AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 07-18-2007, 22:34   #1
Kullanıcı Adı
sedef
Standart ellerimiz elinizdedir Efendim
Ellerimiz elinizdedir Efendim...
SENAİ DEMİRCİ
Bildik ki, siz insanların en lütufkârısınız… Bir köleyi, bir çocuğu dahi geri çevirmezdiniz. Birinin elini tuttuğunuzda, elinizi tutan kimse bırakmadıkça elini bırakmazdınız.
Çölün aziz misafiri. Suskunların kutlu sözcüsü. Hüzünlerin sabırlı bekçisi. Teselli yağmuru. Huzur pınarı. Efendimiz...

Kokunuz duyuldu önce. Saçları rüzgârın yakasına tutuşmuş çocuklardan biri ellerini kumlardan çekip koştu. Gözlerini yukarı çevirdi. Yukarıların habercisinin, yücelerin gezgininin yüzüne bıraktı kalbini. Kanatlarını sessizliğin avucuna yayıveren kelebekler asılı kaldı havada. Rüzgâr nefesini tuttu. Kum tanecikleri gül yüzünüzün kıvrımlarına koşuştu. Billur elleri uzandı nur ellerinize. Eline avucuna yığdı çocuk sevinçlerinin hepsini. Bakışlarını akıttı yüzünüze. Gözlerinize, ta gözlerinizin bebeğine baktı Efendim.

Varlığınızın çölü gül(l)e çevirdiğini, ölümü sonsuza bitiştirdiğini bilerek b/aktı gözlerinizin içine. Kendisinden önce kardeşlerini yutan çölün tozları/nı temizle/n/di ellerinizle yüzünden. Nefes aldı gözlerinizle buluşunca gözleri.

Belki de delice seğirtti ardınızdan.

Siz de onu beklediniz belki; hepimizi, her şeyimizi, bütün kızlarımızı kucaklayan, yitirdiklerimizi bize yeniden vaad eden tebessümünüzle beklediniz. Kız çocuğunun dudağında sonsuza goncalanan tebessüm gülleri açıldı. Sizin karanlıkları dağıtan, hüzünleri silen, korkuları boğan tebessümünüze dokundu bakışları. “Kal” dedi gözleri, “biraz kal, gitme…” Avucunuza bıraktı avuçlarının huzurunu… Belki birkaç adımı birlikte attınız Efendim.

Yavaşladınız. Ki hiç acelenizin olmadığını bilirdik. Boyu hizasında eğiliverdiniz. Bize döndüğünüz gibi, yükseklerin en yükseği miracdan iner gibi. Bizim hatırımıza indiğiniz gibi el üstünde tutulduğunuz semâdan arzın çölüne. Gözümüzün yaşını silmek için alkışlandığınız göklerin cezbesinden sıyrılıp bulandığınız gibi dünyanın hüznüne.

Sırf bizi sevindirmek için Yakınlık makamından uzak kalmaya razı olduğunuz gibi.. Eğildiniz Efendim, eğiliverdiniz. Yanımıza döndünüz. Yüzümüze baktınız. Hatırımızı saydınız. Nazladınız.

Kız çocuklarımıza ebedî teselliler getirdiniz deste deste. Kucakladınız sımsıcak. Medineli kız çocuğunun elinden tuttunuz. Adı kâh Hacer, kâh Maria, kâh Samaneh belki Rojda ya da Lena oluverdi. Fıtratı İslam idi kız çocuğunun…Onun sevincini öncelediniz; sonraya bıraktınız başkalarını. Onu sevindirmeyi önemsediniz, bekleyenleri ötelediniz.

An dondu. Mekân doğruldu. Çöl dirildi. Zaman yeniden kanatlandı bakışlarınızın göğünde. Tebessüm ettiniz. Küçük kız çocuklarının hatırını her şeyin önüne aldınız. Onlar için çektiğiniz sancıları sakladınız onun gözlerinden. Onlar için kanayan ayaklarınızı unuttunuz onun sevincinde.

Dualarınızın göğünde bir güneş gibi yükselttiniz kız çocuğu mutluluklarını. Ellerinizin nuruyla ışıdı kızın yüzü. Ve kızın ışıyan yüzünden yansıyan ışığın aksi sevinç sevinç pencere önlerimize kadar taştı. Ve kızın gözlerine nakşolan gül yanağınızın kokusu döndü dolaştı kızlarımızın yanağına bulaştı.

Şimdi, o kızın yanağından miras bir ışıltıyı ve kokuyu taşıyor kızlarımızın yanakları. Onların lüle saçlarında, ceylan titrekliğindeki iri gözlerinde, beyaz gülüşlerinde, yarım kalmış, acemi ve masum dualarında sizin tesellinizi içiyoruz her gün. Küçük kızlarımızı seviyoruz Efendim sayenizde. Onlar için umutlanıyorsak, sizin müjdenizle. Onları sevindirebiliyorsak, sizin hatırınıza Efendim…

Ne varsa sevgiden yana elimizde avucumuzda, mayasını sizin tebessümünüzden devşirdik Efendim.

Efendimiz, Neden hâlâ elini tutmaktan uzak düştüğümüz kızlarımız var bizim. Elimize tutunan yetimleri, öksüzleri ötelere öylece düşüncesizce itiverdik biz. Kızlarımızın sımsıcak tebessümlerini soluğumuzdan buz tutmuş dipsiz kuyulara savuran buzdan heykelleriz biz. O masum dudakların “Baba!” deyişlerini huzursuz ve telaşlı saatlerin yüzünde par(ç)alayan babalarız biz…

Şimdi, kapı arkalarında baba yolu bekleyen nazenin kız çocuklarını babasız bırakanlarla aynı şehirleri paylaşıyoruz biz.

Bir gün olsun, âh bir an olsun, kızımız tutunca elimizden, hiç bırakmamaya ahdederken biz, o bırakmadıkça onun elini bırakmamaya niyetlenirken biz, hatıranı ete kemiğe bürüyüp giyinebilir miyiz? Nasıl olur da o billur elleri salıveririz ellerimizden nâr görüp çözülüvermiş buz gibi biz? Niçin gözlerinizin içine büyüdüğümüz zaman da o ışıltıyla bakamayız o kız gibi biz? Acaba biz kimlerdeniz? Sizin tuttuğunuz eli tutamayıp itenlerden miyiz?

Ellerinizden kızlarımızın gül kokladığı Efendimiz… Özür dileriz.

Menbaı siz olan, kızlarımızın yüzünden bize yansıyacak bir sadakalık ışıltı dileniriz. Affımızı isteriz. [email protected]

 

sedef isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 07-31-2007, 00:38   #2
Kullanıcı Adı
fatih_44
Standart ellerimiz elinizdedir Efendim
paylaşım için sağol
fatih_44 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi