![]() |
#1 |
![]() Emir komuta
Anayasa değişiklikleri ancak usul ve içtüzüğe uygunluk yönünden Anayasa Mahkemesi’ne götürülebilir. İçeriği, yani hangi değişikliklerin yapıldığı ve bunların neden yapıldığı şikayet ve iptal konusu olamaz. Anayasa Mahkemesi, bu açık ve net kuralı maalesef sonuncusu 2008’deki ünlü 10 ve 42. madde değişikliğinde olmak üzere birkaç kez ihlal etti. Şimdi, görünen o ki CHP öncülüğündeki koalisyonun umudu Anayasa Mahkemesi’nin bir kez daha bu ihlali yapmasıdır. Eğer, iptal başvurusunu yapabilmek için 110 imza bulunabilirse... 110 imza faniler için geçerli bir kural; bakarsınız bu kez CHP için o şart da ortadan kalkıverir! Baştan beri söylüyoruz ve bir kez daha tekrarlamakta fayda var. Kim ne yapacaksa yapsın, meşruiyet sınırını aşmasın. Yani yeni 367’ler gibi, yeni 10/42 ihlalleri gibi ve yeni katsayı iptalleri gibi sınır aşan eylemler yapılmasın. Nedene yapılmasın? Hukuk değer kaybedeceği için yapılmasın, Türkiye, sahip olduğu demokrasi tecrübesinden geri geleceği için yapılmasın ve en önemlisi de meşruiyet sınırından çıkmak, çıkana da yaramadığı için yapılmasın. Türkiye, belki gürültülü, belki gergin, belki fazla sancılı ama artık geri dönülmez ve istikameti değiştirilemez bir değişim sürecine girmiştir. Hukuk oyunlarıyla, hele hele kör gözün parmağına ihlallerle bu süreç geri döndürülemez. İktidar partisi ile her türlü mücadele verilebilir, anayasa değişikliği her yolla kanun dairesinde her yolla engellenebilir. Ama dürüstçe ve gerçek siyasi mücadeleyle engellenebilir; sözgelimi “367”yle değil... Fakat kaygı verici haller gözleniyor... Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e atfedilen bir görüş ve tekzibi bu meşruiyet meselesini bir kez daha hatırlatıyor. Sezer’in önce “Referandum öncesi anayasa değişikliğine iptal davası açılamaz” dediği söylendi. Bu görüş haberlere yansıdı ve üzerinden bir gün geçmesine rağmen tekzip edilmedi. Ancak, bu konuyu gerçekten en çok dert eden iki kişi; Deniz Baykal ve Sabih Kanadoğlu eski Cumhurbaşkanı’nı nazikçe uyarınca yalanlama gecikmedi. Sezer bu kez şöyle dedi: “Anayasa değişikliklerine ilişkin yasanın Resmi Gazete’de yayınlanmasından sonra, biçim ve esas yönünden iptal davası açılabilir.” Değişim etkileyici; sadece biçimde değil, “esas”ta da... Müthiş bir emir-komuta zinciri, müthiş bir disiplin... Anayasa değişikliğine karşı duran blokta; Sezer gibi, ait olduğu muhitlerde itibar edilen bir ismi bile geri adım atmaya zorlayan bir iç otorite var. Bir anlamda, “Şimdi hukuki yorum yapmanın ne lüzumu var. Safları sıkı tutalım” diyen bir otorite... Özellikle Baykal’ın Sezer’e yönelik son derece nazik ama bir o kadar da ihtar edici cümlelerine bakınca bunu anlıyorsunuz. Muhtemelen, çoktandır sıcak gündemin içinde olmayan Sezer’e tehlikenin hala geçmediği nazikçe hatırlatılıyor. Eski Cumhurbaşkanı da biraz geç olmakla birlikte gerekeni yapıyor. İşte bu tablo, sözümona laikliği korumak adına hareket edenlerin zihin yapıları açısından kaygı vericidir. Sürdürülemez bir anlayışı, sürdürülemez bir yöntemle ve hukuk tanımayan bir disiplinle ayakta tutmak hayra alamet bir durum değildir. Oysa bu yol, yol değil. Boş yere kişileri ve kurumları inanmadıkları şeyleri yapmaya zorlamayın... Doğru ve makul olan, Anayasa Mahkemesi’nin zaten çok tartışmalı hale gelen kararlarına bir yenisi daha eklememektir. Mahkemeyi, laiklik ve rejim koruyuculuğu adına demokratik olmayan ve hukuki meşruiyetten uzak bir karara zorlamamaktır. Üstelik bu kez, 10 ve 45. maddede yaşananın aksine, paketin referanduma gitme yolu da vardır. Yani, eğer bir yanlış yapılıyorsa halkın bunu engelleme iradesi ortadadır. Ne yaparsanız yapın, meşruiyetten sapmayın; bırakın insanlar kendi göbeklerini kendileri kessin... MUSTAFA KARAALİOĞLU
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|