AK Gençliğin Buluşma Noktası
Genel Tarih Devlet tarihleri ve kültürleri.



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 01-30-2008, 03:59   #1
Kullanıcı Adı
dildade
Standart DÜNYAYI AĞLATANLAR : ADOLF HİTLER

Milyonları Etkileyip Dünyayı Kana Bulayan Irkçı Lider

ADOLF HİTLER

Alman devlet adamı ve dünyanın sayılı diktatörlerinden olan Adolf Hitler , 1889 yılında Avusturya’nın Branunau şehrinde dünyaya geldi.

Küçük yaşta öksüz kalan Hitler , ilk ve orta öğreniminde başarılı olamadı ve okulu terk etti. Hitler bir Avusturya vatandaşı olduğu halde kendisini Alman saydı ve bu yüzden 1912 yılında Münih’e giderek , badana ve dekorasyon işçiliği yapmaya başladı. Bir taraftan da siyasetle ilgileniyordu.

Babasını ve annesini kaybetmiş , okuldan atılmış ve çok istediği mimarlık mesleğini elde edememiş olan Hitler , radikal yollarla kendini ispat etmenin peşine düşmüştü.

Münih’te yaşadığı dönemde Hitler çok şey okuduğunu , özellikle tarihe önem verdiğini söyler. Onun fikirleri özellikle Fransa-Prusya savaşı üzerine yazılmış bir kitaptan etkilenmiştir. Bu kitap ona Alman ırkından olmanın gururunu ilham etmiştir. Aynı zamanda Yahudiler hakkında da yoğun bir nefret kazanmaya , Slavlar ve diğer bütün Ari ırktan olmayan milletleri tamamen aşağı görmeye başlamıştı. “Yahudiler her şeyden önce kozmopolit bir servet meraklısı ve sömürücüdürler , genellikle de sosyalist veya komünist olurlar ; Slavlar ise , kendilerine ait kültürleri bulunmayan aşağılık bir ırktır” diyordu. Özellikle de Marksizm’e ağır eleştirilerde bulunuyordu.

Hitler , I.Dünya Savaşı boyunca gönüllü olarak Bavyera ordusuna katıldı. Gösterdiği başarıdan dolayı onbaşılığa terfi edildi ve takdirname kazandı. Daha sonra da Yeni Reich ordusunda , komünizmle mücadele ve milliyetçilik ülküsünü yaymakla görevlendirildi. Ancak , Almanların I. Dünya Savaşında yenilmeleri onu çok üzdü , etkili bir politikacı olmaya karar verdi.

Hitler’in kafasından oluşan politik fikirleri , Alman ırkının üstünlüğünü oluşturmak ve bu üstün ırkla bütün dünyaya hükmetmekti. Bunu başarabilmek için de , sermayeyi elinde bulunduran Yahudi toplumunun yok edilmesi gerekiyordu. Teorisini anlattığı “Kavgam” isimli kitabında bu fikrin gerçekleşmesi için devletin araç olarak kullanılacağı , hedefe varmak için de liderlik makamının (kendisinin) ilham kaynağı olacağı ifade ediliyordu. (Benewick ve Philip , 2000 : 227)

1919 yılında Münih’te sağ eğilimli küçük bir partiye katıldı. Bu siyasi grup daha sonra Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi adını aldı ve Nazi Partisinin çekirdeğini teşkil etti. Hitler kısa bir zaman içinde parti içi manevralarla , teşkilâtı sımsıkı avucunun içine aldı. Artık partide bir lidere (Führer) kayıtsız şartsız itaat etmek prensibi yerleşmişti.

Hitler cezaevinde "Kavgam" adlı kitabını yazdı. Ayrıca Alman sosyal hayatında bir çöküntünün olduğunu , onur kırıcı bir yenilginin varlığını , ortamın bulanık ve istismara misait olduğunu çok iyi gördü.

Hitler bu şartlardaki Almanlara ırk üstünlüğü fikrini savundu. “almanlar dünyanın en kuvvetli ırkı olarak , yeryüzündeki aşağı ırkları idare etmelidir,” diyordu. Bu görüşü büyük yankı uyandırdı.

En çok da Yahudilere düşmandı : “Eğer bizim halkımız ve devletimiz bu kana susamış , servet delisi Yahudi tüccarlarının kurbanı olursa , o zaman bütün dünya bu ahtapotun kolları arasında mahvolur. Eğer Almanya kendini bu çemberden kurtarırsa milletlerin başındaki bu en büyük belâ bütün dünya için ortadan kaldırılmış sayılabilir.”

Hitler Almanya’daki süratli nüfus artışı problemine toprak kazanmaktan daha başka çözüm yolunu görmüyordu. İslav ülkelerini ve Rus topraklarını ele geçirerek onları oradan çıkarıp Almanları yerleştirmek gerektiğini savunuyordu. “Bu dünyada ancak yeteri kadar geniş bir toprak , bir milletin yaşama hürriyetini garanti edebilir… Almanya , ya bir büyük devlet olacak yahut silinecektir.”

Hitler , bu geniş emellerini gerçekleştirebilmek için üç metot kullanmayı uygun görüyordu : Propaganda , diplomasi ve kuvvet.
O , insanları ikna etmenin psikolojisini çok iyi biliyordu. âdeta kitlelerin beynini yıkıyordu. Geçit merasimleri ve ihtişamlı gösterilerle onları etki altına alıyordu.

Adolf Hitler , Almanya’da iktidarı eline aldığından emin olduğu zaman şöyle demişti : “Almanya’nın bir tek dini vardır : Nasyonal Sosyalizm.”
Ve arkasından kiliseleri abluka altına alarak yerle bir etti. Hiçbir mezhep bu ablukadan kurtulamadı. Ayakta kalabilenler sadece Nasyonalizm Sosyalizm.”

Ancak bu biat , onları kurtaramadı. On dört yıl boyunca , Almanya’da sadece nasyonel sosyalizm ideolojisi hüküm sürdü.
Hitler artık Almanya’da , demokrasinin yerine lider (rehber) ilkesini koyuyordu. Kitlenin üzerinde lider olacak , kitle onun her emrine kayıtsız şartsız itaat edecekti. Herkesin üstünde bir Führer vardı. (Saygılı , 1999 : 193)

Hitler , Almanya’da söz sahibi olduğu andan itibaren savaş sanayine büyük önem verdi. Hitler’in hazırlıkları boşuna değildi. Avusturya’yı işgal etti. Çekoslovakya’nın dörtte birine el koydu. 1939’da Polonya’yı işgal ederek bile bile II.Dünya Savaşını başlattı. İlk başlarda aldığı zaferler Hitler’in hırsını arttırmıştı. Fakat 1943’ten sonra işler istediği gibi gitmemeye başladı. SSCB’ye saldırması üzerine bocalamaya başladı. Normandiya cephesinin açılmasından sonra bozgunlar peş peşe gelmeye başlamıştı. Artık Almanya’da tek ses çıkmıyordu.

Bozgunların ardından Almanya’da iç muhalefet başlamıştı. Muhalifler , Almanya toptan yok olmadan Hitler’i durdurmanın lüzumuna inanmışlardı. Bunun için de Hitler’i ortadan kaldırmaktan başka çıkar yol göremiyorlardı. Ustaca bir plân hazırlamışlar , Hitleri’n karargahına bomba yerleştirmişlerdi. Hitler , içerideyken bombayı ateşleyeceklerdi. Nitekim dediklerini yapmışlar , fakat Hitler’i öldürememişlerdi.
Hitler suikastın ardından öldüğünü duyurtmuş , bunun üzerine kendisini öldürmek isteyenler serbestçe ortalıkta dolaşmaya başlayınca hepsini öldürtmüştü. Yine suikastçılardan olan ve Almanya’da büyük nüfuz sahibi , Kluge ile Romel intihar etmiş , Mareşal Von Witzleben , General Von Stulpnagel ile Amiral Canaris ise idam edilmişti. Hitler bir defa daha bütün rakiplerini temizlemişti. Şimdi artık dilediğini yapabilirdi.
Üst üste gelen bozgunlar Hitler’i gittikçe yıldırmaktaydı. Kazanmak için her yola başvurmayı aklına koymuştu. V1 ve V2 atom bombalarının süratle hazırlanmasını emretti. Arkasından da son Alman taarruzunu hazırladı. Ancak , 1944 sonu ile 1945 başlarında bütün taarruzlarda bozguna uğranılması üzerine artık savaşı kaybettiklerini anladı.

Almanya’nın düşmesinin an meselsi olduğunu gören Hitler , müthiş bir sıkıntı içine düşmüştü. Nisan sonlarına doğru aldığı bir haberle bütün ümitleri kayboldu : “düşman orduları Berlin’e yaklaşıyor”du.

Adamları Hitler’i Bavyera’daki karargahına götürmek için çok uğraştı. Fakat o , “Berlin’den ayrılmayacağım” diyor , başka bir şey demiyordu. Uykusuzluktan şişmiş gözlerini kurmay subaylarının üzerine çevirmiş , “Hitler’i ele geçiremeyecekler” diye bağırmıştı.

30 Nisan 1945’te , hitler’in metresi Eva Braun ile birlikte kaldığı daireden iki el silâh sesi duyulunca hizmetçiler telâşla koştular. Odaya girdiklerinde Hitler ile metresi cansız , yerde yatarken buldular. Şakaklarından sızan kanlar halıda göllenmişti. Hitler ilk önce metresine ateş etmiş , sonrada tabancayı beynine dayayarak tetiği çekmişti. Dinmek bilmeyen bir hırsa sahip Hitler’in sonunu noktalayan tabanca hemen yanı başında durmaktaydı. Vasiyeti gereğince Hitler’in ve metresinin cesetleri yakılmıştı. Kemikleri bile kalmamıştı. (Bozgeyik , 1996 : 209)
Hitler , iktidarı boyunca otuz beş milyon insanın ölümüne sebep oldu. Hitler’in kurbanı sadece gaz odalarında öldürüldüğü Yahudiler değildi. Rejiminde akılları durduracak derecede , Rus , çingene ve devlet düşmanı veya ırk bakımından aşağı kabul ettiği insanları yok etti. Hitler’in ölüm kampları , büyük bir ticari işletme kadar titizlikle düzenlenmişti. Kayıtlar tutuluyor , kotalar belirleniyor ve cesetler altın dişlerle nikah yüzükleri için taranıyordu. Kısaca , ihtiyacı uğruna insanları öldürüyor ve dünyayı kana buluyordu. Ancak , aynı akıbetten kurtulamadı.
Böylece Hitler , dünyanın nefret ettiği ve lanetle andığı “insan kasapları” arasında yerini almıştı.

(Halit ERTUĞRUL'un "dünyayı ağlatanlar" kitabından alıntıdır)

 

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi