10-24-2012, 03:35 | #1 |
Eski bayramlarımız / Yavuz Bahadıroğlu - Yeni Akit
Osmanlı'nın son zamanlarında ortaya çıkan bayram kartlarına, "İydiniz said, ömrünüz mezid olsun!" diye yazarlardı, "bayramınız mübarek, ömrünüz bereketli olsun" anlamında...
Benim çocukluğumda da "Bayramınız mübarek olsun" derdik. Sonra "kutlu olsun" demeye başladık. "Mübarek" nerede, "kutlu" nerede?.. Allah'ın selamını da "günaydın", "tünaydın"la değiştirmedik mi zaten? Ayrılırken, "Allahaısmarladık" diyerek "Allah'a emanet" eden ecdadın torunları, ya "esen kal" diyor, ya da "kendine iyi bak!" İnsan kendi kendisine nasıl bakar ki?.. Ya bunu ciddiye alıp yola bakmak yerine kendine baka baka giderken, bir arabanın altında kalırsa? Yahut muzip bir taşa takılırsa?.. "İyi bak kendine!" "Sen de kendine iyi bak!" Bir birimize bakmakta "paylaşım" vardı, kendimize bakmakta ise "bencillik" ve "enaniyet" var... Eskisi gibi "İydiniz said, ömrünüz mezid olsun!" diyelim demiyorum, zaten kimse anlamaz; sadece "mübarek" kelimesinde saklı güzellikten bir birimizi mahrum etmeyelim diyorum. Biliyor musunuz, Osmanlı sarayında bayramdan üç gün kadar önce bayramlaşma başlardı? Buna "Arife Muayedesi" denirdi... "Arife Muayedesi", şeyhülislamın "Paşakapısı"nda sadrazamı kutlamasıyla başlar, o gün ve ertesi gün boyunca sürerdi... Vezirler, paşalar, ocak ağaları (generaller) şeyhülislâmdan sonra sadrazamı tebrike giderlerdi. Arife günü ise sarayda "Arife Divanı" yapılırdı. O gün öğle namazından sonra, Divan Çavuşları, tören elbiselerini giyer, gösterişli âsalarını ellerine alır, Divanhane'nin (Kubbealtı) önünde saf tutarlardı... Bunların arkasında padişahın, hazine değerinde koşumlarla donatılmış binek atları dizilir, bayram üniforması içinde Has Ahır Saraçları göz kamaştırırdı... İkindi namazından sonra Mehterhane'nin "nevbet" (marşlar) çalmaya başlamasıyla Divanhane'de tebrikleşme başlardı... Sadrazam, Divan üyelerinin, Arz Odası önüne konulan "Arefe Tahtı"nda oturan padişah ise Birun (dış saray görevlileri) ve Enderun (iç saray görevlileri) halkıyla, ocak ağalarının kutlamalarını kabul eder, âdet olduğu üzere ihsanlarında bulunurdu. Arife Divanı'ndan sonra padişah Hasbahçe'de kısa bir at gezintisi yapar, sonra bahçedeki köşklerinden birinde dinlenir, dinlenme esnasında İç Oğlanları'nın gösterilerini izlerdi. Padişah, bayram gecesini Has Oda'da geçirirdi. Sabaha yakın saatlerde Mehter tekrar nevbet vurmaya başlardı... Saray halkı sabah ve bayram namazlarını Ayasofya imamının imamlığında Divanhane'de kılarlardı... Namazı müteakip Babüssaade (padişah kapısı) önüne gidip "Muayede-i Resm-i Hümayunu" (resmi bayramlaşma) için protokol sırasına girerlerdi. Padişah ise Ayasofya Camii'ne gitmeyecekse, Enderun avlusundaki Ağalar Camii'nde namazını kılar, Enderun ağalarının kutlamalarını kabul eder, sonra gidip "Saçak Altı"na konulmuş bayram tahtının önünde dururdu. Nakibüleşraf Efendi (Peygamber Efendimizin soyundan gelenlerin reisi) dua eder, ardından "alkışçı" denen koro, "Aleyke Avnullah!", "Padişahım çok yaşa!", "Mağrur olma Padişahım, senden büyük Allah var!" gibi sözlerle, padişahı selamlarlardı. Padişah, Peygamberimize hürmeten önce Nakibüleşraf Efendi ile bayramlaşır, ardından şeyhülislâmla hocaları gelirdi. Vezir-i âzamla (Başbakan) kubbe vezirleri (bakanlar) yer öptükleri halde, Padişah, şeyhülislam ve ulemanın tebriklerini ayakta kabul ederdi. Âlimlerle tek tek el sıkışır, Osmanlı Devleti'nin ilme verdiği değer, âlimlere gösterilen ilgi ile dışa vurulurdu. Daha sonra Harem dairesine geçen padişah, annesi, hanımları, çocukları ve diğer harem halkıyla bayramlaşır, biraz dinlenir, nihayet "Bayram Alayı" için kıyafet değiştirirdi. Bu sırada, sarayın Alay Meydanı'nda da Rikâb Alayı ya da "Mevkib-i Hümayun" denilen, görkemli bayram korteji hazırlanırdı. Padişah geçiş esnasında fakir fukaraya bahşiş dağıtırdı. Bunca sözden sonra, bayramınız mübarek olsun diyeyim.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|