![]() |
#1 |
![]() " Duyguları bilgi haline getirebilirsek onların bizi hırpalamalarını engelleriz! " dedi ve sustu biri! Üstelik anahtarını da vermedi içerisinde ne olduğunu çılgın bir merakla öğrenmek istediğim bu yeni han kapısının!
Tamam biliyorum; bilginin aydınlığı ile yeneriz acının karanlığını... Açıklanabilen, tanımlanabilen ve tanınan her şey acı verme güçlerinden ve yenilmezliklerinden de kaybediyor demektir! Her türlü acının ilâcıdır bilgi; kanserin de aşkın da... Tek kişilik bir duygu olursa daha rahat açıklayabileceğim sanki, doğruluğundan pek de emin olmadığım bu savı! "Tüm duygular aslında tek kişilik değil mi? " diye sorduğunuzu duyar gibiyim! Elbette, güven gibi, aşk gibi, sevda gibi duygular tekil olarak ifade edemezler kendilerini, hatta tek bacaklı bir güven olur mu? Olmaz sanki! Sıradan bir taşa bakarak, onu sevip sevmediğine karar veriyorsan, bu yalnızca senin taşa bakışından dolayı değildir. Taşın biçimi ve varlık nedeni de önemlidir burada! Niye mermerler güzeldir ki? Mermerlerin güzel görüntüsünün üzerinde milyonlarca yıl baskı altında kalmalarının sabırlı emeği vardır da o yüzden! Tabi ki " biçim sevda karşısında önemini kaybeder! " Bu başka bir şey! Taşa karşı duyduğun hoşlanma hissinde bile taşın sana milyonlarca yılın baskısı altında kalarak kazanıp verdiği görüntüsünün hoşluğu vardır... Biçimden bağımsız sevdalar bile acı çektirebilir insana! Aslına bakacak olursak, hemen hemen bütün duygular bencilcedir; yani biraz tekildir! Birinin varlığına şahit yazılmasını istemen, kimliğinin ve vardığın noktanın onaylanmasını istemen, iki kişilik bir dünyadan tek kişilik evren çıkarma isteğin, dokunma senfonisi; ne dersen de, hemen bütün duygular biraz bencilcedir! Çok da yanlış değildir bu! " Dünyaya senin gözlerinle bakabilen... gözlük kullanmadan... bir diğeri olmak... öyle zor ki! " Elbette zor. Bunun kolay olduğunu söyleyen zaten kendi gözlüklerinden bakmayı çoktan seçmiştir! Özgürlük gibi, yalnızlık gibi, acımak gibi duygular ise diğerlerine göre daha da tekil görünmeyi daha kolay becerebilen duygulardır! Dolayısıyla bunları bilgi haline getirmek ve bunların verdiği acıları dindirmek ya da hafifletmek daha kolaydır! Sivri bir çıkış mı bilmem ama; acımak fiili kendini diğerlerinden üstün görme çabasıdır! " Aynı zamanda, egonu şişirdikten sonra onu susturmayı seçmektir de acımak! " Yanisi ne bunun? " Yani o, iyileştirici duygudur... " Başkasının bize, bedenimize, ruhumuza yönlendirdiği acımak eylemi pek kabul edilebilir gibi gelmiyor! Dışımızdaki insanlar arasındaki ilişkilerde gördüğümüzde ise daha anlaşılabilir veya onaylanabilir gibi geliyor bana acımak! İnsan kendi ruhunu yüceltmek için hiç bir fırsatı kaçırmayan reflekslere sahiptir diye düşünüyorum, böyle olmalıdır demiyorum! Acımanın özünde de acınandan daha üstün bir halde olmak veya kendini öyle görmek de vardır. Yani acımak biraz da " İyi ki ben öyle değilim " demektir. Başka kelimelerle, acıyan acınandan daha üstündür veya üstün görür kendini... Sadece acımak eyleminin bizi düşürdüğü durumdan kurtulmaksa istenen, acıma eyleminden vazgeçerek kişiliğimizi üstün görme çabasından da uzaklaşabilir miyiz? Acımak duygusunun vereceği zarardan kurtulabilmek aslında bunun çok bencil bir davranış olduğunu bulabilmemizde mi gizli? Duyguların verdiği acıdan taşıyabildiğimiz kadarını sırtlanıyor, taşıyamadığımız noktada kendimize acıyoruz... İyi bir gün olsun yarın...
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() ne guzel soylemis..
"Her türlü acının ilâcıdır bilgi; kanserin de aşkın da..." gercekten de oyle o yuzden ben bilgiye bitmez tukenmez bir tutkuyla bagliyim. : ![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() güzel bir paylaşım emeğine sağlık
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|