilerse o kulu ) Allah’a ulaştıran yol olan sıratı mustakimle hidayete erdirir buyuruyor.Bu durumda Allah’a ulaştıran yola iletilen kulların ruhları ne yapacaktır? Elbette Allah’a ulaşacaktır.Allah işte bu hidayete ermedir buyuruyor. Ali İmran 73 : ...innel hüda hüdallah/... muhakkaki hidayet Allah’a ulaşmaktır. Bakara 120 : ...inne hüdallahi hüvel hüda/... Allah’a ulaşmak varya işte o hidayettir. Kehf 17 : men yehdillahü fe hüvel muhted ve men yudlil fe len tecide lehü veliyyen mürşida/...Allah kimi kendisine ulaştırırsa o hidayete erer ve kimde dalalette kalırsa onun için veli mürşid bulunmaz. Hidayet önemlimi ?Önemli, hemde çok önemli.Çünkü Yunus 7-8 de Allahu Teala , ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin ateşe gideceğini buyuruyor.O halde Allah’a ulaşmayı dilemeden Allah’a ulaşmak mümkün olamayacağına göre hidayette Allah’a ulaşmak(ruhun Allah’a ulaşması)olduğuna göre kişi Allah’a ulaşmayı dilemeden hidayete eremeyecektir. Bakara 156-157: elleziyne iza esabethüm müsibetin inna lillahi ve inna ileyhi raciun ulaike aleyhim salavatün min rabbihi ve rahmetün ulaike hümül muhtedun. Onlara müsibet isabet ettirdiğimizde biz Allah içiniz ve Allah’a ulaşacağız(ölmeden önce. Çünkü öldükten sonra herkes yani ister kafir,ister mümin herkes Allah’a ulaşacaktır) derler,Allah’ın rahmetide salavatıda onların üzerinedir hidayete erecek olanlardır. İşte Bakara 156-157 de Allahu Teala ,Allah’a ulaşmak isteyenlerin hidayete ereceğini ( yani Allah’a ulaşarak ateşe gitmekten kurtulacaklarını) ifade buyuruyor. Allah razı olsun. HANİF DİNİ 3/AL-İ İMRAN-67: Mâ kâne ibrâhîmu yahûdiyyen ve lâ nasrâniyyen ve lâkin kâne hanîfen muslimâ(muslimen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne). İbrâhîm ne yahudi, ne de hristiyandı. Lâkin o HANİF (Allah’ın tekliğine, ona ölümden evvel ulaşmanın ve teslim olmanın farz olduğuna inanan) olarak (Allah’a) teslim olmuştu. MÜŞRİKlerden de değildi. 3/AL-İ İMRAN-95: Kul sadakallâhu fettebiû millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne). De ki: “Allah doğru buyurdu. Öyle ise HANİF olarak İbrâhîm’in dînine tâbî olun. Ve (zaten o), müşriklerden değildi.” 6/EN'AM-161: Kul innenî hedânî rabbî ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin) dînen kıyamen millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne). “Muhakkak ki; Rabbim, beni hanif olarak Sıratı Mustakîm’e, kıyâmete kadar ayakta kalacak olan Hz. İbrâhîm’in milletinin dînine hidayet etti.” de. Ve o, müşriklerden olmadı. 16/NAHL-123: Summe evhaynâ ileyke enittebi’ millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne). Sonra da sana “hanif (tek Allah’a yönelen) olarak İbrâhîm (A.S)’ın dînine tâbî olmayı” vahyettik. Ve o, müşriklerden olmadı. 30/RUM-30: Fe ekim vecheke lid dîni hanîfâ(hanîfen), fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li halkıllâh(halkıllâhi), zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne). Hanif olarak kendini dîn için ikame et, Allah’ın hanif fıtratıyla ki; Allah, insanları hanif fıtratıyla yaratmıştır. Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyim olan (kaim olacak, ezelden ebede kadar yaşayacak) dîn budur. Fakat insanların çoğu bilmez. 22/HAC-78: Ve câhidû fillâhi hakka cihâdih(cihâdihî), huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fid dîni min harac(haracin), millete ebîkum ibrâhîm(ibrâhîme), huve semmakumul muslimîne min kablu ve fî hâzâ li yekûner resûlu şehîden aleykum ve tekûnû şuhedâe alen nâs(nâsi), fe ekîmûs salâte ve âtuz zekâte va’tesımû billâh (billâhi), huve mevlâkum, fe ni’mel mevlâ ve ni’men nasîr(nasîru). Ve Allah için hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti. Dînde sizin için bir zorluk kılmadı ki; o, babanız İbrâhîm (A.S)’ın dînidir. O, sizi daha önce de “müslümanlar” (Allah’a teslim olanlar) olarak isimlendirdi. Bunda da (Kur’ân-ı Kerim’de de), resûl size şahit olsun ve siz de insanlara şahitler olasınız diye. Öyleyse namazı ikâme edin (kılın), zekâtı verin, Allah’a sarılın (Allah’ın Zat’ında yok olun). O, sizin Mevlâ’nız. (O), ne güzel Mevlâ (dost) ve ne güzel yardımcı. MÜMİNLER KİMLERDİR? Yunus 45: ....... andolsun ki Allah'a ölmeden evvel ulaşmayı yalanlayanlar hüsrandadır, onlar hidayete ermezler(kurtulamazlar). Bakara 223:.............takva sahibi olup Allah'a mutlaka mülaki olacaklarını (ölmeden önce Allah'a ulaşacaklarını) bilsinler.Müminleri(Allah'a ulaşmayı dileyenleri) müjdele. Enfal 29: Ey Allah’a iman edenler, Allah'a ulaşmayı dileyerek takva sahibi olun ki, Allah size furkan(hakk'ı batıldan ayırd etme özelliği) verir.Günahlarınızı örter ve sevaba çevirir.Allah fazzul azimin sahibidir. Rum 31-32 : Allah'a yönelip(Allah'a ulaşmayı dileyip) takva sahibi olun,namaz kılın ve müşriklerden olmayın.Onlar dinlerinde fırkalara ayrılmışlardır,her fırka kendindeki ile ferahlanmaktadır. Bakara 257: Allah, amenu olanların(Allah'a ulaşmayı dileyenlerin )dostudur.Onları zulmetten nura çıkaracaktır.Kafirlerde tagutun dostudurlar,onlarda nurdan zulmete götürülür. Bakara 21: Sizi ve sizden öncekileri yaratan Allah'a kul olun, böylece takva sahibi olun. Zümer 17: Onlar,Allah’a yönelerek,Allah’a ulaşmayı dileyerek, şeytana kul olmaktan kendilerini kurtardılar ve Allah’a kul oldular ,kullarımı müjdele. Sebe 20-21:..…. müminleri (Allah’a ulaşmayı dileyenleri)oluşturan tek bir fırka hariç, bütün fırkalar şeytana tabi oldular.Halbuki İblisin onların üzerinde sultası yoktu.Biz Allah’a ulaşmaya inananlarla inanmayanları ayırd etmek üzere(şeytana müsaade ettik). Yunus 7-8: Onlar Allah’a ulaşmayı dilemezler,dünya hayatından razıdırlar,ayetlerimizden gafildirler,gidecekleri yer ateştir. Araf 178: Allah kimi kendisine ulaştırırsa, o hidayete erer. Kimde dalalette kalmışsa onlar hüsrandadır(nefslerini hüsrana düşürmüşlerdir.) Bu ayetler ışığında müminler, Allah'a ulaşmayı dileyenlerdir. Bu nedenle furkan sahibidirler,takva sahibidirler,nefslerini hüsrana düşürmeyenlerdir,müşriklerden değildirler(şirkten kurtulmuşlardır),fırkalara ayrılmamışlardır(müminleri oluşturan tek bir fırkayı oluştururlar.),Allah'ın dostudurlar,taguta kul olmaktan kurtulmuş ve Allah'a kul olmuşlardır,ayetlerden gafil değillerdir,dalalette değildirler ve netice itibariyle gidecekleri yer ateş değildir,gidecekleri yer cennettir. Allah razı olsun. |
|
12-09-2007, 23:02 | #10 |
Dinimizi gerçekten ne kadar biliyoruz ?
degerli kardesim..paylasimlar icin tesekkürler ama böyle okunurluk cok düsük kalir..onun icin bunu daha düzenli ve okunur sekilde üyelerle paylasirsak emeginiz bosa gitmemis olur..
selametle.. |
|
Konuyu Toplam 4 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 4 Misafir) | |
|
|