"Sizden öyle bir cemaat (ümmet) bulunmalıdır ki (onlar herkesi hayra çağırsınlar, iyiliği emretsinler ve kötülükten vazgeçirmeye çalışsınlar. İşte onlar muradına erenlerin ta kendileridir." ( Âl-i İmran Suresi, 104 )

"Bir millet, kendi durumunu değiştirmedikçe Allah da onların durumunu değiştirmez." ( Ra'd Suresi, 11 )

Ma'ruf kelimesi A-Ra-Fe fül kökünden gelir. Lûgatta; herhangi bir şeyi özelliklerine bakarak duyularla kavramak, eserini görerek tefekkür ve akıl yürütme yoluyla idrak etmek ve nihayetine ulaşmak mânâsınadır. Münker kelimesi, ma'rufun zıddıdır. Ne-Ki-Ra fül kökünden gelir. Lugatta; tanımamak, herhangi bir şeyi özelliklerini bile bile tanımamazlıktan gelmek ve kanştırarak tanınmazlığa mahkûm etmek mânâsınadır.

Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Nefsimi yed-i kudretinde tutan Allah'a andolsun ki, ya siz iyiliği (ma'rufu) emredip, kötülükten (münkerden) vazgeçirmeye çalışırsınız, ya Allah kendi katından sizin üzerinize bir azap gönderir. O zaman (azabın kaldırılması için) dua edersiniz. Fakat dualarınız kabul edilmez." (1) buyurduğu bilinmektedir.

İslâm ûleması "İyiliği emretmek (emr-i bi'l ma'ruf ve kötülükleri önlemeye çalışmak (nehy-i ani'l-münker) farz-ı kifaye olan bir ameldir. Çünkü bu işle meşgul olan bir cemaatin (ümmetin) bulunması emredilmiştir. Hiç kimse bu sâlih amelle meşgul olmazsa; farz olan bir amel topluca terkedildiği için, bütün müslümanlar mes'ûl olurlar."(2) hükmünde müttefiktir. Hakkı tanıtmak, iyiliği (ma'rufu) emretmek ve kötülükten (münkerden) vazgeçirmeye çalışmak, İslâm dininin temel hedeflerinden birisidir. Dolayısıyla ma'ruf ve münker kavramlan; kelime-i şehadet getiren her insanı yakından ilgilendirir. Tevbe edenlerden olmayan, ibadet eden, rüku eden, secde eden ve hamdedenlerden olmadıkları halde ma'rufu emredip münkerden nehyetmeye kalkışanlara Allah'ın lanet edeceğini söylemektedir Hz. Ali. Evet, ma'rufu emir ve münkerden nehiy esası olmazsa İslam diye bir şey olmayacaktır. Hz. Hüseyin b. Ali' de bu yolda şehit edilmiştir. Yani islamın kalıcılığı için temel esası teşkil eden bir esastan dolayı; öyle bir esas uğruna ki, eğer bu esas olmazsa toplum parçalanarak, fırkalara ayrılacak, yok olup ortadan kalkacaktır. Bu esasın ortada olmadığı esnada toplum da sahip olduğu değerleri kaybedecektir. Bunun için bu esas o kadar önemlidir ki Hüseyin b. Ali gibi birisi Kerbelada bu yolda şehid olmuştur. Kendisi; "Ben, fesat, azgınlık ve zulüm yapmak için Medine'den ayrılmadım. Ceddimin ümmetini ıslah etmek, ma'rufu emir ve münkerden nehyetmek, ceddim Muhammed (s.) ve babam Ali'nin yolunu ihya etmek için kıyam ettim." diyerek İslam ümmetinin o zamanki halifesi olan münafık Yezid'e karşı kıyam etmiştir. Eğer ma'rufu emir ve münkerden nehyi aranızda canlı tutmazsanız, bunun birinci neticesi zayıf düşüp aşağılanmanızdır. Bu takdirde düşman da sizi pek hesaba katmaz; bir köle ve esir gibi bir istekte bulunsanız dahi buna cevap verilmeyecektir. Eğer Rabbinizin ve Peygamberinin huzurunda değer sahibi olmak istiyorsanız, dünya milletleri nezdinde değer kazanmak istiyorsanız, doğu ve batı bloklarının sizi hesaba katarak hareket etmelerini ve kaderinizi elleri altında tutmamalarını istiyorsanız ma'rufu emir ve münkerden nehiy unsurunu diri tutmaya çalışınız. İslami kardeşliği ve birbirinizin derdiyle dertlenmeyi diri tutunuz; cehaletten, bilinçsizlikten, zayıflık, anlayışsızlık, vurdumduymazlık ve sorumsuzluktan uzak durunuz.