03-10-2009, 21:21 | #1 |
Endoktrinasyon (1): Giriş
Victor Hugo, 1869 yılında yazdığı 'Gülen Adam' (The Man Who Laughs) adlı romanında 17. yüzyılda değişik bir tür çocuk alım satımıyla uğraşan kimi insanlardan söz eder. Hugo'nun çocuk taciri (comprachico) olarak nitelendirdiği bu adamlar, küçük yaştaki çocukları satın aldıktan sonra porselen vazolara yerleştirirler. Bunu yapmaktaki amaçları, çocukların yıllar boyunca yavaş yavaş büyüyecek olan bedenlerinin zamanla porselen vazoların dış kıvrımlarını doldurmaya başlayacak ve neticede tamamen vazonun şeklini alacak olmasıdır. Çocuk tacirlerinin nihai amacı, bu sun’i yöntemle ürettikleri hilkat garibelerini panayırlarda sergilenmek üzere satmaktır.
Victor Hugo'nun o dönemde sektörleşmiş olduğu ifade ettiği bu süreçte, çocuklar, ticari birer hammadde durumundadır. Hugo, bu durumu şu cümlelerle ifade ediyor: Çin'de, hatırlanması zor zamanlardan bu yana, özel bir sanat ve endüstride ilerleme kaydedildi: canlı bir insanı bir kalıpta şekillendirmek. Bir çocuk iki ya da üç yaşında alınır ve az çok grotesk bir şekle sahip olan bir porselen vazoya konur. Vazonun altı ve üstü açıktır ki, çocuğun kafa ve ayakları dışarı çıkabilsin. Vazo, gündüzleri dikey olarak tutulur, geceleri ise çocuğun uyuyabilmesi için yatay hale getirilir. Bu şekilde çocuk gelişemeden büyümeye ve sıkıştırılmış et ve çarpılmış kemikleriyle yavaş yavaş vazonun dış kıvrımlarını doldurmaya devam eder. Bu şişelenmiş gelişim birkaç yıl sürer. Bir noktadan sonra, bedeni hasar düzeltilemez hale gelir. Bu aşamanın geçildiğine ve bir canavar üretildiğine kanaat getirildiğinde, vazo kırılır ve çocuk dışarı çıkar. Artık ortada kap şeklinde bir çocuk vardır.1 İnsandan bir oyuncağın başarılı olabilmesi için, ona erkenden el atmak gerekir. Bir cüce henüz küçük iken şekle sokulmalıdır. ... Bu nedenle de böyle bir sanat doğdu. Bir insanı alıp canavar haline getiren terbiyeciler ortaya çıktı. Bu terbiyeciler bir insan yüzünü alıp, hayvan yüzüne dönüştürdüler. Bedensel gelişimi durdurdular. Yüz hatlarını bozdular. Sun'i yollarla teratolojik vakalar ortaya çıkarmanın kendine has kuralları vardı. Bu, ortopedinin antitezi olarak düşünülebilecek bir bilimdi. Tanrının düzgün bir bakış koyduğu yere, bu sanat bir şaşılık koyuyordu. Terbiyeciler, Tanrının ahenk koyduğu yere, biçimsizlik, mükemmel bir resim koyduğu yere ise bir karikatür koyuyorlardı. Ancak uzmanların gözünde mükemmel olan karikatürdü.2 Çocuk tacirleri çocukları sadece bedensel özelliklerinden ya da yüzlerinden değil, [kullandıkları ilaçlarla] hafızalarından da mahrum ediyorlardı. Böylelikle çocuk en azından ... maruz bırakıldığı bedeni tahribin bilincinde olmuyordu. Bu korkunç cerrahlık zihinlerinde değil, çehrelerinde izler bırakıyordu.3Victor Hugo'nun bu kitabı yazmasından yaklaşık bir asır sonra, Ayn Rand bu konuya yeni bir açılım getirdi ve günümüz eğitimcilerinin 17. yüzyıl çocuk tacirlerinin modern dönem varisleri olduğunu, ancak bu iki grup arasında belli farklılıklar bulunduğunu söyledi.4 Rand'in söz konusu farklılıkları temel alarak yaptığı karşılaştırmalı değerlendirmeler şu maddelere dökülebilir:
İnsan beyni son derece karmaşık bir şekilde çalıştığı ve çeşitli zayıflıklara sahip olduğu için, zihin kontrolünün tamamen önüne geçmenin mümkün olmadığı söylenebilir. Ancak bu konuda yapılan akademik çalışmaları ve (özellikle otoriter rejimler tarafından) uygulanagelen teknikleri bilmenin sağlıklı düşünebilme adına önemli faydalar sağlayacağı da muhakkak. Serdar Kaya 1 Hugo, Victor. 1869. The Man Who Laughs. New York: University Press Company Publishers. 32. 2 Hugo 25-26. 3 Hugo 31. 4 Rand, Ayn. 1971. The New Left: The Anti-Industrial Revolution. New York: Plume. 154. __________________
Konu Duygu'Seli~ tarafından (03-10-2009 Saat 22:19 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
03-10-2009, 21:42 | #2 |
acayip bişey
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|