AK Gençliğin Buluşma Noktası


 
Seçenekler
 
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 02-16-2009, 16:29   #11
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
Namazın Vacibleri

Farz olan, üç ve dört rek´atii namazlarda, kıraati, ilk iki rek´ata tayin etmek vacibtir.

Hatta, bir kimse, dört rek´atii farz namazda, Kur´ân´ı unuta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak ilk iki rek´atte değil de son iki rek´atte veya ilk iki rek´atin biri ile son iki rek´atin birinde okumuş bulunsa, o kimsenin, sehiv sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desi yapması vacib olur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Namazda, Fâtihâ ve zamm-ı sûre okumak vacibtir.

Zamm-ı sûre veya onun yerini tutacak üç kısa veya bir uzun âyeti, farz namazın ilk iki rek´atında ve fâtihâ´dan sonra okumak da vacibtir. Nehrül - Fâık´ta da böyledir.

Vitir Namazının ve nafile namazların her rek´atinde, kıraat (- Kur´ân okumak) vacibtir. Bahrü´r - Râıfc´ta da böyledir.

Fatihayı, sûre´den önce okumak vacibtir. Nehrül-Fâık´ta da böyledir.

Birinci veya ikinci rek´atte, Fâtihâ´yı unutup, zamm-ı sûre(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yi okuduktan sonra, bu durumu hatırlayan kimse; zahirü´r- rivâyeye göre, Fâtihâ´yı okur ve arkasından yeniden zamm-ı sûre okur. Mu-hıyt´te de böyledir.

Yatsı namazının ilk iki rek´atinde, Fâtihâ´yı okumayıp zam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)m-ı sûre okuyan kimse, son iki rek´atinde bunları iade etmez.

Fakat, eğer bu kimse, Fâtihâ´yı okumuş olur fakat zamm-ı sûre okumamış bulunursa, bu durumda, son iki rek´atte, Fâtihâ´yı ve zam-ı sûreyi okur. Ve o kimse, bunları açıktan okur. Sahih olan da budur. Hİdâye´de de böyledir.

Bir kimse, yatsı namazında ilk iki rek´atte, hiç bir şey okumadığı zama, son rek´atlerde Fâtihâ ve zamnı-ı sûreyi okur. Ve bunları açıktan okur. Ayrıca da sehiv secdesi yapar. FetâvâyÜ Kâdî-hân´ın, Sehiv Secdesi Bölümü´nde de böyledir,

ilk iki rek´atte Fâtihâ´yı iktisar edip, her rek´atte yalnız bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rer defa okumak da vacibtir. Münye´de de böyledir.

îlk iki rekatte veya onların sadece— birinde, Fâtihâ´yı arka arkaya iki defa okuyan kimsenin, sehiv secdesi yapması lazım gelir.

Bir kimse, Fatihâ´dan sonra zamm-ı sûre okur ve ondan sonra da tekrar Fâtihâ´yı okursa, o kimsenin, sehiv secdesi yapması gerekmez. Zahîriyye´de ve Tecnîs´de de böyledir. Esahh olan da bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur. Zahidî´de de böyledir.

Her rek´atta tekrarlanan fiillerin, her birinde tertibe riayet etmek de vacibtir. .Secdeler gibi... veya, bütün namazlarda rek´atle-rin sayısı gibi... Hatta, birinci rek´atteki secdelerden birini unutan kimse, o secdeyi namazın sonunda kaza etmiş olsa, caiz olur.

Keza, mesbûk (imâma sonradan uyan kimse>, imâm nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zım bitirdikten sonra, namazının kalan kısmım kendisi keza eder. Bize göre bu böyledir. Şayet, tertib vacib değiî de farz olsaydı, o, te(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hir edilmiş olurdu. Yani, imâma sonradan uyan kimsenin, yetişme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)diği rek´atJeri sonradan kaza ettiği gibi, tertibe riayeti unutan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin, de bunu namazın sonunda kaza etmesi gerekir.

Fakat, her rek´atte kıyam (=ayakta durmak), rükû ve her na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazın ka´de-i ahîresiı (=son oturuşu) gibi tekrarsiz olarak meşru´ kılınmış olan fiillerde; tertib farzdır. Hatta, kıyâm´dan Önce rükû´ etmiş olan veya rükû´dan önce secde etmiş bulunan kimselerin na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı caiz olmaz

Keza, bir kimse, teşehhüd miktarı oturduktan sonra, üzerinde, secde bulunduğunu veya benzeri bir durum olduğunu hatırlasa, o oturuşu batıl olur. Tebyin´de de böyledir.

Rükû´dan doğrulma sırasındaki kıyamda, itidalin farz ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madığında icma´ vardır. İmâm Ebû Hanife İRA.) ve İmâm Muham-mede lR.A.)e göre böyledir. Zahirîyye´de de böyledir.

İki secde arasındaki oturuşta da durum aynıdır. Yani, tama-ninet farz değildir. Kâfi´de de böyledir.

Rükû´da, secdelerde ve bütün rükünlerde itidal farzdır. Bunlarda, itidal, binefsihi farzdır. İmâm Kerhî´de, İmâmı A´zam (RA) ve İmâm Muhammed CR.A.) ´in sözleri üzerine, bunların farz olduğunu söylemiştir. Zahîriyye´de de böyledir. Sahih olan da bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur, îbnî Emirul - Hac´m Mtinye Şerhİ´nde de böyledir.

Ta´dil-i erkân: Bütün azaların sakinleşmesi, mafsalların (= bedendeki eklem yerlerinin^ muHamin olması (= yani her uz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vun bütün hareketlerinin durması) demektir.

Ta´dil-i erkân´m en az miktarı ise, bir defa «SübhânALLAH» di(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yecek kadar durmaktır. Ayni Şerhül - Kenz´de ve Nehrü´l - Fâık´ta da böyledir.

Ka´deiûlâ (—birinci oturuş) da, teşehhüd miktarı oturmak da vaoibdir. Bu, dört ve üç rek´aîüi namazlardadır. Ve müddet, iki(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nci secdeden, başın kaldırılması ile başlar. Esahh olan da budur. Zâhîrtyye´de de böyledir.

Ka´de-i ûlâ´da olduğu gibi, ka´de-i ahire´de de teşenhütde bulunmak (=et - Tahiyyat´ı okumak) vaciptir. Sirâcül VehhAc´a göre, sahih olan budur. Serâhsî´nin Muhıyt´ine göre ise, bu esahhtır. Teşehhüd, et- Tahiyyat´ı okumaktır, ki şöyledir.

Zahidî´de de böyledir.

Bu, teşehhüd, bize, Abdullah bin Mes´ûd tarafından nak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledilen teşehhüddür. Bu teşehhüdü okumak, Ibn´i Abbâs´m (R-A*~ hümâ) naklettiği teşehhüdü okumaktan evladır. Hidâye de de boy-

Teşehhüd´ün lafzı ile, elbette, teşehhüd´de olan manaları kasdetmek gerekir. Sanki, o kimseyi AİIahu Teâlâ diriltiyor o da, Peygamber (S.A.V.) Efendimiz´e, kendi nefsine ve evliyaıülaha lAi-lah Dostlarına) selam veriyor... Zâhîdfde de böyledir.

Selamın lafzı da (yani: «es-selâmü aîeyküm ve rahmetul-lah» demek) vacibtir. Kenz´de de böyledir.

Vitirde Kunut Dualarını okumak vaciptir. Bayram Namaz-Ianndaki tekbirler de vacibdir. Sahih olan dâ budur. Hatta, bunların îerkedilmesi halinde, sehiv şeddeleri vacib olur.

Aşikar okunacak yerde, açıktan okumak; gizliden okuna(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak yerlerde, gizli okumak da vacibdir. Tebyin´de de böyledir.

Sabah namazının iki rek´at farzında, akşam namazının ilk iki rek´aünde ve yatsı namazının da ilk iki rek´atinde, imâm açıktan okur. îlk iki rek´atten sonraki rek´atlerde İse, imâm gizlice okur. Zâhidi´de de böyledir.

Öğle ve ikindi namazlarında, imâm Arafad´da olsa bile gizli okur. Cum´a ve Bayram Namazlarında ise, imâm açıktan o-kur. Hîdâye´de de böyledir.

İmâm olan kimse, ramazanda, terâhvih ve vitir namazların(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da açıktan okur.

Ancak, yalnız başına namaz kılan kimse, kıldığı namaz gizli oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nacak bir namaz ise, onun gizli okuması vacibdir. Sahih olan da bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur.

Fakat, eğer namaz açıktan okunacak bir namaz ise, bu durumda tek başına namaz kıüan kimse muhayyerdir. Dilerse, açıktan okur ki bu daha efdâldir. Ancak, bu durumda, da açıktan okuması, imâm gibi mübâlağlı olmalıdır. Çünkü, onu dinleyen biri bulunma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maktır. Tebyîn´de de böyledir.

Açıktan okurken, imâm kendisini yormaz. Bahrü´r - Raik´ta da böyledir.

İnsanların duyma ihtiyacından fazla sesini yüksel(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ten imâm günahkar olur. Çünkü, imâmın açıktan okumasının sebe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bi, ancak, dinleyen cemaatin kalplerinde huzur hasıl olması, tedeb-bür ve tezekkür meydana gelmesidir. Sirâcül - Vehhâc´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Namaz için lüzumlu olan zikir de açıktan söylenir. İftitah tekbiri gibi ...iftitah tekbiri, farz olmamasına rağmen, namazın başladığına bir alamet olsun diye vaz´ olunmuştur.

İntikâl tekbirleri de böyledir. İmânı olan kimse, bu tekbirleri her eğriliş ve .doğruluşfa, açıktan getirir. Fakat, namazı yalnız kılan kimselerle, bir imâma uymuş olan kimseler, bu tekbirleri açıktan almazlar.

Bayram namazlarındaki tekbirler gibi bazı namazlara mah(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sus olan tekbirler açıktan söylenir. Irak ulemâsının mezhebinde, kunut tekbiri de açıktan alınır. Hidâye Sahibi ise, bu tekbiri gizli söylemeyi İhtiyar etmiştir.

Teşehhüd okumak, «âmin» demek ve teşbihleri söylemek gibi, yukarıda söylediğimiz zikirlerin dışında kalan şeylerse, açıktan okunmaz. Bahrü´r- Râık´ta da böyledir.

Gece kılacağı bir namazı unutarak terk eden kimse, onu gündüz kaza etmek için, imâm olur ve gizli okursa; sehiv secdesi yapması gerekir.

Fakal, bu kimse, gündüz kılınacak bir namaz için, imâm ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak kıidınrsa, gizli okur; açıktan okumaz. Şayet ununtur da açıktan okursa, sehiv secdesi yapması lazım gelir Fetâvây* Kâdlhân´ın, sehiv Secdeleri Bölümü´nde de böyledir.

Münferidin, bu namazları kaza ettiği zaman, açıktan okun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması gereken namazlarda, nasıl okuması gerektiği hususunda me-sâyih arasında ihtilaf doğmuştur. Esahh olan ise, bu gibi namazlarda açıktan okumanın ehdal olduğudur. Muhıyt´te ve Kâfi´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Şemsü´I - eimme ve Farü´l islâm da bunu ihtiyar etmiştir. Kâdihân da: «Sahih olan budur.» demiştir. Zehıyre´de de: «Bu esah-hdır..» denilmiştir. Tebyin´de de böyledir.

Hulâsa´da, Asıl´dan naklen: «Bir kimse, yalnız başına na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılarken, Fâtiha´yı veya zamm-ı sürenin bir kısmını okuduktan sonra, bir başka şahıs gelir ve o kimseye uyarsa, imâm Fatihâ´yı ikinci defa ve açıktan okur.» denilmiştir. Bahrü´r - Râık´ta da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Fakat, gündüz kılman nafilelerde, gizli okumak vacibdir.

Gece nafile kılan kimse ise, muhayyerdir. (Dilediği gibi okur.) Zâbidi´de de böyledir.

Açık ve gizili okumanın hududunda da itilaf edilmiştir. Fakıyh Ebû Ca´f er ve Şeyhü´l - İmâm Ebû Bekir Muhammed bin Fadl: «Açık okumanın en aşağı derecesi, başkasına duyurmak; gizli okumanın en aşağı derecesi ise kişinin kendi duyacağı kadar oku-masıdır.» demişlerdir. İtimatta bu kavledir. Muhıyt´te de böyledir. Sahih olan da budur. Vikaye´de ve Nikâye´de de böyledir. Alimle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rin ekseriyetinin almış olduğu görüş debudur. Zahidi´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Bir kimsenin, dudakları oynasa ve bir başka kimse de ona iyice yaklaşıp, kulağını onun ağzına tuttuğu halde, onun sesini an(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak işitiyorsa fakat onun okuduğunu anlamasa, buna, Mücemcek ( = pek anlaşılmayan söz, açıklık kazanmıyan haber,) denir. [28]



Namazın Sünnetleri:


İftitah tekbiri için elleri kaldırmak, Elleri kaldırırken parmakların arasını açmak, İmâm olan kimsenin tekbiri açıktan alması, Sübhânekeyi gizli okumak, Eüzüyü ve Besmeleyi gizüi okumak, Fâtihâ´dan sonra «âmin»i gizli söylemek, Sağ eli sol el üzerine koyarak, elleri göbek altında bağlamak, Rükû´a giderken tekbir almak, Teşbihleri üçer defa söylemek,

Rükû´da elleri ile diz kapaklarını tutmak ve bu sırada, parmak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan açık bulundurmak,

Secdeye giderken tekbir almak, Secdede dirsekleri yere koymamak, Secdede, karnını uyluğu üzerine koymamak, Secdede, üç defa teşbih etmek, , Secdede, elleri ve dizleri yere koymak, Otururken, sol ayağı yere yayıp sağ ayağı dikmek, Rükû´dan tam doğrulmak (kavme

İki secde arasında tanı oturmak (celse), Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Kavme´de ve celse´de tamaninet de sünnettir. Tamanînet: kav(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)me ve celse esnasında, bedenin sakinleşmesi ve «sübhanALLAH» diye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cek kadar, bu şekilde durması demektir. İbn-i Emîrü´l - Hâc´ın MÜn-ye Şerhi´nde de böyledir.

Peygamber (S.A.Vi Efendimize salavat getirmek. Ve o´na dua-olmektir. [29]



Namazın Edebleri:


Ayakta iken secde yerine bakmak, Rükû´da iken ayakların üstüne bakmak, Secdelerde iken burnun ucuna bakmak. Otururken kucağına (uylukların üstüne) bakmak,

Sağına selâm verirken, sağ omzuna; soluna selam verirken, sol omzuna bakmak,

Esnerken ağzını kapamak.

Güç yettiği kadar öksürmemek. Bahrü´r - Râik´ta da böyledir. [30]



Namazın Keyfiyyetî (=Nâmaz Nasıl Kılınır?)


Namaza başlamayı murad eden kimse, önce tekbir alır ve baş parmakları, kulak yumuşaklarının hizasına varıncaya kadar ellerini kaldırır. Tebyin´de de böyledir.

Tekbir alırken başını eğmez. Hulâsada da böyledir.

Fakîh Ebû Câ´fer: «Bu kimse, ellerinin içini kıbleye karşı çevirir; parmaklarının arasını açar; ellerini kaldırır ve başparmak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ları, kulak yumuşakları hizasında istikrar bulduğu zaman tekbirini

alır.» demiştir.

Şemsü´I - Eimme Serahsî ise: «Meşâyih´in âmmesi bu görüşte(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.» demiştir. Muhıyt´te de böyledir.

Namaza başlayacak olan kimse, ellerini tekbirden önce kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dırır. Esahh olan da budur. Hfdâye´de de böyledir.

Vitir´deki Kunut Tekbiri ile Bayram Namazlanndaki tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)birler de böyledir. Bunlardan başka, hiç bir tekbirde eller kaldırıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz, el - ihtiyar Şerhü´l - Muhtâr´da da böyledir

Sahih olan kavil üzere, bize göre, namaza girmeyi murad eden kimse, şayet ellerini kaldıracak olsa, yine namazı fasid olmaz. Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir.

Kadınla bu tekbirler esnasında ellerini, omuzları hizasına kaldırırlar. Sahih olan budur. Hfdâye´de ve Tebyîn´de de böyledir.

Erkekler, tekbir esnasında ellerini kaldırdıkları zaman parmaklarım tam bir şekilde birbirine bitiştirmedikleri gibi, tam bir şekilde açmazlar da. Bilakis, hali üzere bırakırlar ve parmaklar kapalılıkla açıklık arasında kalır. Nihâye´de de böyledir. İtimad edilen kavil de budur. Muhıyt´te de böyledir.

Tekbir aldığı halde, ellerini kaldırmış bulunan kimse, tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)biri bittikten sonra, artık ellerini kaldırmaz. Fakat, bu hali tekbir alırken hatırlarsa-, ellerini kaldırır.

Bir kimsenin, kaldırılması sünnet olan yere kadar ellerini kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dırmaya gücü yetmezse, ellerini gücünün yettiği yere kadar kaldı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rır.

Bir kimsenin, sadece bir elini kaldırmaya gücü yeterse, o elini kaldırır.

Eğer, bir kimsenin, ellerini sünnet olan yere kadar kaldırmaya gücü yetmez fakat daha yukarıya kaldırmaya gücü yeterse, öylece k?3dırııvTebyin´de de böyledir.

Mebsût´ta: «Bir kimse, «ALLAH» lafzının başındaki elifi medde-derse ( — uzun okursa´ namaza başlamış olmaz. Bunu, kasden ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)parsa, o kimsenin, kâfir olmasından korkulur.» denilmiştir.

Keza, (´Ekber» lafzının «elifi» ni veya «Be» sini uzatırsa, o kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, yine namaza başlamış olmaz.

Bir kimsenin «ALLAH» lafzının «He» sini ve «Ekber» lafzının «Re» sini uzatması da hatadır.

«ALLAH» lafzının «lam» mı uzatmak sevaptır.

«ALLAHu Ekber» de «He» cezm edip «ALLAH Ekber» şeklinde okumak da hatadır. Fethü´l - Kadîr´de de böyledir.

Bir kimse, ALLAHu Ekber lafzının hemzelerini uzattığı za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)man, bu hal şek ( = şüphe) yerinde olduğundan, namazı bozulur.

Ekber lafzında «Be» ile «Ra» arasında bir elif getirerek birazcık uzatmak, bazılarına göre, namazı ifsad eder; bazılarına göre ise, ifsad etmez. Nihâye´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, sağ elini sol elÜnftı üstüne koyarak, ellerini göbeği altında bağlar.

Muhıyt´te, İmâm Hâzerzâde´den naklen: «Namaz kılan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, tekbir aldıktan sonra, sağ elini sol elinin üzerine kor ve ellerini göbeğin altında bağlar.» denilmiştir. Nihâye´de de böyledir.

Kadın, ellerini göğüslerinin üzerine koyar. Münye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Kendisinde sünnet olan zikir bulunan her kıyamda, elleri bağlamak da sünnettir. Sübhâneke´yi, Kunut dualarını okumak ve cenaze namazını kılmak gibi...

Bayram tekbirlerim almak gibi... kendisinde sünnet olan zikir bulunmayan kıyamlarda ise, elleri bağlamayıp salıvermek sün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nettir. Nihâye´de de böyledir. Sahih olan da budur. Hidâye´de de böyledir. Şemsü´l - Eimme Scrahsî, Sadrü´l - Kebir Bürhânü´l - Eim-me ve Sadrü´ş - Şehid Hüsâmü´d - Dîn de bunla fetva vermişlerdir. Muhıyt´te de böyledir.

întd´kâl´da sünnet olan zikir söylendiği sırada, rükû´ kay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesinde, ellerin salıverilmesi gerektiğinde, ulemânın ittifakı var(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır. Ebî Mükânim´in Nikâye Şerhi´nde de böyledir.

Âlimlerimizin ekserisi, ellerin bağlanmasını istihsân etmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerdir. (Güzel görmüşlerdir.) Hulâsa´da da böyledir. Musaffâ´da da «Bu sahihtir» denilmiştir. Ebî Mükârîm´m Nikâye Şerhi´nde de böyledir.

El bağlamanın şekli şudur: Sağ avucun içi, sol elin dışına ko(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nur; bas parmak ve küçük parmak ile sol bilek tutulur; geri kalan parmaklar ise, kol üzerinde serbest bırakılır.

Ayakta dururken, münasip olan, iki ayağın arasını dört parmak kadar açmaktır. Hulâsa´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, ellerini bağiadıktan sonra «Sübhaneke» yi okur:

Hidâye´de de böyledir.

İmâm da, muktedi de, münferîd de «Sübhaneke» yi okur. Tatarhâniyye´de de böjdedir.

Asıl´da ve Nevâdîr´de «ve celle senâük» zikredilmemiştir. Muhıyt´te de böyledir.

Tahrîmeden (= iftitah tekbirinden) sonra da, senâ´dan (sübhâneke´yi okumaktan) sonra da tevcih edilmez. (Yani: «Alla.-hümme innî veccehtü...»´ duası okunmaz.) Şeyh Ebî MekârimUn Nikâye Şerhi´nde de böyledir.

Evlâ olan, bu duayı tekbirden önce de okumamaktır. Böylece o duâ, niyyete ilave edilmemiş olur. Sahih olan da budur. Hidâye´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, sonra «eûzü çeker.

Eûzü´nün şekil şudur.

(Eûzü billahi min eş-şeytânirracîm)

Muhtar olan da budur. Hulâsa´da da böyledir. Fetva da böyle verilir. ZâhÜdî´de de böyledir.

Alimlerimizin görüşüne göre, eûzü´yü gizlice çekmek sün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nettir. Zehıyre´de de böyleedir.

İmâm Ebû Hanife (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)´e gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re, eûzü çekmek, senâ´nm (sübhâneke´nin) haricindedir ve kıraate tabidir. Hatta, mesbûk (eûzü´yü, yetişemediği rek´atlerin kaza etmi-ye kalkınca çeker. Namaza, imâm ile başlayan kimseler ise, böyle değildir.

Bayram namazları kılınırken, mesbûk eûzü´yü tekbirlerden sonraya bırakır. Hidâye´de ve ekseri metinlerde böyledir.

Eûzü, ancak namazın başlangıcında çekilir. Namaza başla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dığı halde, eûzü´yü çekmeyi unutarak. Fâtiha´yi okumaya başlayan kimse, artık dönüp eûzü çekmez. Hulâsa´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, sonra «Besmele» çeker.

«Bismillâhi´r - Rahmâni´r - Rahîm» Kur´ân-ı Kerîm´den bir âyettir. Sürelerin aralarını ayırmak için indirilmiştir. Zahîriyye´de de böyledir.

Besmele´yi, namazda, zamm-ı sûre yerine okumak mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur.

Farz olan kıraat, sadece Besmele çekmekle eda edil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olmaz, Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir.

Besmele, her rek´atin başında okunur. Bu, Ebû Yûsuf (R. A.) ´un kavlidir. Muhıyt´te de böyledir. Huccet´de: «Fetva bunun üzerinedir.» denilmiştir. Tatarhâriiyye´de de böyledir.

Fâtihâ ile sûıe arasında besmele çekilmez. Vikâye´de ve Ni-kâye´de de böyledir. Sahih olan da budur. Bedâi ve Cevheretü´n -Neyyire´de de böyledir.Sonra Fâtihâ okunur.Sirâc´ül - Vehhâc´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, Fâtihâ´yı bitirdikten sonra «âmin» der. Sünnet olan, âmn´i gizli söylemektir. Muhıyt´te de böyledir.

Âmîn kelimesinde, iki lügat vardır: Med ve kasr C=uzat-mak ve kısaltmak). Âmîn kelimesinin manası: îstecib I duamızı - kabul et) demektir.

Âmin kelimesinde, mim harfini şeddeliyerek «âmmîn» şeklinde okumak, fahiş bir hatadır. Fakat, bu kelimeyi şeddeli olarak «am-mîn» şekiiııde okuyan kimsenin de namazı bozulmaz. Fetva ıda bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nun üzerinedir. Çünkü bu lafız, Kur´ân´da mevcudtur. Tebyîn´de de böyledir.

Münferîd, İmâm ve İmâma uyan kimselerin hepsi de, «âmin»´i i, gizli söylemek hususunda müsavidirler. Zâhidî´de de böyledir.

İmâma uyan kimse, öğle ve ikindi namazları gibi açıktan okunması gereken bir namazda,, imâmın «veleddâlîn» dediğini du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yarsa bazı meşâyihimiz: «O kimse âmin demez» demişlerdir. Fakflı Ebû Ca´fer el - Hîndivânî ise: «O kimse âmin der.» demiştir. Muhiyt-te de böyledir.

Cum´a ve bayram namazlarında, imâma uyan bir kimse, imâma uyan başka kimselerin âmin dediği işitirse, kendisi de âmin der. İmâm Zahîrü´d - Dîn de: Âmîn der» demiştir. Fetâvâ´dan nak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)len, Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir.

Sonra, namaz kılan kimse Fâtihâ´ya, bir sûre veya üç âyet zam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)meder:

îbn-i Emiri´l - Hâcc´m, Miinye Şerhi´nde de böyledir.

Uzun bir âyet de, bir sûrenin veya üç kısa âyetin ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rini tutar. Tebyîn´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, kıraatten sonra rükû´a varır:

Sahih mezheb de budur. Hulâsa´da da böyledir.

Câmius - Sagir´dc : «Namaz kılan kimse, eğilirken tekbir alır.» denilmiştir. Hidâye´de de böyledir. Tahâvî ise: «Bu sahih´dir. demiştir. Mî´racü´d - Dirâye´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, rükû için eğilmeye başladığı esnada, tekbire de başlar; eğilmesini tamamladığı sırada, tekbirini de biti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rir. Muhıyt´te de böyledir.

İmâm, rükû´ ve diğerlerinin tekbirlerini açıktan alır. Bu «zâhirü´r - rivâyedir. Tatarhâniyye´de de böyledir. Hulâsa´da da:

«Esahh o] an budur, denilmiştir.

Namaz kılan kimse, tekbirdeki «ra» harfini cezm eder Ç=yani Harekesiz okur.) Nihâye´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, iki eli ile dizlerine dayanır. Hidâye´de de böyledir. Sahih olan da budur. Bedâ´ı´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, rükû´da dizlerine dayanırken, parmak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larının arasını açar, Bu halin halicinde parmakları açmak, menduh değildir. Secde halinin haricinde ise, parmakların arasını kapatmak da mendup değildir. Bu iki halin dışında, parmaklar, kendi halle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine terkedilrüer. Hidâye´de de böyledir.

Rükû´a varan kimse, sırtını dümdüz eder. Hâttâ, sırtının üzerine bir bardak su konulmuş olsa, orada dökülmeden durur. Rükû´a varan kimse, başını eğmez ve kaldırmaz. Başı ile belif aynı hizada dümdüz dtrur. Hulâsa´da da böyledir.

Rükû´ esnasında, dizleri de yay gibi bükmek mekruhtur.

Kadın, rükû´a az eğilir; dizlerine dayanmaz; parmaklarını açmaz ve parmaklarını kapalı bir şekilde, uyluklarının üzerine koyar Dizlerini büker ve dirseklerini böğründen uzaklaştırmaz. Zahidi de de böyledir.

Rükû´a varan kimse, üç defa «Sübhane Rabbiye´l azim» der Bu, teşbihin en az söyleneceği miktardır. Aslında, bir kimse, teşbihi tamamen terk etse veya sadece bir defa söylemiş olsa; bu da caiz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir fakat mekruhtur.

Namaz kılan kimse, bütün azaları mutmain olduktan sonra başıjni rükû´elan kaldırır.

Ancak, bu durumda, azaların sakin olmasını terk eden kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin namazı da, İmâm-ı A´zam (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)´e göre. caizdir. Hulâsa´da da böyledir.

Bir kimse, imâm olup namaz kıldırmakta ise, rükû´dan doğ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rulunca, bil- icam´ «Semî´ALLAHü limen ha m i deh´ der.

Namaz kılmakta olan kimse, muktedi ise, «Semi´ALLAHû li men hamiden» demez; «Atiahümme Rabbena Iekel - hamd» der; bunda ihtilaf yoktur.

Namaz kılmakta olan kimse münferid ise, esahh olan kavle göre, bunların her birisini de söyler. Muhıyt´te de böyledir. İ´timâd edilen de budur. Tatarhaniyye´de de böylddir Esahh olan da budur. Hidâye´de de böyledir,

Sonra, başka bir rivayette de: «bu iki teşbihi cem eden kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, tesmi´ci doğmlurken okur. doğrulunca da «Rabbena lekel -hamd» der. denilmiştir. Zahidi´de de. böyledir. Sahih olan da budur.

Kınye´de de böyledir.

Muhammed bin Yûsuf´dan, «Rükû´dan doğrulurken semi´al - lahü limen hamideh demeyen kimsenin durumundan sorulunca, O: «Kalktıktan sonra bunları söylemez» demiştir.

Keza intikal hallerinde zikredilmesi gereken teşbihler, bu -durumlarda söylenmemiş olursa, başka yer ve durumda da söylen(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mezler. Rükû´dan secdeye -inerken, kiyâm´dan rükû´a eğilirken söy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lenmesi gereken tekbirleri söylememek gibi... Veya, secde teşbih(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerini, başını secdeden kaldırdıktan sonra söylemek gibi.

Hasılı, her şeyi kendi yerinde yapmaya riâyet etmek gerekir. Yetime´den naklen Tatarhaniyye´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, «semi´ALLAHû ti men hamideh» dediği zaman, en sonraki «he» harfini cezm eder; bu «he» deki harekeyi belli etmez. Hüccet´ten naklen Tatarhaniyye´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, rükû´dan doğrulup, dümdüz olduğu zaman, tekbir allir ve secdeye gider.

Hidâye´de de böyledir.

Tekbire, eğilmeye başladığı sırada başlar ve secde de iken Üç defa «sübhâne Rabbiye´l - a´la» der; ki, bu en az miktardır Mu-hıyt´te de böyledir.

Bu gibi teşbihleri, rüku da ve secdelerde üçten fazla söyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek müstehabtır. Bu fazla teşbihleri, tek sayıda bitirmek de müste-habtır. H3dâye´de de böyledir,

Rükû´ ve sücûddaki bu teşbihlerin, en azı üç, ortası beş ve en mükemmeli de yedi defa söylemektir. ez-Zâd´de de böyledir.

Ancak, imânı olan kimse, cemaati usandırmamak için fazla miktarda söyleme?. Hidâye´de de böyledir.

Bir kimse, secdeye varmayı murad ettiği zaman, önce yere, en yakın olan uzvunu kor. Şöyle ki: O kimse, evvela iki dizini, son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra iki elini, sonra da burununu ve daha sonra alnını yere kor.

Secdeden kalkmak istediği zaman ise, önce alnını, sonra bur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nunu, sonra da ellerini ve daha sonra da dizlerini kaldırır.

Namaz kılan kimse, normal olduğu zaman böyle yapar; fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat, buna gücü yetmiyecek durumda ise, mümkün olanı yapar; me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)selâ: Önce ellerini, sonra dizlerini koyar. Veya sağ dizini önce, sol dizini sonra koyar. Tebyin´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, secde esnasında, ellerini kulaklarının hizasına koyar. Parmaklarının uçları kıble istikametinde olur. Ayak parmaklarının uçları da kıble istikametinde olur.

Secde esnasında, ellerin ayasına dayanılır. Dirsekler ise, böğür(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerden ayrı tutulur. Kollar yere serilmez. Hulâsa´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, karnını dizlerinden uzak tutar. Hidâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ye´de de böyledir.

Kadınlar, rükû´da ve secdelerde, kollarını yanlarından uzak-laştırmazlar; secdelerde, karınlarını uyluklarının üzerine koyarlar. Hulâsa´da da böyledir.

Bu hususlarda, cariye de hür kadın gibidir. Ancak, cariye iftitah tekbîrinde, ellerini erkekler gibi kaldırır. SÜrâcü´İ - Vehhâc´ da da böyledir.Sonra, başım kaldırır ve tekbir alır.

Burada sünnet olan, oturması tamam olana kadar, nama? kılan kimsenin başım kaldırması dır. Bize göre, bu oturuşta, sünnet olan bir zikir yoktur. Cecheretü´n - Nfeyyire´de de böyledir.

Bir kimse, oturmasını tamamlamadan ikinci secdeyi yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış olsa, İmâm-ı A´zam (R.A.) ve îmâm Muhammed CR.AJ´e güre bu da caiz o3ur. Hidâye´de de böyledir.

Secdeden başım kaldırmak, bir rükû´n değildir. Aslında, rükû´n itikâlidir. Çünkü itikâl olmayınca, ondan sonrakinin olması da mümkün değildir. Ve, bu intikâl de, ancak başı kaldırmakla mümkün olur. Bundan dolayıdır ki, başın kalması gerekir. Hatta, başı kaldırmadan intikâl mümkün olmuş olsaydı, o kimsenin nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı caiz olurdu. Meselâ : Yastık üzerine secde eden kimsenin önünden yastık kaldırılınca alnının yere dokunması gibi... Nİhâye´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Bası kaldırmanın derecesi hakkında ihtilâf edilmiştir. Ebû Hanife (R.A.) dan rivayet edildiğine göre: Doğrulmuş olma hali, eğer oturuş durumuna yakınsa, bu caizdir. Fakat durumu yere daha yakınsa, bu caiz değildir. Tebyin´de ide böyledir. Esafih olan da budur. Hidâye´de 4e böyledir.

Ebû Yûsuf (R.A.) tan rivayet edildiğine göre: Bir kimse, başını kaldırdığı zaman, o kimseye «başım kaldırdı» deniüebilirse, bu miktar kaldırmış olması caizdir. Muhıyt´te :«Bu esahhtır» denilmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Tebyîn´de de böyledir. Sahih olan da budur. Bedâf de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Sonra tekbîr alır ve İkinci secde içfcn eğilir.

İkinci secde de, birinci secdedeki gibi teşbih eder, Muhıyt´ te de böyledir.

Sonra, secdeyi tamamlayınca ayağa kalkar.

Bu kalkış esnasında oturmaz. Elleri ile, yere de dayanmaz. Ancak, eHeri ile dizlerine dayanır, Muhıyt´te de böyledir. Bize göre, bir özrü olmayan kimsenin bu dayanmayı terk etmesi müste-habtır. Meşhur olan kitablarm çoğunda da böyledir. Bahrü´r -.Râık´ ta da böyledir.

Bir kimsenin, bu kalkış esnasında oturmasında veya yere dayanmasında da şafii mezhebinde´ olduğu gibi bir beis yok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Zchîriyye´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, ikinci rek´ati de birinci rek´at gibi kılar. Yalnız, bu ikinci rek´atte, iftifah tekbiri almaz ve eûzü çek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)me/.. KudrûH´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, ikinci rek´atm ikinci secdesinden başını kaldırdığı zaman, sol ayağını yere serer.

Ve namaz kılan kimse, yere serdiği bu sol ayağının üzerine oturur. Sağ ayağını da dikerek, parmak uçlarını kıbleye doğru çe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)virmiş olur. Ellerini uyluklarının üzerine koyar. Ellerinin parmak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larını ise yayar. Hidâye´de de böyledir. Diz kapaklarını tutmaz. Esahh olan da budur. Hulâsa´da da böyledir.

Kadın ise, sol kalçasının üzerine oturur. Ve iki ayağım da sağ tarafından çıkarır. Hidâye´de de böyledir.

Ve İbni Mes´ud´ım Rivayet ettiği Teşehhüdü okur. Kâîi´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, bu teşehhüdden sonra, hiç bir şey oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Serahsînin Muhıyt´inde de böyledir.

Tahiyyat´ı okuyan kimse, «eşhedü en lâ ilahe illALLAH» lafzı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na varınca, şehadet parmağı ile işaret eder. Muhtar olan kavle göre ise, işaret etmez. Hulâsa´da da böyledir. Fetva da bunun üzerinedir. Müzmerât, Kübrâ´dan böyle nakledilmiştir. Âlimlerin çoğu da bu işareti doğru görmemişlerdir. Münyetü´l - Mü Eti ise, bu işa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)reti mekruh saymıştır. Tebyîn´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, Teşehhüd´ü okuduktan sonra ayağa kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kar.

Muhıyt´te de böyledir.Cellâbî´de: «Oturur vaziyette iken ayağa kalkmak, secde halinden ayağa kalkmak gibidir.» denilmiştir. Tahâvi ise: «Kalkar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken, elleri ile yere dayanmasında bir beis yoktur.» demiştir. Zâhî-dî´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, ayağa kalktığı zaman, son iki rek´atde de, ilk iki rek´atte yaptığı gibi kıyam, rüku´ ve secde fillerini yapar. Muhıyt´tc de böyledir.

Son rek´atlerde, secde Fâtihâ okunur. Kâfi´de de böyledir.

Son rek´atlerde, Fâtihâ´dan sonra, ilave olarak bir şey oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak mekruhtur. El - İhtiyar Şerhü´l - Muhtardan naklen, Sirâcül -Vehhâc´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, bu son iki rek´atte, bir şey okumayı ve teşbihi terk etmiş olsa, o kimse üzerine bir şey lazım gelmez. Bunla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rı sehven okumamış olsa da, sehiv secdesi gerekmez. Fakat, bunları okumak daha efdaldır. Sahih olan rivayet de.budur. Zehıyre´de de böyledir. îtimad edilen kavil de. budur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Esahh olan da budur. Muhiyt´in Kıraat Bölümü´nde ide böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Bu kavil şahindir ve zâhirü´r - rivâyedür. Beda´i´de de böyledir.

Bu son iki rek´atte susmak mekruhtur. Hulâşa´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Namaz kılan kimse, ka´de-î ahire de oturur.

Bu oturuş, birinci oturuş gibidir. Hidâye´de de böyledir.

Bu oturuşta da, teşehhüd´ü okur. Teehhüdden sonra da Pey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gamber (S.A.V.) Efendimize salavat getirir. Muhıyt´te de böyledir.

İinâm Muhammed (R.A.J ´den : «Peygamber (S.A.V.) Efen-diımz´e nasıl salavat getirileceği» soruldu, O da : «Salavât getirecek kimse der.» dedi.

Bazıları, demeyi kerîh görmüşlerse de, sahih olan bunun kerîh olmadığıdır. Tebyîn´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, Peygamber (S.A.V.) Efendimiz´e salât-ü selâmı tamamladıktan sonra; kendisi, ana - babası ve bütün mü´min-leriçin istiğfar eder. Hulâşa´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, kendisi için ve başkaları için ruâ eder. Sadece nefsi için dua etmesi doğru olmaz. Sünnet olan da, hem ken(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)disine ve hem de başkalarına dua etmektir. Tebym´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, daha sonra «Rabbena âtinâ...» duasını, sonuna kadar okur. Hulâşa´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, insanların sözlerine benziyen sözlerle dua etmez. Ve kullardan isteme manâsını içine alan, bir şekilde, de duA etmez. Meselâ : «ALLAH´ım!... Benî filân kadınla evlendir.» diye

duâ etmez. Çünkü bu, insanlarm sözüne benzemektedir.sözü ise, insanların sözüne benziy eni erden değildir.sozu birinci cinstendir. Hidâye´de de böyledir.

Bu gibi lafızlarla duâ etmek caiz değildir. Sahih olan da budur. Hidâye Şerhi Aynî´de de böyledir.

Bir kimse, namazda (=AtDah´un, benî büyük bir mal ile rızklandır.l diye duâ etse, namazı fasid olur.

Fakat, eğer = ALLAH´ım beni ve hada rıziklandır) demiş olsa veya buna benzer bir şeyle duâ mîş bulunsa namazı fasid olmaz. Müzmarât´ta da böyledir.

Velvâliciyye Kitabında : «Bir kimsenin, namazda, ezberle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olduğu duâ ile duâ etmesi münasip olur. Çünkü, —aksi takdir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de— duâ eden kimsenin lisanına, insanların söylediklerine benzeyen şeylerin gelmesiyle, namazının bozulmasından korkulur,» denilmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Tatarhaniyye´de de böyledir.

Bu zikrettiğimiz şeylerin hepsi de namazı ifsad eder.

Namazın sonunda en az teşehhüd miktarı oturmamak, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bozar. Fakat, teşehhüd miktarı oturmuş bulunan kimsenin, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı artık tamamdır. Bu kadar oturmakla namazdan çıkmış olur. Tebyîn´de de böyledir.

Hz. Ebû Bekir (R.A.)´den rivayet edilmiştir : Hz. Ebû B»-klr (R.A.), Peygamber (S.A.V.) Efeııdimiz´e :

«Yâ Rasulaİlah!... Bana bir duâ öğretiniz de, onu namazda okuyayım.» deyince : Peygamber (S.A.V. Efendimiz, O´na : diye duâ et.» buyurmuştur.

İbn-i Mes´ûd (RA´(o duadan şu kelimelerle duâ eder(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)di.

Nihâye´de de böyledir.

Namaz kılan kimse namazın sonunda; diye duâ etmesi de müstehab olur. Huccet´ten naklen, Tatarhâniyye´-de de böyledir.

Namaz kılan kimse, bundafn sonra, iki tarafına selâm verir.

Selamın birini sağ tarafından, diğerini de sol tarafından ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rir. Birinci selamda, yüzünü, sağ yanağının beyazlığını görünceye kadar, sağ tarafa çevirir.

İkinci selamda ise, yüzünü, sol yanağının beyazlığım görünceye kadar sol tarafına çevirir. Kınye´de : «Esahh olan da budur.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Şeyh Ebîl - Mekârim´in, Nikâye Şerhi´nde de böyledir.

Namaz kılan kimse, selâm verirken : «Es-selamü aleyküm ve rahmetttllâh» der. Mufuyt´te de böyledir.

Muhtar olan, es-selâm lafzının başında, elif ve lâm (= harf-i ta´rif) bulunmasıdır. Teşehhüd´de de böyledir. Zahîriyye´de de

böyledir.

Bize göre, bu selâmın sonunda «... ve berekâtüh» dememek gerekir.

Selâm verirken sünnet olan, ikinci selamda, birinci selâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma nisbeten sesi biraz azaltmaktır. Muhıyt´te de böyledir. En gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zeli de budur. Tebyîn´dc de böyledir.

Namaz kılan kimse, eğer sağma selam verdikten sonra, aya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğa kalkar ve bu durumda da konuşmaz ve mescidden de çıkmamış bulunursa, oturup soluna da selam verir. Hüccet´den naklen Tatar-hâniyye´de de böyledir. Sahih olan, yönünü kıbleden dönmüş olan kimsenin, selam lafzım söylememesidir. Kınye´de de böyledir.

Bir kimse, önceden sol tarafına selam vermiş olursa, o kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se konuşmadan sağ tarafına da selam verir. Sol tarafına vermiş ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu selamı ise yenilemez. Fakat, bu kimse, Önce önüne selam ver(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olursa, sol tarafına da selam verir. Tebyîn´de de böyledir.

Muktedî´nin selam vermesi hususunda, ihtilaf edilmiştir, Fakîh Ebû Ca´fer : «Muhtar olan, muktedînin, imâm sağma selam verinceye kadar beklemesidir. İmâm, sağma selam verince, muktedî de sağma selam verir. İmâm soluna selam verince de muktedî solu-lıa selam verir.» demiştir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Selam veren kimse, selam verdiği tarafla bulunan, melek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lere ve mü si umanlara —selam vermeye— niyyet eder. Zâhidî´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, selam esnasında, zamanımızın kadınlarına ve kendisi ile birlikte namaz kılmakta olmayan kimselere niyyet et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. Sahîh olan da budur. Hidâye´de de böyledir.

İmâma uyan kimse, selam esnasında, yukarıda zikrettikle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rimizle birlikte, imâma selam vermeye de niyyet eder. Eğer, imâm muktedî´nin sağ tarafında ise, sağ tarafında bulunanlarla bir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)likte, imâma selam vermeye de— niyyet eder. İmam eğer, mukte(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dînin sol tarafında ise, sol tarafında bulunanlar içinde, imâma da niyyet eder.

İmâm eğer, muktedî´nin önünde ise, sağ tarafmdakilerin içinde, önadaselam vermeye niyyet eder. Bu, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ´tın kavlidir. İmâm Muhammed (R.A.) ´e göre, muktedî, her iki tara(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fına selam verirken de imâma selam vermeye niyyet eder. Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hıyt´te de böyledir. Bu kavil, Ebû Hanîfe (R.A.) den de rivayet edil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Câfî´dc de böyledir. Fetvalarda da sahih olan budur. Tatar-hâniyye´do de böyledir.

Münferîd (= yalnız başına namaz kılan kimse sadece me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lekleri selamlamaya niyyet eder. Ve bu niyyetinde, meleklerin sayısını belirtmez. HSdâye´de de böyledir.

Öğle, akşam ve yatsı namazlarında selam verdiği zaman, imâmın oturup beklemesi mekruhtu; sünnetleri kılmak için ayağa kalkar. Ve, âmâm olan bu kimse, nafileyi, farzı kıldığı yerde kılmaz; Sağ.tarafında, sol tarafında veya arka tarafında kılar. îmâm dilerse, sünnetleri evine dönüp orada kılar. Münferîd veya muktedî olan musallînin, farz namazı kıldığı yerde durup, nafileleri orada kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması ve duâ etmesi caizdir. Keza, bu kimselerin, nafileleri kılmak için, yerlerinde kalmaları, arkalarına çekilmeleri veya sağ veya sol taraflarına çekilerek —oralarda namaz kılmaları müsavidir ve bunların hepsi de caizdir.

Sabah ve ikindi gibi, sonunda nafile olmayan namazlarda, imâmın, yönü kıbleye karşı olduğu halde, bulunduğu yerde bekleme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si mehruhtur. Bu durumu, Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, bid´at olarak isimlendirmiştir.

İmâm, bu gibi hallerde muhayyerdir. Dilerse, güneş doğana ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dar oturur, ki bu efdâldir Şayet, hizasında, sonradan gelip de na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz/kılmakta olan kimse yoksa, bu oturuş esnasında, imâm yönünü cemâate döndürür. Fakat, böyle bir kimse var ise, imâm, sağ tarafı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na veya sol tarafına döner. Bu hüküm, yazın da kışın da aynıdır. Sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hih olan da budur. Hulâsa´d a da böyledir.

Huccet´de ; «İmâm, öğle, akşam ve yatsı namazlarında, gecik(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)meden sünneti kılmaya başlar; uzun uzun duâ ile meşgul olmaz.» denilmiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir. [31] [32]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi