10-05-2009, 18:50 | #1 |
Eser KARAKAŞ "Liderler ve kalite farkı "
Hafta içinde Sayın Cumhurbaşkanı’nın TBMM açılış konuşmasını izledik.
Bu konuşma eli-yüzü düzgün, çağdaş ve demokratik bir Türkiye’ye yakışan, kendi içinde tutarlı ama insanı öyle çok da heyecanlandırmayan bir konuşma. Daha doğrusu ben öyle algılamış idim; Baykal ve MHP sözcülerinin itirazlarına kadar. Konuşma sonrası CHP milletvekillerinin tepkilerini, Baykal’ın o “içim acıyor” konuşmasını, MHP sözcülerinin demeçlerini okuyup, dinlediğimde doğrusu söz konusu olumsuz tepkilerin Sayın Gül’ün o benim de ekranlardan izlediğim ve beğendiğim konuşmasına mı yönelik olup olmadığını anlayamadım. Anlayabildiğim yegane konu 367 kepazeliği ile cumhurbaşkanlığı engellenmek istenen ama bu usulsüz obstrüksüyonu seçmen desteği ile aşan Sayın Gül’ün dünyayı, Türkiye’yi algılayışı tarzının sözde muhalefet liderlerinkinden senelerce önde olduğu. Sayın Gül bu konuşmasına yönelik sözde eleştirileri izlediğinde eminim kişisel olarak çok gülmüş, Cumhuriyetin başı olarak da muhtemelen bu seviyesizlik karşısında çok üzülmüştür. Cumartesi günü yine ekranlardan AK Parti kongresini ve Başbakan’ın konuşmasını izliyorum. Sayın Başbakan da 2009 Türkiye’sinde asla anlamsız kaçmayacak ama doğal olarak siyasi renkleri daha belirgin bir konuşma yapıyor. Ben de Sayın Başbakan’ı izlerken Baykal ve Bahçeli’nin ve Allah’ın emri, MHP’li Oktay Vural’ın (Kemal Anadolu bu günlerde pek özledik doğrusu) bu konuşmada vurgulanan konulara, mesela kürt açılımı konusuna yine nasıl laf yetiştireceklerini, nasıl çağdışı eleştiriler getireceklerini merak ediyorum. Türkiye gerçekten ilginç bir politik sürecin içinden geçiyor. Sistemin adı çok partili demokrasi ama Türkiye’de bugün siyasal parti diyebileceğimiz tek bir parti mevcut, o da AK Parti. Bugün aklı başında herkes Türkiye’nin en önemli iç ve küresel sorununun kürt meselesi olduğu konusunda mutabık ama muhalefet partileri, CHP ve MHP, söz konusu bölgede kelimenin tek anlamıyla siyaseten YOKLAR; 2009 Türkiye’sinde böyle iki partinin de iktidar adaylığı gerçekten çok komik kaçıyor zira bölgede siyaseten olmayan bir partinin konuya yönelik söyleyeceği bir şey de olamıyor. AK Parti ise, büyük gelgitler içinde çok olumlu bir şeyler yapmak istiyor ama bu kadar güçlü gelgitler yaşayan bir partinin de süreç içinde hem içeride hem dışarıda inandırıcılık sorunu oluyor. İhale yasasını bir iktidar döneminde sekiz-on kere değiştiren bir partinin demokrasi, hukuk devleti (ön koşulu saydamlıktır) konularında soru işareti uyandırmasını normal karşılamak gerekiyor ama yine de tüm eksik ve yanlışlarına rağmen günümüz Türkiye’sinin yegane siyasi partisi AK Parti. 2009 Türkiye’sinde siyasi partilerin başarısı iç dengelerle küresel dengeleri uyumlu götürebilmekten geçiyor; içeride ya da dışarıda büyük hata yapanlar siyasi arenadan eleniyorlar. Bir siyasi partinin başarısının en önemli koşulu iç dengelerle küresel talepleri birleştirip bir şeyler yapabilmesi. AK Parti’nin 2007 büyük seçim başarısının altında da 2002 sonrası iç taleplerle küresel talepleri iyi okuması yatıyor. CHP ve MHP’nin ise büyük siyasal başarısızlıklarının altında yine aynı konu yani iç talepleri ve özellikle de dış talepleri okuyamamak yatıyor. Kürt ya da demokrasi açılımı konusu da bir kez daha AK Parti’nin iç dengelerle dış dengeleri çok daha iyi mecz edebildiğini gösterdi. Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan’ın konuşmaları ve bu konuşmalara tepkiler durumu çok açık gösteriyor. star
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|