![]() |
#1 |
![]() ![]() ![]() “yüreğim içimde küflü hançer yarası kanamaların beşiğiyken ve saçların düşümde, itelenmiş bir griliğin gökyüzünde firari kalmış yağmur kokusuyken seni unutmak riyakâr susuşlarla kendime meydan okumaktır..!” elvedası yitik bir gidişle kanarken yüreğim tükenmez yol sancılarıyla dolduruyorum geceleri… kente yalnızlık çöküyor usuldan. karanlık yüzlü intiharlar gölgesinde kan kırmızı yaprak döküyor dar ağaçları… her kelam zemheriye çıkar şimdi her türkü üryan bir çığlık dağ başında yalnızlık yazgısı kardelen olur ömür düşlerimce üşümüş… bahara hasret öylece yitip giden doğulu bir göçebe olur adımın karşılığı sadece kendine mülteci zulasında kaçak aşklar taşıyan sarı tütün tiryakisi dudaklarından acılı türküler seherinde Nemrut kızılı güneşler damıtan… kuzeyli bir öyküdür kara yağız, uçuk deniz maviliğinde kendinden başka dinleyeni olmayan hem yaşayan hem anlatan t-adı s-aklımda bir yasak elma, sızılı bir düş, kalemin ucunda mürekkeptir Esvâra… ve ben cüzamlı şehirlerde tedirgin adımlarla tüketirim sokakları keskin bıçaklar sırtında yürür gibi… ben ki sokak lambaları kadar kör yani karanlıktan başka renk tanımayan bir ahir zaman vurgunu yorgunluğumdan öte sonunu getiremediğim uykularım var benim, azalan hayatların zemherisinde kan emici kâbuslarım.. ben kendime küs, gölgeme yaban düştüm… bölünmüş bir mevsimdim sonunu bahar sandığım eylüle yakalandım mayısın gözlerinde gurbet kızılı bir akşamüstü kırdım kalemimi; son-baharlarca intihar yazdım bu yüzden yağmur kokar ölmelerim. ölmelerim ki örselenmiş hayallerin kırıklığında solgun gül tebessümü, adına şerh acılarla hemhâl, karşı evden yansıyan artık babasız bir çocuk çığlığı..! ve şimdi yetim bir yolculuk sahipsizliğinde yüreğim, kıyım senaryolarında kıyameti oynayan figüran gamzelerinde yokluk ağıtı türküler barındıran Kudüslü çocuk gözlerinde baskın yemiş oyunlar kadar yaralı hem kör hem ebe.. bak ve gör..! İstanbul giyinmiş bir terk edilişim ben ihanet bezinden dokunmuş ölüm işlemeli hüzünler altında gözyaşı kuşanmış bir başkaldırı ve en çok kendinden sabıkalı… gör ve duy..! kalemi kırılmış sevdalar dem tutuyor gökyüzünde bir bulut özleminde yağmur türküleri dillendiriyorum.. her yanım zifiri kayboluşlar matemi her yanda duvar,ayrılık, yenilgi… ölüm okuyup zulüm yazıyor kalemler cellat sırıtışlarında giyotinlere vuruyorlar düşleri Kerbelâ’da Hüseyin gibi kuyuda Yusuf, ateşte İbrahim Kerküklü anaların dilinde ağlayan hoyrat gibi çapulcu ağızlarda yağmalanıyor sevgiler hasılı kelam bu kadar düşmüşken gönüller çıplak kaldırımlara kendini yüreğimden çıkarma sen geri dönüşü olmayan; git’ten uzak bir vuslat kal içimde… varsın ölü gözlerden çalınmış bakışlarla bahara küsmüş nisan yağmurluğunla kanat yaralarımı yeter ki hayat olup aksın adın damarlarımda hayat olup aksın Esvâra… Yazarı : Birol Koçak
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|