![]() |
#1 |
![]() Geçen hafta. Strasbourg’dan başlayarak elli kilometre boyunca uzanıp giden tarihsel ‘şarap yolundaki’ Ortaçağ’dan kalma bağ köylerini gezerken. Bunların neredeyse olduğu gibi korunanlarından biri olan Bergheim’a da uğradık...
Bu Ortaçağ köyünün kapısında Bergheim’ın 1371’den beri ‘mülteci’ kabul ettiğini okudum... Nitekim başlangıcından itibaren iki asır içinde 758 kişi de bu Ortaçağ köyüne mülteci olarak gelmiş... Avrupa’nın hukuk birikiminin nerelerden geldiğini gösteren çarpıcı bir örnek... *** Hatırlatıyorum... Çünkü Avrupa’daki çok çarpıcı hukuksal bir gelişmenin hangi birikimli tarihsel özenlerin sonucu olduğuna dair bir ipucu verebilir... Çarpıcı gelişmeye gelince... *** Yasin Abdullah Kadı, bir Suudi Arabistan’lı... Al Barakat İnternational Foundation da İsveç’deki bir kuruluş. BM Güvenlik Konseyi’nin ‘Yaptırımlar Komisyonu’, bu kişi ve kuruluşun finansal kaynaklarını uzunca bir süre araştırıp denetledikten sonra ‘kara listeye alarak’ mal varlıklarını dondurmuş... Sebep, ‘El Kaide-Taliban-Usame bin Ladin’ üçlüsüyle doğrudan veya dolaylı ilişkili olmalarından şüphelenmeleri... *** Talimat büyük yerden gelince... Karar merkezi BM olunca... Bu tür kararlara AB de uyuyor. AB Konseyi’nin oluşturduğu bir tüzükle, kara listeye alınanların mal ve varlıkları AB’de de donduruluyor. Yasin Abdullah ve Al Barakat Foundation için de aynısı yapılıyor... Hem de 2001 yılında... *** Yasin Abdullah ve İsviçreli kuruluş... 2002 yılında kendilerini kara listeye alan 2001 yılındaki AB Konsey Tüzüğü’nün iptali için AB İlk Derece Mahkemesine... Diğer adıyla Bidayet Mahkemesi’ne dava açıyor. Bu mahkemenin özelliği şahısların da başvuru yapabilmesi... Mahkeme iptal istemlerinin ilk durağını oluşturmakta... *** AB Bidayet Mahkemesi... ‘El Kaide’ şüphesiyle mal varlıkları dondurulan bu kişi ve kuruluşun iptal başvurusunu 2005 yılında reddediyor. Taraflar yılmıyor... Bu kez davayı bir üste... Yani Adalet Divanı’na taşıyorlar. Cafcaflı adıyla söylersek ATAD’a... Yani Avrupa Topluluğu Adalet Divanı’na... *** 3 Eylül 2008 tarihinde... Adalet Divanı’ndan çarpıcı bir karar çıkıyor. Mahkeme, Kadı ve Al Barakat’ın ‘temel hak ve özgürlüklerinin ihlali gerekçesiyle’ kararı iptal ediyor. Sebep, ‘kara listeye’ konurken ‘savunma’ alınmaması ve böylece ‘savunma hakkının ihlali’... Mahkeme, savunma hakkının ihlal edilerek mülkiyet haklarının ihlal edilemeyeceğini de vurguluyor. *** Şimdi yeryüzündeki hukuksal gelişmelerle ilgili çevreler bu kararla hop oturup hop kalkmakta... Çünkü bu bugüne kadar rastlanılmayan bir gelişme... Birincisi, AB Adalet Divanı, ‘BM’yi denetleyemem, bizim üstünümüzde’ ya da ‘Güvenlik Konseyini denetleyemem’ demiyor... Tersine... Ne olursa olsun... Kim olursa olsun... İnsan haklarını ihlal eden hiç bir yaptırım AB’de kabul edilemez diyor... AB için asıl olanın hukuk devleti, adil yargılama ve savunma hakkı olduğunu çok çok berrak bir şekilde vurguluyor... *** Şimdi evrensel hukukun gündeminde bu karar var... Çünkü... Terör, demokrasinin zorlu problemi... Temel hak ve özgürlükleri derinden etkileyen bir bela... 1371’de mülteciliği hukuksal bir hak olarak kabul eden Avrupa, kendinden ödün vermeden bu konuyu nasıl çözmeli? İlk Derece Mahkemesi’nin dikkate almadığı bu soruya Adalet Divanı ‘her durumda temel hak ve özgürlükleri ön plana almak ve korumak’ diye cevap veriyor... Ve Anayasa Mahkemelerinin, uluslarüstü mahkemelerin her koşulda, öncelikle ve özenle temel hak ve özgürlükleri gözetmesi gerektiğini vurguluyor. Üstelik... Terörle dehşete düşmüş dünyada... ATAD, BM hukukuna bile, eğer temel hak ve özgürlükleri ihlal ediyor ise, öncelik vermiyor. Hálbuki... BM Antlaşması’nın 103 Maddesi, ‘BM metinlerinin tüm uluslararası antlaşmalardan üstün’ olduğunu karara bağlamakta... *** Ne var ki... AB Adalet Divanı, bu karar ‘temel hak ve özgürlüklere’ saygılı değilse ‘ben kabul etmem’ diyerek yeni bir dönem açıyor... Suçlanan, El Kaide bağlantılı olarak suçlansa bile... Bu karar, başta Ankara olmak üzere Türkiye’ye bir şey der mi bilemem... Mülteciler konusunda hukuksal duruşundan çok şikáyet edilen bir ülke, 1371’de Ortaçağ köylerinin kabul ettiği bu hakla yoğrulmuş AB’nin hukuksal özenini kavrayabilir mi bilemiyorum... Kavramaz da, kibarlıktan bilemem diyorum. 28 Ekim 2008 Salı
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|