02-20-2009, 02:57 | #1 |
Erdoğan: Millet kazansın, biz kaybetmeye hazırız
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Biz siyaseti gazete sayfalarından, televizyon ekranlarından, Babıali'den, İkitelli'den yapmayız. Biz siyaseti milletimizle birlikte, milletin içinden yaparız." dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçim çalışmaları çerçevesinde Aksaray'da vatandaşlara seslendi. Hava muhalefeti nedeniyle Nevşehir'den karayoluyla Aksaray'a gelen Erdoğan'ın mitingi rötarlı başladı. Daha önce saat 13.30'da başlaması planlanan miting 15. 00'da ancak başlayabildi. Yaklaşık 15 bin kişiye seslenen Erdoğan, muhalefet ve medyaya eleştirilerini sürdürdü. Kalabalığın basının olduğu bölüme dönerek 'Kanal D, Doğan Haber Ajansı dışarı' sloganları atmasını engelleyen Başbakan Erdoğan, "Onlar basın çalışanları. Onlarla bu işin ilgisi yok. Ben sizin adınıza gerekeni söylüyorum." diyerek vatandaşları susturdu. Erdoğan, Aksaray Hükümet Meydanı'ndaki mitingde yaptığı konuşmada, millete yüksekten, tepeden bakmadıklarını, Ankara'yı mekan, mesken tutup, Anadolu'nun, Trakya'nın, Aksaray'ın yollarını unutanlardan olmadıklarının altını çizdi. Başbakan Erdoğan, AK Parti'nin fildişi kulelerde, milletten tamamen yalıtılmış sırça köşklerde değil, halkının, milletinin dizinin dibinde, gönül tahtında oturduğunu, kalbinde yer aldığını vurguladı. Erdoğan, Cumhuriyet Halk Partisi'ni (CHP) sert şekilde eleştirmeyi Aksaray'da da sürdürdü. CHP'nin Türkiye'yi yandaş medyadan takip ettiğini ileri süren Erdoğan, ana muhalefetin halkı aldattığını söyledi. Siyaseti medyada değil milletin içinde yaptıklarının altını çizen Erdoğan, "Milletimizle medya üzerinden değil, meydanlarda iletişim kuruyoruz. AK Parti'yi arayanlar rantiyede değil şantiyede bulur." dedi. "BİZ SİYASETİ GAZETE SAYFALARINDAN, TELEVİZYON EKRANLARINDAN, BABIALİ'DEN, İKİTELLİ'DEN YAPMAYIZ, BİZ SİYASETİ MİLLETİMİZLE BİRLİKTE, MİLLETİN İÇİNDEN YAPARIZ" Halkın içinde halkla beraber olduklarını, hizipçilik, ayrımcılık yapmadıklarını, imtiyaz değil adalet ürettiklerini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bu ülkenin herhangi bir şehrinde bir tek dikili ağacı olmayanlar, milletle yüz yüze gelmekten kaçınıyor. Çünkü onların millete bakacak yüzü yok. Onların milletle yüzleşmeye takati yok, mecali yok. Ankara'da koltuklarına kurulurlar, Türkiye'yi sadece televizyon ekranlarından, sadece yandaş gazetelerin sayfalarından izlerler. Onlar halkımızla Babıali'nin diliyle, İkitelli'deki yandaş medyalarının diliyle konuşurlar. Bizim farkımız burada. Biz siyaseti gazete sayfalarından, televizyon ekranlarından, Babıali'den, İkitelli'den yapmayız. Biz siyaseti milletimizle birlikte, milletin içinden yaparız. Bunun için bizi arayan Kocaeli'nde, Kastamonu'da, Sivas'ta, Sinop'ta, Amasya'da, Merzifon'da, Samsun'da, Aksaray'da bulur." Başbakan Erdoğan, "Biz, milletimizle medya üzerinden değil, burada, meydanlarda iletişim kuruyoruz. Biz milletimizle, milletimizin diliyle iletişim kuruyoruz. Beyefendiler hala halkın içine inebilmiş değiller. Çünkü bunlar muhalefet etmeyi de artık taşeron medyaya verdiler. Kapalı salonlardan çıkamadılar, yandaş meydanın çırpınışlarını görüyorsunuz değil mi? Haftalardır, aylardır partimize attıkları çamur, iftira kalmadı. Bu iftira sağanağını görünce merak ettik, 'Yandaş medya niçin hükümeti bu denli baskı altına almaya çalışıyor, sindirmeye çalışıyor' diye? Bu saldırganlıklarının altında ne yatıyor, neyi engellemeye çalışıyorlar diye? Alışmışlar medya gücünü kullanarak başka şeylerin kavgasını vermeye, basın üzerinden menfaat devşirmeye. Durum şimdi daha iyi anlaşılıyor, meğer bir dertleri varmış da onu engellemeye çalışıyorlar." şeklinde konuştu. Erdoğan, "Devletin bir kurumu, yasal bir işlem yapıyor, hemen hükümete yüklenmeye başlıyorlar. Bu sizin ilk kez düştüğünüz bir durum mu? Başınıza ne gelse hükümetten biliyorsunuz, AK Parti'den biliyorsunuz. Hükümete iftara atmak yerine hukuka uygun davranmayı öğrenseniz daha doğru olmaz mı? Bunlar iftira atma konusunda ne yazık ki uzmanlaşmışlar. Vatandaşlarla ilgili yalan yanlış haber yapmada, hükümetle ilgili, devletin saygın kurumları hakkında, TSK, polisimiz hakkında yalan yanlış haberler yapmada gayet başarılı. Şu veya bu demiyorum, ayırt etmiyorum, kim yazıyorsa hepsi için söylüyorum. Böyle bir basın özgürlüğü olmaz, böyle bir basın ahlakı olmaz. Basın özgürlüğünden dem vurup, patronunun sesi olan, menfaatlerini kollamayı özgürlük mücadelesi sananların durumu da ibret vericidir. Basın özgürlüğünden dem vurarak, yalan yanlışı, iftirayı, çamur atmayı normal gösteremezsiniz. Medya gücünü kullanarak, haksızlığa, hukuksuzluğa, menfaat devşirmeye kalkışamazsınız. Bizim iktidarımızda bu olamaz.'' dedi. "YANDAŞ MEDYANIN YANDAŞ PARTİSİNİN DURUMU İÇLER ACISI" Ana muhalefet lideri Deniz Baykal'ın "Ben Ergenekon'un avukatıyım." sözünü eleştirmeyi sürdüren Erdoğan, "Biliyorsunuz Sayın Baykal'ın mesleği avukatlık. 'Ben Ergenekon'un avukatıyım' dedi. Mesleği bu, hakikaten başarılı bir avukat. Ama millet haklıyı, mazlumu savunan avukatların yanında yer alıyor, bunların yanında değil." şeklinde konuştu. Başbakan Erdoğan, "Yandaş medyanın yandaş partisinin durumu içler acısı. Seçime 37 gün kalmış, hala tek bir proje yok, tek bir plan yok, sadece iftira kampanyası var, işi gücü iftira. Şimdi çıkmış bakıyorsunuz, kendi içlerinde birbirlerine girdiler, daha da çok gireceksiniz.'' diye konuştu. "BİZ DİYORUZ Kİ TÜRKİYE KAZANSIN, BU MİLLET KAZANSIN AMA BİZ KAYBEDELİM" Yolsuzluğa karışan 20 yakın belediye başkanı ve parti yöneticilerini ihraç ettiklerini belirten Başbakan, "Önümüze belge geldiğinde gereğini yaparız. Bunların gazetelerinde, köşelerinde yazdıklarına itibar etmeyiz. Kendimiz araştırırız, Eğer yolsuzluğa karışan varsa içimizde barındırmayız. Beraber yürümeyiz. Yine bunların gazetelerinin sağında solunda birçok şey yazılır, çizilir. Kendimiz inceleriz. Onların yazması bizim için geçerli değildir. Araştırırız, bakarız, doğruysa o zaman onun da gereğini yaparız. Onun da gereğini birçok kez yapmışızdır. Bunu da kendileri çok iyi bilir.'' dedi. Erdoğan, muhalefetin ne yapacağını söylemediğini, Aksaray için ne yapacaklarını merak ettiğini belirterek, ''Bütün yaptıkları AK Parti'yi karalamak, hakaret etmek. Görüyorsunuz küresel finans krizinin ipine sımsıkı sarılmış durumdalar, altı yıldır kriz lafını ağızlarına sakız ettiler, 'bir kriz çıksa da şu AK Parti'yi bir eleştirsek, yerden yere vursak, bir yıpratsak' diye. Yeni bir dua şekli söyleyeyim size, 'kriz duasına' çıkmışlar. Yeter ki AK Parti kaybetsin. Türkiye'de ne olursa olsun, bunların siyaset anlayışı işte bu. Biz bu siyasete asla prim vermeyiz. Bu millet bu siyasete prim vermez. Biz diyoruz ki Türkiye kazansın, bu millet kazansın ama biz kaybedelim. Bizim farkımız bu.'' dedi. / HABERVAKTİM
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|