|
08-14-2009, 20:10 | #1 |
Eser KARAKAŞ "Liberaller neden Erdoğan’a destek veriyor?"
Bu soru bir süredir kemalistlerin çok sorduğu bir soru.
Ve akılları sıra bu soruyu bir iğneleme, bir dalga geçme sorusu olarak yöneltiyorlar. Liberaller de bu soruya temel hak ve özgürlükler üzerinden, AB ilişkileri üzerinden cevap veriyorlar. Ama bu tür cevaplar büyük ölçüde soyut bir içerik taşıyor ve kemalistlerin bu çok da parlak olmayan sorusuna çok somut bir örnek üzerinden yanıt oluşturmuyor. Oysa, Salı günü yaşananlar, Başbakan Erdoğan’ın grup toplantısında yaptığı konuşma, bu konuşmaya CHP Genel Başkanı Baykal’ın yine grubunda verdiği cevap ve özellikle MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin basın toplantısında yaptığı ve “Ne mutlu türküm diyene” biçiminde noktaladığı konuşma aslında kemalistlerin bir süredir sorduğu soruya en anlamlı ve somut cevabı ürettiler. Siyaset, son yıllarda ingilizcede çok kullanılan bir tabir ile bir “center of excellency”, yani bir mükemmeliyet merkezi değil ve olamaz da. Demokratik siyaset toplumda olanı yansıtan bir süreç ve siyasete toplumun tüm yönleri doğrusuyla, yanlışıyla (bize göre) yansıyor ve olması gereken de bu. Bu açıdan bakıldığında siyasal partiler, liderleri, temsil ettikleri toplum kesimlerinin yansımaları; burada kimse kendine göre bir mükemmeliyetçilik aramamalı. Salı günkü konuşmaları dinlediğinizde, Sayın Erdoğan’ın konuşması ile muhalefet liderlerinin konuşmalarını karşılaştırdığınızda Türkiye’deki liberallerin neden Sayın Erdoğan’a siyasal destek verdiğini bir kez daha çok net görüyorsunuz. Sayın Erdoğan’ın konuşmalarında, yaklaşımlarında, uygulamalarında önemli yanlış ve eksiklikler bulabilirsiniz; bana göre de çok sayıda mevcut, ama siyasi sürece mukayeseli bir açıdan baktığınızda, Sayın Erdoğan’ın, Sayın Baykal’a ve Sayın Bahçeli’ye göre fersah fersah daha çağdaş, daha cesur, daha liberal, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının daha zengin, daha özgür ve daha güvenli geleceğine çok daha dönük bir tutum benimsediğini çok net görüyorsunuz. MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin Salı günkü basın toplantısı konuşması zaten baştan aşağı korkutma, tehdit, suçlama, hakaret dolu bir konuşma; bu açıdan üzerinde durmaya, metin analizini yapmaya bile değmeyecek bir konuşma. Gün başkalarına hakaret etme, korkutma günü değil, başkalarından farklı bir şey söyleme günü. Sayın Baykal’ın konuşması Bahçeli’nin konuşması kadar tehdit ve hakaret içermemekle birlikte teorik olarak büyük boşluklar ve yanlışlar içeren, geçmişe kilitlenmiş sorgulamadan, eleştirel düşünceden hiç nasibini alamamış bir konuşma. Günümüzde artık tanımı çok netleşmiş anayasal vatandaşlık kavramının anayasa diline yansımasını bile bölücülük gören ilkel bir metin. Sayın Erdoğan’ın konuşması ise, tekrar ediyorum, bana göre içerdiği kimi eksik ve yanlışlara rağmen, 2009 Türkiye’sinde arkasında durulabilecek, desteklenebilecek bir konuşma. Yukarıda belirttiğim gibi, siyaset kendine göre sübjektif bir mükemmeliyetçilik arayışı olamaz. Mevcut siyasal yapılabilir alternatifler arasında Türkiye’nin önünü açmaya yönelik çıkışlar, dış dinamikler ile iç dinamikleri en iyi uyuşturan çözümler hala AK Parti ve Sayın Erdoğan’dan geliyor. Kendinden menkul bir çağdaşlık adına ilkeli savunanlar da Türkiye’de liberallerin neden Sayın Erdoğan’a hala destek verdiğini anlayamıyorlar ve anlaşılan anlayamayacaklar da. star
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|