Eski sevgilinin zekasını fazla hafife aldı, fena tosladı.
Türk medya dünyasının polemik üstadı Ahmet Hakan bu defa fena tosladı. Geçtiğimiz günlerde Hürriyet'teki köşesinden "Bir köşe yazarı adayına tüyolar" başlıklı yazısında isim vermeden Pelin Batu'ya gönderme yakan Hakan'a cevap gecikmedi.
ESKİ SEVGİLİYİ HAFİFE ALMAYACAKSIN
Pelin Batu Haberturk'teki köşesinden Ahmet Hakan'a fena çaktı. Çaylak bir yazardan "Ustalara" başlıklı yazının hedefindeki Hakan, eski sevgilinin zekasını fazla hafife aldı. Entellektüel dünyanın prensesi üstüne bir de ex aşkı olan Pelin Batu kayasına çarpan Hakan, bakalım Batu'nun bu manevrasına nasıl karşılık verecek.
Çaylak bir yazardan "Ustalara" 1) Bir insan her konuda mı “usta” olur? Maşallah bizim “ustalarımız” siyaset olsun, tiyatro, futbol, müzik, ekonomi, sinema, edebiyat, şarap olsun herkonuya hakim olduklarını düşündükleri için her konuda aynı “eksperlikedasıyla” ahkam keser.
Çaylak der ki: Bilmediğiniz konulara dalmayınız, kasım kasım kasılmayınız, birçok insana yutturabilirsiniz ama bilenlerin nezdinde de gülünç oluverirsiniz. 2) Yalakalarınız sizi pohpohlayacaktır, otel/cafe sahipleri size şampanyalar akıtacaktır. Siz siz olun, çıplak kral konumuna düşmeyin.
Çaylak der ki: İllüzyon içinde yaşamak güzel olabilir, ama çevrenizde en azından bir dürüst eleştirmen bulundurunuz. Unutmayın, kendinize aşık olmak körleştirici olabilir.
3) Çakma konusuna gelince... Polemik sanatının zarif hatlarında yürüyenler,bunun ne denli esprili, düşündürücü, tebessüm ettirici bir şey olduğunubilir. Ah ne zevklidir ince-polemikler...Heyhat, ülkemizde “polemik”denilince, neden “bir küsüp bir barışan kaygan bir grup arasındakidanışıklı dövüş ve çamur atma” akla geliyor dersiniz? Çirkef ve ucuzpolemik kolaydır, pembe dizi kıvamında pek de kolay tüketilir. Unutmayın ki budizi-polemik silsilesi en çok sizi ve sizlerin küçük dünyasınıilgilendiriyor.
Çaylak der ki: Herkes Nazım Hikmet ve Peyami Safa olmayabilir...Herkes aradaayarı da kaçırabilir. Buyrunuz, birbirinizle didişmeye devam ediniz. Ama bunu yaparken biraz daha zerafet, biraz daha kısa ve acısız olabilir misiniz? Bir de, hepiniz aynı anda polemiğe girişmeseniz, malum, dizinin başını kaçırınca, arkasından gelen yapıştırmaların hiç bir anlamı kalmıyor. 4) Anlıyoruz, işinizi yapıyorsunuz. Sizden her gün dahiyane bir makale beklemekhaksızlık. Belki bu kadar sık, ve her gazetede çok yer kaplayarak kalemsallamasaydınız, daha iyi şeyler yazardınız. Daha az yazamaz mısınız?
Çaylak der ki: Patronlarınızı ikna ediniz, sizi bu kadar çok çalıştırmasınlar. Sizi biraz da özleyelim. 5) Eğer mahlas kullanıyorsanız, dikkatli yazınız, itina gösteriniz. Diğer yazılarınızda sürekli kullandığınız dili, 007 kimliğinizdeki dilden ayrınınız. Böylelikle nurtopu gibi bir yazarımız daha doğmuş olur, bilenler için de hoş bir oyuna dönüşebilir.
Çaylak der ki: Boş zamanlarınızda daha az çetecilik oynayıp daha çok “Emile Ajar/Romain Gary, Kemal Tahir/Bedri Eser, Aziz Nesin/Bahri Filefil arasındaki farkı bulunuz” oyununu oynayınız.
6) Bütün ülkemizin sorunu “içine kapanma.” Kendi açısından başka bir açıya bakmaya yeltenmeyen toplumlarda elbette ki devekuşları olacaktır. Bu problemi ustalarımızın konu seçimleri ve yaklaşımlarında da görüyoruz.Zahmet edip dünyada insanlar neler yapıyor diye bakarsanız bizleri de aydınlatmış olursunuz.
Çaylak der ki: Lisan öğreneniniz ya da iyi çevirilerden yararlanınız. Dünyada neler olup bitiyor diye takip ederseniz, hem konularınız zenginleşir vebelki “formüllü” yazılarınızın tekdüzeliği kırılır. Ne olup, ne olamadığımızı görmek için iyi örneklere bakmak öğretici olabilir. 7)Son olarak, lütfen lütfen lütfen “Aşk Doktoru” rolünü oynamaktan vazgeçiniz. Kadın/Erkek konulu yazılarınız, duygusallıkla örülmüş “aşk” “aldatma” “yalnızlık” temalı felsefelerinizi romanlarınıza, şiirlerinize, sevgililerinize saklayınız.
Çaylak der ki: Pek tabii arada bir duygu akıtması, “paylaşan samimi insan” taktiğini kullanılması lazım. Okuyucularınız bunu seviyor, öyle değil mi? Siz sadece dozajınızı iyi ayarlayınız, bizleri şeker komasına sokmayınız.