11-15-2008, 13:30 | #1 |
Dünya döner devran döner
DÜNYA DÖNER DEVRAN DÖNER
ALPEREN GÜRBÜZER Kâinatta hemen hemen her şey değişime uğramaktadır. Tabiatta cereyan eden bu değişim serüveni toplumlar ve insanlar içinde geçerli. Hasan Sağındık’ın ‘’dünya döner devran döner’’ albümü adeta hayatın değişim ve dönüşüm nöbetlerini hatırlatmaktadır: DÜNYA DÖNER Söz-Müzik: Gündoğar (dünya döner_”siyah ağıt”_1996) DÜNYA DÖNER, DEVRAN DÖNER İNAN Kİ HER ŞEY ASLINA DÖNER ÇARESİZ İNSANIN ÇİLESİ HİLEKÂR İNSANIN HİLESİ ZALİMİN MAZLUMA İNEN SİLLESİ BİLİRİM Kİ BİR GÜN OLUR TERSİNE DÖNER CANIM DÜNYA DÖNER, DEVRAN DÖNER İNAN Kİ HER GECE GÜNDÜZE DÖNER DÜNYA DÖNER, DEVRAN DÖNER İNAN Kİ HER ŞEY ASLINA DÖNER GÜNDOĞAR’IM NİÇİN ÜZÜLÜRSÜN YARIN VARKEN DÜNÜ DÜŞÜNÜRSÜN BU GİDİŞLE SEN DE, SEN DE GÖRÜRSÜN UMUT EKTİĞİN YARIN DÜNE DÖNER CANIM DÜNYA DÖNER, DEVRAN DÖNER İNAN Kİ HER GECE GÜNDÜZE DÖNER DÜNYA DÖNER, DEVRAN DÖNER İNAN Kİ HER ŞEY ASLINA DÖNER Tabiî ki bu değişim ve dönüşümün yanı sıra, suyu tersine çevirmek isteyen uzaktan kumandalı dayatmacı değişim çabaları da mevcut. Toplumun hür iradesini ortaya koyarak, kendi akışı içinde gerçekleşen değişimleri normal ve tabii değişim olarak kabul görür. Tam tersi irade dışı, cebri uygulamalarla yapılan değişimler ise tabii olmayan dönüşümlerdir. Fransa’daki jakobenlerin toplumu değişime zorlaması, onlara tepeden inmeci gözüyle bakılmasına vesile olmuştur. Tarihi kaynaklar incelendiğinde birçok toplumda toplum üstü iradeler türedi, bu türeyen güçler zorla tepeden değişim katalizörlüğüne soyundukları görülmüştür. Toplum tercihleri hiçe sayan jakoben tavırlar günümüzde de kol gezmekte ve yarınlarımızı karartmaktadır her daim. Tepeden yönlendirmeler çoğu kez toplum mühendisliği edasıyla ortaya çıkıp, kitlelerin sivil inisiyatif dediğimiz girişimci eğilimlerini önünü tıkamaktadır. Yukarıdan aşağıya elit zümrelerce değişim planlaması ve tatbikatı yapılması sivil toplum olgusunun neşvü nema kazanmasına fırsat vermediği gibi, böyle bir dayatmanın hayata yansıması da mümkün olamıyor. Şayet tabandan tavana bir değişim dönüşüm gerçekleşecekse, asıl o zaman gerçek manada sivil ve demokratik katılım olacağı muhakkak. Totaliter zihniyet her zaman jakobenisttir. Türkiye’de Milli Şef uygulamaları uzun süre siyasi hayatı derinden etkileyerek günümüze kadar dur durak bilmeden askeri ihtilaller sayesinde devam edebilmiştir. Tek parti uygulamaları dediğimiz jakoben zihniyet, ülkemizin sivil toplum ve katılımcı demokrasiyle buluşmasına engel olmaktadır. Hâkim devlet telakkisi hadim devlet biçimine dönüşemediği sürece baskılar da devam edecektir. Devlet yapımızın hâkim baba tavrı üzerine bina edilmesi hadim devlet yapılanmasına geçmeyi zorunlu kılmaktadır. Kutsal devlet anlayışı, devlet tabusu ekseninde halkı kayıtsız şartsız itaate zorluyor çünkü. Biz kutsal devlet mantığına karşıyız, bütün çabamız devleti tabu halinden çıkarıp ona güzellik verecek olan hadim devlet rolüne dönüşmesini sağlamaktır. Devlete bakış açısı getirirken de bu arada devlet düşmanlarına da fırsat vermeden devletin yapılanması üzerindeki fikir kanaatimizi yapıcı yönden ortaya koymayı görev biliyoruz. Dönüşüm-değişim merkezini topluma adayan yapılanmayla elitist-oligarşik saltanatına son verilmeli. Bu saltanat bittiğinde hadim devlet bir rüya değil hakikat olacağı görülecektir. Esasen devleti temsil eden hâkim güç millet olmalı. Devletle özdeşleşen birtakım elitist mekanizmalar ellerine geçirdikleri imkânlarla topluma dayatma yapmaya yeltenebilme cüretini gösterebiliyorlar. Topluma karşı sorumluluk hissetmeyen odaklar köşe başlarını tuttukları için rahatlıkla jakoben tavrı sergileyebiliyorlar. Toplum sivil inisiyatif tavrını gösterdiğinde hemen diş bileyip Ankara’nın derin koridorlarında toplum mühendisliğine soyunuyorlar. Fakat toplum her seferinde sandıkta gereken dersi verip onları hüsrana uğratarak emellerine geçit vermiyor. Halkın özel hayatına bile karışan seçkinci devlet taifesi, kendilerini hâkim güç ilan ederek devlet adına karar vermeyi de ihmal etmiyorlar. Onlara göre toplumu formatlamanın tek yolu tepeden inmeci uygulamalardır. Totaliter zihniyetler dünyada birer birer döküldükçe Türkiye’de de yavaşta olsa sivil toplum olguları kıpırdamaya başladığı bir gerçek olarak jakobenlerin uykusunu kaçırmaktadır her geçen gün. Demokrat partinin milli şefi devirerek halk adına iş başına gelmesi, Türkiye’de ilk sivil inisiyatif hareketin miadı olarak tarihe geçer. Toplumun tek parti programlarından usanıp, çoğulculuğa yönelmesi tarihi bir başarıdır. Dünya artık tersine dönüyor. Bu sefer jakoben zihniyet istediği gibi cirit atamayacağa benziyor. Elitist zihniyetin eskisi gibi toplumu baştan aşağı formatlayamaması bize bu ümidi veriyor. Toplum yavaş yavaş dizginleri eline alma sürecine girmiş görünüyor. Beyin yıkama mekanizmaları her geçen gün kan kaybetmekte çünkü. Hâkim devlet değil hadim devlet doğmak üzere artık. Bu sürecin istenen noktaya gelmesi için demokratik eğitimin yanı sıra sanayileşme ve katılımcı demokratik yapının önünü ardına kadar açmalı. Türkiye iki şeyden birin tercih etmeli, Ya ‘devlet için toplum’ ilkesinde ısrar edip mahkûmiyete devam edecek ya da ‘toplum için devlet’ deyip aydınlığa kavuşacak. Şimdiye kadar devam eden edilgen totaliter anlayışları tersine çevirme çabasına çevirmemiz gerekir. Klasik ve bayatlamış değişim ve dönüşümler toplumu zaafa uğratmakta ve hızla geri kalmışlığa sürüklemektedir. O halde dünya tersine döner sloganını alışılmışın dışında bir yeni anlayışla hakiki mecrasına oturtmak için tam zamanı. Yeni seslere, yeni anlayışlara yelken açıp yelkenler vira vira demek bugün değilse ne zaman? Dayanışma alanlarının olduğu yerlerde toplum bilincini gelişeceğini idrak etmeliyiz. Devletin toplumdan üstün olduğu yapılanmalarda güç dengesi devletin elindedir. Böyle bir yapıda toplum için devlet modelinin çıkmazı zor görünüyor. Devlet toplumu sil baştan formatlamakta ısrar ettikçe, devletle toplum arasında derin uçurumlar oluşmaktadır. Tek tip anlayışlarla bir yere varılamayacağını artık devletimiz anlamalı. Tek tip model dayatmalarla tek tip kimlik sunulur topluma adeta. Böyle bir sistemde sistemi sorgulayamazsın, sorgulama hakkı devletindir, böyle bir yapılanmada sorgulama tekelini elinde tutarak rahatlıkla toplumu denetleyebiliyor, korku hâkimdir her tarafta. Zaten devlet aygıtı bu hakkını yıllardır elinde tutuyor ve kendi hakkı gibi görüyor. Oysa gerçek anlamda sorgulama hakkı milletindir. Daha henüz demokrasi kültürümüz gelişmediği için bu çarpık yapılanmayı tersine çeviremiyoruz bir türlü. Gücünü toplumdan alan yapılanmalara geçmedikçe, bu ülkede demokrasi tartışmaları son bulmayacaktır. İleri ülkelerde devlet tanımlanırken toplum için devlet olarak tanımlanır. Türkiye’de zihinlerimiz adeta esir, tek tip düşünceye mahkûm edilmek isteniliyor kitleler habire. Globalleşen dünyamızda maalesef anti demokratik uygulamalarımız dünyanın gidişatına ters istikamette seyrediyor. İdare edenler ile idare edilenlerin kol kola gezdiği, birbirini karşılıklı denetleyeceği nizamı gerçekleştiremedik hala. Büyük düşünmemiz gerekirken sürekli kendi kalemize gol atmak sevdasındayız, rakip kalelerle aramızdaki mesafeyi açmak yarışındayız sanki. Zihnimiz prangalarla vurulmak istendiğinden dolayı hep küçük düşünmeye mahkûm ediliyoruz, oyunu kendi yarı sahamızda oynamaktan büyük keyif alıyoruz her nedense. Velhasıl değişmeni merkezini topluma kaydırmadıkça bu tür problemlerle daha çok uğraşacağız demektir. Eee ne diyelim dünya döner elbet bir gün devran döner lehimize. Umudumuz odur ki; bir gün bu döngü lehimize çevirerek aslı aslımıza nesli neslimize rücu ederiz. Gün ola harman ola. Bakalım daha neler yaşayacağız gün dönümünde.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
11-16-2008, 11:15 | #2 |
inşallah bu konuda tarih tekerrür etmeyecek, çoksağolun ümitvar cümlelerin için.
|
|
11-16-2008, 11:17 | #3 | |
Alıntı:
Alperen bey ve Yalçın üstad teşekkürler... |
||
11-16-2008, 15:18 | #4 |
biz teşekkür ederiz canım kardeşim
|
|
11-18-2008, 11:56 | #5 |
Türkiye iki şeyden birin tercih etmeli, Ya ‘devlet için toplum’ ilkesinde ısrar edip mahkûmiyete devam edecek ya da ‘toplum için devlet’ deyip aydınlığa kavuşacak
Türkiyenin refahı, evrensel hukuk nomlarını yakalaması, demokrasinin tam anlamıyla egemen olması halkımızın demokrasi kültürünü benimsemesinden geçiyor olsa gerek..devlet toplumu için vardır...belli bir oligarşik azınlığın hakları ve refahı için çalışan devleti kutsi bağlamda değerlendirmeden,değişkenliğin ve yeniliklerin kapısını aralamalıyız...hak ve özgürlüklerin baskı altında tutulduğu, demokratik olmayan devlet düzeni toplumun bekasını sağlayamaz..küçük zümrelerin kendi fikirlerini zorla dayatması bu topraklarda yaşayan büyük çoğunluğa karşı verdiği siyasi bir savaştır... Bu bakış ufku geniş...umut vadeden, geleceğimizin esasını belirleyici yazınız için minnet olsun..++ |
|
11-29-2008, 10:52 | #6 |
Gönülden yüreğinize sağlık. Allah razı olsun.
|
|
09-22-2009, 12:18 | #7 |
Bayramınız mübarek ola.
|
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|