09-27-2007, 10:01 | #1 |
Ecevit Hatırası! - Tunahan Bozkurt ( AKtunaHAN ) - 27.09.2007
“Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit, Beyaz Saray’da Clinton’un konuğuydu. Görüşmede Türk-Amerikan ilişkileri konuşuldu.”
Ecevit’in başbakanlığı döneminde ABD Başkanı Clinton’u ziyaret ettiği sürmanşetlerden veriliyor ve yukarıdaki başlığın hemen yanında da Clinton’un “ayak ayaküstünde”, Ecevit’in de Clinton’un karşısında emir almayı bekleyen er edasıyla “iki elini birbirine bağlamış ayakta duran” fotoğrafı okuyucularla paylaşılıyordu. Clinton, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’na ABD ordusunda bir asker ya da ABD parlamentosunda bir senatörmüş gibi davranıyordu besbelli. Clinton gayet rahat bir ifade içindeyken, Ecevit, “karnesinde bir sürü kırıkla babasının karşısında boyun büken yaramaz çocuklar gibi” eğmiş boynunu önüne, bağlamış ellerini de, “emme basma tulumba” görevini ifa ediyordu. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan atmış milyon insanın temsilcisi konumundaki Ecevit, bu ram tutumlarının başbakanı olduğu ülkenin insanları için nasıl da acı verici bir durum olduğunun hiç de farkında değildi. Bunu gören ( evet gören, göremeyenler o zaman da vardı elbet ) herkes, “biz bu hallere düşecek adam mıydık!”lar mırıldanıyordu içerden, taa içerden ( bu tür serzenişlerin dışa yansıtılması pek yadsınır bir durumdu o zamanlar, ne derdi kartel adama sonra, maazallah! ). “Başbakan Erdoğan’ın Bush ile yaptığı görüşmede sergilediği rahat tavır, dikkatlerden kaçmadı…” Evet, bir başbakanın başbakan gibi davranması dikkat çeken bir tavırdı “post-Ecevitist” bir dönemde. Nasıl olmazdı ki! Sen çık, yıllarca lokmayı ağzına kadar getiren sahibinin (!) karşısında ayak ayaküstüne at, olacak iş miydi? Öyle güzel olacak bir işti ki hem de, sonrasında Başbakan’ımız ( gerçek anlamda başımız ve bakanımız ) Avrupalı liderlerle çekilen hatıra fotoğrafında herkesin yerini simgeleyen ülke bayraklarının yer aldığı zeminden, “bayrağa saygısızlık” gerekçesiyle Türk bayrağını kaldırarak, Avrupalılara medeniyet, milliyetçilik, bağımsızlık dersi verecekti. Sarkozy ile yapacağı görüşmede Sarkozy’nin “istemiyorum ben senin AB üyeliğini” diyen ukala tavırlarına, “ben de senin NATO üyeliğini istemiyorum efendi!” diyerek karşılık verecekti ve tüm dünyanın alışmış olduğu Türkiye görüntüsünü yerle bir edecekti. Tüm partiye aşılanmış olan “ biz bağımsız bir devletiz ve kendi görüşlerimiz, kendi duruşumuz var!” düşüncesine binaen AB’nin “Güney Kıbrıs’ı tanımazsanız olmaz!” yaklaşımına, hali hazırda Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül’ün “tanımıyoruz, olmazsa olmaz, görüşmeler burada bitmiştir, hadi eyvallah!” diyerek masaya yumruğunu koymasını tüm dünya hayretle izleyecekti. Ve artık dünya – el mahkum bir biçimde – “Türkiye’nin tek başına varlığından” haberdar olacaktı… İşte bu kadar önemli bir liderin çizdiği görüntü, insanlar üzerinde bıraktığı izlenim. Bunları Ecevit’i eleştirmek için değil, farkımızın fark edilmesindeki sebeplerden bir tanesini ortaya koymak maksadıyla dile getiriyorum. Yoksa bu dünyadan elini eteğini çekmiş bir insanla uğraşacak değilim, kaldı ki henüz insanlar üzerine salyalarını akıtmaktan hicap duymayan onca yüreksiz varken bunu hiç yapmam… Not: Yazıda geçmiş zaman ekinin kullanılması, yazının Ecevit sözcüğü ile başlamasından kaynaklanan ve tamamen doğaçlama gelişen bir durumdur, şükürler olsun. Saygılarımla, Tunahan Bozkurt
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|