03-21-2012, 03:24 | #11 |
Zâlimler, kâfirler ve fâsıklar ile ilgili bütün bu âyetlerin bir ortak noktası çıkar
karúımıza. İlgili âyetler, “Allah kâfirleri hidayete erdirmez” veya “Allah fâsıkları ve zalimleri hidayete erdirmez” dememektedir. Bu âyetlerin hepsinde ortak olan bir nokta, ‘kavm’ ibaresidir: “Vallâhu lâ yehdî’l-kâfirîn.” “Vallâhu lâ yehdî’l-kavme’z-zâlimîn.” “Vallâhu lâ yehdi’l-kavme’l-fâsıkîn.” Yani, Allah kâfirleri, zalimleri ve fâsıkları değil; kâfirler topluluğunu, fâsıklar topluluğunu, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. Nitekim, yukarıda sözünü ettiğimiz isimler dahil, küfürden imana, úirkten tevhide, zulümden adalete, fısktan amel-i salihe ve ahlâk-ı kâmileye avdet edip Cahiliye’den Asr-ı Saadet’e hicret eden bütün bu isimler, ‘topluluk’ ile aralarına bir mesafe koyabildikleri ölçüde hidayet bulabilmiúlerdir. http://www.karakalem.net/pfFormat.asp?article=3793 |
|
03-25-2012, 13:48 | #12 |
YALANLARINIZA EN GÜZEL YANIT BU RESİMLER Konu Ebul Esved tarafından (03-25-2012 Saat 13:50 ) değiştirilmiştir.. |
|
03-25-2012, 13:49 | #13 |
|
|
03-25-2012, 13:56 | #14 |
Sallamayın şu adamı yav..
|
|
03-27-2012, 05:43 | #15 |
Gözlerim yaşardı
|
|
04-11-2012, 22:08 | #16 |
El-Esad Şam Diyarları Ulemalar Birliğinden Heyeti Kabul Etti 11 Nisan 2012 ŞAM – Cumhurbaşkanı Beşşar el-Esad bugün sabah saatlerinde dün Şam’da düzenlenen Kudüs Zaferi İçin Şam Ulemaları Konferansında kuruluşu ilan edilen Şam Diyarları Ulemalar Birliğinden bir heyeti kabul etti. Görüşmede el-Esad; İsrail'in Kudüs kentini yahudileştirme ve Aksa Mescidini yıkma yönündeki tehlikeli icraatları karşısında Kudüs Zaferi için düzenlenen konferansın önemini belirtti. Kudüs ve Aksa Mescidinin savunulması ve İsrail'in tehlikeli icraatlarına karşı mücadelede tüm İslam aleminde halk hamlelerini tırmandırma ve pekiştirmeye katkı olarak konferansın büyük bir önem taşıdığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı el-Esad; Filistin davasına sahip çıkmanın gereğine vurgu yaptı. El-Esad; konferansta kuruluşu ilan edilen Şam Diyarları Ulemalar Birliğinin, Şam diyarlarından hareketle sevgi ve hayır dini hanefi İslam'ın öğretilerini yaymada dünyanın meşalesi olması temennilerinde bulundu. Şam diyarlarının tüm semavi dinleri kucakladığını ve bu dinleri dünyaya yaydığına dikkat çeken el-Esad; yüce Allah (cc) ve peygamberi Hz Muhammed’in (s.a.a.v) Şam diyarlarını mübarek kıldıklarına işaret etti. Cumhurbaşkanı el-Esad; Arap ve tüm Müslümanların maruz kaldıkları zorluklara karşı koymada birliğin büyük önem taşıdığını ifade ederek bu bağlamda üstüne önemli bir misyonun düştüğünü söyledi. El-Esad, özellikle İslam ve Müslümanların maruz kaldıkları parazitlik hamleleriyle mücadele etmekle birlikte İslam'ın gerçek, doğru ve asıl portresini tanıtma-yaymada birliğe ciddi bir görev düştüğünün altını çizdi. Araplık ve İslam konusunda ise el-Esad, Arap olmayan Müslümanlar Müslümanlıkla Araplığı birbirine bağlarken pek çok Müslüman Arap'ın Araplığı İslam'dan ayırdığını söyleyerek "Hz. Muhammed (s.a.a.v)'in Araplığını, Kuran-ı Kerim'in İslami ve Arap içeriğini Araplıktan ayrımak mümkün mü?" diye sordu. Cumhurbaşkanı el-Esad, Hz. Muhammed'in Araplığı ve Kureyş kabilesine mensup olmakla övündüğüne işaret ederek bu nedenle Araplıkla İslam'ın birbirinden ayrılamayacağının altını çizdi. El-Esad, "Araplık Kuran-ı Kerim ve öğretilerindeki düşüncelerin taşıyıcısıydı. İslam Araplığı ve Arap dilini muhafaza etti" sözlerini ekledi. Diğer yandan Şam Diyarı Ulemalar Birliği Başkanı Muhammed Sait Ramazan el-Buti, Kudüs'ün zaferi konferansını başarıya ulaştıracak en önemli unsurun ihmal edilen, öksüz bırakılan ve Suriye'nin değer, sorumluluk ve ilkelere dayanarak kucakladığı Arap ve İslam ulusunun Filistin davasına önem vermesi olduğunu belirtti. El-Buti, Şam Ulemaları Birliğinin ulemaların harcadığı çabalar ve vatandaşın güvendiği İslami kriterler aracılığıyla tolumun karşılaştığı sorunları çözeceğine inandığını ifade ederek Suriye'nin mesajının yaşadığımız çağda olduğu gibi her çağda yansıma bulduğunu kaydetti. Heyet üyeleri ise, Suriye'nin Kudüs'ün Zaferi İçin Konferansına kucak açmasını ve Arapların merkezi davası Filistin davasını sürekli sahiplenmesini takdirle karşıladıklarını dile getirerek İsrail'in Aksa Mescidine karşı işlediği suçları örtbas etmek amacıyla halkların iç meselelerle oyalanmaya ve tek vatan evlatları arasındaki saf birliğinin bozulmaya çalışıldığına dikkat çekti. Suriye'nin tutumlarını hedef alan, istikrar ve güvenliğini gerçekleri çarpıtma, fitne ve hayali düşmanlar yaratma yoluyla sarsmayı amaçlayan saldırıyı kınayan heyet Filistin davasının unutturulmaya çalışıldığına işaret etti. Görüşmenin ardından heyet Cumhurbaşkanı el-Esad'a Kuran-ı Kerim'in bir nüshasını ve bir Şam Kılıcı hediye etti. Konu Ebul Esved tarafından (04-11-2012 Saat 22:12 ) değiştirilmiştir.. |
|
04-11-2012, 22:31 | #17 |
Onlar Allah'ın sözünün önüne geçmezler, hep onun emriyle hareket ederler. (Enbiya Süresi 27)
|
|
04-11-2012, 23:56 | #18 |
Türkiye sinirlari dahiline silahla kursun yagdirmanin hesabini verecekler.
Su an Türkiyenin sogukkanli davranmasini takdir ediyorum.... |
|
04-11-2012, 23:59 | #19 |
Suriye’de Rabbani Âlİmler İle Belam’laşan Âlimler Karşı Karşıya
Tunus’ta başlayıp Mısır’a sıçrayan ve bütün Ortadoğu’yu saran isyan dalgasının son durağı Suriye oldu. Her ne kadar bu ülkelerin halkları baskıcı, adaletsiz rejimleri altında yıllardır ezilmek gibi ortak bir kaderi paylaşıyor olsalar da her ülke kendi iç dinamiklerini taşıyor. Suriye’deki mevcut rejimin temelleri Mart 1963 darbesiyle iktidara gelen Baas Partisi tarafından atılmıştır. 1966’da partinin radikal kanadı parti içerisinde yönetimi ele geçirmiş, 1970 yılında ise Hafız Esed(1) parti içerisinde tam bir kontrol sağlamıştır. Bu tarihten itibaren 2000 yılına kadar ülkeyi Hafız Esed yönetmiş, Arap milliyetçiliği ve Sovyetler Birliği’nden esinlenmiş devletin merkezi planlama rolü baskıcı ve zalim bir diktayla ülkede egemen olmuştur. Hafız Esed, Baas Partisi zemininde başta ailesi, aşireti ve diğer Nusayri(2) grupların da desteğini alarak bir iktidar ağı örmüş, bu iktidar ağı içerisinde ordu ve istihbarat kurumlarını iktidarın başlıca hamisi haline getirmiştir. Ayrıca rejim içerisindeki kliklere kendi milis güçlerini kurma izni verilmiş, bu durum resmi güvenlik güçlerine paralel silahlı bir yapı doğurmuş ve Şebbiha(3) denilen bu zâlim güçlerle ülke içerisindeki gayr-ı meşru karanlık ilişkiler ağı yönetilmiştir. Hafız Esed iktidarını sadece Nusayri kesime dayandırmamıştır. İktidarını sağlamlaştırmak isteyen Hafız Esed, iktidar bileşenlerini toplumsal tabanda Sünni çevrelere doğru genişletmiştir. Bu anlamda öncelikle toplumda Sünni(!)(4) gözüken isimlere gerek bürokrasi gerek sermaye içinde alan açmıştır. Böylece Hafız Esed ordu, istihbarat ve Baas Partisi içerisinde görev verdiği bu Sünni kesimlerin de desteğini kazanmıştır. Nitekim Hafız Esed’in, Sünni çevrelerle kurduğu iktidar ilişkileri, kardeşi Rıfat Esed’in darbe girişiminin başarısız olmasında rol oynamıştır. DİPNOTLAR 1) Türkiye'de daha ziyade ‘Esad’ diye telaffuz edilen soyadı Avrupa devletlerindeki yanlış kullanımının sonucudur. Zira ‘Esed’ arapça aslan, ‘Esad’ ise en mutlu anlamlarına gelmektedir. Hafız’ın ve oğlu Beşşar’ın soyadları Aslan anlamındadır ama kendileri çakaldırlar. 2) Nusayrilik, hicretin 3. asrında zuhur eden batini bir harekettir. Görüşlerinin temelini Hz. Ali'nin ilahlaştırılması teşkil eder. Nusayrilere göre Ali, bir mabuddur; ölümsüzdür, her zaman vardır. İslâm toprağına saldıran her düşmanla İslâm'a karşı iş-birliği yapmışlardır. Günümüzde Nusayriler, Lazkiye'nin Nusayri dağlık bölgelerinde bulunurlar. Son zamanlarda Suriye'nin bölgedeki diğer şehirlerine de yayılmışlardır. Çoğunluğu Sünni olan Suriye'de Hafız Esed döneminde idari mekanizmayı ellerine geçiren Nusayriler, Hama'da çağımızın en acımasız katliamını gerçekleştirmişlerdir. Bunların kâfir, müşrik, mülhid olduklarında bütün Ehl-i sünnet ve Şia uleması ittifak etmiştir. Geniş bilgi için bak: Şamil İslam Ansiklopedisi, Cilt:5, Sh: 127-130, İstanbul,1992. 3)Şebbiha, kelime anlamı ile hayalet ve hortlak sözcüklerine karşılık gelmekte, Arapça’da çokça suç işleyen anlamında kullanılmaktadır. Hafız Esad döneminde de aktif olan Şebbiha, Suriye’de gösterilerin başlamasıyla birlikte göstericilere ve muhaliflere yönelik tasfiye operasyonları yürüten, onlara doğrudan ateş açan sivil, paramiliter çeteler olarak ön plana çıkmıştır. Şebbiha, Mart ayında patlak veren isyan ile birlikte Baas Partisi rejimi tarafından muhalifleri yıldırmak ve gözlerini korkutmak amacıyla kullanılmaktadır. Tamamı Nusayri ailelere mensup olan Şebbiha üyeleri, gösterilerde polis ve ordu güçlerinin yanı sıra konuşlanmakta, sokaklara, evlere ve köylere baskınlar düzenleyip vahşice davranmaktadırlar. Nitekim Suriye'ye belgesel çekmek için giden ve yaklaşık 20 gündür kendilerinden haber alınamayan "Gerçek Hayat" dergisi Ortadoğu temsilcisi Adem Özköse ve kameraman Hamit Coşkun'un Şebbiha milislerinin elinde olduğu, Şebbiha’nın elindeki iki gazeteciye ağır işkence yaptığı ve işkence izleri iyileşene kadar Türkiye’ye teslim edilmeyecekleri belirtiliyor. Bu yazının kaleme alındığı gün itibariyle Adem ve Hamit kardeşlerimizin esaretleri devam etmektedir. Adem ve Hamit kardeşlerimizin bir an önce sağ salim ailerine dönmeleri için Rabbimize dua ediyor, ailelerine Rabbimizden sabır diliyoruz. 4) Kendilerini “Sünnî” ya da “Ehl-i Sünnet” kavramlarıyla tanımlayan, bu ismi bir amblem gibi üzerinde taşıyanlar maalesef Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat özelliklerini üzerinde taşımamaktadırlar. Özellikle Allah’a kafa tutan rejimlerle bir arada bulunarak Allah’a ve Resulüne ihanet içerisinde olup da kendilerinin Ehl-i Sünnet olduğunu söyleyenler; Sünnî değil ancak Sunidirler. |
|
04-12-2012, 00:01 | #20 |
Bunun yanı sıra Hafız Esed, rejime tehdit olabilecek Müslüman Kardeşler teşkilatının etkisini kırmak için sadece silahlı mücadele vermemiş, dindar Sünni kesimlerle de ilişkileri geliştirmiştir. Sünni Arap ve Kürtler nezdinde etkinliği olan Şam ve Halep ulemasının desteğini alacak şekilde toplumda saygın görülen bazı âlimlerin önünü açmış ve bunlarla işbirliği yapmıştır. Hafız Esed, bu çerçevede Şam ve Halep’te dini eğitim veren kurumların açılmasına ve bu kurumlarda rejimle barışık bir dindarlık anlayışının gelişmesini sağlamıştır. Hafız Esed’in 30 yılda inşa ettiği bu zalim rejim kendisinden sonra oğlu Beşşar Esed’e kalmış, iktidarın devir sürecinin sorunsuz gerçekleşmesi için her türlü önlem bizzat baba Hafız Esed tarafından alınmıştır. Nitekim Beşşar’ın iktidara gelişine rejim içerisinde önemli bir meydan okuma olmamış, bilakis başta ordu ve istihbarat olmak üzere devletin kritik kurumları oğul Esed iktidarının güçlenmesini desteklemiştir. Sünni bir Arap ile evli olan Beşşar Esed, Şam’daki Sünni sermaye çevrelerinin palazlanmasının önünü açmış, yine Sünni ağırlıklı Halep sermayesinin ülke ekonomisindeki başat rolünü koruyup geliştirmesine izin vermiştir. Beşşar Esed, Sünni din adamları çevreleriyle de ilişkilerini güçlendirmiş, Vakıflar Bakanlığı ve Cumhuriyet Müftülüğü’ne rejimin meşrulaştırılması noktasında önemli bir rol vermiştir. Tüm bu süreçlerde medya da üzerinde düşen görevi yapmış, rejimin kontrolü dışında özel medya teşebbüsüne izin verilmeyen ülkede gündem bizzat devletin kontrolünde şekillendirilmiştir. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|