![]() |
#1 |
![]() ![]() Dokuz bin yılı aşkın bir geçmişe sahip Diyarbakır Surları, tarihi, kültürel, estetik, sanatsal görkemini koruyarak bugüne ulaşabilmeyi başarmıştır. Diyarbakır denilince akla gelen en önemli tarihi eseri hiç kuşkusuz surlarıdır. Ve bu surlarıdır ki, Diyarbakır’ı açık bir müze haline getirmiştir. “Bir şehir neden surlarla çevrilir” sorusuna verilecek en güzel cevap “güvenlik” olmalı. Zira insanlık tarihinde savaş, istila ve göçlerin başlamasıyla birlikte şehirler kurulu düzenlerini korumak adına böyle bir yönteme başvurmuşlardı. Bu anlamda, surlarla çevrili şehirlerin ortak bir başka özelliği de hepsinin önemli bir coğrafyaya hükmediyor olması ve stratejik konumları. Günümüz terminolojisine “güvenlik duvarı” olarak çevrilebilecek şehir surlarını tarihte ilk kez ne zaman, nerede ve kim tarafından yapıldığı tam olarak bilinmiyor. Avrupa, Güney Asya, Kuzey Afrika ve Orta Amerika’da surlarla çevrili yüzlerce antik ve günümüze ulaşabilmiş modern yerleşim birimi bulunuyor. Yaşadığımız Anadolu ve Antik Helen’de de birçok irili ufaklı medeniyet önemli gördüğü yerleşim birimlerini surlarla çevirmişlerdi. Taştandam, Kibrya, Sarıidris, yine ilk kurulduğunda Giresun, Yozgat’ın Alişar Höyüğü bunlardan sadece bir kaçıdır. Yine denize kıyısı olan şehirlerin, denizden gelecek saldırılara karşı surlarla çevrildiği şehirler de mevcut. Türkiye’de surlarla çevrilmiş kent denildiğinde, yukarıda da belirttiğimiz gibi akla gelen iki şehir İstanbul ve Diyarbakır’dır. Bugünlerde geç de olsa turizme kazandırılması için yapılan çalışmaların hızlandırıldığı Diyarbakır Surları’nı sizin için mercek altına aldık. ÇİN SEDDİ'NDEN SONRA İKİNCİ Dokuz bin yılı aşkın bir geçmişe sahip Diyarbakır Surları, tarihi, kültürel, estetik, sanatsal görkemini koruyarak bugüne ulaşabilmeyi başarmıştır. Diyarbakır denilince akla gelen en önemli tarihi eseri hiç kuşkusuz surlarıdır. Ve bu surlarıdır ki, Diyarbakır’ı açık bir müze haline getirmiştir. Zamanla şehir içinde kalan, şehri adeta eski ve yeni olarak ikiye ayıran, aynı kültürü alan olarak iki farklı mekana bölen Diyarbakır Surları, Roma İmparatoru II. Konstantinus tarafından M.S. 349’de yapıldığı sanılmaktadır. Surlarda başta Roma ve Bizans olmak üzere Arap, Türk-İslam, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait birer sanat eseri olan burçları, kapıları, kabartma ve figürleri yan yana yer almaktadır. Bu yapıtlar, hem tarihi özelliği hem de o dönemler ait düşünce sistemi ile sanat anlayışı, bitki ve hayvan zenginliği bakımından günümüz modern çağına iletilmiş mesajları içerir. Mezopotamya’nın eski tarih geçmişinin en önemli kültürel miraslarından olan Diyarbakır Surları, üzerinde taşıdığı bitki ve hayvan motifleri ile kitabeleri oluşturan kaligrafik unsurlar çok önemli, estetik değer taşıyan eserlerdir. Diyarbakır Surları, Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun, en geniş ve en sağlam surlarından biri olduğu kabul ediliyor. Kale, Karacadağ’dan Dicle’ye uzanan geniş bazalt yaylanın doğu ucuna, zeminden yüz metre yüksekliğe kurulmuştur. Surların ilk defa ne zaman yapılmaya başlandığı kesin olarak bilinmiyor. Fis Kayası’nın üzerine kurulu iç Kalenin M.Ö. 2.000 yılında Hurriler Dönemi’nde kurulduğu sanılıyor. Yazılı belgelere göre M.S. 349’da Roma imparatoru II. Kanstantinus zamanında şehrin surlarla çevrildiği kalenin onarıldığı biliniyor. Yine 367 ve 365 yılları arasında şehrin batı surları yıktırılmış, Urfa Kapısı ve Mardin Kapısı’na uzanan bölüm yeniden yapılmış, 6.yüzyılda Justinianus zamanında güçlendirilerek biçimini almış, sonraki yıllarda sürekli onarımlarla genişletilerek günümüze kadar ayakta kalmıştır. Genel olarak kalkan balığı biçimini andıran Diyarbakır Kalesi, Dış Kale ve iç Kale olarak iki bölümden meydana geliyor. Dış Kale surlarının uzunluğu 5 kilometre kadardır. Doğu�Batı doğrultusunda 1.700, kuzey - güney doğrultusunda 1.300 metrelik bir alanı kuşatmaktadır. Surların yüksekliği 10-12 metre, kalınlığı 3-5 metredir. Surlar üzerinde kuleleri birbirine bağlayan geniş bir yol vardır. Bu yol, 70 santimetre kalınlığında mazgal duvarları ile korunmuştur. Kalenin 81 burcundan en ünlüleri Evli Beden (Ulu Beyden), Yedi Kardeş ve Keçi (Kiçi) burçlarıdır. Burçların içinde koğuşlar, mahzenler, sarnıçlar ve depolar yer almıştır. YAZITLAR Dış Kale ile iç Kale surlarında Romalılardan Osmanlılar kadar çeşitli devletlere ait yazıtlar (kitabeler) bulunmaktadır. Bunları şöyle sıralamak mümkün; Latince: Romalılar, 367 375 yılları arası. Yunanca: Bizanslılar, 440-528 yılları arası. Arapça yazıtlar: Abbasîler 909, Mervaniler 995-1035, Büyük Selçuklular 1088-1092, Şam Selçukluları 1093, İnallılar 1141, Nişanlılar 1154-1183, Artuklular 1188-1208, Eyyubiler 1236-1237, Akkoyunlular 1149-1479. Farsça yazıtlar: Osmanlılar Dönemine aittir. 1525�1527 arası tarihlerini taşır. KAPI KALELERİ Dış Kalenin kapıları: Kuzeyde Dağ Kapısıı (Harput Kapısıı), batıda Urfa Kapısıı (Rum Kapısıı), güneyde Mardin Kapısı (Teli Kapısıı), doğuda Yeni Kapı (Su Kapısı, Dicle Kapısı). İç Kalenin Kapıları: Fetih Kapısı, Oğrun Kapısı, Saray Kapısı, Küpeli Kapısı. Fetih ve Oğrun kapıları dışarıya, Saray ve Küpeli kapıları iç tarata şehre açılır. İç Kale Kanunî Sultan Süleyman zamanında 1524�1526 yılları arasında ikinci bir surla çevrilerek genişletilmiştir. Dış Kale surları içinde cami, medrese, türbe, kilise, han, hamam gibi tarihî eserler yer almaktadır. İç Kale surları içinde iki kilise, Artuklu Sarayı kalıntıları. Viran Kale, sarnıç ve cami bulunmaktadır. SURLARDA SANAT Diyarbakır Surlarını eşsiz kılan özelliklerinden biri hiç kuşkusuz devasal boyutuna rağmen, özenle örülmüş taş işçiliği ve üstünde düşünülerek işlenmiş sanatsal motiflerdir. Bu anlamda Diyarbakır Surları, taşın bir büyük sanat eseri haline dönüştürüldüğünün de resmidir. Surlar, taşlara dizilmiş, süsleme ve bezemelerle güzelliğin zirvesine çıkmış estetik bir abidedir. Taş işçiliğindeki estetikle bütünleşmiş sanatkarane ustalık, o dönemdeki medeniyetinin önemi, kültür ve sanatının sahip olduğu engin ve zengin değerlerini gösterir. Surların taş işçiliğini bir büyük sanat eseri haline getiren önemli özelliklerinden biri de hiç kuşkusuz süslemeciliğidir. Dönemin, yaşam anlayışını ve sıkça kullanılan eşya, nesne ve sembol kabul edilen canlıları estetik bir şekilde süslemek, üstün bir sanat anlayışıyla biçimlendirmek; surları, sadece taş ustalarının değil, aynı zamanda iktidar sorumluluğun ötesinde doğal ve kalıcı bir tutkunun eseri olduğunu gösterir. Yapıldığı dönemde Roma görkemini, XI. ve XII. yy. Selçuklularının kendine öz kavramlarını, yine İlhanlıların parlak ve atak sanat ibdalarını, Timurluların ince ve zarif sanat görüşlerini, Memlükların, Celayirlerin, Muzafferilerin, Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmenlerin ve nihayet Safevilerin süsleme sanatlarında gösterdikleri başarılı buluşların, Türk süsleme sanatına katkısında büyük rol oynadığı kesin olarak kabul edillir. Bu anlayış, surlardaki süslemeciliğin tarihsel süreç içerisinde kendi geleneksel yorumlarına sıkı sıkıya bağlı kalarak surların kültür ve sanat dünyasında seçkin bir yer almasına neden olmuştur. Surlardaki, bitkisel motifler, hayvansal figürler ve kitabeler bu anlayışın oluşmasında önemli bir yerdedir. SURLARDAKİ BURÇLAR VE FİGÜRLER Diyarbakır Surları’nın önemli bölümlerinden biri Yedi Kardeşler Burcu'dur. Artuklu dönemi eseridir. (1183-1232) Melik-el Salih ebu’l-feth Mahmut zamanında yapılmıştır (1208). Mimarı İbrahim oğlu Yahya’dır. Yedi Kardeşler burcunun yüzeyini hemen hemen iki eşit parçaya bölecek şekilde yerleştirilen bir şerit kaligrafik kitabe vardır. Kitabenin başlangıç kısmının her iki tarafına simetrik olarak ejder başlı kuyruklara sahip aslan figürleri yerleştirmiştir. Bunun yanında rölyef biçiminde uygulanmış aslan ve çift başlı kartal figürleri, yapan ustaların iyi bir gözlem, tasarım ve uygulayım bilgisine sahip olduğunu göstermektedir. Her iki aslan figürünün orta yerinde ise çift başlı kartal figürü bulunmaktadır. Aslan figürleri kimi tarihçilere göre mücadele, güç ve üstünlük sembolü olarak yorumlanmıştır. Buradaki aslan figürlerinin kullanılma nedeni de; bulunduğu yerin koruyuculuğu ve kollayıcılığı sembolize edebilir. İki aslan figürünün ortasında yer alan çift başlı kartal figürü ise tarihte Roma ve Selçuklular’ın simgesi olarak kabul edilir. Evli Beden Burcu, Ulu Beden veya Ben-u Sen Burcu olarak da bilinir. Artuklu dönemi eseridir. (1183- 1232). Melik-el Salih Ebu’l-feth Mahmut zamanında yapılmıştır (1208). mimarı Cafer oğlu İbrahim’dir. Burçta toplam 6 aslan motifi rölyefi vardır ve Avrasya hayvan motifleri üslubunu yansıtırlar. Başlarında taç bulunan kanatlı aslan figürlerinin kuyrukları ejder başlı olarak işlenmiştir. Nur Burcu, Selçuklu dönemi eseridir. (1085-1183). Melikşah zamanında yapılmıştır.(1089). Mimarı Selami oğlu Urfalı Muhammed’dir. Kufi (Nebati) yazı ile yazılmış kitabesi ve çeşitli hayvan figürleriyle en zengin burçtur. Kitabe arasında yer alan uzun boynuzlu keçi motifi rölyefi dikkat çekici estetik değerdedir. Yine kitabe arasında yer alan simetrik olarak yerleştirilmiş dört nala koşan bir at motifi mevcuttur. Kitabenin sol kenarında yer alan güvercin motifi rölyefinin kanatlarındaki beşli telek, yedi kardeşler burcundaki çift başlı kartalın telekleri ile aynı sayıda olması dikkat çekicidir. Hemen alt tarafında yer alan bağdaş kurmuş bir şekilde oturan kısa saçlı, eli ile ayaklarının tutan çıplak kadın rölyefi vardır. Kitabenin sağ tarafında da soldakinin simetrisi olarak uygulanmış kanatları açık güvercin motifi rölyefinin altında da çıplak kadın motifi yer almaktadır. Bu kadınların, bolluk ve bereketi anlatan semboller olarak kullanıldığı sanılmaktadır. Yine aynı burçta yer alan kitabenin sağ köşesindeki aslan motifi daha belirgin bir sevinci basit gülümsemesiyle anlatır. Nur burcunun sol yüzünde yer alan bir yırtıcı kuş ise mücadele ve gücü simgeler. Selçuklu Burcu, Melikşah dönemi eseridir. Nur Burcu’nun benzeridir. Kufi yazı ile yazılmıştır (1088). Evli Beden Burcu’nun kuzeyindedir. Kitabe üzerinde yer alan simetrik olarak yerleştirilmiş keçi motifi rölyefi vardır. Kitabenin sol köşesinde yer alan aslan motifi rölyefinin daha az özenle yapıldığı gözlerden kaçmaz. Güvercin olduğu sanılan kuş figürü rölyefi yine kitabenin arasında yer almaktadır. Kentin en önemli bölümlerinden olan Dağ Kapı Burcu’nun iç ve dış duvarlarına, şehre zaman zaman hükmeden devletler tarafından çeşitli işaretler, kitabeler ve armalar koymuşlardır. Burcun çeşitli yerlerinde değişik hayvansal, bitkisel ve motiflerinin rölyefleri yer alır. Bitkisel motiflerin içinde üzüm ve yaprak şekilleri bulunur. Dağ kapı burcunda yer alan ilginç işlemeli demir döneminde, nöbetçiler tarafından akşamları güneşin batışı ile kapanır, doğuşu ile açılırdı. Abbasilere ait güvercin, hayvan ve bitki motiflerinde alabildiğine naif ve doğal bir biçimde yapılmış oldukları dikkati çekmektedir. -alıntı-
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Konuyu yanlış yere açmışsınız diye düşünüyorum...
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Doğru yere taşınması zor değil diye düşünüyorum ben de
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Gitmek ,görmek ve gezmek isterim.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Bana söylesene sen , çok istiyorum oralara gelmek tarım fuaarı olurda ileride gelmek nasıip olur . Gerçi Mehdi ekere kızıyorum ya tarım politikası berbat .
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 | |
![]() Alıntı:
![]() |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() o kadar gezmek istedim kimse gezdirmedi şimdiye kadar sadece dıştan bakmak nasip oldu.
Almi bir gün diyarbakıra gelsem siz gezdirirmisiniz? |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
![]() diyarbakır surları güzel ama sanırım güvenlik problemi var. nerde belalı, nerde tinerci varsa surlarda toplanmış. insan giremiyor ki oraya?
|
|
![]() |
![]() |