![]() |
#1 |
![]() Kürt sorunu" konusunda "barış cephesi"ni umutlandıran gelişmeler yaşamaya devam ediyoruz.
Fikret Bila'ya konuşan komutanların geçmişte yapılan hataları itiraf etmeleri, bu arada Deniz Baykal'ın da konu hakkında yeni bir söyleme yönelmesi bunun açık göstergeleridir. Diğer bir göstergesi ise Başbakan Erdoğan'ın PKK konusunda son dönemde benimsediği söylemdir. Bunun ise, AKP'nin seçimlerden beklenenden daha güçlü çıkması ve Güneydoğu'da DTP'den daha fazla oy almasının verdiği siyasi cesaretten kaynaklandığı açık. Kısa bir süre önce sergilediği "Silahı bırakıp Meclis'e girmeye çalışsınlar" yaklaşımıyla yeni bir dönemin açılmakta olduğuna işaret eden Erdoğan'ın son günlerdeki sözleri de bu açıdan dikkat çekiyor. Erdoğan'ın çıkışlarına ilgi "İntikamcı" tutum yerine sorunu "insani", "hukuki" ve "demokratik" parametreler içinde çözmeye dönük pragmatik bir yaklaşım sergileyen Erdoğan'ın çıkışları dünyada da ilgiyle izleniyor. Hatta, ilgiyle izlenmekle kalmıyor, PKK'nın uluslararası camiada tecrit edilmesine de önemli ölçüde yardımcı oluyor. Çünkü bu yaklaşım, uzun zamandır telaffuz edilmesine karşın içi bugüne kadar doldurulamayan, "Kürt sorunuyla PKK terörünü ayrı tutma" söylemine "vücut kazandırıyor." DTP'nin kapatılmasına karşı olduğunu vurgulaması ise Erdoğan'ın "demokratik" görüntüsünü güçlendiriyor. Alman Büyükelçisi'nin, DTP aleyhinde açılan davaya bunu hevesle bekliyormuşçasına -"alelacele" tepki göstermesine karşın, Avrupa'dan bu konuda gelen nispeten ılık tepkilerin de bundan kaynaklandığı açık. DTP ile ilgili algılar ETA'nın siyasi kolu olan "Batasuna"nın 2003'te kapatmasına tepkisiz kalan Avrupa için -özellikle de terörizme karşı mücadelede "seçici" olmanın tehlikelerinin görülmeye başlandığı bir dönemde gidilebilecek başka bir tutarlı yol da yok zaten. Öte yandan, Meclis'e girmesinden bu yana DTP'nin yapıcı bir rol oynamadığına dair algılamanın Batılı diplomatik çevrelerde de artması göz ardı edilemez. Nitekim, DTP'nin PKK terörünü kınayarak bu örgütle arasına mesafe koyması artık AB diplomasisinin standart taleplerinden biri haline gelmiş bulunuyor. Aslında Erdoğan'ın, birinci hükümeti döneminde, "Kürt sorunu"nu açıkça telaffuz edip bir grup aydınla çözüm arayışı için gittiği Diyarbakır'da uzattığı elin -PKK baskısıyla- havada kalmasından bu yana, bu partiye farklı bir gözle bakılmaya başlandığını söyleyebiliriz. Avrupa kriptolarına yansıdı DTP'nin şimdi PKK'ya daha da yakın duran aşırı bir kanadın eline geçmesi ise Avrupalı diplomatların kriptolarına yansıdı bile. Öyle görünüyor ki, PKK ile arasında ısrarla mesafe koyamayan DTP'nin gittiği yol, kendisine geçmişte sempati duyan Avrupa ile arasına mesafe girmesine neden oluyor. Bize göre olumlu olan, ancak sabır isteyen bu gidişatı bozacak tek şey, "intikamcı savaş cephesi"nin bastırmasıyla, Türkiye'nin fevri ve bundan 20 yıl sonra -aralarında komutanların da bulunduğu çevrelerce- "hata" olarak değerlendirilecek hareketleri olacaktır. Başbakan Erdoğan'ın işaret etmeye çalıştığı yol bu yüzden en akılcı yoldur. Ancak bu yolun sabır ve metanet gerektireceği ortadadır.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|