![]() |
#1 |
![]() Diyarbakır edebiyat laboratuarıdır eğer iyi bir araştırmacıysanız yeterince malzeme vardır.
Diyarbakır’dan çıkan edebiyatçılar cumhuriyetten bu yana parmak sayısını geçmez, son on yılda bir atılım var ancak diri ve geleceğe yönelik değildir kişiseldir. Sanırım bunda da bölgenin siyasal tablosu ana rengini döşeyecektir özellikle Kürt edebiyatı açısından böyle bir durum var. Sezai Karakoç, Ahmet Arif, ihsan Işık, Ziya Gökalp, Yılmaz Odabaşı, bitti. Parmak sayısını geçmez. Bunu neye bağlamalıyız? Kentin var oluş hikâyesiyle bitiştirdiğimiz zaman kısırdır Kürtlerde yazılı edebiyat 20. yüzyılla başlamakta yazılı gelenek yok yazmasını bilmiyoruz; geçmiş ile bugünkü durumu kıyasladığımızda. Bugün daha ataktır ama kök salmamaktadır bir Kenyalıya bir brezilyalıya, bir Belçikalıya hitap edecek insanı hatırlatacak damarlar bulunamamıştır ama bir yoğunluk vardır özellikle Kürtçe son 6 ayda nerdeyse beş kitap Diyarbakır’dan çıktı, Kürtçe. Bunda yerel yönetimin de etkisi vardır. Siyasi rüzgâr... Sanırım bunda da en önemli etken okunmadan yazılmaya çalışılması, işin popülaritesi yazının insanların sıfat kazanmasına hizmetkâr edilmesi gibi nedenler var ben edebiyatın böyle bir sıfata ihtiyacı olmadığını düşünüyorum Elbette yerel yönetimler Kürt enteliyasının temel beslenme damarı. Yazmış olmak için yazmak, kendisini /yazanını tatminden öteye geçmez “adam diyor sadece Kürtçe olsun ne olursa olsun” bir açıdan haklıdır da//bugün Cahit Sıtkı deyip geçmemek lazımdır Ondaki hüznü melankoli hepimizin içinde taşıdığı bir kılcal damar hüviyetindedir adam bunu sonuna kadar işlemiştir. Önemli olan onu devam ettirebilmek; bir taş koyabiliyorsa eğer, çıtayı yükseltebiliyorsa gerisi hikâye. Ne derece akrabalık kurulursa artık… Kent kültüründe edebiyatın elbette ki büyük önemi vardır. Kentlerin kimliğini belirleyen ana unsurlardan bir de elbette ki kültürüdür. Kültürü de yansıtan en temel etken yazım dili; Yani edebiyat. Diyarbakır tarihinde edebiyatın yeri oldukça belirgindir. Birçok edebiyatçı yetiştirmiş bir şehir. Özellikle farklı dil ve kültürlerde ürünün verilmiş olması ve bunun bir potada eritilmiş olması oldukça önemli ve düşündürücü. Son yıllarda bu gelenekten uzaklaşılmış olması da ayrımcılığı beraberinde getirmiştir. Kültürlerin kaynaşma yeri olan Diyarbakır son yıllarda ayrışma simgesi olarak lanse ediliyor olması kent halkını üzmektedir. Asıl olan unsur: kültürlerin kaynaşmasıdır. Ki Diyarbakır’da kültürler o kadar iç içe geçmiş ki ayırmak mümkün değildir. Nesnel ayrımcılık ne kadar da kışkırtılırsa kışkırtılsın başarıya ulaşması imkânsız gibi görünmektedir. Diyarbakır tarihinde haklı olarak nam salmış edebiyatçıların hayatlarına ve yaşam biçimleri ile milliyetlerine baktığımızda mozaiği daha güzel görmüş ve anlamış oluruz. “Osmanlı şehirleri arasında nüfuslarına oranla en fazla şair yetiştiren birkaç şehirden biri Diyarbekirdi. Divan edebiyatında kadın şaireleri arasında ün salmış Şair Sırrı Hanım’ı kaç kişimiz biliyoruz Sezai Karakoç, Cahit Sıtkı bu şehrin evlatlarıdır. Refi’ler, Halililer, Hamiler gibi nice şairler bu iklimin insanlarıdır. 1890–94 yılları arasında Diyarbekir’de vakilik yapan Giritli Sırrı Paşa şöyle der; Diyarbekirlilerden müctemi bir cemaatte gözlerimi bağlayıp otursam ve elimi atsam, tuttuğum ya şair, ya mürşidir. Evliya Çelebi ‘Bu Diyarbekir’de öyle yetenekli şairler var ki, her biri sanki Fuzuli ve Ruhi gibidir. Birçoğu ile sohbet ettik hakikaten benzerleri bulunmayan birer fazilet sahibi kimselerdir’ demektedir. Beysanoğlu’nun ‘Diyarbakırlı Fikir ve sanat Adamları kitabında 668 fikir ve sanat adamı yer almaktadır. Bunlardan 28’i şair,171’i yazar,193’ü bilim adamı;46’sı hattat, ressam, bestekâr vs. Şair, yazar ve bilim adamlarının 62’si Osmanlı döneminden önce,246’ıs Osmanlı döneminde yaşamış ve yaşamakta olan kimselerdir. Yazdıkları eserlerin toplamı 1984’tür. Cumhuriyet dönemi şair ve yazarlardan Cemal Yeşil, Cahit Sıtkı Tarancı, Fuda edip Baskı, Munis Faik Ozansoy, Cahit Uçuk, Ahmet Arif, Orhan Asena, Cenap Ozankan, Esma Ocak, Veysel Öngören, Vasıf Öngören, Mığırdıç Margosyan, Sezai Karakoç, M.Emin Bozaslan, Adnan Binyazar, İhsan Fikret Biçiçi, Muzaffer Budak, Remzi İnanç, İhsan Işık, Yılmaz Odabaşı, Suzan Samancı, Kaya Özsezgin, Edip Polat, Orhan Cezmi Tunçer, Adnan Satıcı, tanınmış şair ve yazarların bir bölümünü oluştururlar” (M.Şefik Korkusuz: Eski Diyarbekir’de Gündelik Hayat. Kent yay.İst.2007.s.103.105) Resmi devlet belgesi olan tarihi Diyarbakır salnamelerinde' medresede okuyan talebeye verilen önem anlatılmakta ve sıhhat ve sağlıkları için yapılan tadilattan bahsedilmektedir.(Diyarbakır salnameleri. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi. İstanbul Acar matb.1999.5/93 ) Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Arif, Sezai Karakoç Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının üç şairi olarak tanınmışlardır. Cahit Uçuk, ünü yurt dışına taşmış kadın yazarlarımızdandır. Bilhassa çocuklar için yazdığı roman, hikâye ve masallarla günümüz çocuk edebiyatının önde gelen yazarlarından biri olmuştur.70’i aşkın eseri basılmıştır. Orhan Asena ile Vasıf Öngören, tanınmış iki oyun yazarıdır. Orhan Asena’nın 21 oyunu basılmış, bunlardan bir kısmı Fransızca, Almanca, İspanyolca ve Rusçaya çevrilmiştir. Ayrıca, oynanmış, fakat henüz basılmamış 19 oyunu daha vardır. Bunlar dışında,3 tek perdelik oyunu,3 şiir kitabı. Halk kitapları dizisinden 6 kitabı yayınlanmıştır Vasıf Öngören, Asiye nasıl kurtulur, Almanya defteri, Oyun nasıl oynanmalı, Zengin mutfağı adlı oyunların yazarıdır. Aynı zamanda rejisör olarak bilinir. Fuad Edip Baskı, şiirleri en çok bestelenmiş bir şairimizdir. Selahattin Pınar, Rakım Elkutlu, Nuri Halil Poyraz, Rüştü Şardağ, Dr. Alâeddin Yavaşça, Arif Sami Toker ve Muzaffer İlkar tarafından 21 şiiri bestelenmiştir. Baksı’nın basılmış 11 eseri vardır. ( Dr.Şevket Beysanoğlu: Türk edebiyatında Diyarbakır ve Diyarbakırlılar.1.Bütün yönleriyle Diyarbakır sempozyumu.27–28 Ekim 2000.Ankara. S.226) Kültürel gelişim noktasında yukarıda verdiğimiz nesnel örneklerden de görülmektedir ki Diyarbakır’ın yapı taşlarını oluşturan kimliklerin kültürel zenginlikleri Diyarbakır’a ayrı bir güzellik katmış. Bu gün yaşayan eli kalem tutan erbabın görevi de bu minval üzerine eserler vererek bu mozaiği devam ettirmektir. Ayrımcılığa götüren tüm etnik ve mezhebi taasubluktan uzak, yapıcı, onarıcı ve kuşatıcı yönü ile edebiyatın fonksiyonel gücünü ortaya koyma noktasında gayretkeş olunmalıdır. Uzaklaşıcı değil birleştirici, yaralayıcı değil kuşatıcı olunmalıdır. Kültürlerin kaynaştırılmasında da en önemli etken dildir. Bunu hiçbir zaman unutmamalıyız. bedran yoldaş
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|