05-19-2008, 23:57 | #11 |
Evlenmeyi Düşünenlere;
Şunlara riayet eden erkek mutlu olur:
1- Eşine karşı her zaman, güzel huylu olmalı. Allahü teâlâ iyi huylu olanları sever, huysuzları sevmez. Eşini incitmek haramdır. Ona karşı her zaman, yumuşak davranmalı. Eve gelince selam verip hâl ve hatırını sormalı, şakalaşmalı. Eşi ile oynamak sevaptır. Sıkıntısını, düşmanlarını, borçlarını söyleyerek onu üzmemeli. Üzüntülü ise, onu çok sevdiğini, söyleyip halini sormalı, tatlı şeyler söylemeli. Bir hadis-i şerif meali: (Müslümanların en iyisi, en faydalısı, eşine karşı iyi ve faydalı olandır.) [Nesai] 2- Yapması zor olan şeyleri bile inşallah yaparım diye söz vererek gönlünü almalı. Çünkü o, kendisine alışmış olan dostu, dert ortağı, yemeklerini yapan, çocuklarını yetiştiren fedakâr eşidir. 3- Çocuk terbiyesinde, ona yardımcı olmalı. Bebek, gece gündüz ağlayıp anasına hiç rahat vermeyen, onu insafsızca üzen bir alacaklıdır. O halde, ona yardım edene, Allahü teâlâ yardım eder. 4- Ona, gücü yetiyorsa o şehirde âdet olan elbisenin, ziynetlerin en kıymetlisini almalı. Sokağa çıkarken, bunları da örtmeli, yabancıya göstermemeli. Helalinden en iyi gıdalar almalı. Yemeği yalnız yememeli. Çoluk çocukla yemek sevaptır. Eve nafaka alırken kısmamalı, israf da etmemeli. Çoluk çocuğa verilen paranın sevabı, sadaka sevabından daha çoktur. Nafaka temin edemeyenin evlenmesi haramdır. 5- Eşi ile iyi geçinmeli. Onu azarlamamalı, yüksek sesle konuşmamalı. Mala ve namusa hıyanet etmeyen kadınları dövmek değil, onları hiçbir suretle üzmek caiz değildir. Dünya işlerindeki kusuru için, dövmek şöyle dursun, acı, sert bile söylememelidir. Kadınların kalbleri ince ve nazik olduğundan, birbirlerini çekemeyenleri çoktur. Bu bakımdan, bilhassa yeni evliler, uyanık olmalı, ana, kız kardeş ve başka kadınların, eşini çekiştirmelerine aldanmamalı, böyle şeyler söylenmesine fırsat vermemeli. Böyle sözlere uyarak eşini incitmekten sakınmalı. Anası ve kız kardeşleri için eşinin söylediklerine karşı da uyanık olmalı. Anaya eziyet edilmesine fırsat vermemeli. Anasına, kendisi, eşi ve çocukları, muhakkak saygı göstermeli. Ana babaya, kayın valide ve kayın pedere saygı, hizmet edilmesi birinci vazife olmalı. Büyüklerin rızasını, duasını almaya çalışmalı, hayır dualarını, büyük kazanç bilmeli. 6- Huysuzluğunu yumuşak karşılamalı. Onunla iyi geçinmeye çalışmalı. Akıllı eşler, birbirini üzmez. Hayat arkadaşını üzmek, ahmaklık alametidir. Huysuz kimsenin eşi, devamlı üzülerek sinirleri bozulur. Sinir hastası olur. Böylece çeşitli hastalıklar meydana gelir. Eşi hasta olan kimse, perişan olmuş demektir. Eşinin hizmet ve yardımlarından mahrum kalmıştır. Ömrü, onun dertlerine çare aramakla geçer. Bütün bu sıkıntılara kendi huysuzluğu sebep olmuştur. Ne yazık ki bu pişmanlığının faydası olmaz. O halde; eşine yapacağı huysuzluğun zararı kendine olur. Ona karşı, hep güler yüzlü, tatlı dilli olmaya çalışmalı! 7- Huyu değişirse, suçu kendinde bulup, ben iyi olsaydım, o da böyle olmazdı, demeli. 8- O kızınca, susmalı. Böylece, pişman olup, özür dileyebilir. İyilikleri görülünce Allah’a şükretmeli ve ona dua etmeli. Öyle davranmalı ki, eşim beni çok seviyor intibaını vermeli. 9- Günah olmayan kusurlarını görmemeli. Günahlardan vazgeçmesini, namaza, oruca ve gusle devam etmesini tatlı ve yumuşak sözlerle anlatmalı. Kıymetli şeyler alacağını söz vererek ibadetleri yaptırmalı, günahlarını önlemeli. Ayıplarını, sırlarını, herkesten gizlemeli. Kur'an okumasını ve ilmihalini öğretmeli. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okumalı. 10- Ona, hep hayır dua etmeli. Çünkü, o, evinin bekçisi, aşçısı, terzisi, yoldaşı ve hayat arkadaşıdır. |
|
05-19-2008, 23:57 | #12 |
Evlenmeyi Düşünenlere;
İmam-ı Gazali buyuruyor ki, "Erkeğin vazifelerinden onikincisi, hanımini boşamamalıdır. Zira Allahü teâlâ, bütün mübahlar [yani izin verdiği şeyler] içinde yalnız, talak vermeyi [yani boşanmayı] sevmez, zaruret olmadıkça, birini incitmek caiz değildir."
Dinini bilen ve seven erkekler, her hareketinde dine uyarak, hem kendilerine, hem de aile ve akrabasına ve bütün mahluklara hayırlı ve faideli olur. Bunun için, kızını seven ve onun dünyada ve ahirette mes'ud olmasını isteyen, kızını Müslüman ve salih kimselere vermelidir. Mal ve apartman ve mevki sahibi değil, din ve ahlak sahibi damat aramalıdır. Peygamberimiz buyurdu ki, "Bir kimse, kızını fasıka verirse, Allahü teâlâ'nın emanetine hiyanet etmiş olur. Emanete hiyanet edenlerin gideceği yer, Cehennem'dir." Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Kızını fasıka veren kimse, mel'undur." Fasık, kendini ve ailesini haramlara, günahlara sokan kimsedir. |
|
05-19-2008, 23:58 | #13 |
Evlenmeyi Düşünenlere;
Evlenecek gençlere mutluluk için 10 ipucu
Sağlıklı ve mutlu bir birlikteliğin dolayısıyla sağlıklı ve mutlu bir toplumun devamı açısından; evlilik kararını vermek çok önemli bir hadisedir. Bu da daha mantıklı ve uygun karalar verilerek sağlanabilir. Aşağıda eşinizi seçerken nasıl davranmanız gerektiği konusunda kısa özlü tavsiyeler bulacaksınız. Bunlara dikkat etmeniz daha mutlu ve sağlıklı evlilikler kurmanız adına sizlere yardımcı olacaktır. 1- SADECE MUTLU OLMAYI DEĞİL, EŞİNİZİ DE MUTLU ETMEYİ DÜŞÜNÜN. Evliliğe adım atacak çiftler her şeyi karşıdaki insandan beklemenin yanlış olduğunun farkında olmalı, mutlu edilmeyi beklediği kadar, eşini de mutlu etmesi gerektiğini idrak etmelidirler. Mutluluğa ancak iki tarafın karşılıklı fedakarlıkları ve çabaları ile ulaşılabilir. Tek taraflı çaba, karşılık görmediği takdirde bir anlam ifade etmez. Burada aklıma hemen Roy L. Smith’in şu sözü geliyor:“Mutlu olmak için değil, birbirinizi mutlu etmek için evlendiniz.” Sadece bencilce, kendi mutluluğunu düşünme varsa, o evlilikte sıkıntı vardır. Onun için evlenirken kendi mutluluğunuz kadar eşinizin de mutluluğunu düşünmelisiniz. 2- BÜYÜKLERE DANIŞIN.Evlilik insan hayatının en önemli kararlarından biridir. Bu kadar önemli bir kararı verirken çevremizdeki bizi seven ve iyiliğimizi isteyen büyüklerimize de danışmak çok yerinde bir davranış olacaktır. İnsan bazen duygularının etkisi altında hatalı kararlar verebilir. Gençlik heyecanı ile karşısındaki kişiyi gözünde büyütebilir. Büyüklerimizin sahip olduğu hayat tecrübelerinin daha doğru karar vermede bize yardımcı kaynaklar olduğunu görelim. Onların tavsiye ve uyarılarına kulak verelim. Araştırmalar göstermiştir ki, anne babanın izniyle olan evlenmelerde başarı şansı, anne babanın karşı koymasına rağmen olan evlenmelerden daha fazladır. Büyüklerinin şiddetli uyarılarına rağmen evlenen bir çok gencin sonra pişmanlık gözyaşları döktükleri oldukça sık rastlanan olaylardandır. En iyisi evlenirken baştan büyüklerin görüşlerini de alarak daha doğru bir karara varmaya çalışmaktır. 3- DUYGULARINIZA MANTIK SÜZGECİNDEN GEÇİRMEYİ İHMAL ETMEYİN. Aşkla birlikte gelen evlilik anlamlı ve hoş duyguların hakim olduğu bir ortamı da beraberinde getirir. Aşk olmadan da evlilik yürütülür, fakat aşkın da mevcut olduğu evlilik çok daha anlamlı ve mutluluk verici olacaktır. Bazı uzmanlar mantık evliliğinin her zaman daha sağlıklı ve uzun süreli olacağını düşünürler, fakat bünyesinde aşkı barındırmayan bir evliliğin; insanlara ne derece mutluluk getireceği de ayrı bir tartışma konusudur. Mantık çerçevesinde ve sevdiğimiz bir kişiyle evlenmek, birlikteliğimizin daha sağlıklı ve uzun ömürlü olmasını sağlayacaktır.Ancak yine de evlenecek çiftlere, evliliğin insanoğlunun hayatındaki en önemli dönüm noktası olduğunu ve onların evlilik kararını vermesiyle birlikte alışkın olduğu ortamdan çok daha farklı bir ortama geçiş yapacaklarını unutmamaları gerektiğini hatırlatırım. Bu durum bir çok sorumluluk ve yükü beraberinde getirecektir. Bu yükü taşımaya ne kadar hazır olduğunuzu bir kez daha düşünün! 4- SAĞLIKLI BİR BERABERLİK İÇİN EŞİNİZİ İYİ TANIYIN. Evlenecek kişiler birbirini görmeli ve tanımalıdırlar. Eş seçerken gençlerin bir kısmı ailelerinin uygun aday bulmasını istiyor. Görücü usulü olarak da bilinen böyle bir durumda tarafların birbirini tanıması adına çok kısa bir sürenin geçmesi ileride sorunlar yaşanmasına neden olabiliyor. Üniversite mezunu bir genç anlatıyor: “babamın eski bir arkadaşının kızıymış. Senin için uygun bir eş adayı. Birlikte gidelim bir tanışın dediler. Kız tarafının evine gittik. Babamın arkadaşının kızı sadece bir çay ikram edip çıktı. Sonra annem babam “Oğlum ne düşünüyorsun?” diye sordular, “Yüzünü dahi doğru dürüst görmediğim ve konuşmadığım bir kişi hakkında ne düşünebilirim?” diye cevap verdim. Böyle bir durumda; ya genç kendisi için uygun bir adayı baştan reddediyor yada her boyutuyla kendisine tamamen ters bir adayı tanımadan sadece ailesini memnun etmek için kabul ediyor. Maalesef sonradan birbirlerine hiçte uygun kişiler olmadıklarını fark ettiklerinde de artık çok geç kalmış oluyorlar. Halbuki yeterli tanışma ve birbirini tanıma ortamları sağlandığında yanlış adımların atılmasının da önü kesilmiş olacağı unutulmamalıdır. Birbirinizi tanıma adına nişanlılık dönemi önemlidir. Eş adayınızla birbirinizi daha iyi tanıma adına nişanlık dönemi çok önemlidir. Bundan dolayı nişanlık dönemini çok kısa tutmayın. Tavsiye edilen en az altı ay, bir yıl olmak üzere bir nişanlılık dönemi geçirilmesidir. Hatta psikiyatrist Ross Compbell; “Bir insanın karakterinin tam anlamıyla ortaya çıkabilmesi için en az iki yıla ihtiyaç vardır” demektedir. Yani çiftlerin birbirini her boyutuyla tanıması kolay değildir. Fakat çok uzun nişanlılık ve ilişkide kendi içinde yıpranmalara yol açabilir. Ayrıca içinde bulunduğumuz “başkası ne der” anlayışına sahip bir toplum içinde laf getirip götürmeler ilişkinizi zedeleyebilir. Bundan dolayı nişanlılığı çok uzun tutmanın da yayarı yoktur. İçinize yatacak düzeyde onu tanıdığınızda biran önce evliliği gerçekleştirmelisiniz. Nişanlılık döneminde doğal davranmalısınız. Kusursuz ve onu memnun edici bir tutum içine girmeyin. Doğal olmayan hiçbir davranış uzun süre gizlenemez mutlaka bir gün ortaya çıkar ve bu durumda karşı tarafta hayal kırıklığı oluşturabilir. Onun için nişanlınıza olduğunuz gibi görünün ve onun yanında doğal yaşayın. Sizin doğallığınız onun da size doğal davranmasına sağlayacaktır. Böylece onu doğal haliyle görme fırsatı yakalamış olursunuz. Eş adayınızda hangi özellikleri araştırmalısınız? Sadece geçmişi hakkında bilgi edinmekle yetinmeyin! Duygusal ve psikolojik bakımdan evliliğe hazır olup olmadığını anlamaya çalışın! Asabi mizaçlı, sinirli olup olmadığını araştırın! Farklı olaylar karşısında gösterdiği tepkinin nasıl olduğu öğrenin! Sabırlı ve azimli olup olmadığını araştırın! Kibar mı? Düşünceli mi? Saygılı mı? Anlayışlı mı? Bunları inceleyin! Sosyal münasebetlerini sorun! Anne babası, kardeşleri ve diğer akrabaları ile ilişkilerini araştırın! Çocuklara düşkün mü, değil mi? Bunu araştırın! Kişisel alışkanlıklarını, özel yanlarını fark etmeye çalışın! Size nasıl bir hayat yaşatacağını, nerede oturacağınızı sorun! Mala, mülke, paraya yaklaşımını tespit edin! Evlilikten ne anladığını sorun! Bir eş olarak sizden ne beklediğini anlayın! Etkisinde kaldığı kişilerle beraberken nasıl bir tavır takındığını inceleyin! Geleceğe ait düşüncelerinin neler olduğunu öğrenin! Sizin duymanız gereken şeyleri mi, yoksa gerçekleri mi konuşuyor? Bundan emin olun! Çünkü evlilik öncesi parlak vaatlerin çoğu, evlilikten sonra unutulur. İfade ettiğim bu boyutlarıyla birbirinizi yeterince tanıyor musunuz? “Evet tanıyorum ve her şeye rağmen kabul ediyorum” diyebiliyor musunuz? Evliliğin dönüşü olmayan bir yol olduğunu iyi düşününüz mü? Evet diyebiliyorsanız; hayat sizin hayatınız, mutluluklar sizinle olsun. |
|
05-19-2008, 23:58 | #14 |
Evlenmeyi Düşünenlere;
5- BİRBİRİNİZE SAMİMİ VE DÜRÜST DAVRANIN.
Eğer gerçekten mutlu ve huzurlu bir yuva kurmayı istiyorsanız kendinizi olduğundan farklı göstermeye çalışmayın. “Olduğu gibi görünmek ve göründüğü gibi olmak” özellikle evlenecek iki kişi için son derece önemlidir. Evlilik karşılıklı saygının ve sevginin asla yitirilmemesi gereken bir kurumdur. Bu yüzden özellikle evlenirken taraflar mutlaka doğru, dürüst ve samimi davranmalıdırlar. Her şey baştan açık açık konuşulmalı, taraflar birbirinden hiçbir şey gizlememelidir. Daha önce taraflardan birinin başından geçen söz, nişan veya daha başka bir husus saklanmamalı, her şey dürüst bir biçimde ortaya konulabilmelidir. Herhangi bir hususun evlenmeden önce samimiyetle ortaya konması, onun evlendikten sonra problem oluşturmamasını sağlar. Bazı şeylerin özellikle gizlenip, evlendikten sonra ortaya çıkması ise karşılıklı güveni sonuçta aile huzurunu sarsacaktır. Düşüncelerinizi, evleneceğiniz kişide aradığınız özellikleri açık ve net bir şekilde ortaya koymalısınız. Beklentilerinizi açıkça söylemelisiniz. Çünkü evlilik gibi ciddi bir olayda dürüst davranmayıp, kendinizi eş adayına karşı olduğunuzdan farklı göstermeniz, yalnızca ona değil, size de zarar verecektir. Çünkü sonuçta anlaşmazlık ve huzursuzluk olursa yalnızca o değil, sizde bundan etkileneceksiniz. Farklı düşünüldüğü halde karşı tarafı memnun etme adına onun istediği gibi konuşmak ailenin geleceğine zarar verecektir. İnsanlar ancak yapabilecekleri şeylere söz vermeli ve söz verdikleri şeyleri de mutlaka yapmalıdırlar. Taraflardan biri evlendikten sonra karşı tarafa verdiği bir söz için “o söz, o zamandı” yani “o zaman seni razı edebilmek için öyle söylemiştim” derse, bu durum eşler arasına soğukluk ve güvensizliğin girmesine neden olur. Ve giderek mutluluklarını tehdit eden çok önemli bir sebep haline gelebilir. Peygamberimiz (s.a.v.) bu konuyla ilgili olarak; “Uyulması en gerekli olan şartlar, evlenirken ileri sürülen şartlardır” buyurmuşlardır. 6- BİRBİRİNİZİ DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞMADAN OLDUĞUNUZ GİBİ SEVİN VE KABUL EDİN. Bir zamanlar hayatın her türlü tecrübesini yaşamış bir gönül ehlinin yanına genç biri yaklaşarak ona eşiyle ilgili bir şikayetini anlatmak istemiş. “Eşimi çok seviyorum; fakat portakal yiyişine dayanamıyorum” demiş. Şimdi bu sevgi mi sizce? Gerçek sevgi, karşıdaki insanı bütün alışkanlıklarıyla birlikte kabul eder. Siz biriyle asla bu alışkanlıkları var fakat ileride geçer düşüncesiyle evlenmeyin. Çok büyük bir ihtimalle bunlar değişmeyecektir. Siz karşınızdaki kişiyi iyi ve kötü huylarıyla şimdi olduğu gibi kabul etmelisiniz ki o da sizi olduğunuz gibi kabul etsin. Ha siz kendiniz, sevdiğiniz insan o huyunuzu sevmiyor diye kendinizi zorlayarak değiştirebilirsiniz. Bu sizin bileceğiniz ve yapacağınız bir fedakarlıktır; fedakarlık ise karşılık istemez. Karşıdaki anlayışlı ise işin farkına varır ve kendine çeki düzen verir. Evlenirken taraflardan biri “Ben böyleyim, karşımdaki beni olduğum gibi kabul etmek zorunda, ama ben onu istediğim biçime sokacağım, istediğim şekilde değiştireceğim” diye düşünüyorsa bu çok büyük bir yanlıştır. Bu şekilde düşünen bir insan fedakarlığı daima karşısındakinden bekleyecektir. Kendisi davranışlarından, düşüncelerinden, zevklerinden beklentilerinden asla taviz vermeyecek ama karşı tarafın sürekli kendisine uygun şekilde davranmasını bekleyecektir. Çünkü onu istediği biçime sokmayı aklın koymuştur. Üstelik bunu güzellikle yapması gerektiğini de düşünmektedir. O isteyecek ve karşısındaki de değişecektir, işte bu kadar. Eğer bir insan bu düşünce ile evlenmişse, çok büyük sıkıntılar yaşayacak ve daha çok yaşatacak demektir. Mutluluğun sırrı, çiftlerin birbirine değiştirme savaşına girmesinde değil, birbirini oldukları gibi kabul edebilmesinde gizlidir. A.B.D.’de, 25 yıldır ve daha fazla süredir evli olan ve “yeniden evlenecek olsam aynı insanla evlenirim” diyen çiftler üzerinde yapılan bir araştırmada; ezici bir çoğunluğun (%84) eşlerini iyi yada kötü yanlarıyla değil, onları oldukları gibi kabul ettikleri görüldü. Başarılı evlilikler konusunda yapılan bir ankette katılımcılardan birisi, “İnsanın evi, utanmadan zayıflıklarını ortaya koyabildiği, garipsenme korkusu duymadan övünebildiği, aşağılanmadan yanlış yapabildiği yerdir” demiştir. Kısaca, evinde ve evlilik ilişkilerinde olduğu gibi kabul edildiğini söylemek istemiştir. Mutlu bir evlilik yapan bu çiftler, eşlerini oldukları gibi kabul etme bilgeliğini keşfetmiş ve onlarda mükemmeli arama veya değiştirmenin yararsızlığını anlamış insanlardır. H. Norman Wright’ın ifade ettiği gibi “Uyum içinde olan çiftler, aynı davranış ve tutumlara sahip olanlar değil, birbirlerinin farklılıklarını, kabullenme, anlayış ve nihayet saygı süreciyle birleştirmeyi öğrenen çiftlerdir.” 7- EŞ ADAYINIZIN MUTLU BİR AİLEDEN GELİP GELMEDİĞİNİ KONTROL EDİN. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, evlenmede mutluluğu etkileyen faktörlerin en önemlisi mutlu bir aile yuvasından gelmiş olmaktır. Yani bir gencin babası ile annesinin mutlu veya mutsuz oluşu onun gelecekte kuracağı yuvanın da mutlu veya mutsuz olmasına etki edecektir. Çoğumuz küçüklüğümüzde anne babamızın tüm davranışlarını gözlemler, depolar ve evden gelen bu alışkanlıklarımızı yeni kurduğumuz ailemize de yansıtma yoluna gideriz. Mutlu evlenmelerin pek çoğu anne babası ile mutlu bir hayat yaşayan ailelerin çocuklarınca kurulmuştur. Ancak ne olursa olsun, evlilikte mutlu olmayı istemek ve bunun için çaba göstermek esastır. Yoksa ne mutlu bir aileden gelme saadeti garanti eder, ne de mutsuz bir aileden gelme aşılmaz bir engel olarak yola çıkar. 8- KENDİNİZİ EVLİLİĞE NE KADAR HAZIR HİSSETİYORSUNUZ? Psikolojik olarak bireyin kendini evliliğe hazır hissetmesi gerekir. Evliliğe kendini hazır hissetmeyen bireyin bu kararı vermesi ve gerçekleştireceği evliliği sağlıklı bir şekilde yürütmesi daha güç olacaktır. Gerçekleştirilmiş olan böyle bir evlilik çiftlere mutluluk ve doyum sağlayacağı yerde taşınmak zorunda olan bir yük olarak gelecektir. Evlenecek olan çiftlerin, bu evliliği istemesi ve kendini bu birlikteliği yürütmeye hazır hissetmesi gerekir. 9- ARANIZDA “DENKLİK” OLSUN Denklik; Eşlerin değişik bakımlardan birbirine eşit seviyede olması durumudur. Eşler arasında daha iyi geçim ve anlaşma olması açısından denkliğe dikkat etmek faydalı ve gereklidir. “Evlenirken eşinizi seçmede çok dikkatli olun, denginizle evlenin. Çocuklarınızı da denginizle evlendirin.” Hz. Muhammet (s.a.v.) a) Dini anlayış yönüyle Eşlerden birinin dindar olup, diğerinin olmaması durumunda pek çok nokta da fikir ayrılıkları yaşanacak, istek ve beklentiler birbirine zıt olduğu için anlaşmazlılar çıkacaktır. Elbette ki bu durum, evliliğin uyumlu bir şekilde yürümesine engel olacaktır. Çünkü aynı idealleri paylaşan insanlar daha iyi anlaşır ve uyuşurlar. ABD’ de yapılan 4 araştırmada; Özellikle birlikte ibadet eden ve dini aktivitelere katılmış eşlerde tatmin edici evlilik düzeyleri gitmeyenlere nazaran yüksek bulunmuştur. Eğer eşler arası dini faaliyetleri katılmada anlaşmazlıklar varsa ve uzlaşı yoksa tatmin edici evliliğin düştüğü tespit edilmiş. Din ve siyaset hayatımızda yeri olan önemli unsurlardır. Bunlar çoğu zaman insanların yaşam tarzını da etkiler. Dolayısıyla farklı görüşlerde olan bireylerin birlikteliğini de olumsuz yönde etkiler. Her ne kadar eşler arsında karşılıklı saygı ve hoşgörüyle bu durum aşılmaya çalışılsa bile , çoğu zaman güçtür. Evlenecek bireylerin sağlıklı ve uzun ömürlü bir evlilik hayatı sürdürebilmeleri için aynı yada birbirine yakın görüşlere sahip olmaları gerekir. b) Ekonomik durumu yönüyle Özellikle yaratılış itibariyle kadın, eşinin kendisine denk veya daha üstün bir kimse olmasını ister. Çünkü bu özelliklere sahip bir erkeği daha çok sayabilir ve onunla daha iyi anlaşabilir. İş hayatında veya sosyal hayatta çok başarılı olmaya başlayan kadınların beyleri kendi alanlarında aynı ilerlemeyi göstermiyor ise bu durum ilişkilerinde sıkıntılar yaşanmasına neden olacaktır. Kadınlar kendilerinden daha iyi durumda olan erkeklerle evlenmek isterler. Kadının başarısı erkeğin başarısının önüne geçtiği zaman erkek, kadını “taşıyamaz”. Zaten kadınlar da kendilerinden daha zayıf bir erkeği “taşıyamazlar!” Kendisi kazanırken kocasının kaybetmesi genellikle ona duyduğu saygının azalmasına neden olur. Ona acısa da aşık olmaz. İşte bu nedenle kadınlar sosyalleştikçe erkekler korkuyorlar! Bu durumun çözümü nedir? Ya kadın fedakarlık edip, ondan daha iyi olsa da devamlı eşinin gerisinde duracak ya da eşi kendi işinde sürekli ilerleyecek. ABD’ de zenciler üzerinde yapılan bir araştırmada; Adamın sosyal statüsü kadından düşükse daha az mutlu oluyorlar ve daha çok çatışma yaşıyorlar.” (Blumstein & Schwartz /1983) Harvard Üniversitesi’nden Dr. Rosalind Chait Barnett ve ekibi, Massachusetts’te yaşayan ve her ikisi de çalışan 286 evli çift üzerinde 2 yıl süreyle yaptığı araştırmalar sonunda, erkeklerin, eşlerinin kendilerinden fazla kazanmasından hoşnutsuz olduğunu belirledi. Evlenilecek bireyin birçok açıdan olduğu gibi ekonomik açıdan da aynı yada birbirlerine yakın düzeyde olmaları gerekir. Bu durum evliliğin yürütülmesinde daha sağlıklı bir yaklaşım olacaktır. Evlenilecek bireylerin ailelerinin de aynı düzeyde veya birbirine yakın olması gerekir. Ekonomik açıdan bireyler veya aileler arasında büyük ölçüde farklılıklar olması zengin olan tarafın daha düşük ekonomik durumu olan taraf karşısında daha üstün duruma gelmesine neden olabilir. Tarafların bu durumu kabullenmesi ve rahatsızlık duymaması halinde bu durum sorun olarak yansımayabilir. Fakat bu durumun bir yada her iki taraf tarafından da kabullenilmemesi evli bireyler ve aileleri arsında belli sorunların gündeme gelmesine neden olabilir. Bireylerin ve ailelerin bu duruma bakış açısı ne olursa olsun , bir tarafın zengin diğer tarafın daha az gelirli olması , zengin aile lehinde bir eşitsizliğin gündeme gelmesine neden olur. Eşitsizlik üzerine kurulan bir evlilikte er yada geç birçok sorunun gündeme gelmesi kaçınılmazdır. c) Eğitim ve kültür farklılığı yönüyle Çiftler, öğrenim düzeyi, genel kültür durumu ve hayata bakış açları konusunda birbirine yakın olmalıdırlar. Özellikle eğitim durumunun bireylerin sağlıklı bir evlilik sürdürebilmesi üzerinde küçümsenmeyecek ölçüde etkileri vardır. Çiftlerin birbirlerini anlayabilmeleri ve hayatı birlikte paylaşmaları açısından aynı düzeyde eğitime sahip olmaları gerekir. Bu konuyla ilgili, çok kıymetli bir arkadaşımın itirafı hala hafızamdadır: “Ben üniversite mezunuyum. Hanım ilkokul mezunu. Entelektüel düzeyde ortak konuşabileceğimiz hiçbir konu yok gibi. Hatta televizyonda tartışma programları izlerken ‘Ne anlıyorsun bunlardan’, deyip kapatmak istiyor.” İkinci evliliğini neden yaptığını Sefa Saygılı Bey’e anlatan şair arkadaşının itirafları da bu konuya ışık tutacak nitelikte: “Ben her gün en az 2-3 saatimi okumaya ayıran bir insanım. Okuduğum zaman çok değişik kapılar açılıyordu önüme. Ufkum genişliyordu. İşte bunları biriyle paylaşmak istiyorum. Öyle evin dışında birtakım arkadaşlıklara çok vakit ayıramıyorum. Elde ettiğim bilgi ve birikimimi ancak eşimle paylaşabilirim. O ise böyle şeylere hiç ilgi duymuyor. Evet, evime ve çocuklarıma bakıyor. Ama benim üst seviyedeki bu gibi ihtiyaçlarıma yabancı kalıyor. İşte bir gün sergide dolaşırken sanattan anlayan bir hanımla tanıştım. Kültürlüydü. Ağzı laf yapıyordu. Düşünün, eşim “şairlik karın doyurmuyor, Burak öyle şeyleri” derken bu hanım benim kitapları okumuştu. Edebi yönüme çok saygı duyuyordu. Onunla kültürel sohbetler yapmaya başladık. Bundan çok zevk duyduğumu, adeta yeniden dünyaya geldiğimi fark ettim. Böylelikle onunla evlendim.” Yüksek öğrenimini bitirmiş, bir bireyle ilkokul mezunu bir bireyin ne oranda bir paylaşımı olabilir? Birbirlerini ne oranda anlayabilirler? Okumayanları küçümsüyor değilim. Çünkü hayat bana Üniversite mezunu olmasına rağmen gelişime ve kendini yetiştirmeye kapalı insanların var olduğu gösterdiği gibi, ilkokul mezunu olmasına rağmen okuyan, düşünen ve araştıran çok kaliteli insanların da bulunduğunu gösterdi. Burada önemli olan çiftlerin oturup konuşacakları, paylaşacakları ve zevkle tartışacakları ortak paydaları olmasıdır. Birbirleriyle aynı dili konuşan ve birbirini anlayan çiftlerin birlikteliğinin daha anlamlı ve sağlıklı olacağı düşüncesindeyim. Böyle bir evlilik her iki birey içinde daha doyum sağlayıcı olacaktır. Aksi halde çiftler evliliği kurulan düzeni sürdürdükleri bir işlev olarak algılayacaklardır. Paylaşımlarını farklı insan ve nesnelere yönelterek, birbirleri dışındaki bu kişi ve nesneler aracılığıyla doyum sağlamaya çalışacaklardır. Bu durumda bireylerin birbirinden bu alanda uzaklaşmalarına ve ilerde dolaylı olarak bazı sorunlar yaşayabilmelerine neden olabilir. Bu nedenle evlenecek bireylerin aynı veya birbirine yakın eğitim düzeyinde olması daha sağlıklı bir birlikteliği sağlayabileceğini söyleyebiliriz. 10- BEKLENTİLERİNİZİ KARŞILIKLI NETLEŞTİRİN Eşler arası görüş farklılığı ne kadar azsa evde huzurlu bir ortam oluşması o kadar kolay oluyor. Yani misafir ağırlama, akraba ziyaretleri, çocuk yetiştirme ve buna benzer hususlarda kadın ve erkeğin hemen hemen aynı fikirleri paylaşması gerginliği ve stresi olabildiğince azaltıyor. Yetiştirilme tarzlarınız ve kişiliğinizden kaynaklanan farklılıklar sizi bazı konularda farklı düşünmeye itmesi gayet normaldir. Ama aile saadetinizi korumak adına birlikte oturup konuşarak hangi durumda nasıl tavır alacağınızı önceden belirlemelisiniz. Ve beklentilerinizi gerçekleşme ihtimali olacak şekilde oluşturmalısınız da çok önemlidir. ABD’ de yapılan bir araştırmada “Mutlu evlilik yapanların %50’si, gerçekçi beklentiye sahip olduğu” belirlendi. Evlendiğinizde eşinizden neler bekleyeceksiniz? Bunları mutlaka baştan konuşmalısınız. Çiftler kafalarındaki “eşlerinde görmeyi arzu ettikleri kalıpları” netleştirmelidirler. Her iki tarafta dürüstçe bu kalıbı ortaya koymalıdır. Hatta karşılıklı olarak beklentilerinizi not edin. Böylece “eşinizin beklenti listesini” oluşturmuş olacaksınız. Belki bir kısmını gerçekleştirmek size zor gelecek, fedakarlık yapmanız gerekecek. Bu ne kadar hazır olduğunuzu bir düşünün. Her çiftin kafasında klişeleşmiş beklentiler vardır. Bunların birbirine uyup uymadığının netleştirilmesi mutlu evliliğin temellerinin atılmasına katkı sağlayacaktır. Çünkü beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklığı başlar. Sevgi giderek nefrete dönüşür. |
|
05-19-2008, 23:59 | #15 |
Evlenmeyi Düşünenlere;
Yaşanmış yanlışlardan yaşanacak doğrulara yönelme örnekleri...
Dindar bir ailenin kiziyla evlenecek olmasindan dolayi cok seviniyordu tecrubesiz gencimiz... Ancak gencin bu sevinci cok surmedi. Daha ilk carsi pazar alisverisinde en pahali zinet, en pahali elbise, en pahali ayakkabi, en en pahali canta.. gibi alisveris onu saskina dondurdu. Kendi kendine sorular soruyordu: -Bunlari bana kendilerini cevrenin israfli aliskanliklarina gore degil de Muslumanlarin mutevazi hayatlarina gore ayarlamis dindar aile olarak takdim ettiler. Ama daha ilk gunlerin alisverisi beni yikmaya yetti. Hayata yeni baslayan bir genc boylesine luks ve pahali esyanin masrafini nasil karsilayacak, bunu hic dusunmediler?... Nisanin boylesine yuksek faturaya mal olusu, nikâhin nasil olacagi endisesini de hatirlatti. Nitekim dinî nikâhta da beklemedigi bir yuksek maliyetle karsilasti. Bu maliyet mehirdi. Mehri de konustular. Ama ne kadar konustular? Tam elli altin!.. Tekrar dusunmeye basladi. Gercekten de bunlar dindar insanlar. Tesetturlu, namazli niyazli kimseler... Ama bu turlu yuksek rakamlar, hayata yeni baslayan bir genci yikan miktarlar. Bunlar nasil dindarlar boyle?.. Kitaplarda okuduklari canlanmaya basladi hayalinde. Dindarlarin biricik ornegi ALLAHin Resulu Efendimiz (sallALLAHu aleyhi ve sellem) boyle ekonomik gucu asan masraflarla evlilik yapmayi yasaklamis; "Nikahin hayirlisi az masrafli ve kolay olanidir!" buyurmustu. Mehir icin de mehr-i misli (emsallerinin mehrini) tavsiye buyurmustu... Bir ara bu saskinliklarini kizin annesine, yani kayin validesine acmak istedi. Ne var ki bomba gibi bir karsilik aldi: -Bu bir defa olur evladim!.. Ne kadar pahali olsa yeridir. Bizi gorenler duyanlar var. Onlara karsi asagiya dusmek olmaz!.. Dugun salonunu da sakin ucuz bir yerden dusunmeyesin. Cevreye karsi kendimizi asagiya dusuremeyiz. En pahali yerden tutacagiz salonu da. Bu bir defa olur... Dusunmeye devam etti: -Dogrudur, bu bir defa olur. Ama bir defada beni yikan ailenin yanilisi, omur boyu unutulmaz. Sonra kime gosteris yapiyoruz?.. Bizi gorenler dindarlar ise, onlara karsi bu pahali ve israfli baslangic kotu ornek olmaz mi?.. Nisanin ve nikâhin hayirlisi, ornek aldigimiz Peygamberimiz’in ikaziyla, (en kolay olani) degil midir? Halbuki daha baslangicta en pahali ve en zor olani tercih edilmektedir... Bu yanlislari dusunerek gittigi camide itimat ettigi hocaefendiye durumu acti ve dindar diye yakinlik duydugu aileden gordugu zorlugu anlatti, celiskinin izahini istedi. Soyle yorum yapiyordu itimat ettigi alim zat: -Bir basortusu, bir namaz, artik tercih sebebi olarak kâfi gelmemektedir evladim!.. Suur muhimdir suur!.. Kendini baskalarina gore ayarlayan Musluman'in dindarligi suurlu degildir. Kendini imkânlarina ve İSLAM'a gore ayarlayan dindarlik gerekmektedir artik. Bundan boyle evlenecek eslerde sadece tesettur ve namaz yeterli bulunmayacak, bunlari suurlu sekilde yasayip yasamadigina da dikkat edilecektir. Ayrica ekonomik konular da dahil her sey karsi tarafla bastan cok acik secik sekilde konusulacak, hicbir husus, ben bunlari bilmiyordum, mazeretine siginilacak sekilde bosta birakilmayacaktir!.. Tecrubesiz genc, -Demek ben de yanlis yapmisim, diye soylendi... Evlenecegim es adayinin sadece goruntudeki dindarligini yeterli bulmusum. Bu dindarligin ne kadar suura dayali, cevrenin etkisinden kurtulmus dindarlik oldugunu hic dusunmemisim. Ayrica ekonomik durumumu anlatmada da ihmalim olmus. Keske her seyi acik secik konussaydim isin basinda da boyle beni sogutan sok harcamalarla karsilasmasaydim?.. |
|
05-19-2008, 23:59 | #16 |
Evlenmeyi Düşünenlere;
Resulullah(SAV) Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır;
"Mü'min'lerin iman yönünden en kamilleri aile efradına karşı en güzel ahlaklıları ve en merhametlileridir." (Nesai-Tırmizi-Hakim) "Sizin en hayırlınız,zevcelerine en hayırlı olanınızdır. Ben ise zevcelerim için hepinizden daha hayırlıyım." (Tırmizi) Ebu Hureyre(r.a.)'dan rivayetle,Peygamber Efendimiz(SAV) şöyle buyurdular; "Eğer bir kimse Allah'a ve yevm-i ahirete iman ederse komşusuna eza etmesin! Ve; Kadınlara hayır tavsiye ediniz. Çünkü kadınlar eğri kaburga kemiğinden yaratılmışlardır. Kaburga kemiklerinin en eğrisi en üsttekidir. Doğrultmaya kalkışırsanız kırarsınız,olduğu gibi bırakırsanız eğri olarak kalır.Kadınlara tavsiyede bulununuz." (Sahih-i Buhari: C.IV; Hds.1338) ALLAHu Teala(CC) Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor; "Onlarla (kadınla) güzellikle geçinin.Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız,sabredin. Hoşlanmadığınız birşeyi çok hayırlı kılmış olabilir." (NİSA SURESİ: Ayet; 19) Peygamber Efendimiz(SAV)'de bu hususta şöyle buyuruyor; "Mü'min erkek,karısından nefret etmez.Onun bir huyunu sevmiyorsa,ötekini sever." (Müslüman Şahsiyeti: Sh.68) Enes(r.a.)'dan Resulullah(SAV); "Ey oğulcuğum! Ailenin yanına girdiğinde selam ver,sana ve evdekilere bereket olur." (Beyhaki) buyurmuşlardır. Kadınla iyi geçinmek,kadına eziyet etmemek demekle birlikte, kadından gelen eziyete de tahammül etmektir. Rivayet olunur ki, Peygamber Efendimizin pak zevcelerinden birisi O'nun mübarek göğsünü yumrukladı. O hanımı gören annesi,onun bu hareketini şiddetle kınayarak onu azarladı. Bu durumu müşahede eden Resulü kayın validesine; "Azarlama,onu kendi haline bırak.Zira onlar senin gördüğünden daha fazlasını yaparlar." buyurdu. (İhya-u Ulum-id-Din: C.II; Sh.187/188) |
|
05-20-2008, 00:01 | #17 |
Evlenmeyi Düşünenlere;
jonathan749, haritaci70, Berika, acizane44, ak_saliha,merve, yalçın ....
Konuda evde kalanlar hemen toplanmış :D :D |
|
05-20-2008, 00:03 | #18 |
Evlenmeyi Düşünenlere;
:D :D :D :D :D
hiç te bile ben kalmadımdaha |
|
05-20-2008, 00:04 | #19 | |
Evlenmeyi Düşünenlere;
Alıntı:
|
||
05-20-2008, 00:05 | #20 |
Evlenmeyi Düşünenlere;
Tüh.. Kimse üzerine alınmıyor.. Sen kalmadın, ben kalmadım kim kaldı o zaman
|
|
Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir) | |
|
|