Eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, "Rusya,Türkiye ve Avrupa Birliği,
yeni bir uluslararası örgüt kurmalı" diyerek dikkatleri üzerine çekti.

Bu yazıyı sesli dinlemek için linke tıklayın.
https://youtu.be/ceXofGbRoQM

Türkiye’nin AB üyeliğine neredeyse herkesin karşı olduğunu ancak kimsenin “hayır” deme riskini almak istemediğini kaydeden Sarkozy, buna Almanya Başbakanı Angela Merkel’in de dahil olduğunu fakat ülkesindeki Türkler nedeniyle sürece karşı çıkamadığını savundu.

Bugün Türkiye’nin, en azından geniş olan etki bölgesinde, büyük güçlerden biri olduğuna ve Ortadoğu’nun istikrarı açısından rolünün kilit önemde olduğuna dikkat çeken Sarkozy’nin kitabında, “Türkiye ile Avrupa arasındaki diyaloğun geleceğinin şartlarını hayal etmek gerekiyor. Kurucu üyeleri Avrupa, Rusya ve Türkiye’den oluşan, görevi ekonomi ve güvenlik olan yeni bir uluslararası örgüt kurulmalı” ifadeleri yer aldı.

Eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Rusya, Türkiye ve Avrupa Birliği’nin (AB) yer alacağı yeni müzakere formatını oluşturma fikrini düşünmeye davet etti
Sarkozy,*“Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılmasına karşıydım. Türkiye, Avrupa ülkesi olmadığı için değil.*Türkiye, Küçük Asya’da yer alıyor. Bu, büyük bir ülke ve medeniyet, onunla konuşmak lazım. Belki de bu*AB-Rusya-Türkiye*üçlü yapı kapsamı içinde, NATO ve*AB’ye girişlerine karşı olduğum Ukrayna ve Gürcistan gibi ülkelerle işbirliği yapılabilir”*ifadelerini kullandı.
Sarkozy,*“Ben hep*yeni, 21. yüzyılda, geçmişin fikirlerine tutunmamamız,*yeni*fikirlere geçmemiz gerektiğini düşündüm”*diye kaydetti.

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıksa da artık ekonomik ve stratejik önemini görmezlikten gelemediği belirtiliyor. Bu çerçeve Liberation gazetesi, Nicolas Sarkozy, Avrupa kıtasının, AB, Türkiye ile Rusya Federasyonu'nu birleştiren bir ekonomik ve güvenlik alanı olarak organize edilmesinin gerekli ve mümkün olduğuna her zamankinden fazla inanıyor diye yazdı.
"Nicolas Sarkozy için açık ki Rusya Federasyonu, ekonomik ve stratejik önemini görmezlikten gelemediği Türkiye gibi AB'nin vazgeçilmez bir ortak haline geldi"*diye yazdı.

Sarkozy'nin, düşündüğü örgütlenmenin bir diğer avantajının, Türkiye ile AB arasında bir bağın kurulması olduğu belirtildiği yorumda*"Birliği yönetemez hale getireceği gerekçesiyle Türkiye'yi AB içerisinde görmek istemese de, yine onu görmezlikten gelemiyor. Tam aksine, ekonomik büyümesi, pazarı ve ihtiyaçlarının, iş olanakları arayışındaki Avrupa için bir kazanç kaynağı olacağı ve diplomasisi başarı üstüne başarı sergilediği, Orta Asya ve Ortadoğu ile bir 'köprü' oluşturduğu için Türkiye'yi 27'lere bağlamak istiyor"*değerlendirmesini yaptı.

Bu durumda Sarkozy'nin,*"Türkiye'nin AB'ye katılımını neden reddettiği"*sorusunu da soran gazete, Türkiye'nin birliğe alınması halinde Avrupa Birliği'nin, yan yana yaşamak ve aralarında bir denge bulmak zorunda olacağı Müslüman komşularına kendisi ile İslam arasında bir uyuşmazlık bulunmadığını, tam tersine ortak bir kaderin mantıklı, mümkün olduğunu, geleceği vaad ettiğini kanıtlamak için müthiş bir olanak elde edeceğini vurguladı.

Peki kim bu Fransa?
Afrika’da 14 ülkeyi yıllarca sömüren emperyalist bir rejim.
60 yıl önce sözde bağımsızlık verdiği o ülkeleri hala sömürüyor, 14 Afrika ülkesinden hala haraç alıyor.

Son yüz yılı soykırımlarla dolu bir ülkenin adı Fransa.
1945-1962 arası 1 milyon Cezayirli Fransızlar tarafından katledildi.
1994’de 800 bin kişinin can verdiği Ruanda soykırımının baş aktörü de Fransa’ydı.

PKK denince akla ilk gelen ülkelerden biridir Fransa.
Cumhurbaşkanları ister sağcı Sarkozy, ister solcu Hollande, ister liberal Macron olsun, Paris’te değişmeyen tek şey tüm Fransız Cumhurbaşkanlarının PKK terör örgütünün elebaşlarını Elysee Sarayında ağırlıyor, olmasıdır.

Terör demişken, Türkiye’ye karşı yıllarca terör saldırıları gerçekleştiren ASALA’yı da unutmamak gerek, onların da hamisi Fransa’dır.

DAEŞ denince de akla gelen bir ülkedir Fransa.
Bugün Suriye’deki DAEŞ terör örgütüne en çok terörist veren ülkedir Fransa.

Suriye’de katil Beşar Esed rejimi denince de Fransa akla gelir.
Osmanlı sonrası Suriye’ye çöken emperyalist güçtür, Fransa.
Suriye’deki etkisi baba Hafız Esed’le doruğa çıkmıştı.

Lübnan’da bugün insanlar sokaklarda, başbakanları istifa etti ama Lübnan halkının isyanı devam ediyor çünkü rejimin değişmesini istiyorlar çünkü o rejim Lübnan halkından yana değil. Peki o rejimi 1920’lerde Lübnan’a enjekte eden kim, pek tabi ki Fransa.

Kaddafi’den para gasp eden sonra borcunu ödememek için Libya’ya apar topar saldırı başlatan, Kaddafi’yi linç ettiren Fransa’nın ta kendisidir.

Fransa öyle bir zihniyetle yönetilir ki, o zihniyete aykırı düşen Fransız da olsa, Afrikalı, Müslüman ya da Türk muamelesi görür. Bunun en çarpıcı örneği sarı yeleklilerdir.
Devam eden Sarı Yelek isyanında Fransa’daki düzene başkaldıranlara karşı şiddette sınır tanınmadı.
https://youtu.be/ceXofGbRoQM

SM-J700F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi