![]() |
#1 |
![]() .
Kenan Çamurcu, Atasoy Müftüoğlu, Eşber Yağmurdereli ve Aydın Çubukçu öncülüğindeki aydınlar tarafından yapılan açıklamada, "Türkiye’de de “uluslararası itiraz günü” olan 4 Şubat 2012 Cumartesi günü İstanbul Taksim Meydanı’nda Amerika ve İngiltere’deki protesto eylemleriyle eşzamanlı olarak bir eylem gerçekleştirilecek. Eylem 13:30’da basın açıklamasıyla başlayıp 15:30’da sona erecek" denildi. Kudüs Kültür Merkezi adına açıklama yapan Nureddin Şirin, "özgür vicdanların emperyalizm ve siyonist saldırganlık karşısında takındığı bu tavrı takdir ediyoruz. Farklı din ve ideolojilere mensup olmasına karşın, insanlık onuru ortak paydasında ortaya çıkan bu inisiyatif küresel zorbalık ve küstahlığa karşı bir vicdan patlamasıdır. Dolayısıyla, 4 Şubat Cumartesi günü düzenlenecek olun bu kitlesel basın açıklamasına bütün onurlu insanları katılmaya davet ediyoruz" dedi. İRAN’A SAVAŞA DA YAPTIRIMA DA HAYIR! İran’a yönelik yeni yaptırımların uygulamaya girmesiyle dünyada tansiyon iyice yükseldi. Uzmanlar ABD ve İsrail’in İran’a saldırma ihtimalini her zamankinden daha yüksek görüyor. Ortadoğu’da gerilim artarken dünyanın değişik ülkelerinde aktivistler İran’a karşı muhtemel bir savaşı önlemek için protesto eylemleri düzenliyor. Amerika ve İngiltere başta olmak üzere çeşitli ülkelerde savaş karşıtı koalisyonlar 4 Şubat 2012 Cumartesi günü eşzamanlı olarak “İran’a savaşa da, yaptırıma da hayır” başlıklı protesto gösterileri düzenleyeceklerini duyurdu. Answer, Stop the War gibi koalisyonlar 4 Şubat’ı “uluslararası itiraz günü” ilan ettiler. Stop the War koalisyonu önceki gün Londra’da Amerikan Büyükelçiliği önünde “İran’dan ve Suriye’den elini çek” adını verdiği geniş katılımlı bir gösteri düzenledi. Dünyada sivil toplumlardan, Afganistan ve Irak’tan sonra İran ve Suriye’de yeni bir savaşa hazırlanılmasına karşı itiraz sesleri yükseliyor. Türkiye’de de “uluslararası itiraz günü” olan 4 Şubat 2012 Cumartesi günü İstanbul Taksim Meydanı’nda Amerika ve İngiltere’deki protesto eylemleriyle eşzamanlı olarak bir eylem gerçekleştirilecek. Eylem 13:30’da basın açıklamasıyla başlayıp 15:30’da sona erecek. “İran’a savaşa da, yaptırıma da hayır” isimli eylem için yapılan açıklamada İran’ın 33 yıldır ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin baskısı altında olduğu hatırlatılıyor ve bugünlerde yeni bir saldırı dalgasının başlatıldığına dikkat çekiliyor. 4 Şubat Cumartesi günü Taksim Meydanı’nda gerçekleştirilecek eylemin çağrı metninde şöyle deniyor: “90’lı yıllarla birlikte soğuk savaş kapitalizmi sonrasında dünya yeniden kurulurken sömürgeciliğin amaç ve hedefler şemasındaki en önemli başlık, İran’sız, yani itirazsız yeni bir “ortadoğu” inşa etmek, bölgesel rejimi İran’ın sisteme tehdit oluşturmayacağı dinamikler üzerine kurmaktı. Amerika’nın liderliğini yaptığı liberal demokrasi dünyası bugünlerde İran’a yönelik üçüncü dalga ve yeni nesil bir saldırıyı olgunlaştırmaya çalışıyor. 1979’dan bu yana devam eden öykünün tema, içerik ve biçiminde değişen hiçbir şey yoktur.” Çağrı metninde, uluslararası toplumun ülkede akan kanı öne sürerek Suriye’ye müdahaleye hazırlanmasına rağmen Yemen, Bahreyn ve Suudi Arabistan’daki barışçı reform taleplerine karşı yönetimlerin güç kullanmasına itiraz etmediğine dikkat çekiliyor. “İran’a savaşa da, yaptırıma da hayır” eyleminin çağrıcı kurulunda şu isimler yer alıyor: Kenan Çamurcu, Atasoy Müftüoğlu, Eşber Yağmurdereli ve Aydın Çubukçu. BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ İRAN’A SAVAŞA DA, YAPTIRIMA DA HAYIR! 33 yıl önce yine böyle bir Şubat vaktinde İran halkı, Amerikan emperyalizminin merkez üssü haline gelmiş şehinşahlık diktatörlüğünü yıkan devrimi gerçekleştirmişti. İran devrimi, bugün Arap sokaklarında diktatörlerin karşısında dikilen ve liberal demokrasi dünyası tarafından “Arap baharı” adı verilerek çalınmaya çalışılan devrimci isyanlara ilham olmuş sarsıcı değişimin miladıydı. Washington, 80’li yıllar boyunca bir yandan bölgemizde eski nüfuzunu geri kazanabilmek için çaba harcarken, diğer yandan İran’da yakılan “bağımsızlık, özgürlük, cumhuriyet” ateşinin Arap saltanatlarını tutuşturmaması amacıyla askeri ve psikolojik harekâtlar gerçekleştirdi. Amerikan emperyalizminin liderliğindeki uluslararası emperyalizm, halklara musallat olmuş saltanat rejimlerini ve diktatörlükleri 30 yıl boyunca halkların devrimlerinden korumayı stratejik görev olarak tarif etti. 90’lı yıllarla birlikte soğuk savaş kapitalizmi sonrasında dünya yeniden kurulurken sömürgeciliğin amaç ve hedefler şemasındaki en önemli başlık, İran’sız, yani itirazsız yeni bir “ortadoğu” inşa etmek, bölgesel rejimi İran’ın sisteme tehdit oluşturmayacağı dinamikler üzerine kurmaktı. Amerika’nın liderliğini yaptığı liberal demokrasi dünyası bugünlerde İran’a yönelik üçüncü dalga ve yeni nesil bir saldırıyı olgunlaştırmaya çalışıyor. 1979’dan bu yana devam eden öykünün tema, içerik ve biçiminde değişen hiçbir şey yoktur. Atlantik dünyasında üretilen kampanyalarda zulmün tarifi, emperyalizmin menfaat hiyerarşisine göre değişiyor. Onların lugatinde zulüm, tıpkı terör gibi siyasi bir maniveladır. Suriye sokağındaki kan uluslararası toplumun askeri müdahalesini gerektiren durum kabul edilirken Yemen, Bahreyn ve Suud’da öldürülen insanların kanı hepimizinki kadar kırmızı kabul edilmiyor. Buradaki diktatörlüklerin uyguladığı vahşet, kampanyalara konu olmuyor. Emperyalizm, halkların özgür iradesinin tecellisinden heyecan duymuyor, ülkeleri onun çıkarına hizmet eder hale getirecek demokrasi ideolojisini ihraç etmekten başka bir şeyi gözü görmüyor. BOP çerçevesinde sınırların ve rejimlerin değiştirilmesinin büyük emeli, ülkelerin siyasi ve iktisadi olarak küresel otomasyona bağlanmasıydı. Yeni sömürgeciliğin bu karanlık ve kirli emeli ilk günkü hevesiyle yerinde duruyor. İran, bu hevesi her defasında kursaklarında bıraktığı için sindirilmek, bastırılmak, hatta eğer mümkünse imha edilmek isteniyor! İran’a yönelik üçüncü saldırı dalgasında öyle anlaşılıyor ki Türkiye her türlü tezviratın göbektaşı yapılmak isteniyor. Katliam, katil, kıyım, kırım ve cinayet ustası Amerika’ya ve İsrail’e sitem bile etmeyen kampanyalar İran’a saldırmak için bahane mucidi adeta. Kudretli medyatik ve politik güçle yürütülen ağır kara propaganda, Amerika’nın İran’a savaş açmasını temenni etmek bir yana, Türkiye’nin de bu uğursuz işe bulaşmasını teşvik ediyor. Batı sistemine çıpalı istikamette devasa medyatik ve politik aygıtları diledikleri gibi kullanıyorlar. Bizimse hakikate sadakatten başka sıfatımız, imkânımız, gücümüz yok. Sahip olduğumuz tek varlık ve güç, vicdanımızdan ve ahlakımızdan süzülüp gelen sözümüz! Her türlü tezvirata, baskıya, kara propagandaya karşın vicdanlarında duyarlılık ateşi sönmemiş olanlar, karşılarındaki dev medyatik ve politik iktidarlardan, muktedir sermaye ve servet öbeklerinden, tahrif, tahrip ve tahrik organizasyonlarından yılmayarak hakikate sadakatin yüksek ahlakından asla ayrılmayacaklardır. Atlantik’ten sökün eden kampanyalara katılmayanlar 4 Şubat 2012 Cumartesi günü İstanbul’da Taksim Meydanı’na toplanarak “İran’a savaşa da, yaptırıma da hayır!” diyeceklerdir. Vicdanın ve ahlakın sesi olmaya kararlı her politik ve toplumsal kesimden dürüst insanları Taksim’de buluşmaya, bu sese katılmaya davet ediyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyururuz. ÇAĞRICILAR KURULU Kenan Çamurcu Atasoy Müftüoğlu Aydın Çubukçu Eşber Yağmurdereli ![]()
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|