04-21-2009, 19:28 | #1 |
Ergenekon 2011'e Kadar Bitmeli
Ergenekon Davası 2011 yılına kadar bitmeli. Çünkü..?
Ergenekon davası söz konusu olduğunda sıkça hatırlanan örnek, İtalya’nın Gladio deneyimi. Ergenekon davasının giderek dallanıp budaklanması ve toplumun ve devletin çok farklı kesimlerine uzanarak genişlemesi, “Gladio davası da öyleydi, binlerce insan tutuklanmış, dava yedi yıldan fazla sürmüştü” şeklinde izah ediliyor. Tam Destek Yok. Kimi Savcı Kimi Avukat Bizde Benzemesine benziyor kuşkusuz, ancak bizim davamız biraz daha farklı sanki. Öncelikle, Gladio davasındaki gibi bir halk desteği ve temiz toplum hareketi yok bizde. Ergenekon'la İlgili Kim Ne Düşünüyor? Davayla ilgili düşüncesi olanların bir kısmı, bu davayı hükümetin muhaliflerini susturma girişimi olarak görüyor. Bu kesime göre sayıca daha az olan kesim ise hükümeti devirmek amacıyla şiddet olaylarına da bulaşmış bir çetenin üzerine gidildiği kanaatinde. Ama en büyük kesim, dava konusunda kafası oldukça karışmış durumda olanlar. Bu kesim, bir yandan, son yıllara damgasını vurmuş kirli olayların faillerinin bulunduğu ve yargılandığı düşüncesine sahipken diğer yandan, dava kapsamında sorgulanan ve tutuklanan kişileri, ortaya çıkartıldığı iddia edilen örgüt ile bağdaştıramıyor. Kamuoyu Daha Fazla Bilgilendirilmeli. Çünkü? Tam anlamıyla “at izi”nin “it izi”ne karıştığı kaos ortamı egemen. Yargı süreci ilerliyor, evet; savcıların iddiası üzerine hakim kararı ile soruşturma derinleşiyor, buna da evet. Ancak, büyük bir gizlilik içerisinde yürütülüyor tüm bunlar. Elbette, mahkemeye sunulan delillerin ve hakimlerin kararlarını dayandırdıkları gerekçelerin tümünün kamuoyuna mal edilmesi beklenemez. Ancak, kafa karışıklığını önlemek ve davaya yönelik kamuoyu desteği sağlamak için tatmin edici açıklamalar da yapılmalı. Dava Ak Parti’den bağımsız ilerliyor, artık burası kesinleşti, çünkü atılan her adım Ak Parti’ye olumsuz puan ve oy kaybı olarak yansıyor. İdeolojik nedenlerden ötürü Ak Parti’den nefret eden; Ergenekon kapsamında adı anılan kişilere ise büyük saygı besleyenler, kamuoyu oluşturma anlamında etkinliği olan kişiler. “Kanaat önderliğini” yaptıkları toplum kesimlerinin dava hakkındaki düşünceleri, söz konusu kişilerin düşünceleri ve söylemleri üzerinden şekilleniyor. Bu da, davaya yönelik geniş bir kitle desteğinin oluşmasına engel teşkil ediyor. 12. dalga sonrasında, davanın devamını isteyenleri korkutan iki açıklama geldi: Biri Demirel’den, öteki Baykal’dan. Demirel, siyasi gücü olsa başka şeyler yapacağını söyledi; Baykal ise, 2011’de iktidara geleceklerini ve bu davanın o zaman biteceğini! AKP'den Ergenekon Aleyhine İki Ses Yükseldi Ak Parti saflarından da, dava aleyhine iki ses yükseldi: TBMM Başkanı Köksal Toptan ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, davanın aleyhine olarak yorumlanabilecek sözler sarfettiler. 12. Dalga Çok Diğerlerinden Farklıydı Bu noktadan sonra sürecin devam edip etmeyeceği kuşkusu haklı olarak yeşerdi. 12. dalga, davayı destekleyenlerce bile, davayı sabote etmek amacına matuf bir girişim olarak görülüyor. Şüpheler yersiz değil. Taha Kıvanç’ın Kulis’inde de belirtildiği gibi, Ergenekon’un yaşlı ve hasta bir kadının silueti ile örtüşmesinin kime yararı olur ki? Dava başladığından beri büyük bir kamuoyu desteği oluşmadı. Yeterince izah edilmediği ve sonuçları hakkında yeterince tartışma yapılamadığı için oldu bu. Davanın bir an önce bitmesini isteyenlerin dezenformasyonları da etkili oldu bunda. Solcular Ergenekon'a Neden Karşı? Solcular Ergenekon davasını desteklemiyorlar; Oral Çalışlar’ın gayet net bir biçimde ifade ettiği gibi, “Ak Parti’den nefret ettikleri ve Ak Parti’yi iktidardan indirecek bir darbeyi meşru gördükleri” için desteklemiyorlar. Dava kapsamında adı anılan ve hatta tutuklanan kişilerin suçlu olduklarına inanmıyorlar. Onlara, “Suçunun ne olduğunu bilmeden hapis yatıyorlar” muamelesi yapmaları bundan. Bazı darbeleri iyi, bazı darbeleri kötü olarak görmelerinden kaynaklanan bir tavır bu. 27 Mayıs, gerçekleşseydi 9 Mart ve 28 Şubat cici darbeler, solcuların gözünde; 12 Mart ve 12 Eylül ise “tu kaka”! Darbelerin hangi siyasi akımlara ve toplum kesimlerine daha fazla zarar verdiği üzerine bina edilen bir görüş bu. 12 Mart değil de 9 Mart olsaydı 27 Mayıs gibi ona da hala sahip çıkıyor olacaklardı. Sol-Kemalizm ve Türkiye Sol ile Kemalizmin tuhaf birlikteliği ve ayrılmaz iç içe geçmişliğinden kaynaklanıyor bunlar. Sol dünyanın her yerinde “derin devlet”lerin en hazzetmediği akımlardır, cari rejimle zıtlaşır, hükümetleri köşeye sıkıştırmaya uğraşır ve evrensel ilkeleri savunurlar. Oysa Türkiye’de “Sol-Kemalizm” vardır, en ufağından en büyüğüne hiçbir sol hareket Kemalizm’i dışlamaz, dışlayamaz. Marjinal sosyalist partiler bile söz konusu Kemalizm olduğunda gür bir sesle tavır koyarlar; demokrasi ve özgürlükçülük değil Kemalizm ön plandadır ve bu kırmızı çizgiden dışarı çıkmamaya azami özen gösterirler. Sol-Kemalistlerin Özellikleri Nelerdir? Örgütlenme ve örgütlü tepki koyma anlamında Türkiye’nin en becerikli toplumsal grupları da sol-Kemalistlerdir. Atatürk ile yakından uzaktan alakası olmayan bir şeyde bile Anıtkabir’e yürürler. Laiklik ile hiçbir ilgisi olmayan bir konuda “Türkiye laiktir laik kalacak” sloganı atarlar. Kurtuluş Savaşı ile ilişkilendirilemeyecek bir olayda bile kalpak giyerler. Bundan dolayı Ergenekon davası, sol tarafından, Atatürk gölgesi altında savunuluyor. MHP 1999'dan Bu Yana Sola Daha Yakın Duruyor MHP’nin de özellikle 1999 yılından itibaren sola ve CHP’ye yakın söylemler ve duyarlılıklar üzerinden politika üretmesi, solun tepkilerinin toplumsal tabanını genişletiyor. 2007 seçiminden Ak Parti’ye kapatma davasının açıldığı 2008 Mart’ına kadar demokrat ve özgürlükçü bir kulvarda politik hamleler yapan MHP, o tarihten bu yana yukarıda sözü edilen çizgide devam ediyor. Ergenekon Davası 2011'e Kadar Bitirilmeli Çünkü? Bundan dolayı, 2011 seçiminde oluşması muhtemel CHP-MHP koalisyonu döneminde Ergenekon davasının biteceği ya da bitirileceği beklenebilir. En azından davanın hız kesmesi, o ana dek edinilen kazanımların silinebileceği beklenebilir. Bu yüzden davanın 2011 yılını beklemeden bir an önce bitmesi şart. Daha fazla dallanıp budaklanmadan, kapsamı daraltılıp sonuç alınmaya bakılmalı. Çünkü, Türkiye’de 1950’lerden bu yana yapılagelmiş illegal faaliyetler ve toplumsal provokasyonlar ile hesaplaşmak için yeterince kamuoyu desteği mevcut değil. Kimsenin buna gücü ve de niyeti yok. Ergenekon Davası'nın Sonuçları Neden Önemli? Eğer, 1999 yılından bu yana başımıza gelen karanlık işlerin arkasında kimlerin olduğu aydınlatılabilirse, dava 2011 yılından önce bize bu yönde açık deliller ve itiraflarla bir sonuç sunabilirse, işte o zaman 1950’lerden bu yana işlenmiş günahlarla yüzleşmek için bir kamuoyu oluşabilir. İtalya'daki Gibi Temiz Toplum Hareketi Ne Zaman Başlar? Elimizde suçluluğu kanıtlanmış bir örgüt ve üyeleri bulunursa, işte o zaman burada da bir temiz toplum hareketi başlayabilir. Tencerelere yeniden vurulur, ışıklar yine yakıp söndürülür. Elimizde Tek Hukuk Var Sol-Kemalizmin, üstünü Atatürk ile örtmek istediği bu karanlık örgütle mücadele etmek için hukuktan başka yol yok elimizde. Bu fırsatı kaçırmamak için önce küçük bir zaman kesitini aydınlatmak gerekir. O Soru Sorulursa Herşey Ortaya Çıkar Zaten bugün samimiyetle, “bunlar saygın kişiler, suçlu olamazlar” diyenler, o zaman “eğer bunlar suçluysa, daha başka suçlar ve suçlular da var demektir” diye düşünür. İşte o zaman, çetelerle ve başımıza karanlık işler açan şer odaklarıyla yüzleşme cesareti ve isteği bütün topluma yayılır. O güne kadar ne Anayasa, ne Ergenekon, ne de demokrasi konusunda toplumsal mutabakat sağlanamaz. www.stratejikboyut.com ÖZEL - Eşref Kamil
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
04-21-2009, 19:52 | #2 |
''Benzemesine benziyor kuşkusuz, ancak bizim davamız biraz daha farklı sanki. Öncelikle, Gladio davasındaki gibi bir halk desteği ve temiz toplum hareketi yok bizde.''
Çok ama çok doğru... Malesef... |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|