AK Gençliğin Buluşma Noktası
AK Parti Hakkında - AK Parti Bilgileri AK Parti - AK Parti ile ilgili bilinmesi gerekenleri burada paylaşıyoruz.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 01-06-2009, 04:29   #1
Kullanıcı Adı
ilkertürkmen
Exclamation Ey Müslümanlar Neden Ak Parti?
HİLÂFET (Hilâfetin tanımı, Hilâfet nedir?)
Hilâfet; İslâm şeriatının hükümlerinin hakim kılınıp İslâm davetinin tüm insanlığa taşınması için yeryüzündeki tüm müslümanların önderliğidir. Bu anlamda İmametle Hilâfet özdeş kavramlardır. Sahih hadislerde de her iki kelime aynı anlamda kullanılmışlardır. Kur'an ve sünnete ait hiç bir metinde İmamet ve Hilâfet birbirine zıt anlamlarda geçmemiştir. Bu nedenle İmamet ve Hilâfet kelimelerini birbirine tercih noktasında bir zorlamaya da gerek yoktur. Önemli olan kelimeler değil içerikleridir.
Hilâfet’in yeniden kurulması dünyanın dört bir yanındaki tüm müslümanlar üzerine farzdır. Tıpkı Allah'ın farzlarından bir farz gibi, bu farz da; seçme hakkının, ruhsatın olmadığı bir farzdır. Bu nedenle Hilâfet’in kurulması yolunda en ufak bir ihmal dahi büyük bir günah ve isyandır. Allah bu günahı işleyenleri şiddetli bir şekilde cezalandıracaktır.
Hilâfet’in kurulmasını tüm müslümanlara farz kılan deliller sünnet ve sahabenin icmâ'ıdır.
Sünnetteki delil Nafi'den rivayet edilen şu hadistir: "Hz Ömer bana dedi ki: Rasulullah (s.a.v)’in şöyle dediğini işittim:
"Kim Allah'a itaatten elini çekerse, Kıyamet gününde lehine hiçbir delil bulunmaksızın Allahu Teâla’yla karşılaşacaktır. Kim de boynunda Halife’ye biat olmadan ölürse cahiliye ölümü ile ölür." (Müslim K. İmara H. No: 1851)
Bu hadis ile Nebi (s.a.v) bütün müslümanlara bir Halife’ye biatı farz kılarak, boynunda biat olmadan ölen kişinin ölümünü "cahiliye ölümü" olarak tanımlamıştır. Burada geçen biat ancak bir Halife'ye yapılandır. Rasulullah her müslümanın boynunda Halife’ye biatın olmasını farz kıldı. Ancak burada asıl farz kılınan her müslümanın Halife’ye biat etmesi değil, kendisine biatın gerçekleşmesini sağlayacak bir Halife’nin bulunmasıdır. İster bilfiil biat edilsin isterse edilmesin, bir Halife’nin varlığı tüm müslümanların boynunda biatın bulunması anlamına gelir. Bu haliyle hadis, biatın farziyetine değil Halife’yi belirleme farziyetine delildir. Çünkü Rasulullah'ın yasakladığı şey ölene kadar bir müslümanın boynunda biatın olmamasıdır ki; Rasül (s.a.v) müslümanların biat etmemesini kınamadı, boynunda biatın olmamasını (Halife’nin olmamasını) yasakladı. Hişam b. Urve, Ebu Salih ve Ebu Hüreyre kanalıyla Rasul (s.a.v)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Benden sonra sizi bir takım idareciler idare edecektir. Takvalı idareci sizi takva ile, facir (günahkâr) idareci sizi facirce idare edecektir. Hakka uygun olan hususlarda onlara itaat edin. Bu yöneticiler iyilik yaparsa sizin lehinize, kötülük yaparlarsa hem sizin hem de kendi aleyhlerinedir." (Müslim)
"El A'rac'tan o da Ebu Hüreyre'den rivayetle Nebi (s.a.v) dedi ki: "Muhakkak ki imam (Halife) kalkandır. Onunla savaşılır ve korunulur." (Müslim K. Imara Bab 9 H. No: 1841)
Müslim, Ebu Hazim'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Ebu Hüreyre ile beş sene beraber oldum. Rasulullah (s.a.v)'den şunu işittiğini söyledi:
"İsrail oğulları Nebiler tarafından siyaset (idare) ediliyordu. Bir Nebi öldüğünde onu başka bir Nebi takip ediyordu. Artık benden sonra Nebi yoktur. Fakat bir çok Halife olacaktır." Oradakiler dediler ki; Bu durumda bize ne yapmamızı emredersin? Dedi ki: "İlk biat edilene vefakar olunuz onlara karşı olan vazifelerinizi yerine getiriniz. Muhakkak ki Allah size karşı olan vazifelerini yapıp yapmadıklarını onlara soracaktır." (Müslim K. İmara Bab 10 H. No: 1842)
İbni Abbas'tan rivayetle Rasul (s.a.v) buyurdu ki:
"Kim emirinden (idarecisinden) hoşuna gitmeyen bir şey görürse sabretsin. Çünkü insanlardan kim olursa olsun sultadan (Halife’nin otoritesinden) bir karış uzaklaşırsa o kişi ancak cahiliye ölümü ile ölür." (Müslim K. İmara H. No 1849/47)
Bu hadislerde Rasulullah (s.a.v) müslümanları bir takım valilerin (idarecilerin) yöneteceğine işaret ettiği gibi Halife’nin müslümanların "kalkanı" (korunağı) olduğunu da ifade etmiştir. Rasulün (s.a.v)'in, imamı "kalkan" olarak tanımlaması imamın varlığının faydaları hakkında bir haberdir. Haber ise bir taleptir. Bu nedenle hadislerde imamın seçilmesine yönelik bir talep söz konusudur. Eğer bir hususun Allah ve Rasulü tarafından bildirilmesi, yani haber verilmesi bir yerme (kınama) ifadesi içeriyorsa, ortada o şeyi terketmeyi gerektiren bir talep (nehiy) var demektir. Eğer söz konusu ifadede bir övgü varsa, bu da fiilin yapılmasını gerektiren bir talep anlamına gelir. Talep edilen fiilin yapılması şer'i bir hükmü yerine getirmeyi gerektiriyorsa ya da söz konusu fiilin yapılmaması hükmün terkini beraberinde getiriyorsa; talep kesin olur.
Rasulullah (s.a.v)'in adı geçen hadislerinde; müslümanları yönetecek kişilerin Halifeler olacakları bildirilmiştir. Bu demektir ki, bu haber bir Halife’nin tayin edilmesini gerektiren taleptir. Ayrıca bu hadisler müslümanların otoritenin emrinden dışarı çıkmalarını haram kıldığı gibi; kendileri için bir yönetim sistemi (Hilâfet'i) kurmalarını, Halifelere itaatı ve Hilâfetleri hakkında onlarla çekişenlerle savaşmayı da farz kılmıştır.
Müslim'den rivayetle Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Kim bir imama biat edip elini sıkar ve kalbinin meyvesini verirse (rıza gösterirse) gücünün yettiği kadar itaat etsin. Eğer (iktidarı ele geçirmek için) onunla çekişecek bir kişi ortaya çıkarsa bu kişinin boynunu vurun." (Müslim K. İmara Bab 10 H. N: 1844)
Halife’ye itaatle ilgili emir Hilâfet’in kurulması için bir emir demektir. Ayrıca Halife ile çekişen kimse ile savaşmaya dair emir; tek bir Halife’nin bulunmasındaki devamlılığa kesin bir işarettir.
Sahabelerin bu konudaki icmâ'ına gelince: Sahabeler (rahm) Rasulullah (s.a.v)'in vefatından hemen sonra bir Halife’nin seçilmesinin gereği üzerine icmâ etmişlerdir. Aynı sahabe icmâ'ı Ebu Bekir (ra)'a, Ömer (ra)'a, Osman (ra)'a ve Ali (ra)'a yapılan biatlarla tekerrür etmiştir. Nitekim sahabenin bu icmâ'ındaki kesinlik şu olayla da te'yid edilmiştir: Rasulullah (s.a.v)'in vefatından sonra sahabeler onu defnetmek yerine yeni bir Halife’nin seçimi ile meşgul olmuşlardır. Halbuki mevtanın (ölülerin) en kısa zamanda defni farz kılınmış ve kendilerine defnin farz olduğu kişilerin, defni erteleyip başka bir işle meşgul olmaları da haram kılınmıştır.
Rasulullah (s.a.v)'ın cenazesinin techizi ve defni üzerlerine farz olan sahabelerin (rahm), Rasulullah (s.a.v)'in defni ile meşgul olmayı bırakarak Halife’nin seçimi ile meşgul olan bir kısmına, diğer bir kısım sahabelerin, -cenazeyi defne engel olan bu seçime engel olmaya imkanları olduğu halde- defnin iki gece ertelenmesi karşısında sessiz kaldıklarını ve defnin geciktirilmesine iştirak ettiklerini görüyoruz. Peygamberin (s.a.v) cenazesinin defni beklerken Halife’nin seçimi ile meşgul olmaları şeklinde gerçekleşen bu icmâ göstermektedir ki; Halife’nin seçilmesi, insanların en hayırlısının cenazesinin defnedilmesinden daha önemli bir farzdır.
Üstelik sahabelerin, Halife’nin seçilmesi hususundaki icmâ'ları yaşadıkları sürece devam etmiştir. Sahabeler arasında, "Halife'nin kim olacağı" hususunda ihtilaflar görülse de, Rasulullah (s.a.v)'in ve Raşit Halifelerden her birinin vefatından sonra bir Halife’nin seçilmesi konusunda kesinlikle ihtilaf olmamıştır. İşte sahabelerin (rahm) bu icmâ'ı, Halife’nin tayini farziyetinin açık ve kuvvetli bir delilidir.
Aslında, dinin hakim kılınması, dünya ve ahiretle ilgili şeriat hükümlerinin uygulanması subûtî ve delaleti kesin delillerle tüm müslümanlar üzerine farzdır. Bu farzın gerçekleşmesinin şartı ise sulta (otorite) sahibi bir idareci yani Halife’nin varlığıdır. "Bir farzın yerine getirilmesi için gerekli olan şeyler de farzdır" şer'i kaidesi gereği bir Halife’nin belirlenmesi farzdır.
Bunlara ilaveten, Allahu Teâla, müslümanlar arasında Allah'ın indirdikleri ile hükmetmesi için Rasul (s.a.v)'e kesin bir şekilde emir vererek şöyle buyurdu:
"Onların aralarında Allah'ın indirdikleri ile hükmet, Haktan sana gelenin dışında onların hevalarına (arzularına) uyma"(Maide 48)
"Onların arasında Allah'ın indirdikleri ile hükmet, onların heva ve heveslerine uyma ve seni, Allah'ın sana indirdiğinin bazısından saptırırlar diye onlardan sakın." (Maide 49)
Allah'ın hitabının sadece Rasülü'ne has olduğuna dair bir delil olmadıkça; Rasul'e hitab onun ümmetine bir hitaptır. Söz konusu ayetlerin Rasul'e has olduğuna dair bir delil olmadığından, bu ayetler yönetim otoritesini kurmalarına yönelik müslümanlara bir hitaptır. Halife’nin seçilmesi de kesinlikle aynı anlama gelmektedir. Nitekim Allah'u Teâla, kendilerinden olan ulü'l-emr'e itaati bütün müslümanlara farz kıldı. Bu emir de veliyy'ul-emr'in yani Halife’nin bulunmasına delalet eder. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:
"Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Rasul'e ve sizden olan ulü'l-emre itaat edin." (Nisa 59)
Allahu Teâla olmayan bir şeye itaatı emretmeyeceğine göre bu ayet veliyy'ul-emr'in var olmasının farziyetine delalet eder. Veliyy'ul-emrin varlığı da şer'i hükümlerin tatbikini gerekli kılar, yokluğu ise şer'i hükümlerin yürürlükten kalkması anlamına gelir.
Sonuç olarak veliyy'ul-emrin bulunması farzdır. Veliyy'ul-emrin bulunmaması ya da bulunması için çalışılmaması, şer'i hükümlerin hayattan uzaklaştırılması gibi bir haramın gerçekleşmesine sebep olur.
İşte tüm bunlar müslümanların kendilerine bir idare ve sulta kurmalarının üzerlerine farz olduğuna dair açık ve net delillerdir. Yine söz konusu deliller idarenin başında bulunacak ve ümmetin işlerini yürütecek bir Halife’yi seçmenin müslümanlara farz olduğunu çok açık ve net bir şekilde göstermektedir. Burada kasdedilen sulta, soyut bir sulta ve idare olmayıp, şeriatı uygulamaya yönelik bir otoritedir.
Müslim'in Avf b.Malik El Eşcai'den rivayet ettiği Rasulullah (s.a.v)'in şu sözü de bu konuda bize fikir vermektedir:
"Sizin hayırlı imamlarınız şunlardır: Siz onları seversiniz onlar da sizi severler. Siz onlar için dua edersiniz, onlar da sizin için dua ederler . Şerli imamlarınız ise sizden nefret ederler siz de onlardan nefret edersiniz, siz onlara lanet edersiniz onlar da size lanet ederler." Denildi ki;"Ya Rasulullah onlara kılıçla karşı çıkmayalım mı? Dedi ki: "İçinizde namazı ikame ettikleri sürece hayır." (Müslim K. İmara Bab 17 H. No: 1855)
Bu hadis açık bir şekilde imamların hayırlılarını ve şerlilerini bildirdiği gibi, dini uyguladıkları sürece onlara kılıçla karşı koymanın haramlılığına da delalet etmektedir. Hadisteki namazı ikame etmek dolaylı bir anlatımdır ve dini hükümleri tümü ile tatbik etmek anlamına gelmektedir. Buraya kadar verilen delillerle İslâmın hükümlerini uygulamak ve İslâm davetini yüklenmek için bir Halife’nin bulunmasının bütün müslümanlara farz oluşu sahih şer'i nasslarla sabit olmuştur.
Bir Halife’nin seçilmesinin müslümanlar üzerine farziyeti başka açılardan da bir gerekliliktir. Allahu Teâla, İslâmın hükümlerinin uygulanması için bir idari yapı kurulmasını ve müslümanların her türlü varlıklarının korunmasını müslümanlara farz kılmıştır. Bu farzı uygulamanın şartı ise bir Halife’nin bulunmasıdır. Ancak bu farz bir farz-ı kifayedir. Bir takım müslümanlar bu farzın gereğini yaparlarsa diğerlerinden bu farz kalkar. Fakat bu farzı bir kısım müslümanar ikame edemiyorsa, ikamesi için hali hazırda çaba sarfediyor olsalar bile bu farziyet diğer müslümanlar için de bağlayıcı bir farz olarak kalır. Müslümanlar Halifesiz oldukları müddetçe, bu farz hiçbir müslümanın üzerinden kalkmaz.
Müslümanların, tüm müslümanları bağlayıcı tek bir Halife’nin varlığı için çalışmamaları en büyük günahlardan birisidir. Çünkü bu hayatî bir farzı terk etmek anlamına gelir. Halbuki dinin hükümlerinin tatbiki ancak bu farzın yerine getirilmesi ile mümkündür. Hatta İslâmın hayat sahasındaki varlığı ancak bu farzla mümkündür. Bu nedenle müslümanların bir Halife’nin bulunması için çalışmamaları ya da bu çalışmalardan geri kalmaları halinde dünyanın neresinde yaşıyorlarsa yaşasınlar hepsi günahkâr olurlar. Eğer müslümanlardan bir kısmı Halife’nin varlığı için çalışırsa günah çalışanlar üzerinden kalkar ancak çalışmayanlardan kalkmaz ve farziyet Halife seçilinceye kadar devam eder. Bu farzın ikamesi için çalışmak; farzı geciktirmek ve yerine getirememekten doğacak günahı düşürür. Zira farzın gerçekleşmesini engelleyen faktörler kendi dışında gerçekleşmektedir. Farzı yerine getirmek için çalışmaya teşebbüs etmeyenler ise Halife’nin yok olduğu üçüncü günden Halife’nin varlığına kadar geçen süredeki günahın sahibidirler. Allah'u Teâla kendileri üzerine farz kıldığı halde onlar bu farzı yerine getirmedikleri için Allah'ın azabına müstehak oldukları gibi dünya ve ahirette rezil ve zelil olmayı hak ederler. Allah'ın yapılmasını emrettiği bir farzı terk etmek açıkça müslümanı azaba müstehak kılar. Özellikle bu farz, bir Halife’nin varlığı için çalışmak gibi, İslâmın en önemli farzlarından biri olursa! Zira bu farz diğer farzların tatbiki için de gerekli bir farzdır. Bu farz yerine gelince dinin hükümleri tatbik imkanı bulur, İslâmın şanı yükselir, Allah'ın kelimesi (dini) İslâm memleketlerinde ve tüm dünyada yücelir.
İnziva veya insanlardan uzaklaşarak sadece şahsî, özel meseleleri ile ilgili dini hükümlere bağlanmak hakkındaki hadisler; Halife’nin varlığı için çalışmamak veya geri kalmaktan doğacak günahı müslümanlardan düşürmek için delil olarak gösterilemez. Çünkü söz konusu hadisler bir Halife’nin var olması için çalışmamaya cevaz vermez. Bu konulardaki hadisleri dikkatlice inceleyen kimse; bunların, Halife’nin tayini için çalışmamak ya da çalışmaktan geri kalmak için ruhsat olmadıklarını aksine dine sımsıkı bağlanmakla ilgili emirler olduklarını görürler.
Bişr İbni Ubeydullah El Hadrami, Ebu İdris El Hulani'nin Huzeyfe İbn El Yeman'dan şu hadisi işittiğini rivayet etmişti: "İnsanlar Rasulullah (s.a.v)'e hayır hakkında soruyorlardı. Fakat ben, bana dokunmasından korkarak şer hakkında soruyordum. Dedim ki; "Ya Rasulullah biz cahiliye ve şer içindeydik, Allah'u Teâla bize bu hayrı getirdi. Peki bu hayırdan sonra şer var mı?" Dedi ki; "Evet, fakat içinde karışıklık ve şer var". Dedim ki; "O karışıklık nedir?" Dedi ki; "Bir takım insanlar benim gösterdiğim yolun (hidayetin) dışında benim sünnetimin tersine ümmeti idare edecekler. Onları bileceksiniz ve onları kabul etmeyeceksiniz." Dedim ki; Bu hayırdan sonra şer var mı?" Dedi ki; "Evet. Cehennemin kapılarında davetçiler olacaktır. Kim onlara uyarsa onu cehenneme atacaktır" Dedim ki; "Ya Rasulullah, bize onları tarif et? Dedi ki; Onlar bizim milletimizden (dinimizden) insanlardır. Bizim aziz duygularımızla seslenerek) bizim dilimizle konuşurlar" Dedim ki; "Bunların zamanı bana yetişirse bana ne emredersiniz?" Dedi ki; "Müslümanların cemaatından ve Halifesinden ayrılmazsın" Dedim ki; "Eğer müslümanların cemaatı ve Halifesi yoksa" Dedi ki; "O zaman bütün cehenneme davet edenlerden uzak dur. Velev ki bir ağacın köklerini ısırıp kalsan da ölüm sana gelinceye kadar o durum üzere kal." (Buhari Fiten-12, Tecrid C. 9 S. 297 H. No: 1471)
Bu hadis, Rasulullah (s.a.v)'in, müslümanların cemaatına ve Halifesine bağlanmayı müslümanlara emrettiğini ve cehennem davetçilerinden de uzak durmayı emrettiğini açık şekilde göstermektedir. Soru soran, Rasul (s.a.v)'e müslümanlar için bir Halife ya da cemaat olmazsa cehennem davetçilerine karşı ne yapılması gerektiğini sorduğunda; Rasul (s.a.v) ona bu gruplardan uzak durmayı emretti, uzlete çekilip müslümanlardan uzak durmayı ya da Halife’nin ikamesinden geri kalıp vazgeçmeyi değil.
Rasul (s.a.v) soru sorana: "O grupların hepsinden uzak kal" diye açık ve net olarak emretti. Hatta ona bir ağacın köklerini dişleri ile ısırıp kalsa dahi, cehenneme çağıran o grupları terk edecek ve ölüm kendisine ulaşıncaya kadar bu durumunu muhafaza edecektir. Hadis, böylesi bir ortamda yaşayan kimsenin dinine sımsıkı sarılmasını ve cehenneme davet edenlerden uzak durması gerektiği anlamını vurgulamaktadır.
Bu hadiste, Hilâfet’in kurulması için çalışmayı terk etmeye dair hiçbir mazeret ve ruhsat yoktur. Hadis, kişinin dininin selameti için ağacın köklerini yese dahi Cehenneme davet edenlerden uzak kalmasını emretmektedir. Kim ki bu hadisi delil gösterip Hilâfet’in kurulması için çalışmazsa bu farzın günahı üzerinde kalır. Müslümana, müslümanların cemaatından uzak kalması ya da dinin hükümlerini uygulamaktan ve Hilâfeti kurmaktan uzak durması emr olunmamıştır.
Yine Buhari Ebu Said El Hudri (ra)'dan Rasulullah (s.a.v)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Öyle bir zaman gelecek ki, müslümanın en hayırlı malı; kendi dinini fitnelerden korumak için dağ başlarında gezdirip (birikmiş) yağmur suyu başlarında güttüğü davarlar(dan ibaret) olacaktır." (Buhari K. Fiten Bab 15 S. 94)
Bu hadisten de çıkan anlam; yeryüzü bir Halifeden yoksun olduğu zaman müslümanların cemaatından uzak kalmak ya da dinin hükümlerinin hakim kılınması ve Hilâfet’in kurulmasından geri kalmak değildir. Hadis, fitne günlerinde müslümanın malından hayırlı olanını ve fitneden kaçmak için ne yapacağını beyan etmektedir. Hadis, inziva ve insanlardan uzak durmayı teşvik amacını gütmeyen bir hadistir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki; yeryüzü Hilâfet’ten yoksun iken, müslümanların, dini hakim kılmak ve Hilâfeti kurmaktan geri kalmasına hiçbir şekilde mazeret ve ruhsat yoktur. Yeryüzünde Allah'ın tayin ettiği sınırları korumak için hadleri uygulayan ya da dinin hükümlerini yerine getirip "La ilahe illallah Muhammedun Rasulullah" sancağı altında müslümanların cemaatını birleştiren bir devlet olmayınca, Hilâfeti kurup Halife’yi tayin için bir çalışma yapmaktan geri kalmak için hiçbir mazeret ve ruhsat yoktur. müslümanları bölmeyelim çoğunluğu allaha şükürler olsun sağladık adalet ve kalkınma partisi diyerleri mağlum fakat aynı kulvarda ikiye bölünüyoruz %3 lük bir azınlık gayri müslimlerin oyununa geliyor bu birliği bu çoğunluğu bölmeye çalışıyor bilerek ve ya bilmiyerek müslümanları bölüyor aklınızı başınıza alın allah ve resulünün dediklerine kulak verin mecburuz ak parti çatısında toplanmaya başbakan namazkıldığı müddetce hanımı kapalı olduğu müddetce netür hatalar yaparsa dahi itaat le mükellefiz yoksa bölünürüz parçalanırız...

 


Konu ilkertürkmen tarafından (01-06-2009 Saat 04:35 ) değiştirilmiştir..
ilkertürkmen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 01-06-2009, 13:37   #2
Kullanıcı Adı
AK_Genclik
Standart
Alıntı:
ilkertürkmen Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
mecburuz ak parti çatısında toplanmaya başbakan namazkıldığı müddetce hanımı kapalı olduğu müddetce netür hatalar yaparsa dahi itaat le mükellefiz yoksa bölünürüz parçalanırız...
size göre islam sadece namaz kılmak ve başörtü'den ibaret galiba...

Süleyman Demirel'in halk'ı müslümanım diye nasıl kandırdığını hatırlatırım.

Burda başbakanımız yada eşi müslüman değildir demiyorum. Kalplerdekini yalnızca Allah bilir.

Ama sizin yazınızı eksik buluyorum. İslam'ı bu kadar dar görmenizi anlamıyorum!
AK_Genclik isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-06-2009, 13:58   #3
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
Alıntı:
AK_Genclik Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
size göre islam sadece namaz kılmak ve başörtü'den ibaret galiba...

Süleyman Demirel'in halk'ı müslümanım diye nasıl kandırdığını hatırlatırım.

Burda başbakanımız yada eşi müslüman değildir demiyorum. Kalplerdekini yalnızca Allah bilir.

Ama sizin yazınızı eksik buluyorum. İslam'ı bu kadar dar görmenizi anlamıyorum!
Yazının tamamını okuyup,bu yoruma varmanız,nasıl ve ne şekilde okudğunuzu gösteriyor sanırım.Yazıda genel olarak böyle bir sonuç çıkarmak yanlış,anlatılmak istenilen açık ve nettir.Sonuç bölümünde denilmek istenilende konu açan arkadaşımız tarafından tam olarak açıklanmamıştır.Günümüz siyaset şekli ile dinimiz arasında bir bağlantı kurmak oldukça yanlış bir yoldur.Dinimizin emir ve yasakları herkes içindir,açıklayıcıdır ve evrenseldir.Siyasettin kanunu bambaşka...
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-14-2009, 13:26   #4
Kullanıcı Adı
Ak_Melek
Standart
Alıntı:
AK_Genclik Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
size göre islam sadece namaz kılmak ve başörtü'den ibaret galiba...
arkadaşım seni bilmem ama bana göre islam namazdan ibaret.müslümanlığın en büyük emri namazdır.ayrıca kimse kimsenin kalbini bilemez tabi ama insanların iç dünyaları yüzlerine muhakkak yansır ve kendileri er yada geç belli ederler... saygılar
Ak_Melek isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-28-2009, 23:01   #5
Kullanıcı Adı
milli görüşçü
Standart
AH AH HİLAFET BİTMİŞTİR KARDEŞİM SON HALİFE VAHDETTİN VEFAAT EDELİ YILLAR OLDU SİZ T.ERDOĞANA HALİFE DİYORSANIZ BU HALİFE ANCAK HASAN SABBAH GİBİ ALLAH DÜŞMANLARIYLA İŞBİRLİĞİ YAPMIŞ SAHTE HALİFEDİR GERÇEKTEN SİZE ÇOKKKKKKKK YAZIK
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-28-2009, 23:22   #6
Kullanıcı Adı
Üç mevsim
Standart
Alıntı:
milli görüşçü Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
AH AH HİLAFET BİTMİŞTİR KARDEŞİM SON HALİFE VAHDETTİN VEFAAT EDELİ YILLAR OLDU SİZ T.ERDOĞANA HALİFE DİYORSANIZ BU HALİFE ANCAK HASAN SABBAH GİBİ ALLAH DÜŞMANLARIYLA İŞBİRLİĞİ YAPMIŞ SAHTE HALİFEDİR GERÇEKTEN SİZE ÇOKKKKKKKK YAZIK
Yeni üye olduğunuz için foruma uyum sağlama süreci yaşadığınız belli oluyor. Bu mesajınıza iyi niyetle yaklaşarak müsamaha gösteriyoruz. Yaptığınız karşılaştırmalara, söyledğiniz sözlere dikkat edin !
Üç mevsim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-28-2009, 23:28   #7
Kullanıcı Adı
milli görüşçü
Standart
Alıntı:
özgün genç Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Yeni üye olduğunuz için foruma uyum sağlama süreci yaşadığınız belli oluyor. Bu mesajınıza iyi niyetle yaklaşarak müsamaha gösteriyoruz. Yaptığınız karşılaştırmalara, söyledğiniz sözlere dikkat edin !
NİYE TAYYİP ERDOĞAN İLAHMI ONU BU TÜR KİŞİLERLE KARŞILAŞTIRMAYALIM BİR AÇIKLAMA YAPARSANIZ SEVİNİRİM
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-28-2009, 23:36   #8
Kullanıcı Adı
Necip Fazıl
Standart
Alıntı:
milli görüşçü Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
AH AH HİLAFET BİTMİŞTİR KARDEŞİM SON HALİFE VAHDETTİN VEFAAT EDELİ YILLAR OLDU SİZ T.ERDOĞANA HALİFE DİYORSANIZ BU HALİFE ANCAK HASAN SABBAH GİBİ ALLAH DÜŞMANLARIYLA İŞBİRLİĞİ YAPMIŞ SAHTE HALİFEDİR GERÇEKTEN SİZE ÇOKKKKKKKK YAZIK


asıl size yazık bee takmışsınız at gözlüklerini tuturmuşsunuz daa bir dava lafı onca senedir aynı şey ne davaymış arkadaş bi türlü bitmedi... ergenekon u bile solladınız zaman olarak yaff

Biz Başbakan'a halife demiyoruz... ama sizin lideriniz diyor ki AK PARTİ'ye oy vermek cehennemden bilet almaktır... yani sizin lideriniz kendisini halifeden de üstün bişey sanıyo galiba... eee cehenneme bilet kestiğine göre halifeden dee üstündür dimiiii ;)
Necip Fazıl isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-28-2009, 23:40   #9
Kullanıcı Adı
milli görüşçü
Standart
Alıntı:
Meçhul Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
asıl size yazık bee takmışsınız at gözlüklerini tuturmuşsunuz daa bir dava lafı onca senedir aynı şey ne davaymış arkadaş bi türlü bitmedi... ergenekon u bile solladınız zaman olarak yaff



Biz Başbakan'a halife demiyoruz... ama sizin lideriniz diyor ki AK PARTİ'ye oy vermek cehennemden bilet almaktır... yani sizin lideriniz kendisini halifeden de üstün bişey sanıyo galiba... eee cehenneme bilet kestiğine göre halifeden dee üstündür dimiiii ;)
KARDEŞİM BİZİM LİDERİMİZİ SİYONİST MEDYADAN DİNLEDİĞİN ŞEKİLDE İTHAM EDERSEN BU SÖZLERİYLE HOCAMI TABİKİ HALİFEDEN ÜSTÜN GÖRÜRSÜN BU CÜMLENİN GERİ KALAN KISMINDA HOCA NIN DEDİĞİ CEHENNEMİN ORTADOĞU CEHENNEMİ OLDUĞUNU SÖYLEDİĞİNİ DİNLERSEN HOCAYI ANLARSIN KARDEŞİM ALLAH HİDAYET VERSİN
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-28-2009, 23:45   #10
Kullanıcı Adı
Ahmet Yasir
Standart
Allah sana da hidayet versin kardeş. bu şekilde herkesi itham etmekle bi yere varamazsın.
Ahmet Yasir isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta