10-02-2009, 13:36 | #1 |
Ev sahibinin işine karışılmaz....
"Pâdişâh ile vezîri tebdîl-i kıyâfet dolaşmaktalarmış. Dağ bayır giderken, bir çobanın kulübesine rastlamışlar. Varıp kapısını çalmışlar. Çoban da misâfirlerini 'Kimsiniz?' demeden içeri almış.
İçerisi bir hayli soğukmuş. Sobada da yanan bir şey yokmuş. Çoban bakmış ki misâfirleri üşüyecekler, 'Bismillâh' demiş, köşedeki iskemleyi kaptığı gibi parçalamaya başlamış. Vaziyeti anlayan pâdişâh hemen müdâhele etmiş: -Aman efendi, biz üşümüyoruz. Isınmak için iskemle yakılır mı? Çoban pâdişâhın sözünü duyunca, bir kızmış. Gelip pâdişâhın ensesine bir tokat patlatmış. -Bre densiz, bilmez misin ki evsâhibinin işine karışılmaz?! Vezir kıpkırmızı olmuş. Ama tebdil-i kıyâfet olduklarından ne pâdişâh, ne o vaziyeti idâre etmişler. Neyse biraz oturup hoş beş etmişler. Pâdişâh çobanın ağzını aramış, ahâlinin vaziyeti hakkında epeyce konuşturmuş. Derken iskemle yanıp bitmiş. Bunu gören çoban da, bu sefer kendi oturduğu iskemleyi kaptığı gibi parçalamaya başlamış. Pâdişâh yine dayanamamış: -Dur ne yapıyorsun, bâri onu yakma, diye atılmış. Tabiî yine tokadı yemiş: -Demedim mi size evsâhibinin işine karışılmaz, demiş çoban. Pâdişâh bu işe içerlermiş. 'Ben de sana göstermezsem...' diye içinden bir plân kurmuş. Artık ayrılık vakti gelip vedâlaşırlarken pâdişâh çobana ismini, yurdunu söylemiş, eline kâğıt tutuşturmuş ve 'Biz de seni bekleriz efendi' demiş. Pâdişâh sarayına dönmüş, aradan zaman geçmiş. Derken bir gün bizim çoban, yolları dolana dolana saraya gelmiş. Pâdişâhın misâfiri olduğunu söyleyip, elindeki kâğıdı göstermiş. Hemen pâdişâha haber vermişler. O da sarayın boğaza bakan bir balkonuna mükemmel bir sofra kurdurup, misâfirini buyur etmiş. Çoban, vezir ve pâdişâh birlikte sofraya oturmuşlar. Çoban iştahla yemeklerden yiyormuş. Pâdişâh da biten yemeklerin çok kıymetli gümüş, porselen tabaklarını tutup denize fırlatıyormuş. Yemek devâm ediyor, pâdişâh boşalan tabakları atıyormuş ama çobandan hiç ses çıkmıyormuş. Sanki böyle bir âdet varmışçasına denize giden güzelim tabaklara sesini çıkartmıyormuş. Sonunda vezir dayanamamış ve bir aralık pâdişâh yine bir tabağı atarken 'Aman pâdişâhım, bütün tabakları denize attınız. Onlar hazînenizin çok kıymetli parçalarıydı.' demiş. Çoban dönmüş ve vezirin ensesine bir tokat patlatmış: -Hâlâ öğrenemedin mi vezir efendi, evsâhibinin işine karışılmaz!
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
10-02-2009, 13:39 | #2 |
Hay Allah razı olsun,güzel bir hikayeydi..Bu hikayeyi benim forumda da paylaşayım ben..
|
|
10-02-2009, 13:51 | #3 |
Çok güzeldi geçrekten Adem bey emeğinize sağlık + ev sahibinin işine karışılmaz
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|