04-16-2014, 19:07 | #1 |
Emin Pazarcı - Yargıdaki Çete
Emin Pazarcı
Yargıdaki çete Başbakan Erdoğan, daha önce söylemişti. Dün de üzerine basa basa tekrar etti. “Türk yargısındaki çeteyi” bir kere daha gündeme getirdi. Ortada bir “çete” varsa, doğal olarak yapacağı da belli. “Çeteye” mensup bu “paralel yargı mensupları” Türk Milleti adına karar vermeyecekler. Kanunlara uymayacaklar. Dışarıdan gelen talimatlara göre hareket edecekler. Başbakan da AK Parti’nin dünkü Grup Toplantısı’nda buna yönelik bazı örnekler verdi. HSYK’yı ise, yaşanan hukuk cinayetleri karşısında sessiz kalmakla suçladı. Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tabloya bakın: Çete ve yargı… Yan yana düşünülemiyor değil mi? Çünkü yargı dediğimiz kurum çetelerle mücadele için var. Ama yapılan açıklamalar ve gelişmeler gösteriyor ki, çete bizatihi yargının içinde! Çark da aynen şöyle işliyor: Önce paralel yapının medyası devreye giriyor. Kamuoyunu gelişmelere hazırlamaya çalışıyor. Sonra yargıdaki ayağı harekete geçip istenen kararı alıyor. Ardından, yine aynı yayın organları tarafından alkışlar başlıyor. Son derece vahim ve düşündürücü bir durumla karşı karşıyayız. Yargıda bir çete bulunuyor ve sıkışıldığı anda devreye giriyorsa, o ülkede her türlü suç işlenebilir. İnsanların haberleşme hürriyetlerini ayaklar altına alabilirsiniz. Özel hayatlarını didik didik edebilirsiniz. İsterseniz, casusluk faaliyeti dahil her türlü eylem içinde olabilirsiniz. Nasıl olsa gerektiğinde imdadınıza koşacaklar var. İşte, bugün Türkiye’de tartışılanlar da yaşananlar da budur! Biliyorum, dün olduğu gibi bugün de bazı çevreler “Nereden çıkarttınız?” diyecekler. “Yargıdaki çete” teşhisini “yalan” ve “iftira” olarak değerlendirecekler. “Belge koy ortaya” diye karşımıza dikilecekler. Oysa gören gözler için her şey ayan beyan ortada. Tabir-i caizse “Ben buradayım” diye bas bas bağırıyor. Görmeyenler, görmek istemeyenler ve bağıranlar da büyük ölçüde o yapının mensupları. Onların görevleri de zaten böyle davranmak! Hatırlarsınız, 30 Mart öncesi “CHP’yi destekleyecekler” denildiğinde yine aynısını yapmışlardı. “Yalan, iftira” diye ortalığı ayağa kaldırmışlardı. Şimdi ise, bunu kendileri itiraf ediyorlar. Bu yapı adına yazı yazan kalemler, “Biz solu, sol bizi tanıdı” diyerek, neredeyse yapılan seçim işbirliğini “Allah’ın bir lûtfu” olarak ilan edecekler. Ortada, şu veya bu gerekçelerle hayat bulmuş, zaman içinde büyümüş ve siyaseti dizayn etmeye çalışan bir yapı var… Sadece yargıda değil, her yerdeler. Amaçları ve hedefleri de belli değil. Bakmayın siz söylemlerine. Ne yapmak ve nereye varmak istedikleri konusunda çok ciddi tereddütler var! Yurt dışında 25 milyar dolarlık bir paraya hükmediyorlar. Lobi faaliyetleri en az devlet kadar güçlü. Yaptıkları ise ortada: - Washington’da çeşitli ülkelerin büyükelçilerine mektuplar yazdılar. Türkiye’yi yerden yere vurdular. - Türkiye’nin dış politikasının aksine, Yahudi lobileriyle kucak kucağalar. İsrail’le dirsek teması içindeler. - Mavi Marmara hadisesinde takındıkları tavırla bu ülkenin elini zayıflattılar. - Yabancı medya organlarını Türkiye aleyhine yönlendirmeye çalıştılar ve çalışıyorlar. - Okullarında Türkiye karşıtı propaganda faaliyeti yürütüyorlar. - Çıkardıkları İngilizce gazetelerde, Türkçe baskılardan farklı ifadeler kullanıyorlar. Bazı bakanların söylemedikleri ifadelere yer veriyorlar. - Dışişleri Bakanlığı ve MİT’ten gelen bilgilere bakılırsa, son dönemde Ermeni lobileriyle de temasa geçmiş durumdalar. Yani, problem sadece yargıdaki “paralel çete” değil. Bu yapının içeride de dışarıda da pek çok ayağı bulunuyor. Kelimenin tam anlamıyla “ihanet şebekesi” gibi çalışıyorlar. Bu ülkenin menfaati ve bekası için temizlenmeleri lazım. Hem de bir an önce, hiç vakit kaybetmeden. Önümüzdeki dönem, Türkiye’nin önündeki en önemli mesele budur. Kaynak Akşam 15.04.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|