![]() |
#1 |
![]() Fatih' in Dilenci Kardeşi
Fâtih Sultan Mehmet bir gün atına binip ava çıkarken, karşısına bir dilenci çıkar: Fatih de cebinden bir altın çıkarıp verir, bir altını az gören dilenci: — Padişahım, ben senin kardeşin olduğum halde nasıl oluyor da sen bana tek bir altın verirsin? Şu hareketin insâfa sığar mı? Diye feryâd ve figâna başlamış! Bunun üzerine Hz. Fâtih atının dizginini çekip durmuş ve dilenciyi yanına çağırıp sormuş: — Bu ne söz böyle. Sen benim kardeşim olduğunu nasıl iddiâ edebilirsin? Dilenci de hemen cevabını dayamış: — Nasıl olur da sen benim kardeşim olduğunu bilmezsin? Hiç öyle şey olur mu? Fatih Sultan Mehmed, kardeşliğin sırrını öğrenmekte ısrâr edince, nihâyet cesur dilenciden şu cevâbı almış: — Padişahım, ikimiz de Âdem babamızın oğulları değil miyiz? Bu cevaptan çok hoşlanan Sultan da şöyle mukâbele etmiş: — Eğer öteki kardeşlerimiz de haber alacak olurlarsa, senin hissene bu bir altın bile düşmez! Bununla beraber, bu nükte çok hoşuna gittiği için, cömert Sultan dilenci kardeşine ihsanda bulunmuş.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() ![]() saolasın güzel paylaşımdı. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Hoş paylaşımdı.Fatihimizin cevabı mükemmel. +1
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Rica ederim ;)
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Onlybullet34 abi senin avatardaki adam ne yapıyor öyle yaw
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Öküz Mehmet Paşa
Çevresindekilerce gizliden gizliye "Öküz" olarak adlandırılmış olan Mehmet Paşa'nın komuta ettiği ve İran'a karşı düzenlenen bir seferde, ordu komuta heyeti kışlak çadırında toplanmış taarruz planlarını gözden geçirirlerken, birliklerin iaşesi ve taşıma işleri icin getirilmiş öküzlerden biri çadırın aralığından kafasını uzatıp gözlerini Öküz Mehmet Paşa'ya dikmiş. Çevresindekiler gülmemek icin kendilerini zor tutmuşlar, biraz tebessüm ederlerken, ökuz gitmiş. Ancak bir süre sonra tekrar gelip, başını yine içeri uzatmış ve yine uzun uzun Öküz Mehmet Paşa'yı süzmüş. Bu sefer çevresindekiler artık kendilerini tutamayıp kahkahaları basmışlar. Herkes gülmekten kırılırken, Ökuz Mehmet Paşa, -"Niye gülüyorsunuz " diye vezirlerine sormuş. Onlar da ; - "Hiç paşam birşey yok.Özür dileriz"..demişler "Bu hayvan bana ne diyor biliyor musunuz?" diye sormuş. Vezirler: -"Bilmiyoruz Paşam.Ne dedi? " dediklerinde , Öküz Mehmet Paşa : "Yahu Mehmet Paşa ! Sen bizim neslimizden çok asil ve çok yüce bir varlıksın.Bu eşeklerin arasında senin ne işin var?" (NOT: Sultan I .Ahmet Sadrazamlarından Mehmet Paşa ya "Öküz "lakabı verilmesi,babasının İstanbul' un Karagümrük semtinde nalbantlık yapmasından dolayıdır.) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 | |
![]() Alıntı:
![]() |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#8 | ||
![]() Alıntı:
|
|||
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() çok güzel hikayeler teşekkürler +1
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
![]() ALİM BİR HOCADAN EDEBİYAT DERSİ
Özellikle kuruluş ve yükselme devirlerinde Osmanlılar, ilme çok büyük önem vermişler ve bu amaçla bol miktarda medrese açmışlardır. Medrese öğrenimi 12 kademeye ayrılmakla beraber,esas olarak Hariç(ortaokul), Dahil (lise) ve Sehn (Yüksek) olmak üzere üçe ayrılırdı.Yüksek öğrenimde medrese hocasına "MÜDERRİS" (Prof) denirken,öğrencilerine de "Danişmend" adı veriliyordu. Medreselerde fıkıh,kelam ve tefsir gibi dini ilimler ile felsefe ,edebiyat, matematik,tıp,kimya ve astronomi gibi pozitif bilimler okutulurdu. İşte böyle bir medresede, bir gün öğrenciler daire şeklinde oturmuş edebiyat dersi alıyorlardı.Ortaya koydukları bir mangal sayesinde de ısınıyorlardı. Ders anlatırken hoca bir an durdu ve siz ilim irfan öğreniyorsunuz,dirsek çürütüyorsunuz dolayısıyla köylü Mehmet Ağa gibi konuşamazsınız lugat paralayarak konuşmalısınız. Halktan birisi bir bardak su içse ben bir bardak su içtim der siz öyle demeyip şöyle diyeceksiniz: "Bir kadeh-i lebriz-i hoşguvar nuş ile dilfikarı ferahı bi şumar eyledim.*" Bunun üzerine öğrenciler peki hocam siz nasıl isterseniz biz öyle konuşuruz demişler ve ders devam etmiş. Dersin ilerleyen dakikalarında mangaldan bir kıvılcım sıçrayıp hocanın kavuğunun üstüne düşmüş ve yanmaya başlamış hemen öğrencilerden birisi söz isteyip başlamış "ey üstadı zi-kemal ve bi hikmeti müteal narı mangaldan sıçrayan bir şerarei cevval pertap ile seri alinizde ki kavuğu iş’al eylemiştir.**" Tabii bu edebi sözler söyleninceye kadar kocanın kavuğu yanmış saç ve sakalıda tutuşmuştur.Hoca bir yandan can havliyle havaya zıplarken bir yandan da : -Ulan eşek herif hocam kavuğun yanıyor desene.Niye lafı uzatıyorsun. Bunun üzerine talebeler hep bir ağızdan: "ee hocam siz demediniz mi lugat paralayarak konuşacaksınız diye.Arkadaşımız da sizin isteğinize göre hareket etti"demişler. Öğrenciler burada hocaya diyor ki: "Ey benim emsalsiz hocam ve kemal sahibi üstadım.Yüce bir hikmetle mangal ateşinden bir kıvılcım sıçradı .Yüce başınızdaki kavuğunuzu tutuşturdu.Kavuğunuz yanıyor.Haberiniz olsun .." |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|