AK Gençliğin Buluşma Noktası
Protesto Tüm protestolarımızı burada paylaşıyoruz. Küfür ve hakaret etmek yasaktır.



Konu Kapatılmıştır
Stil
Seçenekler
 
Alt 11-05-2009, 01:55   #1
Kullanıcı Adı
çalıkuşu
Standart
yani arkadaşlar duruyoruz duruyoruz baktık tartışılacak konu yok direkt erbakan hocaya milli görüşe bi konu açıyorsunuz sonra tartış dur ama bi sonuca varılmıyor hiçbizaman.herkesin doğruları vardır ve bunu kimse kolay kolay düzeltemez.isterseniz en ala belgeyi getirin bi davaya girmiş olan varsa davasından dönmezki.
burda birbirinze hakaret ediyorsunuz kırıyorsunuz.

 

çalıkuşu isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 11-05-2009, 11:10   #2
Kullanıcı Adı
mücahid55
Standart
Kaddafi olayındaki gerçekler!...

Hani bir söz vardır: Yalancı, aşağı mahallede bir yalan uydurur; yukarı mahallede de bu yalanın yayıldığını görünce, kendisi de, kendi yalanına inanmaya başlar. Bazı basın organlarının tavrı, bu örneğe benziyor. 6 sene önce, Libya gezisiyle ilgili olarak, Erbakan hakkında bir yalan uydurdular, şimdi kendileri de inanmaya başladılar. Değilse, her fırsatta ısıtıp ısıtıp servise sunmanın ne anlamı olabilir?Bildiğiniz üzere, Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, Irak Devlet Başkan Yardımcısı Taha Yasin Ramazan’la görüşmüştü. Görüşme sonrasında birlikte düzenledikleri basın toplantısında, bir gazeteci “Türk Dışişleri, Musul ve Kerkük konusunda hak incelemesi başlattı” şeklinde sorunca Taha Yasin Ramazan şöyle cevap vermişti:
“- Bu soruyu yanıtlamam bile. Türkiye’nin bunu yaptığına inanmıyorum. Bunu ortaya atanlar, Amerikan şer yönetimine ve siyonistlere hizmet eder. Bu, Irak ve Türkiye’nin ilişkilerini zedeler.”
Bazı gazeteler, bu sözlerle, Türkiye’nin kötülendiğinden hareketle Kürşat Tüzmen’i itham eden yazılar yayınladılar. Sayın Tüzmen bunların cevabını verdi. Fakat, söz konusu gazeteler, bu olayı vesile yaparak Erbakan Hoca’yı da hedef alan yayınlar yaptılar. Meselâ Hürriyet ve Milliyet gazeteleri, olayı “İkinci Libya Vakası” (13.01.2003) şeklinde okuyucusuna duyurdu. Bazı gazeteler de bu olayı bahane ederek Erbakan’a yüklendi.
Bizim basının bazı kronik hastalıkları var. Meselâ, çok verimli ve başarılı geçen Erbakan’ın Libya gezisini her fırsatta diline dolar, olayı çarpıtarak kamuoyunu manipüle eder. Bu konuyu çok sık gündeme getirdikleri için Libya’da yaşananları tahlil etmeye çalışalım.Libya’da neler oldu?
Muhterem Erbakan, 54. Hükümetin Başbakanı olarak, Ekim 1996’da Mısır, Libya ve Nijerya’yı kapsayan bir gezi programı düzenlemişti. Libya ziyaretinin amacı ise şuydu: Türkiyeli müteahhitlerin Libya’dan oldukça yüksek alacakları vardı. Bu para uzun süredir ödenmiyordu. Müteahhitlerin bu konuda istekleri vardı. Libya’daki Türk Müteahhitler Birliği Başkanı Barlas Turan şöyle diyordu: “Refah-Yol hükümetinden çok umutluyum. Erbakan’ın Libya’daki itibarı sebebiyle, sorunlarımızı çözeceğine inanıyoruz.” (03.09.1996 tarihli gazeteler) Erbakan da bu paraların tahsili için Libya’ya gitmişti.
Erbakan Libya’da Kaddafi ile görüştü. Kaddafi’nin mizaç ve psikolojik yapısını bütün dünya biliyor. Görüşme sırasında Kaddafi, bazı patavatsızlıklar sergiledi. Erbakan Hoca Kaddafi’yi dinledi ve söylediklerine cevap verdi, yanlışlarını düzeltti, susmadı, kendine güvenen bir üslupla Türkiye’nin onurunu korudu. Müteahhitlerin haklarını gündeme getirdi, alacaklarını tahsil etti. O günlerde basında çıkan şu haber bunun ispatıydı: “Müteahhitler Libya’dan 15 milyar dolar kazandılar.” (12.01.2996) “Erbakan’ın Mısır, Libya ve Nijerya gezisi sayesinde Afrika ile köprü kuruldu.” (09.10.1996)
Olay manipüle ediliyor
Bütün bu güzel gelişmeler dururken, basın Kaddafi’nin tutumuna kafayı takmış, bu olayı bahane ederek hükümete ve Erbakan’a yüklenmeye başlamıştı. Bu başarıyı görmeyip ayrıntıya takılmaktan başka nasıl izah edilirdi? Amaç ise hükümeti yıpratmaktı. İş adamları da basının bu tutumundan rahatsız olmuştu. Sakıp Sabancı konu ile ilgili şu açıklamayı yapmıştı: “Hükümetin yıpratılmasını bekleyenler yanlış yapıyor.” (17.11.1996)
Mehmet Barlas da daha gezi öncesi başlatılan kampanya karşısında olayı “işin anasını unutup danasına takılmak” olarak nitelendirerek şunları yazıyordu:
“1974 sonrasında, Amerikan ambargosu yediğimiz zaman, Türk askerî uçaklarına yedek parçalar Libya’dan gelmedi mi?
1980’lere girerken, Türkiye’nin ihracatçıları ve müteahhitleri, ilk provalarını Libya’da yapmadı mı? Hiç unutmayalım.” (Sabah, 29.09.1996)
Erbakan, Libya gezisinde tam bir devlet adamı olgunluğu göstermiş, Kaddafi’ye kabadayı üslubuyla cevap verme hafifliğine düşmemiş, fakat susmayan, kendine güvenen ve ikna eden yaklaşımıyla devlet onurunu korumuştu. Aslında bu gerçekleri basın da biliyor. Fakat, gerek husumet, gerekse seviyesiz siyasi rekabet sebebiyle hakikati gizliyorlar. Hatta bu çevrelerin kendi aralarında, Erbakan’ın başarılarına iç geçirdiğini de görürsünüz. Daha kısa bir süre önce Yalçın Pekşen, “Gardrop Dinciliği” başlıklı yazısı içinde Erbakan’a yapılan haksızlık konusunda şöyle yazmıştı: “Kaddafi’nin çadırında yaşananlar ise, -hakkını yemeyelim- onun değil, Kaddafi’nin patavatsızlıklarıydı.” (Akşam, 27.1.2002)
Erbakan Türkiye’nin önünde gidiyor
Uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Bener Karakartal, “Erbakan’ın başarıları ve devlet adamı olgunluğu”nu Erbakan’ın Afrika gezisi sonrası verdiği bir mülakatta şunları söylemişti:
Erbakan Türkiye’nin bir adım önünde yürüyor. Türkiye’nin Erbakan’dan öğreneceği çok şey var. Türk demokrasisi şu anda Erbakan’ın gerisinde yürüyor.
Siz hiç Erbakan’ın “kavgaya kavga ile cevap” verdiğini gördünüz mü?
Sinirlilik ve hırçınlıkla bütün vaktini diğer parti liderlerine sataşarak geçirdiğini gördünüz mü? Türkiye’de siyasetin içine sürüklendiği tüm “sinirlilik ve gerginlik” ortamına rağmen Erbakan kavganın dışında ve üstünde yer almaktadır, polemiklere girmemektedir. Ve hepsinden önemlisi tebessümü ve güleryüzlülüğü ile Erbakan Türk siyasetçilerine demokrasi dersi vermektedir. İşte demokrasinin ta kendisi budur. (Nedim Odabaş’ın Röp. Millî Gazete, 30.11.1996)
Bütün bu gelişmeler ortada iken, bazı basın kuruluşlarının Erbakan aleyhinde yerli yersiz kampanya yürütmesi, hiç de anlaşılabilir bir tutum değildir. Sanki bu anlayıştaki basın için başarılı olmak suç. Türkiyemizin güzel günlere ulaşması için vargücüyle çalışmak affedilmez birşey (!) Halbuki, muhterem Erbakan siyasi hayata atıldığından beri ne istiyordu. İşte bazıları:
– Yaşanabilir bir Türkiye istiyor.
– Kendi gücüyle kalkınmış bir Türkiye istiyor
– Dış güçlerin müdahalesinden kurtulmuş bağımsız bir Türkiye istiyor.
Basın sorumluluğunu bilmeli
Basının ülkenin yüzünün gülmesi için yapılan her türlü çalışmaya destek vermesi gerekmez mi? Fakat öyle olmuyor. Bazı basın kuruluşlarında kronik bir “Erbakan fobisi” oluşmuş. Hem de haksız yere “siyasi yasaklı bir lider” haline getirilmesine rağmen… Bazıları “kafese konulmuş arslan”a karşı kahramanlık gösterisinden özel bir zevk alıyorlar, herhalde…
“Hakkı yenilmiş bir siyasi lider”in hakkını savunmak basının görevleri arasında olmalı değil mi?
Basın Türkiye’de güç ve itibar kazanmak istiyorsa, bunun yolu dürüst ve bu ülkenin gerçeklerine uygun yayın politikası uygulamaktan geçer.
Yerli yersiz temiz insanlara cephe almak, ambargo uygulamak basına hiçbir şey kazandırmaz.
Basın aslî görevinin ne olduğunu çok iyi bilmeli ve ülkeye karşı sorumluluğunu hiçbir zaman unutmamalıdır.
Şakir TARIM, 22.01.2003, Milli Gazete

Konu mücahid55 tarafından (11-05-2009 Saat 11:16 ) değiştirilmiştir..
mücahid55 isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 11-05-2009, 13:24   #3
Kullanıcı Adı
Ömer Bekir
Standart
Kaddafi patavatsızlık etti,demişsiniz..Peki böyle patavatsız olanların peşinden gitmek mi Demokrasi oluyor..Yada patavatsızlarla iş birliği yapmak mı İslam'a uygun oluyor sadece..Bakın,size birçok açıklama yapayım..

Kaddafi 1 Eylül 1969'da gerçekleştirdiği darbeden buyana saltanatını sürdürebilmektedir..yaygın olan Senusi tarikatını İslâmdışı ilan ederek bütün faaliyetlerini durduran Kaddafi, kendi ülkesinde bu yasağını sürdürürken başka ülkelerdeki tasavvufi çevrelere şirin görünebilmek için böyle bir sempozyum düzenliyor..Bunu da kendisinin İslam'ı en iyi yaşayanlardan birisi olduğunu göstermek için yapıyor..

Necmettin Erbakan,Siyasete adım attığı ilk günlerden beri Kaddafi ile çok samimi ilişkiler kurmuştur..Ve bu ilişkilerini hala sürdürmektedir..

Dünya İslam Halk Komutanlığı 1989 yılında Libya'da Uluslararası İslama Çağrı Cemiyeti tarafından Kaddafi'nin emriyle kurulmuştur.. Cemiyetin her yıl Libya'da düzenlediği toplantılara Necmettin Erbakan ve diğer Milli Görüş mensupları katılmıştır.. 1991 yılında komutanlığın Asya işlerinden sorumlu üyeliğine getirilen Erbakan, halen İslami Halk Komutanlığı'nda Genel Sekreter Yardımcısı olarak görevlidir.. Görüş'ün başı Erbakan, Başkomutanına saygıda herhangi bir kusur etmemiştir..

Bu mu Devletin onurunu korumak..Sizler daha Devlet onurunun ne olduğunu bilmezken,Devletin onurunu koruduğunuzu zannediyorsunuz..
Ömer Bekir isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 11-05-2009, 14:51   #4
Kullanıcı Adı
mücahid55
Standart
Alıntı:
Ömer Bekir Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kaddafi patavatsızlık etti,demişsiniz..Peki böyle patavatsız olanların peşinden gitmek mi Demokrasi oluyor..Yada patavatsızlarla iş birliği yapmak mı İslam'a uygun oluyor sadece..Bakın,size birçok açıklama yapayım..

Kaddafi 1 Eylül 1969'da gerçekleştirdiği darbeden buyana saltanatını sürdürebilmektedir..yaygın olan Senusi tarikatını İslâmdışı ilan ederek bütün faaliyetlerini durduran Kaddafi, kendi ülkesinde bu yasağını sürdürürken başka ülkelerdeki tasavvufi çevrelere şirin görünebilmek için böyle bir sempozyum düzenliyor..Bunu da kendisinin İslam'ı en iyi yaşayanlardan birisi olduğunu göstermek için yapıyor..

Necmettin Erbakan,Siyasete adım attığı ilk günlerden beri Kaddafi ile çok samimi ilişkiler kurmuştur..Ve bu ilişkilerini hala sürdürmektedir..

Dünya İslam Halk Komutanlığı 1989 yılında Libya'da Uluslararası İslama Çağrı Cemiyeti tarafından Kaddafi'nin emriyle kurulmuştur.. Cemiyetin her yıl Libya'da düzenlediği toplantılara Necmettin Erbakan ve diğer Milli Görüş mensupları katılmıştır.. 1991 yılında komutanlığın Asya işlerinden sorumlu üyeliğine getirilen Erbakan, halen İslami Halk Komutanlığı'nda Genel Sekreter Yardımcısı olarak görevlidir.. Görüş'ün başı Erbakan, Başkomutanına saygıda herhangi bir kusur etmemiştir..

Bu mu Devletin onurunu korumak..Sizler daha Devlet onurunun ne olduğunu bilmezken,Devletin onurunu koruduğunuzu zannediyorsunuz..
kim patavatsızların peşinden gitmiş? ve bunu kim demokrasi olarak söylemiş ? yukarıdaki yazıyı okumadan yorum yapmışsınız. sonra kaddafinin diktatörlüğü işbirliğine engel değil. sapla samanı karıştırmaya gerek yok. erbakan hocamız hakkında yalan yanlış konuyla ilgili ilgisiz ne varsa kininizi dökmek için yazmışsınız. telaşlanmayın bu kadar .
mücahid55 isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 11-05-2009, 11:19   #5
Kullanıcı Adı
mücahid55
Standart
54. Erbakan Hükümeti Döneminde İsrail’le Siyasi Ticari Anlaşmalar Yapılmış mıdır? 2. Dünya Harbi’nden sonra 1945 yılında kurulan Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın ilk icraatlarından birisi 1948’de Filistin toprakları üzerinde İsrail’i kurmak olmuştu. İsrail’i ilk önce ABD, ondan on bir saat sonra da ikinci devlet olarak Türkiye tanımıştır. Ne var ki, Müslüman Arap dünyasının tepkisinden çekinen Türkiye İsrail ile ilişkilerini uzun yıllar, maslahatgüzarlık seviyesinde sürdürmüştür.
Türkiye ile İsrail arasında bugün en yoğun hale gelen ilişkilerin başlaması Rusya’daki komünist rejimin çöktüğü ve özellikle Filistin ile İsrail arasında barış rüzgarlarının estirildiği 1990’lı yıllara rastlar. Bu yıllarda Oslo’da taraflar arasında yapılan anlaşma Türk Dış Politikasında da etkisini gösterir ve Türkiye, İsrail ile ilişkilerini ABD’nin de etkisi sonucu bugünkü seviyesine doğru yükseltme çabasına girişir.
Alptekin Dursunoğlu’nun “Stratejik İttifak” isimli kitabında Türkiye İsrail anlaşmaları Kronolojisinden: Erbakan Tüm Anlaşmaları Askıya Aldı. Haber Kaynağı: İsrail Ha’arets Gazetesi



Türkiye’de 1991 yılında yapılan seçimlerden sonra iktidara Süleyman Demirel Başbakanlığında kurulan DYP-SHP Hükümeti gelmiştir. Türkiye ile İsrail arasında ilk anlaşma işte bu Hükümet zamanında 11.09.1992 tarihinde imzalanan “Turizm Alanında İşbirliği Anlaşması”dır.
1993’te, Turgut Özal’ın ölümü üzerine Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı, Tansu Çiller de başbakan olunca iki ülke arasındaki ilişkiler birden tırmanışa geçmiştir. Türkiye-İsrail ilişkilerini konu alan kitaplar, bu tırmanışın Türkiye’de üç mimarı olduğunu yazarlar: Süleyman Demirel, Tansu Çiller ve Çevik Bir. (Stratejik İttifak, Alptekin Dursunoğlu, sh. 25)
Bu görüşün ne derece doğru olduğunu anlamak için, bu üçlünün görevde olduğu dönemlerdeki ilişkilerin seyir grafiğine kısa bir bakış yapmakta zaruret vardır. Türkiye-İsrail İlişkilerinin REFAHYOL’dan Önceki Durumu ABD ile içli dışlı olmaya alışmış, bu dönemin TC. hükümetleri, İsrail-Filistin ihtilafında daima İsrail’den yana tavır almışlar, İsrail’i hoş tutmuşlar ve özellikle Müslüman Arap Dünyasının tepkilerini hiçe sayarak İsrail ile ikili ve stratejik
21.01.1994 İsrail’le Savunma İşbirliği Anlaşması imzalamışlardır.
25.01.1994 Türkiye’deki Yahudiler’in 500. yıl (Çiller Hükümeti Dönemi) kutlamaları.
(Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in İsrail Cumhurbaşkanı Weizman’ı İstanbul’da şeref misafiri olarak ağırlaması)
31.03.1994 Güvenlik/Gizlilik Anlaşması’nın imzalanması. (Çiller Hükümeti Dönemi)
04.06.1994 Çevre Sorunlarında ve Doğa Korunmasında İşbirliği Anlaşması’nın
15.01.1995 Terörizm ve Diğer Suçlarla mücadele anlaşmasının imzalanması.(Çiller Hükümeti Dönemi)
Mücadelede İşbirliği Anlaşması’nın imzalanması. (Çiller Hükümeti Dönemi)
13.03.1995 Telekomünikasyon ve Posta Alanında İşbirliği Anlaşması’nın 24.04.1995 Sağlık ve Tıp Alanında işbirliği anlaşmasının imzalanması. (Çiller Hükümeti Dönemi)
07.11.1995 F4İşbirliği Anlaşması’nın imzalanması. (Çiller Hükümeti Dönemi)
Uçaklarının Modernizasyonu Projesi Anlaşması’nın imzalanması. (Çiller Hükümeti 23.02.1996 Türkiye-İsrail Askeri Eğitim İşbirliği Anlaşması’nınDönemi)
14.03.1996 Demirel’in İsrail Ziyareti (En üst düzeyde İlk devlet ziyareti) Türkiye-İsrail Serbest Ticaret Alanı Anlaşması’nın imzalanması. (Gümrüklerin 16.06.1996 Türkiye-İsrail Ticaret,Sıfırlanması) (Yılmaz Hükümeti Dönemi) ekonomi, sinai, teknik ve bilimsel işbirliği anlaşması (Yılmaz Hükümeti Dönemi)
Yukarıdan aşağıya doğru tarihleriyle sıraladığımız bu anlaşmalar içinde en çok yankı uyandıran, Çiller Hükümeti zamanında 23.02.1996 tarihinde Türkiye ile İsrail arasında imzalanan Askeri Eğitim İşbirliği Anlaşmasıdır. Çokları bu anlaşmanın REFAHYOL Hükümeti zamanında imzalandığı düşüncesiyle eleştiri oklarını Refah Partisi’ne de yöneltmişlerdir. Bu eleştirilerin tamamen yanlış adrese yöneltilmiş olduğu M. Ali Birand’ın 22.06.1996 tarihli yani REFAHYOL Hükümeti kurulmadan önce Sabah Gazetesi’nde yazmış olduğu aşağıdaki yazıyla sabittir:
“Türkiye’nin İsrail ile Askeri İşbirliği Anlaşması yapması eskiden beri Türk Amerikan ve İsrail Genelkurmayları’nın rüyalarından biriydi… Türk ve İsrail Genelkurmay Başkanlıkları arasında görüşmeler başlatıldı. Dışişleri Bakanlığının da fikri alındı ve bir sakıncası olmadığı işareti geldi. Ayrıntılar iki ülkenin askerleri tarafından kağıda döküldü ve kimselere haber verilmeden imzalandı. Eğer Savunma Bakanı kazara ağzından kaçırmış izlenimi veren bir açıklama yapmasa daha bir süre kimse farkına dahi varamayacaktı… İkinci adım eğitimin ötesinde iki ülkenin tam bir askeri işbirliğine girmeleri, ortak manevralar ve ortak stratejiler üretmeleri olabilirdi… Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, Amerika gezisi sırasında Yahudi lobisini etkilemeyi düşündüğü için olacak, konuşmalarında anlaşmaya çok ağırlık verdi… Ancak anlaşmanın Türk Genelkurmayı’nın 2 numaralı bir generali tarafından övgü dolu cümlelerle tanıtılması… Arap çevrelerin hemen dikkatini tahrik etti . Dışişleri veya Başbakanlık susuyor, durmadan Genelkurmay konuşuyor, demeçler veriyor. Bunlar yetmiyormuş gibi seçim arefesindeki İsrail ve Amerikan basını birden bire anlaşmayı ballandıra ballandıra anlatmaya başladılar… Türk basını da geri kalır mı? Türk-İsrail uçaklarının ortak eğitimi, İsrail Genelkurmay yetkilisinin Çevik Bir Paşa’yı ziyareti sırasındaki basın açıklamaları da buna eklenince, Arap dünyasındaki kuşku ve kaygılar en üst noktaya çıkıverdi.”
REFAHYOL Dönemindeki Durum Refah Partisi’nin şahsiyetli dış politika anlayışında Türkiye’nin İsrail’le ilişkileri konusunda öngörülen ilk hedef İsrail’in işgal ettiği topraklardan geri çekilmesiydi. Birçok araştırmacı yazar gibi Refah Partisi de İsrail’i, işgal ettiği Müslüman topraklarda devlet terörünü en iyi uygulayan bir ülke olarak görüyordu.
Nitekim 20.04.1996 tarihinde İstanbul’da 96. toplantısını yapan, Dünya Parlamentolar Birliği’nin “Terörizmle Savaş Komisyonu” bildirisinde, “İsrail’in devlet terörü yaptığı” hükmünün yer almasına İsrail’in Genel Kurul’da yaptığı itiraz, 451′e karşı 663 oyla reddedilmişti.
Onun için Weizman’ın tam da Refah Partisi’nin Hükümet kurma çalışmalarını yoğunlaştırdığı bir sırada Habitat II Toplantısı için İstanbul’a gelişinde yaptığı açıklamalar son derece dikkat çekiciydi. Weizman açıkça Refah Partili bir hükümetin kurulmaması gerektiğini söylüyor, O’nun bu cür’etkârlığı da yerli şakşakçılarından büyük alkış alıyordu.
REFAHYOL Hükümetinin kurulma çalışmalarının yoğunluk kazandığı günlerde hem Batı’da hem İsrail’de hem de Türkiye’deki işbirlikçi çevrelerde cevabı merak edilen soru şuydu: Refah Partisi iktidara gelirse Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler ne olacaktı? Aslında malum çevrelerin Refah Partisi’nin iktidar olmasına karşı oluşlarının başlıca sebebi de, bu soru içindeki gizli endişelerdi.
İsrail Cumhurbaşkanı Weizman bir yandan İsrail’in Sesi radyosuna yaptığı açıklamada “Süleyman Demirel’i çok iyi tanıyorum ve Ordu’nun da kenarda bekleyeceğini sanmıyorum. Şu anda korku üzerine değerlendirme yapmanın bir anlamı yok” diyordu. (Stratejik ittifak, sh. 72)
Diğer yandan 12 Haziran 1996′da İsrail Hava Kuvvetleri’ne ait Boeing 707 tipi özel uçakla İstanbul’a gelişinde, basın mensuplarının, Türkiye ile İsrail arasında ANAYOL Hükümeti zamanında imzalanan anlaşmayla ilgili olarak sordukları soruya şöyle cevap veriyordu. “İki ülke arasındaki anlaşma ekonomi ve güvenlik alanlarında karşılıklı işbirliğini öngörüyor. Arap ülkeleri bu anlaşma dolayısıyla Türkiye ile İsrail bir olup Suriye’ye saldıracaklar diyor. Bu kocaman bir aptallıktır.” Süleyman Demirel ise, “Türkiye İsrail ile gayet iyi ilişkiler içindedir, kimin kiminle işbirliği içinde olacağı kendi bileceği iştir.” diyordu.
Ve yine Weizman, Refah Partisi’nin kuracağı bir hükümetin, Türkiye-İsrail Anlaşması’nı fesh etmesi ihtimalinden bahisle sorulan bir soruya da şu cevabı veriyordu: “Anlaşmaların iptali iki ülkenin de yararına olmaz. Anlaşma iptal edilirse buna bilhassa İran ile fundamentalistler sevinir. Türkiye-İsrail anlaşması sadece bir Askeri Eğitim Anlaşmasıdır.” (12.06.1996 Hürriyet)
Peki ne oldu, REFAHYOL döneminde İsrail ile ilişkilerin seyri? Refah Partisi’nin en çok eleştirildiği konulardan birisi REFAHYOL Hükümeti zamanında 28.08.1996 tarihinde imzalanan Türkiye-İsrail Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşmasıdır. Bu anlaşmanın ihale müzakereleri REFAHYOL’dan çok önce başlamış ve Türk Hava Kuvvetleri’nin elindeki F-4 ve F-16 uçaklarının modernizasyonuyla ilgilidir. Böyle bir anlaşmanın imzalanmasının sebebi, Türk Hava Kuvvetleri’nin elindeki bu uçakların bilgi işlem modernizasyonu konusunda ABD’nin Türkiye’ye mecburi adres olarak İsrail’i empoze etmiş olmasıdır. Anlayacağınız, sözkonusu anlaşma bir ara “Uçan Tabut” denilen bu uçakların hurdaya çıkmaktan kurtarılması için bu işi yapacak bir başka ülkenin de mevcut olmaması karşısında zorunlu olarak yapılmış bir anlaşmadır.
mücahid55 isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 11-05-2009, 15:04   #6
Kullanıcı Adı
Ömer Bekir
Standart
Neden söylenenlere hiç cevap vermiyorsunuz..Her söze iftira iftira deyip duruyorsunuz,ben size gerçekleri söylüyorum..Savunduğunuz kişi'nin ne yaptığını bilmiyorsanız,benim size söyleyecek bir şeyim yok artık..

Ne oldu,diktatörlük işbirliğine engel değil,oldu değil mi..Ağzındaki baklayı nasıl çıkarttım ama..Ama Ak Parti İsrail ile,ABD ile veya diğer Avrupa ülkeleri ile iş birliği yapınca hemen İmansız parti oldu..Hemen"papa'nın heykeli'nin önünde imza attı imanı zayıf şahsiyetler"oldu değil mi..Hadi,sapla samanı karıştırma bakalımda görelim,bunu özellikle bütün Saadet Partililere söylüyorum..

Kardeşim,siz bizi kıskanıyorsunuz..Hiç boşuna yaftalanmayın..
Ömer Bekir isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 11-05-2009, 15:15   #7
Kullanıcı Adı
mücahid55
Standart
Alıntı:
Ömer Bekir Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Neden söylenenlere hiç cevap vermiyorsunuz..Her söze iftira iftira deyip duruyorsunuz,ben size gerçekleri söylüyorum..Savunduğunuz kişi'nin ne yaptığını bilmiyorsanız,benim size söyleyecek bir şeyim yok artık..

Ne oldu,diktatörlük işbirliğine engel değil,oldu değil mi..Ağzındaki baklayı nasıl çıkarttım ama..Ama Ak Parti İsrail ile,ABD ile veya diğer Avrupa ülkeleri ile iş birliği yapınca hemen İmansız parti oldu..Hemen"papa'nın heykeli'nin önünde imza attı imanı zayıf şahsiyetler"oldu değil mi..Hadi,sapla samanı karıştırma bakalımda görelim,bunu özellikle bütün Saadet Partililere söylüyorum..

Kardeşim,siz bizi kıskanıyorsunuz..Hiç boşuna yaftalanmayın..
cevaplar verildi yeni bir şey yokki yukarıdaki yorumları okuyun.ağzımdaki baklayı çıkarmak mı? biz diğer ülkelerle işbirliği yapılmaz demedik. lafın yarısını alıp diğer yarısını görmezlikten gelmeyin. sonra bizim açımızdan kapitalizmin hakim olduğu bir ülke demokrasi (aslında demokratur) ile yönetiliyor diye veya bir başka ülkede diktatörlük var diye ilişkimiz bunlara göre değişmez. abd ile anlaşma yapılmasın demiyoruz abd ye yardım edip ırakta müslümanların öldürülmesine katkıda bulunulmasın diyoruz.

kıskanmak neymiş? takdir edilecek bir icratınız yok neyinizi kıskanalım. hep iktidar gücündenve kalabalıktan dem vuruyorsunuz. bunlar haklılık gerekçesi olamaz. insanların çoğu doğru yolda gitseydi dünya bu halde olmazdı. biz doğru yolda olduğumuza inanıyoruz ve yanlış yapanlara bildiklerimizi anlatıyoruz. zerre kadar kıskançlık olmaz, komik olmayın.
mücahid55 isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 11-05-2009, 15:33   #8
Kullanıcı Adı
Ömer Bekir
Standart
Resulullah(s.a.v)Efendimiz neden bir Gayri Müslim'i Mekke'den Medine'ye Hicret ederken kendisine yol rehberi edindi..Madem sizin dediğiniz gibi olacaktı,o zaman hiçbir gayri müslim'le alışveriş yapmasaydı..Kardeşim,ne dediğinizi bilmeden buraya yazılar yazıp,bizi oyalamayın bari..

Konu Üç mevsim tarafından (11-05-2009 Saat 15:42 ) değiştirilmiştir..
Ömer Bekir isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 11-05-2009, 15:21   #9
Kullanıcı Adı
Ömer Bekir
Standart
Piehh,Erbakan'ın ağzındaki bakla sizede vurdu..Bakk bakkk..Doğru yoldaymış da,Ak Parti'ye oy verenler doğru yolda değilmiş..Sen önce İman'dan sonra itikad'ın önemini öğren,ilim tahsili ile Siyaset akademisini bitir..Ondan sonra bana siyaset ve ilim konuş..Size bu dakikadan sonra cevap vermem,boşa zaman harcamaktır..Kusura bakmayın,size daha cevap veremeyeceğim..

Selametle...
Ömer Bekir isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 11-05-2009, 15:24   #10
Kullanıcı Adı
mücahid55
Standart
Alıntı:
Ömer Bekir Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Piehh,Erbakan'ın ağzındaki bakla sizede vurdu..Bakk bakkk..Doğru yoldaymış da,Ak Parti'ye oy verenler doğru yolda değilmiş..Sen önce İman'dan sonra itikad'ın önemini öğren,ilim tahsili ile Siyaset akademisini bitir..Ondan sonra bana siyaset ve ilim konuş..Size bu dakikadan sonra cevap vermem,boşa zaman harcamaktır..Kusura bakmayın,size daha cevap veremeyeceğim..

Selametle...
benim neyi ne kadar bildiğim konusunda fazla iddealı olmayın, ama madem son yorumunuz bende uzatmayacağım.
mücahid55 isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Konu Kapatılmıştır


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi